İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi (Çapa Tıp diye de anılır) Genel Cerrahi bölümünün yetenekli, çalışkan ve özverili sağlık ekibine, öncelikle teşekkür ediyorum. Başarılı bir kasık fıtığı ameliyatı geçirdim. Uzman doktorlar, öğretim üyeleri, son sınıfa gelmiş doktor adayları, asistanlar, hemşireler, hastabakıcılar; günde 24 saat boyunca, hastaların hizmetine koşuyor.
Karmaşık kalabalığa, kaotik görüntüye rağmen işler yürüyor. Herkes birbirine destek oluyor. Çapa Tıp, iki yüz yıldır hizmet veren, ülkemizin sağlık hizmetlerinin temel taşlarından, öncü kurumlarından. Hastanede tedavi gören bir yurttaş olarak geçirdiğim birkaç günde, Çapa’nın ayakta kalma mücadelesi verdiği izlenimi edindim. Ülkemizin çağdaş dünyaya yüzünü ilk döndüğü kurumlardan olan Çapa Tıp, gerekli özenden mahrum bir evlat gibi. Onun kaderi bizim de kaderimizi yakından ilgilendiriyor. Çünkü bu kurum hem doktorların hem milletin, vatandaşın. Özellikle de özel hastaneye gücü yetmeyenlerin önemli bir kısmı burada tedavi oluyor.
Çağdaş dünyaya dönük ilk adım
Sultan II. Mahmud, Yeniçeri Ocağı’nın kapatılmasının ardından, modern bir orduya sahip olma hedefinin bir parçası olarak nitelikli hekim ve cerrah yetiştirilmesine karar verdi. Bunun için de Tıbhane-i Âmire’yi kurdurdu. Okul, 14 Mart 1827’de faaliyete geçti. Bu okul, ülkemizde modern anlamdaki ilk tıp okulu idi. Yatılı değildi, girişte bir sınav uygulanmıyordu. Sınıf geçme de sınavla değildi. Hocalar yıl içindeki sözlü sınavlarda yetiştiğine kanaat getirdikleri talebeleri üst sınıfa alınca, yerlerine de yeni öğrenci kabul edilirdi.
İlk Cerrahane de aynı yerde kuruldu. Başlangıçta İstanbul cerrahlarından yirmisi seçilerek başlarına Avrupa tıphanelerinden yetişmiş, teorik ve pratik bilgilere sahip bir cerrah getirildi. Ordunun ihtiyacı olan cerrahların kısa sürede yetiştirilmeleri yoluna gidildi. Kurumun başına Fransız cerrah Sat Deygalliere getirildi. Yüzlerce yıllık medrese sisteminden modern bir düzene geçme arayışı başlamıştı. Bu kurumlar, Çapa’nın temeliydi.
Çapa’nın sorunları
Bu tarihsel geçmişine ve tıp alanımızdaki haklı şöhretine rağmen Çapa, imkansızlıklar içinde ayakta durmaya çabalıyordu. Hastane günlerimde, durumu endişe ile izledim. 10 katlı Genel Cerrahi binasında depreme karşı bir güçlendirme yapılıp yapılmadığını sormak aklıma gelmedi. Sanki bir rüzgarla yıkılacakmış hissi veren binada 20 dakika boyunca elektriklerin kesildiğine tanık oldum. Yenilenmeyi bekleyen hayati aletler vardı. Eksik ihtiyaçları kantinden almaya kalktığımız zaman, orada da bulamadığımız oldu.
Sonunda yük çalışanların ve hastaların sırtına biniyor. Çapa, ülkenin yurttaşlarına hizmet kapasitesinin en önemli ölçülerinden. Sağlık politikaları geniş kitlelere hizmet vermeye yönelirken Çapa’nın hali ters yönde bir örnek oluşturuyor. Çapa’daki durumu diğer hastalar şöyle özetledi: “Sen git de bir Üsküdar’daki şehir hastanesine sağlanan imkanları gör. Özel hastanelere fark atar.