Ana SayfaGÜNÜN YAZILARIFilistinlilere acımıyorum

Filistinlilere acımıyorum

Filistinliler de hepimiz gibi hayalleri, umutları, hırsları, hüzünleri, hataları, neşeleri, zevkleri, öfkeleri, becerileri olan biricik insanlar. Çocuk, kadın, erkek, genç, ihtiyar, öğretmen, doktor, anne, baba, dede, hala, kuzen, sanatçı, zanaatkar… İşte ben tam da bu yüzden kalbimde günlerdir oturan kayayı zorla bir kenara itip, bu yazıyı gözümde yaş olmadan yazacağım. Hürmetle yazacağım. Merakla yazacağım. Utancımı bir kenara kıstırıp, ümitle yazacağım. Soykırımı seyreden, umursamayan, onaylayan, onaylamasa da konforundan vazgeçemeyen, kim bilir belki de pis bir schadenfreude* ile “aman ya ne fena memleketler, of bizden ırak olsun” diye iç geçiren, siyasetçi yalanlarını, ırkçılığı, hor görmeleri, eşitsizliği, haksızlığı sindiren bizlere, halimize acıyacağım. Soykırıma uğrayanlara değil. Bu yazıda Filistin’in kültürel mirasında, geçmişinde ve bugününde, sanatında, zanaatinde bir yolculuğa çıkacağız. Dört önemli ressamla tanışarak başlayalım

Evet evet yanlış okumadınız, Filistinlilere acımıyorum. Çünkü onları acının, bombaların, toz toprak içinde ölmenin yakıştığı sayılardan ibaret zavallı çocuklar olarak zihnime kodlamayı reddediyorum. Hollandalı ünlü aktör Ramsey Nasr, geçen gün bir televizyon programında izleyenlerin çoğunu gözyaşlarına boğan konuşmasında mealen şunu diyordu:

“Günlerce 7 Ekim saldırılarında zarar gören İsraillilerin hayatlarından detayları, isimlerini, cisimlerini, yaşantılarını izledik, tabii ki üzüldük, bağ kurduk, tanıdık o insanları. Peki ya Filistinliler? Onlar bizim için bir yerlerde olan patlamada x sayıda Filistinli öldü cümlesindeki nesneden, sadece bir sayıdan mı ibaret? İsimleri yok mu? Tek tek saysak günlerce sürecek de olsa, bu insanların hayallerini, umutlarını, hikayelerini bilmeye değmez miydi?”

Filistinliler de hepimiz gibi hayalleri, umutları, hırsları, hüzünleri, hataları, neşeleri, zevkleri, öfkeleri, becerileri olan biricik insanlar. Çocuk, kadın, erkek, genç, ihtiyar, öğretmen, doktor, anne, baba, dede, hala, kuzen, sanatçı, zanaatkar… İşte ben tam da bu yüzden kalbimde günlerdir oturan kayayı zorla bir kenara itip, bu yazıyı gözümde yaş olmadan yazacağım. Hürmetle yazacağım. Merakla yazacağım. Utancımı bir kenara kıstırıp, ümitle yazacağım. Soykırımı seyreden, umursamayan, onaylayan, onaylamasa da konforundan vazgeçemeyen, kim bilir belki de pis bir schadenfreude* ile “aman ya ne fena memleketler, of bizden ırak olsun” diye iç geçiren, siyasetçi yalanlarını, ırkçılığı, hor görmeleri, eşitsizliği, haksızlığı sindiren bizlere, halimize acıyacağım. Soykırıma uğrayanlara değil.

*schadenfreude: başkalarına isabet eden kederlerden haz alma halini ifade eden Almanca söz.

Bu yazıda Filistin’in kültürel mirasında, geçmişinde ve bugününde, sanatında, zanaatinde bir yolculuğa çıkacağız. Dört önemli ressamla tanışarak başlayalım: Heba Zagout, genç bir sanatçı. 1984’te Gazze’de bir mülteci kampında doğdu. Eserleri son yıllarda tanınmaya başlamıştı. Ve ressam Heba Zagout, 13 Ekim günü İsrail’in havadan bombalı saldırılarında dört çocuğundan ikisi olan Adem ve Mahmud ile birlikte aramızdan ayrıldı.

https://www.instagram.com/zagoutheba/

En tanınmış Filistinli ressamlardan biri olan Sliman Mansour (Süleyman Mansur) 1947 Kudüs doğumlu. Eserlerinde kına, saman, çamur gibi doğal malzemeler de kullanıyor. ABD, Norveç, Mısır gibi pek çok ülkede solo sergileri oldu. En ünlü eseri, sırtında Kudüs’ü taşıyan bir hammalı betimlediği, 1973 tarihli Yük Devesi.

Sırada Melek Mattar var. Mattar, gencecik bir yetenek. 1999 doğumlu. Yaşadıklarını, tuvalde rengarenk bir ümide dönüştürmeye karar verdiğinde 13 yaşındaydı. Bu yaşında 5 savaş gördü. Bir ara İstanbul’da Beylikdüzü’nde yaşadı. Eserleri 80’den fazla ülkede sergilendi ama o bir Filistinli olduğu için kendi eserlerinin sergilendiği yerlere vize alıp gitmekte zorlanıyordu.

Khaled Hourani 1965 El Halil doğumlu. En meşhur resimleri genelde kübist üslubu benimsediği Filistin manzaraları. Eserleri New York, Glasgow, Paris, Tokyo, Guangzhou, Berlin gibi birçok şehirde sergilendi. Filistin’de saygın bir sanat eleştirmeni, küratör ve sanat direktörü ününe de sahip.

Ressamlardan sonra şimdi de müzelere bakalım; Kudüs’ten, Ramallah’tan, Gazze’den, Nasıra’dan Filistin’in dört bir yanından insanlığa miras, müzelerden giysi ve aksesuarları, Filistin halkının günlük yaşantısından objeleri inceleyelim.

1800’lerden iki elbise, Filistin geleneksel giysilerinden Thobe veya Thawb, MET Museum

1914 Beytüllahim, British Museum

Soldan: Evli kadınlara mahsus başlık shatweh, sağda gelin başlığı, altta saç aksesuarı. British Museum, MET Museum, Victoria and Albert Museum

1920 Ramallah, British Museum

Soldan, 1800’ler sonu Batı Şeria’dan pamuk-keten şal, 1800’ler erkeklerin kullandığı bir örtü kefiye, 1800’ler erkek botu, 1920 sürme kesesi, British Museum.

Bilezikler, alt solda telkâri bileklik, alt sağda çocuk halhalı.

Muska ve nazarlık kolyeler, en alt sağda kemer tokası, Victoria and Albert Museum, British Museum, MET Museum.

1300’ler El Halil yapımı cam mozaik bilezikler, bu bilezikler Levant, Akdeniz ve Avrupa’ya bolca ihraç ediliyormuş.

1800’ler cam yüzük, 1900’ler başı yüzükler.

Üstte ortada: 1919’da Kütahya’dan Kudüs’e giden Balyan Ustanın elinden çini vazo.

Altta: Filistin’de bir camiden İznik çinisi, 1600’ler, British Museum.

Gazze’de Lunapark

Fotoğraf: Anja Niedringhaus, 2006

Filistin halkı, toz toprak içinde, acı yüklü sis bulutlarına yakışan bir yığın değildir. Onlar, her biri saygıdeğer, hikayeleri olan insanlar ve köklü bir kültür ve medeniyetin mensupları, Kenan’ın, Kudüs’ün, Nasıra’nın geçmişine, bugününe ve geleceğine ait bir halkın fertleridir.

Hürmetle.

İlave notlar:

Beytüllahim’de Filistinli Rahip Münther Isaac: “Biz Filistinli Hristiyanlar, arada kalan etkisiz kurbanlar değiliz, biz bu mücadelenin bir parçasıyız” diyor.

1948 öncesi Filistin’den görüntüler

Ukraynalılar Putin’in işgalinden kaçarken onlara layık görülmeyen kader neden Gazzeliye tastamam yakışmış görülüyor?

Holocaust (Yahudi Soykırımı) ve Soykırım uzmanı akademisyen Raz Segal, kendisi de bir Yahudi, Gazze’de yaşananlar için “soykırımın kitabi tanımına birebir uyuyor” diyor.

- Advertisment -