Cumhur İttifakı uzun bir zamandır Millet İttifak’ını “terör” üzerinden hırpalamaya çalışıyor. Sebebi, HDP’nin Cumhur İttifakı’na karşıt bir pozisyon alması ve -resmî bir üye olmamakla birlikte- Millet İttifakı’na yakın durması. İktidar, “terör örgütünün (PKK) siyasi uzantısı” olarak nitelendirdiği HDP’nin muhalefet ile temas etmesini, muhalefetin terörle iltisakının, terörden destek almasının bir delili olarak sunuyor.
İktidar muhalefeti terörden nemalanmakla itham ediyor. Gayri-milli ve gayri-yerli muhalefetin, terör örgütünün şantajlarına boyun eğdiğini ve teröristlerin ağzıyla konuştuğunu vurguluyor. İktidar terörle topyekûn ve cansipârâne bir mücadele yürütürken, seçim kazanma derdine düşmüş muhalefetin teröristlere alan açtığını söylüyor. Teröristlerin ağzıyla konuşan muhalefete oy vermenin, teröre destek olmakla aynı anlama geldiğini belirtiyor. İktidarın temsilcileri ve medyası ha bire bu ve benzeri argümanların altını çiziyor ve doz da günden güne artıyor.
Ne var ki, iktidarın eli, muhalefeti en zayıf gördüğü bu noktadan vurmak için artık eskisi kadar güçlü değil. Çünkü seçimleri tehlikede gören iktidar kanadı, can havliyle ittifakını genişletmek için çalışmalar başlattı; bu çerçevede AK Parti ve HÜDA PAR arasında bir görüşme trafiği başladı. HÜDA PAR da cumhurbaşkanı seçimlerinde aday çıkarmayacağını ve Erdoğan’ın destekleyeceğini duyurdu.
HÜDA PAR’ın Cumhur İttifakı’nda resmen yer alıp almayacağı, bu birlikteliğin partiye Meclis kapısını açıp açmayacağı veya ne oranda açacağı henüz netleşmiş değil. Ancak bu noktadaki müzakereler devam etse de HÜDA PAR’ın 14 Mayıs’ta Millet İttifakı’nın karşısında ve Cumhur İttifakı’nın yanında konumlanacağı kesinleşti. Muhalefet de bunu fırsat bilip iktidarı şimdiye kadar kendisine karşı kullandığı silahla, yani terörle işbirliği iddiasıyla vurmaya başladı.
Muhalif mecralarda Cumhur İttifakı birkaç gündür HÜDA PAR ilişkisi nedeniyle bombardımana tâbi tutuluyor. İktidar taraftarlarının PKK ile irtibatlandırdıkları HDP üzerinden muhalefeti dövmesine karşılık, muhalefet taraftarları da Hizbullah ile irtibatlandırdıkları HÜDA PAR üzerinden iktidarı dövüyor. Gaffar Okkan ve Konca Kuriş cinayetleri, domuz bağları, mezar evleri ve faili meçhuller hatırlatılıyor ve HÜDA PAR’ın bu eylemlerin faili Hizbullah’ın siyasi temsilcisi olduğu belirtiliyor. İktidar, bu bağlamda, sırf siyasi menfaati için bu partiyle işbirliğine girerek teröre kol kanat germekle suçlanıyor.
Keza muhalefeti HDP üzerinden çatlatma siyaseti de tersine işlemeye başlıyor. Muhalefet, iktidar kanadından gelen “İYİP, HDP’nin ittifakın gizli ortağı olmasına ne der?” minvalindeki soru kalıplı siyasi taarruzlara çok muhatap olmuştu. Bu kez onlar aynı taktiği iktidara uyguluyor. “MHP, bir emniyet müdürünün katilleriyle işbirliğini nasıl içine sindirir?” deniliyor. “Türk milliyetçiliğinin bayraktarlığını yapan MHP ve BBP, programında Kürtçenin ikinci resmî dil olmasına, federasyon ve özerkliğe, anayasada Kürtlerin asli kurucu halk olarak tanımlanması gereğine yer veren HÜDA PAR ile hangi akla hizmet bir arada durur?” diye soruluyor. AK Parti ve ortakları, art arda gelen bu suallerle köşeye sıkıştırılmak isteniyor.
Baş yaran taşlar
Hülasa iktidar, terör suçlaması ile siyasi rakiplerini şeytanlaştırma tekelini kaybediyor. Arkasını düşünmeden başkalarının başlarına attığı terör taşları, dönüp bu kez iktidarın başını yarıyor. Seçim kampanyalarının iktidarı ve muhalefetiyle terör sarmalına girmesi ise iki büyük tehlike ihtiva ediyor:
İlki; iki ittifakın yandaşlarının ve taraftarlarının arasında, HDP ve HÜDA PAR’ı birbirlerine vurdurtmaya hazır güçlü bir ruh hali var. Onların gayeleri açık; bu iki partinin karşıtlığı üzerinden kendi ittifakları için azami siyasi faydayı elde etmek; ancak oynadıkları oyun, çok riskli. Bölgede bu partileri destekleyenlerin karşı karşıya gelmelerine, saldırı ve çatışmalara yol açabilir. O nedenle, seçimin sıcaklığına ve sözün şehvetine kapılmaktan sakınmak, mümkün mertebe sakin bir dil kullanmak gerekir.
İkincisi, HDP ve HÜDA PAR üzerinden sürdürülen tartışmaların en meşum tarafı; Kürtlerin, bir nevi terörle özdeşleştirilmeleri ve bu partilerin programlarında ifadelerini bulan taleplerin kriminalize edilmesidir. HDP de HÜDA PAR da ağırlıklı olarak Kürtlerden oy alıyor ve siyasetlerinin odağına Kürt meselesini koyuyorlar. İttifaklardan biri HDP’den, diğeri HÜDA PAR’dan geldiği için, Kürtlerde karşılığı olan en makul talepler konuşulamaz kılınıyor.
Oysa HDP de HÜDA PAR da meri mevzuata göre kurulan ve faaliyette bulunan partiler; AK Parti ve CHP, MHP ve İYİ Parti ne kadar meşru ise, onlar da o kadar meşru. Her parti gibi siyasi tasavvurları ve hâlihazırda siyaseten durdukları yer eleştirilebilir; ama bu iki parti terörize edilip siyasi sahanın dışına atılamaz.
Gerçi, karşı tarafa zarar vermek için yapılan her şeyin mubah sayıldığı bir vasatta, Türkiye’deki siyasi aktörlerden böyle bir ilkesel duruş beklemek ham hayal gibi. Lakin en azından HDP ve HÜDA PAR, kendilerini hedefe koyan bu dile karşı müteyakkız olmalı. Malum, onlar birbirlerini suçladıklarında, iki ittifakın içinde de HDP ve HÜDA PAR’ı adresleyerek Kürtlerin burnunu sürtmeye teşne kişi ve gruplara gün doğuyor.
Başkaları “Tencere dibin kara, seninki benden kara” yarışına girebilir. Ama HDP ve HÜDA PAR’ın, Kürtleri işaret eden bu lanetli yarıştan uzak duracak basireti göstermesi gerekir.