Amerikalı Yahudi Lily Greenberg Call, California’nın San Diego kentinde dünyaya geldi. Kendi tabiriyle, “İsrail’e koşulsuz desteğin Yahudi kimliğinin vazgeçilmez bir parçası olan bir toplulukta” büyüdü. Henüz ilkokuldayken İsrail ile ABD arasındaki sıkı ilişkilerin devam ettirilmesi için milyonlarca dolar harcayan lobi kurumu AİPAC’ın faaliyetlerine katılmaya başladı. California Üniversitesi Berkeley’de siyaset bilimi bölümünü kazandıktan sonra AIPAC’ın üniversite kolu olan “Bears for Israel” adlı kulübün başkanlığını yürüttü, üniversitedeki İsrail eleştirileriyle mücadele etti, İsrail’de bir yaz geçirdi, küçüklüğünden beri hayran olduğu ülkeyi yerinde gördü. Fakat üniversite hayatı boyunca fikirleri her geçen sene değişti. Filistinli ve Arap arkadaşlar edindi, Arapça ders aldı ve Suriyeli göçmenlere yardım etmek amacıyla Yunanistan’a gitti. Demokrat Parti’nin kampanyalarında gönüllü çalışırken çok sayıda Filistinli ve Müslüman Amerikalıyla İsrail, Ortadoğu ve Filistin üzerine konuşma imkanıyakaladı. Kendi deyimiyle bu farklı ilişkiler “Holokost sonrası dünyada Yahudilerin güvenliğini sağlamak için tek seçeneğin Yahudi olmayanları dışta tutan bir militarist devlet kurmak olduğunun öğretildiği yankı odasından” çıkmasını sağlamıştı.
Lily’i bir diğer etkileyen husus ise AIPAC’in konu İsrail’e destek olunca hem Cumhuriyetçi hem de Demokrat Partili siyasetçilere destek vermesiydi. Sıkı bir liberal olan Lily, çalıştığı lobinin İsrail uğruna Cumhuriyetçileri desteklemesi, Trump gibi hayatı boyunca karşı çıktığı bir ismi konferansına onur konuğu olarak çağırmasına tahammül edememişti. Lily, bir mektup yazarak AIPAC ve İsrail’i sert bir şekilde eleştirdi, ABD’nin şerhsiz silah desteğinin sonlandırılmasını talep etti. AIPAC ile bağlarını kopardığını da kamuoyuna bir makale ile duyurmuştu.
2019 yılında Kamala Harris’in başkan adaylığı kampanyasında, Harris’in Biden’in başkan yardımcısı adayı olmasıyla birlikte ise Biden’in 2020 kampanyasında çalışmaya başladı. Lily, Arizona eyaletinde sahadaydı. Daha önce Cumhuriyetçilerin kazandığı eyalet 2020 seçimlerinde beklenmedik bir şekilde Biden’in zafer elde ettiği bir eyalet olmuş, Lily’nin de dahil olduğu Arizona kampanyası oldukça başarılı bir performans sergilemişti. Bu başarılı kampanya, Lily’eBeyaz Saray’ın kapılarını açtı.
Seçim kampanyasından, Biden kabinesine
Lily, Biden’in 2020 seçimlerini kazanmasının ardından İç Meseleler Bakanlığı’daki (Departmentof the Interior) siyasi pozisyonlardan birine bizzat ABD Başkanı Biden tarafından atandı. İç Meseleler Bakanlığı, dünyadaki İçişleri Bakanlıklarından farklı olarak ABD’deki federal hükümete ait topraklar, yerli Amerikalıların toprakları ve federal parklarla ilgili meselelere bakan bir bakanlıktı. Lily, ABD’nin ilk yerli Amerikalı İç Meseleler Bakanı olan Deb Haaland’ın özel kaleminin asistanı olarak atanmıştı. Doğrudan Biden tarafından atanan kişilerden biri olan Lily, artık Beyaz Saray’daki bürokrat elitlerden biriydi. Bakanlık önemsiz olabilir veya pozisyonu çok kritik olmayabilirdi, fakat bu görev bundan sonraki kariyeri için önemli bir basamaktı. Daha iyi tavsiye mektupları alabilir, kritik kişilerle önemli toplantılarda sağlam bir network kurabilir daha üst düzey görevlere gelebilirdi. Hem Harris hem Biden kampanyasında ayrı ayrı çalışmış biri olarak önü açık, yaşı da oldukça gençti.
Lily’nin amiri: ABD İç Meseleler Sekreteri/Bakanı Deb Haaland
Fakat Lily’nin bakanlıktaki görevi sadece 3 sene sürdü. Zira Lily, İsrail’in Gazze katliamını protesto etmek amacıyla Filistinlilerin toplu bir şekilde İsrail’den sürüldüğü Nakba’nın 76. yıl dönümünde 15 Mayıs 2024’te Biden’in İsrail’e verdiği desteği protesto etmek amacıyla istifa etti. Lily, kamuoyunda ses getiren bir mektupla istifasını duyurmuş, bütün hükümet görevlilerini de Filistinli sivillerin hayatını kurtarmak için hareket etmeye, istifalarını sunmaya davet etmişti.
“İsrail ve ABD, Yahudileri güvensizleştiriyor”
Lily için kırılım noktası, İsrail’in Refah’a girmesi oldu. Uzun zamandır İsrail’in savaş politikalarını destekleyen Biden hükümetinden istifa etmeyi düşünen Lily, Refah’a İsrail’in girmesiyle kararını netleştirdi. Özellikle Biden’in “İsrail devleti olmazsa, Yahudilerin güvenliği sağlanamaz” sözü Lily’i çok öfkelendirmişti: “Yahudi travmasının Gazze’deki soykırıma kılıf olarak kullanıldığını görmek ve özellikle de Amerikalı bir Yahudi olarak Başkan’ın İsrail olmasaydı Yahudilerin güvende olmayacağı gibi şeyler söylediğini duymak gerçekten dehşet verici. Bu benim için dehşet verici, zira ailem buraya antisemitizmden korunmak için geldi. Biz Amerikalı Yahudiler olarak buraya tutunmayı başardık. Elbette hala antisemitizme maruz kalıyoruz, ancak ABD başkanının bunu söylemesi ve bizi ahlaki değerlerimiz arasında karar vermeye zorlaması ve bunu güvenliğimizle ilgili olarak çerçevelemesi doğru değil, sanki Filistinlilerin yaşamı ile Yahudilerin yaşamı birbiriyle çelişiyormuş gibi.”
Lily için bu söylem dünyadaki Yahudileri İsrail’in savaş suçlarını desteklemeye, kendi değerlerini İsrail’in suçlarını meşrulaştırmak adına ayaklar altına almaya davet ediyordu. Adeta mecbur bırakıyordu. Filistinlilerin özgür, Yahudilerin güvende olacağı başka bir barış yolu Lily gibi düşünenler için mümkündü. Bunun yolu da İsrail’e şerhsiz desteğin sona erdirilmesinden geçiyordu. Bu düşünceyle Lily, argümanları üzerine düşünülmüş profesyonel bir istifa mektubu kaleme aldı ve Biden hükümetinden Filistinlilere destek için istifa eden ilk Yahudi olarak tarihe geçti.
Lily, mektuba Nazi döneminde Avrupa’dan kaçan ailesinin yaşadıklarını anlatarak başladı. İsrail’in bugün Gazze’de işlediği soykırıma verilen desteğin Yahudi değerlerine aykırı olduğunu, kendi ailesinin Holokost’tan kaçış hikayesiyle çeliştiğini özellikle vurguladı. Lily aslında bütün Yahudilere sesleniyor, İsrail’i eleştiren herkese antisemit diyenleri utandırmaya çalışıyordu.
Lily’nin en önemli muhatabı ise ABD Başkanı Biden’di:
“Başkan kalıcı ateşkes çağrısı yapma, İsrail’e silah göndermeyi durdurma ve yardımı şart koşma yetkilerine sahip. ABD, son 8 ay boyunca İsrail’e yaptırım uygulamak için neredeyse hiçbir baskı aracı kullanmadı; tam tersine, İsrail’I yaptıkları için sorgulayan BM kararlarını veto ederek İsrail’in eylemlerini mümkün kıldık ve meşrulaştırdık. Başkan Biden’ın ellerinde masum insanların kanı var.
ABD uzun zamandır İsrail’in savaş suçlarına, apartheid ve işgal statükosuna olanak tanıyor. Bu statüko İsraillileri ve dünyadaki Yahudileri güvende tutmuyor. Özgürlük, güvenlik, kendi kaderini tayin etme ve onur hakkına sahip olan Filistinlileri, tıpkı Yahudi halkı ve herkes kadar kesinlikle korumuyor. Bir grubun diğerine boyun eğdirilmesini gerektiren herhangi bir sistem sadece adaletsiz değil, aynı zamanda güvensizdir. Yahudilerin güvenliği Filistinlilerin özgürlüğü pahasına olamaz ve olmayacaktır. Yahudileri Amerikan savaş makinesinin yüzü haline getirmek bizi daha az güvende kılıyor. Yönetimde farkındalık eksikliği gibi görünen şey bu konunun Amerikan halkı için ne kadar kritik olduğuna dair liderlik her iki toplum için de yıkıcı ve politik olarak felakettir.” (Avlaremoz’un çevirisi)
Lily, mektubunu mesai arkadaşlarını “eli kanlı” dediği Biden hükümetinden istifa etmeye çağırarak sonlandırmayı tercih etmişti: “Hepinizi Filistinlilerin canları için bir adım atmaya çağırıyorum. Hepimizin geleceği buna bağlı.”
Lily, İsrail konusundaki tepkisini dile getirmese, sessiz kalsa, istifa etmese, kendisini öne atsa, kariyer basamaklarını sessizce tırmanabilir, aldığı tavsiyelerle her geçen sene yüksek mevkilere gelebilir, hükümetteki konumunu sağlamlaştırabilirdi. Fakat Lily, kariyeri yerine fikirleri ve inançlarıyla çelişmemeyi, İsrail’i öfkelendirmeyi tercih etti.
İsrail’i öfkelendiren Yahudiler
İsrail’in Gazze’de işlediği savaş suçları arttıkça hem ülke için hem de dışında İsrail’e tepki gösteren Yahudilerin de sayısı artıyor. Lily Greenberg Call geçen hafta tepkisini gösteren Yahudilerden sadece biriydi. Human Rights Watch’ın eski direktörü hukukçu Aryeh Neier, geçen hafta New York Review’de yayınladığı bir makaleyle İsrail’in Gazze’deki eylemleri konusunda fikir değiştirdiğini, İsrail’in özellikle insani yardımı engelleyerek aktif bir soykırım suçu işlediğini belirtti. Saygın bir Amerikalı Yahudi hukukçusu olan Neier, daha öncesinde İsrail’in soykırım suçu işlemediğini, meşru müdafa kapsamında hareket ettiğini belirtmiş, İsrail’i eleştiren sert açıklamalardan çekinmişti. Neier’in bu tutum ve fikir değişikliği kritik bir zamanda yaşandı.
Geçen haftaya damgasını vuran bir diğer sahne ise Yahudi yerleşimcilerin Gazze’ye giden insani yardımları parçaladığı görüntülerdi. Yahudi yerleşimcilere tepki gösteren insan hakları avukatı Sapir Sluzker Amran, yerleşimcileri durdurmaya çalışırken darp edildi, yaralandı. Fakat yaşanan her şeyi kameraya kaydetti, bütün dünyaya duyurdu. Ardından katıldığı yayınlarla ve sosyal medya hesabından barış ve ateşkes çağrısını dünyaya yineledi. Irak Yahudisi olan Amran, İsrail’in ülkedeki yayın faaliyetlerine son verdiği Al Jazeera’ya katılarak aç ve susuz Gazzelileri görünce kendi nine ve dedelerini görmüş gibi hissettiğini, Gazzelileri kendi halkı olarak değerlendirdiğini söyledi, gözyaşlarına hakim olamadı.
Lily Greenberg Call, Aryeh Neier, Sapir Slzuker Amran; İsrail’e karşı dur diyen Yahudiler’densadece üçü. İsrail’in dengesini en çok bozan, İsrail’i en çok öfkelendiren eleştiriler bu kişilerden geliyor. Zira bu hukukçulara, bürokratlara “antisemit” demek pek kolay değil. İsrail destekçisi Yahudiler, İsrail’i eleştiren Yahudilere “self-hating Jew”, “kendinden nefret eden Yahudi” demeyi tercih ediyor. Fakat aslında İsrail’i eleştiren, Filistinlilere yönelik zulmü açıkça kınayan, Gazze’deki katliama “dur diyen” Yahudiler kendi kavimleri için en uzun vadeli stratejiyi ortaya koyuyor, İsrail ile Yahudilerin özdeştirilmemesi için çaba harcıyor, her fırsatta Yahudilerin güvenli olması için barışın sağlanması, katliamın ve ırkçı faşist bir devlet yapısının çözülmesi gerektiğini vurguluyor.
Lily’lerin, Aryeh’lerin, Sapir’lerin sesi ve sayısı arttıkça İsrail’in zulmünü eleştirilerden koruyan duvarlar da yıkılıyor. İsrail’e yönelik Batı’nın şerhsiz desteği her geçen gün zayıflatılıyor. İsrail’in her eleştiriye verdiği “antisemit” yanıtı güçsüzleşiyor.
İsrail’in ve İsrail’i destekleyen bu cesur insanlara yanıt verme şansı yok. Ancak “beyinleri yıkanmış” diyerek karikatürize edebilir veya Sapir’in ev adresini paylaşanların yaptığı gibi ancak tehdit savurabilirler. Engelleme şansları yok.
Zira gerçekleri haykırmak için kendi kariyerlerinden vazgeçen, kendi kavimlerini eleştirebilme cesareti gösterebilen, tabuları ve ezberleri kıran bu insanlar çoktan gemileri yakmış durumda. “Demokrasi”, “hukuk” kavramlarını eğip bükenlerin, içini boşaltanların, eli kanlı insanların bu cesur insanlara cevap verme şansı pek yok. Bu mücadelenin kazananı çoktan belli.