Ana SayfaGÜNÜN YAZILARIÇamurda yuvarlanan mankenler, kirli donlar ve rahmetli moda

Çamurda yuvarlanan mankenler, kirli donlar ve rahmetli moda

Tasarımcıların ve moda evlerinin koleksiyonlarını sundukları etkinlikler bütününe moda haftası deniyor. Dört büyükler denen New York, Londra, Milano ve Paris moda haftaları bu sezon da birbiri ardı sıra defilelere ve etkinliklere ev sahipliği yapmaya başladı. Tasarımın zirvesi olması beklenen bu etkinliklerde son yıllarda sıklıkla sanatın ve mananın sansasyona kurban edilişini seyrediyoruz. Ve bunun dozu ve yoğunluğu da giderek artıyor. Başarıya giden yolun birincil koşulunun dikkat çekmek olduğu bir çağdayız ve kreativiteyle çığırtkanlık arasında pek de ince olmayan bir çizgi var. Bunun farkında olsak da her gün o kuyuya yeni kurbanlar vermekten kurtulamıyoruz. Birçok köklü moda evi tanınmayacak hale geldi. Çizginin berisinde kalıp sansasyona bulaşmamakta ısrar edenler de maalesef sıkça ziyan olmuşluk ve gündem dışı kalma hissiyle cebelleşmek zorunda kalıyorlar.

7-13 Eylül tarihlerinde gerçekleşen New York Moda Haftası süresince onlarca defile, lansman, toplantı, seminer düzenlendi, ama sosyal medyada en çok paylaşılan üç olay oldu. Kült tasarımcı (abuk sabuk işler yapan demenin kibarcası) Willy Chavarria’nın koleksiyonundaki kirli ve yıpranmış efektli külotlar, analizlerin, şakaların, linçlerin ve hatta olumlu ilginin de odağı oldu. Yine ABDli tasarımcı Elena Velez, podyumu bataklığa çevirip modelleri çamurun içinde yuvarlayıp dövüştürdü. Bir diğer hadise de New York Moda Haftası devam ederken Anna Delvey’in New York’taki evinin damında düzenlediği davet oldu. Anna Delvey (namıdiğer Sorokin) dolandırıcılıktan hüküm giymiş biri, Netflix’teki Inventing Anna dizisini izleyenler hikayesini bilirler; bu kadın, yüksek sosyeteden, finans ve moda çevrelerinden bir sürü insanı, büyük bir servetin varisi olduğuna inandırıp çarpmış. İki yıldır hapisteydi. Mahkumiyetinin geri kalanı ev hapsine çevrildi ve bu partide davetlileri evinden uzaklaşmadan ayağında elektronik kelepçeyle çatıda ağırladı. Hem parti çok ilgi gördü ve “seçkin” bir davetli kalabalığı yaşandı hem de süksesini sosyal medyada da devam ettirdi. İşte bu da New York Moda Haftasının en çok konuşulanlarından biri oldu.

Milano Moda Haftası Prada Defilesi, tavandan akan slime.

Willy Chavarria’nın eşsiz(!) kirli ve yırtık görüntülü külot tasarımı, New York Moda Haftası.

Elena Velez Defilesinden, üstte podyumda çamurda debelenen mankenler,altta koleksiyondan örnekler, New York Moda Haftası.

Anna Delvey (Sorokin), ev hapsinde verdiği partide basının yoğun ilgisinden memnun, New York Moda Haftası.

Bilgiye, habere, yeniliklere erişimimiz, internet ve sosyal medya sağ olsun, geçmişe nispetle inanılmaz süratli. Alınacaklar, okunacaklar, gezilecekler, pişirilecekler, denenecekler vesair listelerimiz kabarık. En başına bir kez bile dönüp bakamadan uzayıp giden listeler… Alınan ekran görüntüleri galerinin derinliklerinde kaybolurken, dikkatlerimiz oradan oraya savrulmaya devam ediyor. Bunca uyaran bolluğunda vaktimizi ve alakamızı neye hasredeceğimize karar vermek hiç kolay değil.

Hızla değişen dikkatimizin odağına yerleşebilmek de markalar için hayli zor. Pek çoğu için de bunun en kestirme yolu ya sansasyonel bir şeyler yapmak ya da ultra mega ünlülerle aynı karede anılmak (bkz Kardashianlar). Eskiden bir habere odaklanma süremiz 45 saniye deyip bu sürate üzülüp ah vah ederdik, şimdi Instagram’da bir reel videosunun dikkatimizi çekmesi için 3 saniyesi var. 1, 2, 3. Geçelim bir sonrakine. Haliyle, şok ve merak faktörünü kullanıp bizi cezbetmek için cips paketi görüntüsünde çanta imal eden mi istersiniz, Bella Hadid’i podyuma çıplak çıkarıp birkaç dakika içerisinde sprey kumaşla elbise yapan mı? Moda evleri türlü türlü cambazlıkla dikkatimizi çekme çabası içerisinde. Podyumda Fabrican marka bir sprey kumaşla Bella Hadid’i giydiren Coperni yine neyse, (2010’dan beri var olan bir teknoloji olsa da) teknik bir değer var ortada, ama çamurlu podyuma, kirli donlara, AVAVAV’ın canavar konseptli ayakkabılarına ne demeli?

Her tasarımın ya kendisinin ya taklit ve benzerlerinin kolay erişilebilir olduğu bir ortamda farklı ve özgün  olmak, sürüden ayrılmak isteyenler için de bu şok faktörü cazip olabilir. Son röportajında kültür, bilgi, gelenek ve değerlerin her şeyden önemli olduğunu söyleyen Miuccia Prada bile son iki defiledir tavandan slime akıtıyor. Şimdi bu “işler” ekspresyonist tavır mıdır, avant-garde mıdır? Her ne kadar tasarımcılar bunları bazen çok zorlama alt metinler ve hikayelerle de sunsalar, bu tarz “görünür olayım da nasıl olursa olsun” gayretlerinin hiçbir yerinde ikonoklastik bir tavır göremiyorum. Moda da pek çok şey gibi demokratikleşiyor diye seviniyoruz, evet, ama işin sanat ve tasarım tarafı, popülaritenin, sansasyonun kurbanı oluyor. Bu söylediğimin kibirli ve elitist olabileceğini de peşinen kabul ediyorum.

Balenciaga, deri çanta, 1800 ABD Doları.

Bella Hadid, Coperni defilesinde Fabrican sprey kumaşla podyumda giydirilirken.

AVAVAV monster shoes, ~1000 ABD Doları

Balenciaga, spor ayakkabı, 1850 ABD Doları.

Ses getiren işler yapmak, kategorik olarak toptan kötüleyebileceğimiz bir şey değil tabii ki. Zaten tasarım, ifade alanının alabildiğine geniş tanımlanması gereken bir alem. Alışılmışın dışında işler olacak ki harika moda gelişmeleri de olsun. Keza bazı aykırılıklar, zor zamanlarda insana bir tür gerçeklikten kaçış duygusu da yaşatıyor. Fakat yukarıdaki örneklerde de gördüğünüz gibi, dikkat çekmek, yuhalanarak da olsa konuşulmak için yapılmış işler ve samimi aykırılıklar arasındaki fark çoğunlukla öyle pek de flu değil. Son yıllarda, eski bilindik çizgisinin hayli dışına çıkıp Kreatif Direktör Demna’nın vizyonu doğrultusunda çığırtkanlıkla yolları kesişen Balenciaga, sonunda duvara tosladı mesela. Farklı bir şeyler yapayım derken, dikkat çekmenin şehvetine kapıldı, 2022’nin sonunda, çekimlerinde çocukları kullandığı, oyuncak ayılara bondage aksesuarlar giydirdiği korkunç imalar olarak algılanabilecek saçma sapan bir reklam kampanyası yaptı ve koca moda evi kendini daha da dallanıp budaklanan bir skandalın ortasında buldu. Şimdilerde bu olaydan gördüğü zararı telafi etmeye çalışıyor ve artık oldukça düşük profil ilerliyor.

Zaten sadece görünür olmak, kalıcı bir yer edinmek için yeterli değil. Sansasyon üzerinde yükselenler, yine sansasyonla hızla devrilebiliyorlar. Modayla alakasız ama ülkemizde pıtrak gibi çoğalan yemek şovmenlerinde de buna benzer bir durum görüyoruz. Bonfileye şaplak atan ünlü salt bae de, bulamaca çevirdiği tabakları millete fırlatan burma bıyıklı pilavcı da, gelenin gidenin ağzına şırdan tepen kebapçı da 15 dakikalık şöhretlerinin keyfini sürüp hayatlarımızdan kaybolup gidiyorlar. Moda sektöründe de uzun vadede aklımızda cips paketi çanta ve yırtık don tasarlayanlar değil, denizci üniformasından kadın kıyafeti yapan Coco Chanel kalıyor. Sansasyonel işlerle gündeme gelenleri de zararsız eğlence öğeleri ve tasarımın sanatsal ifade alanının genişliğinden doğan bir nevi yan etki ve diken gibi görme taraftarıyım. Zira, kitlelerin kısa vadeli reflekslerinin istikametini bilemiyorum ama, zaman, boş numaralar ve ezber bozan kreatif dokunuşlar arasındaki farkı çok iyi biliyor ve bize de gösteriyor.

Elif Akyol

https://www.instagram.com/dolcevitaistanbul/

- Advertisment -