Oscar ödülü töreninde karısı ile ilgili yaptığı şakaya öfkelenerek sunucu Chris Rock’u sahnede tokatlayan Will Smith’e en büyük desteğin Türkiye’den gelmesine ben hiç şaşırmadım. Öyle ya; delikanlılığın harman olduğu memleket burası; kadına şiddette dünya ülkeleri arasında hatırı sayılır bir yerimiz var. Hemen hemen her gün bir kadının kendisini sevdiğini söyleyen bir erkek tarafından öldürüldüğü ülkede ‘karısına laf söyletmeyen’ Will Smith kahraman olmasın da kim olsun!
Kahramanımızın, hayatında ilk kez aldığı Oscar ödülünü anlamsız ve değersiz hale getiren sahne performansından bir gün sonra yazılı bir açıklama yapıp “Şiddetin her türlüsü zehirli ve yıkıcıdır, Akademi Ödülleri’ndeki davranışım kabul edilemez ve affedilemez” demesi ise bizim toplumda ancak onun delikanlılığına zeval getirir. Biz delikanlının geri adım atanını sevmeyiz.
Eşine, sevgilisine boşanmak ya da ayrılmak istediği için saldıran, devamında öldüren delikanlılar bunu bilir ama mahkeme salonlarında efendi tavırlar takınmayı, takım elbise giymeyi de bilirler; çünkü bu geri adımın adı ‘iyi hal’dir ve onlara ceza indirimi olarak döner.
Yani delikanlı Will Smith bu olayı bizim ülkede yapsa hatta daha ileri gidip sahnede Chirs Rock’u öldürse, iyi halden yararlanıp birkaç yılda çıkar, hapishane çıkışında yüzlerce araçlık konvoyla karşılanırdı. Ne de olsa adamın üzerinde sadece takım elbise değil binlerce dolarlık şık bir smokin vardı.
Oscar ödül törenlerinin olmazsa olmazı, töreni sunanların adaylara şaka yollu takılmasıdır. Hatta bu bir gelenek haline gelmiştir de denilebilir. Adaylara çok daha ağır şakaların yapıldığı törenlerde karısının saçkıran hastalığı ile ilgili yapılan espriyi sahneye çıkarak tokatla cezalandıran Will Smith’in gelecekte karısına şiddet uygulamayacağını kim garanti edebilir?
Ülkemizde kadına yönelik şiddetin büyük bölümünün failleri kadınların en yakınları… Bunların çoğu da şiddet uyguladığı kadını çevreden, dış tehlikelerden koruduğunu hatta sevip kolladığını düşünüyor. Birkaç yıl önce bir statta gördüğüm o ‘iyi niyet’le asılmış pankarttaki gibi: “Kadınlar bize Allah’ın emanetidir…” Emaneti koruyan, hatalı davrandığını düşündüğünde onu cezalandırmayı da kendine hak görmez mi? Görür ve böyle erkeklerin çoğunlukta olduğu bir toplumda Will Smith’lerin baş tacı edilmesi kaçınılmaz olur.
Yıllarca polis muhabirliği yapmış bir gazeteciyim. Buradan edindiğim tecrübelerle (de) ülkemizdeki kadına yönelik şiddetin salt polisiye tedbirlerle önlenebileceğini hiçbir zaman düşünmedim. Bununla birlikte İstanbul Sözleşmesinin kaldırılmasından sonra polisiye önlemlerin savsaklandığını, şiddet gören kadınların ‘ikna’ edilerek şiddet gördüğü kişinin yanına gönderildiğine de tanık oluyoruz. İstanbul Sözleşmesinin kaldırılması kadınları kendisine ‘bahşedilmiş bir emanet’ olarak gören erkekleri cesaretlendirmiş olacak ki, giderek artan bir şiddetle karşı karşıya kalıyor kadınlar. Will Smith olayına gösterilen tepki de bu algının ne kadar güçlü ve yaygın olduğunu gösteriyor maalesef.
Kendisi de bir şiddet mağduru
Sinema dünyasının en önemli ödül törenine attığı tokatla damgasını vuran ve ödülünün geri alınması tartışılan Will Smith, çocukluğunda şiddetin yakın tanığı olmuş biri. Babasının annesine uyguladığı şiddeti yakından gören ve müdahale edemediği için hayatı boyunca kendini suçlu hisseden Smith, o yılları otobiyografisinde şöyle anlatmış: “O zamandan beri yaptığım her şeyle, o gün bir şey yapamadığım için annemden özür diliyorum. Ne kadar başarılı olursam olayım, kafamın arkasında kolayca fark edilmeyen, sessiz bir his bana sürekli fısıldıyor: Ben bir korkağım.”
Will Smith’in çocukluğunda yaşadığı şiddetin törende yaptıklarıyla ilgisi var mı bilmek zor. Ama bunun onu asla ve asla haklı çıkarmayacağı kesin. Smith’in yaptığı büyük yanlışın yanında söylediği doğru bir şey var: “Şiddetin her türlüsü zehirli ve yıkıcıdır.” İşte bunu idrak edebilirsek, Will Smith gibilerin davranışları kabul görmez ve kahramanlık payesiyle ödüllendirilmez. Böyle bir anlayışın yaygın olduğu bir ülkede yaşamak çok uzaktaki bir düş gibi görünse de düşleri seviyoruz; çok kızsak da memleketi sevdiğimiz gibi…