Şöyle diyor Akşener: “Biz geçmişimizde siyasi cinayetlere şahit olduk ama mertçeydi. Onun için de hiçbirimiz korkmadık…”
Böyle bir beyanat nasıl verilebilir?
Bir siyasetçi cinayet ve mertlik kelimelerini nasıl yan yana getirebilir?
Akşener, 1956 doğumludur, 78 kuşağıdır. Adeta bir iç savaş yaşamıştır bir kuşak. Biz derken kastettiği dönem muhtemelen bu yıllardır.
1978-1980 arası yaşanan sağ-sol çatışmalarında 5.800 kişi öldürülmüştü.
Sadece Maraş’ta 120 kişinin katledildiği, komşunun komşuyu öldürüldüğü hamile kadınların sadece mezhep ve siyasi eğilim farkından ötürü karnının değişildiği bir katliam yaşandı.
Bu muydu mertlik?
O katliamı organize edenler siyasi dünyada yıllarca taltif edildi, parti ve meclis üyeliği yaptı. Diğer benzer cinayetlerle anılan, delil yetersizliğinden beraat eden isimlerle pek çok isimle Akşener yan yana siyaset yaptı.
Bakanlığı zamanında Özal Harekat Timi başındaki İbrahim Şahin’le sağda solda boy gösterdi.
Nerede mertlik!
Bir dönemler, Akşener İçişleri Bakanı’yken, 26 Kasım 1996’da başbakan yardımcısı Tansu Çiller, Ankara Bahçelievler’de, yedi solcu gencin katledilmesi emrini veren Abdullah Çatlı’yı, Susurluk olaylarını ima ederek, “devlet uğruna kurşun atan da, kurşun yiyen de bizim için saygıyla anılır, onlar şereflidirler…” diyebilmişti.
Bu sözler ve o dönem hala unutulmadı.
Susurluk, yargısız infazların, enseye sıkılan kurşunların, işkencelerin adıdır…
“Mertlik, cinayet, korkmamak…”
Bunlar çağda, bunca acı ve ölüm görmüş bu topraklarda bir siyasetçinin ağzına yakışır mı?
Akşener’in bir karar vermesi lazım, merkez siyasete aday bir siyasi partinin başkanı yoksa hala ülkücü hassasiyetleri taşıyan, terminolojisi kullanan aşırı devletçi ve milliyetçi bir siyasetçi mi?
Bu mertlik ve siyasi cinayetler meselesi, köşe başlarında tuzağa düşen, yatağında boğulan, Sapanca-Adapazarı üçgeninde infaz edilen, Güneydoğu’da JİTEM tarafından yok edilen yüzlerce insanın anısına da hakarettir.
Onları katilleri mert değildi…
Katiller mert değildir!
Demokratik bir ülkede siyasetçi önce kelimeleri seçmeyi ve hangi ülkede yaşadığını bilmelidir.
Siyasi cinayetleri sadece ülkücüleri değil, solcuları da, Kürtleri de Ermenileri de hedeflediğinin farkında olmalıdır.
Daha dün, Hrant Dink’in öldürülmesinin 17. yılıydı.
Arkasından, ensesinden vuruldu Hrant…
Mertlik ha!
Çetin Altan’ın ünlü cümleleridir: “Batıda düello vardır, doğuda pusu. Biz doğu ile batı arasında olduğumuz için düelloya çağırıp pusu kurarız…”
Aynen öyle…
Sinan Ateş de böyle öldürüldü…
Haydi bulun katili, çıkarın ortaya, o çevre yanı başınızda…
İşiniz budur…
Cinayet üzerinden siyaset yapmak değil.
Herkes bulunduğu yeri, model olduğunu, sözlerin ne etkide bulunacağı bilmelidir…