Yıl 1948. Yer Paris. Bir Fransız taksici ülkede yaşananlar hakkında müşterisine dert yanıyor. İkinci Dünya Savaşı bitmiş, Fransa Nazi işgalinden kurtulmuş, artık bağımsız bir ülke. Ülkeyi birlikte kuran milliyetçiler, sosyalistler, muhafazakarlar ve komünistler arasındaki birlik havası sona ermiş, Soğuk Savaş’ın etkisiyle ülke komünistler ve antikomünistler olarak ikiye bölünmüştü. 1946 seçimlerinin ardından sosyalistler, Hıristiyan demokratlar ve komünistler arasında kurulan üçlü koalisyon, komünist sendikaların düzenlediği grevler, ABD’nin Marshall Planı’nı vermeme tehdidi ve komünistlerin darbe yapacağı dedikodusu nedeniyle dağılmış, komünistler koalisyondan atılmıştı. 3 milyon işçinin katıldığı grevler ülke çapında yayılmış, grev karşıtı sendikalar bölünmüş, ikiye ayrılmıştı.
Taksici komünistti, bu ikili ayrımda Sovyetleri destekleyenleri ve grev taraftarı sendikaları haklı buluyordu. Müşterisinin aksanından yabancı olduğunu anlayınca ülkedeki durumu özetlemek istedi, yaşananları anlattı. Komünist taksiciye göre ülkenin yaşadığı sıkıntının en büyük sorumlusu Irving Brown adındaki Amerikalı bir sendikacıydı: “Fransa’nın en tehlikeli adamı, ülkemizdeki Amerikan ajanı Irving Brown.” Irving Brown, ABD Sendika Federasyonu’nun (AFL) Avrupa temsilcisiydi. Avrupa’da sendikalaşmak isteyen Sovyet karşıtı işçileri örgütlüyor, güçlü komünist sendikalara alternatif Sovyet karşıtı, ABD yanlısı sendikalar kuruyordu. Birçok komüniste göre CIA ajanı bir grev kırıcıydı. Taksiciye göre ülkede yaşanan krizin baş aktörü de Brown’du. Brown nedeniyle komünistlerin hükümetten atılmasına sebep olan 1947 grevi kırılmış, ülkenin en büyük komünist sendikası ikiye ayrılmıştı.
Taksici öfkeli bir şekilde Irving Brown’a söverken müşteri gülerek sözünü kesti: “Moi, mon enfant, je suis Irving Brown” (Çocuğum, işte o benim, Irving Brown’ım ben). Taksicinin suratı bembeyaz oldu. Varış noktasına vardıklarında Irving Brown’dan para almak için dahi elini uzatamadı. Dakikalardır sövdüğü, ajan dediği Irving Brown karşısındaydı.
Belki o anda taksici utanmıştı, fakat 20 sene sonra haklı çıkan taksici olacaktı. Eski bir CIA ajanı olan Thomas W. Braden emekli olduktan sonra yazdığı bir köşe yazısında Irving Brown ve Amerikalı solcu sendikacıların CIA’den para alıp Avrupa’daki komünist ve Sovyet yanlısı sendikaları böldüğünü ve antikomünist faaliyetleri desteklediğini itiraf edecekti.
CIA ve Brown, Fransız sendika hareketini büyük 1947 grevinin başarılı olmasından korktukları için bölmüştü. Kaderin cilvesine bak ki, Fransız sendika hareketi 76 yıl sonra yine bir grev nedeniyle bir araya gelecek, CIA’nin böldüğü sendika hareketini Fransa’nın ilk liberal Cumhurbaşkanı Macron’un tartışmalı emeklilik reformu bir araya getirecekti.
Kaderin cilvesine bak ki, Soğuk Savaş döneminde CIA ve Amerikalı sendikacıların böldüğü Fransız sendika hareketini yıllar sonra Fransa’nın ilk liberal başkanı Macron birleştirecek, Macron’un ileri sürdüğü emeklilik reformuna karşı 8 benzemez sendika yan yana gelecek ve ortak muhalefet kararı alacaktı.
Emeklilikte Macron’a takılınlar grevde
Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un liberal başbakanı Elizabeth Borne, Ocak ayında yeni bir emeklilik reformu açıkladı. Ülkedeki emeklilik sistemini tek tip hale getirmek isteyen yasa, özet olarak 62 olan emeklilik yaşını 64’e çıkarmayı amaçlıyordu. Macron ve hükümetinin amacı, Fransa’nın artan bütçe açığını kapamak, nüfusun yaşlanmasından dolayı artan sosyal güvenlik harcamalarını dengelemekti. Emekli sayısı arttıkça çalışan nüfusun yarattığı gelir yetersiz kalıyor, hükümet emekli maaşlarını ödemek adına borçlanıyordu. Hükümet sözcüsü, emeklilik yaşının arttırılması halkın desteklemediğini bildiklerini söyledi, fakat bu yöntem benimsenmediği durumda halktan alınan vergilerin arttırılma seçeneğinin daha büyük tepki yaratacağını vurguladı.
Liberal hükümetin reform önerisi halkta tepkiyle karşılandı. Zaten 12 sene önce Sarkozy dönemindeki sağcı hükümet, emeklilik yaşını 60’dan 62’ye çıkartmış, sistemde bir reform uygulanmıştı. Yapılan hızlı anketlere göre, Macron’un emeklilik reformuna karşı çıkanların oranı %60’dan fazlaydı. Fakat Macron ikinci ve son döneminde olan bir başkan olduğu için bir daha seçilme, halkın onayını alma kaygısı yoktu ve bu nedenle halktan gelen tepkilere rağmen reformu hayata geçireceğini açıkladı.
Bunun üzerine, Fransa’da faaliyet gösteren ve tarihi nedenlerle birbirinden ayrı hareket eden 8 büyük sendika acil bir toplantı kararı aldı. Paris’te bulunan ve sendikaların etkileşime geçmesi, organize olması için devlet tarafından tahsis edilen Paris Sendika Binası’nda toplanan 8 sendika lideri, 10 Ocak’ta ortak bir basın açıklaması yaptı.
Geçmişte birbirlerini “konformist, Batıcı, Sovyet ajanı” olmakla itham eden, kavgalı kongreler neticesinde bölünen, kimisi ABD kimisi Sovyetler tarafından fonlanan 8 sendika, Macron’un emeklilik reform önerisine karşı birleşmiş ve ortak hareket etme kararı almıştı. 8 sendika, 11 sene önce olduğu Sarkozy’e karşı birleştikleri gibi bu sefer de Macron’a karşı birleşecek ve emeklilik reformunun geçmemesi için ortak grev ve gösteri kararı alacaktı.
İlk grev tarihi 19 Ocak olarak belirlendi.
“Paris çöp dolsun, Macron istifa etsin” diyenlere cevap: Giyotin
Fransız hükümetine göre, 19 Ocak’ta 1 milyondan fazla gösterici ülke çapında sokağa çıktı. Ulaşım sektöründen çöpçülere kadar birçok meslek grubu grevdeydi. Devlet televizyonu yayınları aksadı, uçaklar çalışmadı, trenler durdu, çöpler toplanmadı. 8 sendika emeklilik reformundan vazgeçilene kadar ortak grev ve gösteri kararı aldı.
Emeklilik reformuna en çok karşı çıkan radikal sağcı Marine Le Pen ve radikal solcu Melenchon’un siyasi partileri oldu. İki parti de işçi sınıfından ve orta-alt kesimden, gençlerden oy aldığı için meydanları doldurdu, mecliste çok sert bir mücadele verdi.
Macron ve hükümeti, merkez sağ Cumhuriyetçilerden destek almasına rağmen hem Cumhuriyetçiler hem de Macron’u destekleyen liberal milletvekilleri arasında emeklilik yaşının yükseltilmesine karşı olanlar olduğunu fark edince anayasada öngörülen giyotin usulüne başvurmaya karar verdi.
Giyotin usulü, 1958 tarihli Fransız Anayasası m.49/3’de öngörülen bir yöntem. Bu anayasal araca göre, bir yasayı kabul ettirmek için yeterli meclis çoğunluğuna sahip olmayan hükümetin ilgili yasa tasarısının sorumluluğunu alıp meclisin onayı olmadan yasalaştırması mümkün oluyor. Hükümetin bu maddeyi ileri sürmesi üzerine, meclis çoğunluğu 24 saat içerisinde bir güvenoyu talebinde bulunacak ve hükümeti düşürmezse yasa meclis onayı olmadan kabul edilmiş sayılacaktır. Macron hükümeti, emeklilik reformu için mecliste yeterli destek olmadığı görünce bu yöntemi kullandı ve tasarının meclis onayı olmadan kabul edilmesini sağladı. Radikal sol ve sağcı muhalefet güvensizlik önergesi sundu, fakat özellikle merkez sağ muhalif parti Cumhuriyetçiler Macron’u desteklediği için bu önergelerin yeterli kabul sayısını bulması mümkün görülmüyor.
Böylece Macron, anayasaya uygun görülen, fakat muhalifler tarafından pek de demokratik bulunmayan bir yöntemle emeklilik reformunu kabul ettirmiş oldu. Toplumsal muhalefetin itirazları pek de bu süreçte önemsenmedi. Muhalif vekiller mecliste milli marşı olan La Marseillaise’yi söyleyip başbakanı protesto ettikleriyle kaldı.
Fransa’nın yeni muhalefet partisi: 8’li masa
Macron her ne kadar emeklilik reformunu başarıyla kabul ettirmiş olsa da CIA’nin kurduğu oyunun yıllar sonra bozulmasına vesile oldu ve birbiriyle 1940’lı yıllardan beri ayrı hareket eden 8 sendikayı fiili olarak birleştirdi.
8 sendikadan en eskisi 1895’te kurulan General Confederation du Travail (Genel İş Konfedereasyonu/CGT). Komünistlerin ve anarşistlerin birlikte kurduğu sendika, ilk bölünmesini Rus devrimi sırasında yaşadı ve reformistler ile devrim destekçileri ikiye ayrıldı. Sendika İkinci Dünya Savaşı’ndan hemen önce tekrar birleşti, fakat bu sefer de Soğuk Savaş’ın başlamasıyla 1948 yılında bölündü. Nazi işgali sonrasında kurulan Fransa’daki ilk seçimler neticesinde kurulan sosyalist-komünist-merkez sağ koalisyonundan komünistler atılınca, sendika da ikiye ayrıldı. ABD de CIA yoluyla bu ayrımı destekledi, CIA Sovyetlerin sendikaları desteklediğini görmüş ve alternatif sendikalar oluşturmaya karar vermişti. CIA tarafındna desteklenen sendikacı Irving Brown ABD’de kurulan antikomünist sendika AFL’nin önce Avrupa temsilcisi olarak atandı, ardından kendisine maddi destek sağlandı. Irving Brown, Fransa ve İtalya başta olmak üzere Avrupa ülkelerini dolaştı, ABD gemilerini boykot eden komünist liman işçilerinin dövülmesinden, büyük grevlerin kırılmasına kadar birçok operasyonda görev aldı. Brown nihayetinde komünistlerin hakim olduğu CGT’nin ikiye ayrılmasında yer aldı ve antikomünist solcuların, anarşistlerin, reformcu işçilerin kurduğu Force ouvriere (İşçi Gücü/FO) sendikasının kurulmasında önemli rol oynadı. FO ile CGT’nin mücadelesi yıllarca sürdü, ikisi de birbirini ajan ve hain olmakla suçlayacaktı.
Irving Brown’ın yolu Türkiye’ye düşecekti. Aziz Çelik’in makalesinde anlatıldığı üzere, Brown Demokrat Parti yıllarında Türkiye’ye gelecek, Türk-iş gibi antikomünist, sağ sendika yöneticileriyle görüşecek ve ABD’ye bu sendikalar hakkında detaylı raporlar yazacaktı. Brown, Türkiye’deki Sovyet karşıtı sendikacılar tarafından sevilecek, gazete manşetleriyle doğum günü kutlanacaktı.
Bir diğer önemli sendika olan Hıristiyan İşçileri Konfederasyonu ise 60’lı yıllarda muhafazakar işçiler tarafından kuruldu, bu sendika da daha sonrasında merkez sağda yaşanan tartışmalar nedeniyle ikiye bölündü: Seküler merkez sağcı işçiler Fransız Demokratik İşçi Konfederasyonu’nu kurdu. Bu sendika uzlaşmacı tavrıyla en büyük sendikaya dönüştü ve bugün 800 binden fazla üyesi bulunuyor. Yine bu büyük sendikanın içerisinde daha radikal grev yöntemlerini ve radikal sol-anarşist fikirleri benimseyenler yine ayrıldı ve Solidaires adında eş başkanlık ile yönetilen daha solcu bir sendika kurdu.
CIA’nin oyununu Macron bozdu
İşte bütün bu tarihi kavgalara, tipik sol içi franksiyon kavgalarıyla, Sovyet ve ABD’nin Soğuk Savaş çekişmesi ve çıkar çatışmalarıyla bölünen Fransız sendika hareketi, yıllar sonra Macron’a karşı muhalefette birleşti, ortak hareket etme kararı aldı.
8’li sendikanın 1 milyon insanı sokağa çıkarabilmesi, çöplerin toplanmadığı, trenlerin çalışmadığı bir başarılı ve koordineli bir greve sebep olması toplumsal muhalefetin de dikkatini çekti. Son zamanlarda yapılan anketlere göre, çoğu sendika lideri isim muhalif liderlerden daha popüler çıkıyor. Hatta en eski ve en solcu sendikalardan biri olan CGT’nin başkanı Philippe Martinez’in bir sonraki seçimlerde başkan adayı olması bile arzulanıyor, Martinez’in siyasete atılmak için sendika liderliğine bir daha aday olmama kararı verdiği söyleniyor.
Macron son döneminde bir daha seçilme kaygısı olmadığı için halkın geniş kesimlerini rahatsız eden, fakat Fransız ekonomisini rahatlatan bir karar aldı ve emeklilik yaşını yükseltti. Fakat sanırım bir yandan da bir daha kendisi gibi liberal bir Cumhurbaşkanı’nın seçilmemesi için de elinden geleni yaptı: Fransa’da sol fikirlere destek gösterilerle ve muhalefetle birlikte arttı, CIA’nin böldüğü sendika hareketi birleşti, eylemler nedeniyle toplumsal muhalefet karizmatik solcu sendika liderleriyle tanıştı.
Sahi CIA’nin 76 yıl önce kurduğu bir oyunun bir Fransız liberali tarafından bozulacağını kim akıl edebilirdi ki?