Ana SayfaSeçim 2023Çalan çanlar

Çalan çanlar

Yüzde 13-14 umulan bir seçimde HDP yüzde 10’un altına düştü; bu, partinin küçülme trendine girdiğini gösteren güçlü bir uyarıcı. HDP yönetiminin bu sonuç üzerinde ciddiyetle düşünmesi ve vaziyetinin ayrıntılı bir muhasebesini yapması gerek. Önü alınmazsa, bu küçülme trendi hızlanabilir. Velhasıl, duyan kulaklar için tehlike çanları çalıyor!

2007 ve 2011 seçimlerine -yüzde 10 barajını aşmak için- bağımsız adaylarla giren HDP, 7 Haziran 2015 seçimlerine parti kimliğiyle katıldı. HDP, çözüm sürecinin rüzgârını da arkasına alarak girdiği bu seçimde tarihi başarı elde etti. 46.163.243 geçerli oyun 6.058.489’unu alan HDP’nin oy oranı da yüzde 13,12 oldu. 

7 Haziran’dan beş ay sonra kurulan 1 Kasım sandıklarında HDP aynı başarıyı tekrarlayamadı, 1 milyona yakın oy kaybetti. 47.840.231 geçerli oyun 5.148.085’i HDP’nin oldu; oy oranı da yüzde  10,76’ye geriledi. 

2018 seçimlerinde 50.189. 444 geçerli oy kullanan seçmenlerin 5.867.032’si HDP’yi tercih etti. 1 Kasım’a nazaran tablo daha iyiydi; zira oylar yaklaşık 700.000 artmış ve oy oranı da yüzde 11,70’e çıkmıştı. HDP durumu biraz toparlamıştı ama halen 7 Haziran’ın gerisindeydi.

14 Mayıs 2023 seçimlerinde HDP’nin gayesi, evvela 7 Haziran seviyesine çıkmak ve hatta onu aşmaktı. Parti yönetimi bir çıkış yakalayarak yüzde 13-14 bandına oturmak gibi güçlü bir beklentiye sahipti. Lakin seçim ertesinde ortaya çıkan siyasi manzara bu beklentileri karşılamaktan çok uzaktı. Kesin olmayan sonuçlara göre; geçerli oyların 4.803.774’ü HDP’ye geldi ve HDP yüzde  8,8’de kaldı. 

2015’ten bu yana hangi seçimle karşılaştırırsanız karşılaştırın, kayıp büyük; ama kaybın aslında daha derin olduğunu gösteren bir veri daha var: 2015’ten 2023’e 4 milyondan fazla (56.608.817’den 60.721.745’e, 4.112.928) seçmen sisteme dâhil oldu. Ancak bu sürede HDP 1 milyonunun üzerinde (1.254.715) seçmen kaybetti. Genel seçmen sayısı artarken, HDP’nin seçmen sayısı azaldı. 

CHP İçin Yol Temizliği 

Gerek HDP idaresinin ve gerek HDP seçmenlerini rahatsız eden bu resmin oluşmasının hem yapısal hem de konjonktürel nedenleri var. Yapısal olanları bir başka yazıda tartışmak üzere, öne çıkan bazı konjontürel nedenlere değinmek isterim. 

1. HDP, 2019’dan itibaren muhalefet ve bilhassa CHP’ye son derece bağlanmış bir politik hatta girdi. Yerel seçimlerde hiçbir siyasi talep öne sürülmeden CHP adaylarının desteklenmesi, diğer partilerin HDP ile olan ilişkilerine iki taraflı etkide bulundu: Bir taraftan iktidar, HDP üzerindeki baskısını artırdı. Diğer taraftan da muhalefet, hiçbir maliyet altına girmeden güçlü bir desteği almanın rahatlığını yaşadı ve HDP’den uzak durdu. Nasıl olsa HDP açıktan oy vereceğini söylemişti, öyleyse HDP ile yakınlaşmanın da bir gereği yoktu.

HDP’nin AK Parti’ye karşı CHP’yi oy verilecek bir parti olarak işaret etmesi, CHP’nin önünü açtı ve daha önce giremediği Kürt mahallesine girmesini sağladı. Doğrusu, AK Parti’nin Kürtlerle mesafesinin açıldığı bir vasatta CHP de önüne çıkan bu imkânı iyi kullandı. Dilini değiştirerek, bölgede görünürlüğünü artırarak ve bazı sembolik adımlar atarak Kürtlerle yakınlaşmaya gayret etti.

2019’da girilen yol, esas itibarıyla, 2023’te de takip edildi; HDP, CHP için yol temizliğini sürdürdü. Yüzde 50+1 şartı nedeniyle tek bir oyun bile kıymet kazandığı ve dolayısıyla seçmen tabanı çok dar olan partilerin bile kuvvetli bir siyasi pazarlık yapma şansına kavuştuğu bir seçim ortamında bile HDP, elini CHP lehine çok erkenden açtı. Muhalefetle aşırı bağlantı, HDP’nin hareket sahsını daralttı ve bir noktadan sonra kendi adayını çıkarmasını olanaksızlaştırdı. 

Seçim 14 Mayıs’ta yapıldı ama Türkiye neredeyse üç yıldır seçim atmosferinde bulunuyordu. Eğer HDP sürecin başında iki ittifakla da herhangi bir irtibatlarının olmadığını ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kendi adaylarıyla gireceklerini ilan etmiş olsaydı, muhtemelen hem 14 Mayıs’ta hem de 28 Mayıs’ta çok daha güçlü bir pozisyonda dururdu. 

Fakat HDP bunu tercih etmedi; kendi adayıyla yarışa girmekten kaçındı ve yüzde 10’luk seçmen blokunu muhalefete açık bir çek olarak sundu. Bu da, hem HDP’nin gücüne mütenasip bir siyasi değer görmesini engelledi ve hem de HDP seçmenlerinin bir kısmında CHP’ye oy verme davranışı geliştirdi. Özelikle metropollerde HDP seçmeninin veya potansiyel HDP seçmeninin bir kısmı, CHP’ye yöneldi. HDP kendi eliyle CHP’yi bir alternatif haline getirdi; büyük şehirlerdeki oy kaybının altındaki en mühim sebep de buydu. 

Kaybettiren İttifak

2. Seçim barajının yüzde 10’dan yüzde 7’ye düşürülmesi HDP’nin aleyhine işledi. Baraj yüzde 10 iken, HDP’nin tavanı ve tabanı bir tek oyun dahi zayi olmaması için azami çaba sarf ediyordu. Barajın yüzde 7’ye çekilmesi, HDP’deki bu motivasyonu kırdı ve bir rahatlama sağladı; seçime eskisi gibi sıkı sarılmaması da kaçınılmaz olarak HDP’nin oyunu düşürdü. 

Keza yüzde 10 barajı, HDP’ye bir miktar stratejik oy getiriyordu. HDP’nin her halükârda Meclis’te yer alması gerektiği düşüncesi, HDP’li olmasa da bazı seçmenlerin HDP’ye oy vermelerini sağlıyordu. Baraj yüzde 7’ye düşürülünce, HDP’nin Meclis’e girmekte bir sıkıntı yaşamayacağı fikri hâkim olunca bu stratejik seçmen HDP’den uzaklaştı ve gitti oyunu kendisine daha yakın gördüğü bir başka partiye -CHP’ye veya TİP’e- verdi.

3. HDP’nin ittifak siyaseti başından beri sorunluydu. Çünkü toplumsal karşılıkları oldukça sınırlı olan Türk solundaki partilere haddinden fazla alan açıyor ve parti siyasetinde onları etkili bir pozisyona oturtuyordu. Parti tabanında da bu ittifak siyasetine yönelik bir rahatsızlık bulunuyordu. HDP, 2023’e gidilerken bunu giderecek tedbirler alacağına sıkıntıyı daha da büyüten bir karara imza attı. 

Zira kendi siyasi ağırlığını tartmak isteyen TİP, geçen seçimlerin aksine, HDP listelerinden seçime girmek istemedi. HDP’ye düşen, TİP’e ittifak dışında ve kendi başına seçime girme yolunu açmasıydı. Ancak olabilecek en kötü kararı aldı HDP, her şartta TİP’e kazandıran ama kendisine kaybettiren bir ittifak modelini kabul etti. İttifak içinde kendi listesiyle seçime giren TİP’in baraj sorunu ortadan kalktı, HDP bazı yerlerde TİP ile rekabet eder hale geldi. Bunun HDP’ye kaybettireceği belliydi, öyle de oldu. TİP, barajı dolanarak vekillikler kazanırken, HDP vekillikler kaybetti.  

İttifakların amacı, ittifak içinde yer alacak herkese fayda sağlamasıdır; ittifaklar karşılıklı olur. Fakat bu, bir tarafa fayda sağlarken diğer tarafı zarara uğratan akla ziyan bir ittifak modeliydi. İşin garabetini artıran, HDP’nin kendi ayağına sıktığını bile bile bunu yapmasıydı. 

“En İyisini Merkez Bilir” 

4. 2023 seçimleri öncesinde gerek HDP yönetiminde ve gerek bazı çevrelerde HDP’nin, Türkiye’nin geleceğinde kilit bir parti rolü üstleneceği sıklıkla vurgulanıyordu. İki ittifakın birbirine yakın oyunun bulunduğu düşüncesiyle, HDP’nin kimden yana ağırlık ortaya koyarsa onun Cumhurbaşkanlığına seçileceği ve seçimlerden sonra Meclis’te de HDP’nin belirleyici bir rol oynayacağı ifade ediliyordu. HDP, bu söylemle birlikte Kılıçdaroğlu’na yoğun bir destek verince, milliyetçi seçmenler buna tepki gösterdi. 

Demirtaş’ın, bana göre tamamen yanlış bir stratejiyle, kendi tabanını tutmak için mesaj siyasetini abartması da, milliyetçi hassasiyetleri tetikledi. Oğan ve İnce, bütün seçim kampanyalarını “HDP’nin bu denli merkezi bir konuma oturmasının Türkiye için bir beka sorunu oluşturacağı” teması üzerine kurdu. Ve bu tema, sahada belli bir karşılık buldu; hem milliyetçi partilere bir oy akışı sağladı hem de kararsız seçmenlerde Erdoğan ve Oğan’a yakınlaşmaya sebebiyet verdi.  

5. HDP söylemde “yerel demokrasi” kavramını ağzından düşürmüyor. Ancak iş seçimlere ve aday belirlemeye geldiğinde, ne yerelin hassasiyetini gözetiyor ne de toplumun ne dediğine bir değer biçiyor. Bu seçimde de böyle oldu. Adaylar tamamen merkezden tayin edildi; ne adayın yerelde bir karşılığının olup olmadığına bakıldı ne de halkta müspet bir hava yaratıp yaratamayacağı sorgulandı. Merkez, hikmetinden sual olunmaz bir edayla, insanların kendilerine vekil olacak birçok ismi ilk defa gördüğü listeler hazırladı. 

Seçmenden, adayların ötesine berisine karışmaması ve sadece kendisine sunulanı onaylaması beklendi. Salt aday tespitinde değil, HDP yerine seçime girilen partinin ismine de ihtimam gösterilmedi. Tabanının muhafazakâr-dindar kimliği göz ardı edildi ve adında “Sol” olan bir parti ile seçime girildi. Böylesine üstenci bir tavrın bir tepkiye karşılaşması kaçınılamazdı. Eğer HDP bu tavrını değiştirmezse, önümüzdeki dönemde tepki daha da boyutlanabilir.    

Yüzde 13-14 umulan bir seçimde HDP yüzde 10’un altına düştü; bu, partinin küçülme trendine girdiğini gösteren güçlü bir uyarıcı. HDP yönetiminin bu sonuç üzerinde ciddiyetle düşünmesi ve vaziyetinin ayrıntılı bir muhasebesini yapması gerek. Önü alınmazsa, bu küçülme trendi hızlanabilir. 

Velhasıl, duyan kulaklar için tehlike çanları çalıyor!

- Advertisment -