Ana SayfaGÜNÜN YAZILARIErdoğan’ın hedefi ne?

Erdoğan’ın hedefi ne?

İktidarın fiili bir kuvvetler düzeninde, izlediği siyasi likidasyon, demokrasi pistinden çıkma hamlesi karşı karşıya olduğumuz muhakkak. İmamoğlu operasyonu Türkiye’de siyasi rejim pistini değiştirebilecek kadar kritiktir. Demokrasilerin asli kurallarından birisi, siyasi rakiplerin keyfi ve cebri tasfiyelerinin yaşanmamasıdır.

Siyasi iktidarın, emniyet ve yargı vasıtasıyla, muhalefete baskı ve İmamoğlu’na yönelik tasfiye hamlesi, demokrasinin en hassas teline dokundu. Dokunduğu oranda ülkeyi karıştırdı.

Muhalif kesimler ve gençler sokaklarda, olana yüksek sesle tepki gösteriyorlar.

Elinde başka siyasi imkan bırakılmayan CHP, iradesine sahip çıkması için halkı ve taraftarlarını sokağa ve tepkiye davet ediyor.

Gösterilerde kitleler ile polis arasında sert karşılaşmalar yaşanıyor.

İktidarın fiili bir kuvvetler birliği düzeninde, izlediği siyasi likidasyon, demokrasi pistinden çıkma hamlesiyle karşı karşıya olduğumuz muhakkak. İmamoğlu operasyonu Türkiye’de siyasi rejim pistini değiştirebilecek kadar kritiktir. Demokrasilerin asli kurallarından birisi, siyasi rakiplerin keyfi ve cebri tasfiyelerinin yaşanmamasıdır.

Bu tablo, yaşanan gelişmeler karşısında demokratik bir ülkede karşılaşılabilecek, normal, doğal tepkilerdir.

Olanın (kaldığı kadarıyla) demokratik tasavvura açtığı yara büyük. Daha da büyüyebilir.

Bu hamlenin Türkiye maliyeti şu ana kadar en az 50 milyar dolar. Daha da artabilir.

Böyle bir tablo karşısında şu an sorulması gereken asıl soru, siyasi iktidarın çıkardığı bu krizi nasıl yönetmeyi düşündüğüdür…

İki tarz yönetim imkanı var.

İlki krizi dindirmek yoludur. İmamoğlu’nun gözaltı süresinin sonunda serbest bırakılması ve İstanbul Büyük Şehir Belediyesi’nin başında görevine devam etmesi, bunu bir ölçüde sağlar.

İkincisi kriz üzerinden strateji kurmak ve krizi derinleştirmektir. İmamoğlu’nun tutuklanması, İstanbul Belediyesi’ne kayyum atanması, bu ikinci yolun kapısını açar.

Bu durumda yükselecek tansiyon, Türkiye’yi yeni bir olağanüstü hal rejimine kadar götürebilir. Böyle bir ihtimal anayasal tek adam düzeninden çıkıp kelimenin gerçek anlamıyla Putinvari bir diktatoryal istikamete göz kırpmaktır.

Erdoğan bunları görmüyor olabilir mi?

Veya bunları göze almış olabilir mi?

Cumhurbaşkanı böyle bir hamle karşısında toplumdan çok ses çıkmaz, çıksa da bastırılır ve bir süre sonra olana alışılır tarzı bir düşünceyle mi yola çıkmıştır?

Yoksa, krizi öngörerek, sonrası ve sonraki hamleler varsayarak mı bu yola sapmıştır?

Bunları bize zaman gösterecek…

Her şeye rağmen olup bitene ve Erdoğan’ın zihnine akıl erdirmek kolay değil.

Türkiye pek çok bakımdan uluslararası arenada bir yükseliş yaşıyor, stratejik değeri, bölgesinde merkez bir ülke gibi bağımsız hareket etme imkanları artıyor. Kürt meselesinin silahlı ayağı çözülmek üzere. Ekonomi ağır da olsa adım adım düzeliyor, enflasyon düşme eğilimi gösteriyor.

Bunlar ayrıca Erdoğan’ın gücünü oluşturan ve onu iktidarda tutan hususlar.

Buna karşılık siyasi iktidarın başta yargı tüm devlet kurumlarını, yasa gereği mevcut özerk alanları yok ederek, emir-komuta tarzı bir mekanizmayla denetim altında tutması, ayyuka çıkmış durumda.

Ve hastalık ilerleyici…

Otoriter düzen, yargının mutlak siyasallaşması, itaatkar ve disiplinli toplum arayışı, bitmek bilmez bir iktidar stratejisi olarak varlığını sürdürüyor.

Türkiye’yi krizlere sürükleyen yön de bu.

Bu öyle bir yön ki, diğer sahalarda yaşanan ilerlemeyi, güçlenmeyi aşağı çekiyor.

Siyasi alan paylaşımı ve siyasi dönüşüm üzerine kurulu Kürt barışı bile bu koşullarda boşa çıkma riski taşıyor.

Neden oluyor bütün bunlar?

Gezi meselesi, örneğin, tepkiler üretmiş ve Erdoğan bu tepkileri kendisini iktidardan düşürme hamlesi olarak görmüştü. Ayrıca Gülen grubu yakasına yapışmış durumdaydı. Velhasıl ikili tehdit karşısındaydı.

Bugün böyle bir durum da yok.

Üstelik seçimlere, erken seçim de olsa, en az 2 yıl daha var.

Erdoğan Rusya tipi bir düzen mi hayal ediyor, bir plan çerçevesinde mi bunu mu zorluyor?

Her tek adamın düştüğü, “daha çok iktidar, daha fazla güç” tuzağına mı düşüyor?

Eğer öyleyse, ülkeye de, Erdoğan’a da çıkacak fatura gerçekten büyük olacaktır.

- Advertisment -