İsim ve kimlik

Güneş Dil Kuramı’nın zirvesinde Mustafa Kemal Paşa, adının bile Türkçeleşmesini ister ve Kemal yerine Şubat 1935 tarihinden itibaren Kamal olarak yazılmasını ister. Gerekçe Kemal isminin Arapça kökenli olmasıydı. Kamal ise Eski Türkçede “ordu, kale” anlamındaymış, karşılığı öyle bulunmuş. Paşa, Mustafa ismini kullanmayı ise çok daha önceleri bırakmıştı biliyoruz. Mustafa ismini hiç sevmemiş ve kullanmak istememiş. Bunu bizzat kendisi ifade ediyor.

Elbette hepimiz ileride Atatürk olacak küçük Mustafa’ya Kemal ismini aritmetik öğretmeni Mustafa Bey’in taktığını biliyoruz; onun da bu ismi çok benimseyerek ömrünün sonuna kadar kullandığını. Peki’ bu ismin başına gelenler ve ondan türetilenler hakkındaki bilgimiz ne kadar?

Bugün Kemalist ve Atatürkçü kelimeleri Türkiye’de kullanılan iki kelime; kimi zaman birbirlerinin yerine de kullanılıyor. Üçüncü bir kelime olan Kemalci kullanımı ise bazı dar çevrelerce tercih ediliyor. Kemalist kelimesinin kökenleri Atatürkçü kelimesinden biraz daha eskilere dayanıyor: İstiklal Harbi yıllarına. Atatürkçü kelimesinin kullanımı ise Demokrat Parti iktidarının son yıllarında yoğunlaşıyor. Ama bu, daha önce de kullanılmadığı anlamına gelmiyor!

Kemalist kelimesini ilkin Fransızlar kullanmaya başlıyor: Kemaliste. Avrupa’da bu isim çok tutuyor. Saraya karşı hürriyetçiler… Avrupalı devletlerin işgaline karşı mücadeleciler… Gazetelerde manşet manşet Kemalistler şöyle yaptı, böyle yaptı… Türklerse bu kelimeyi Türkçeye çevirmeden alıyorlar; biz Kemalciyiz demek yerine, Kemalistiz diyorlar.

Hal bu ki başta Mustafa Kemal Paşa olmak üzere Türkçecilik ve sadeleştirme taraftarlığı 20lerin sonundan itibaren baskındı. Nitekim bu akımın uzantısı olan Güneş Dil Kuramı’nın zirvesinde Paşa, adının bile Türkçeleşmesini ister ve Kemal yerine Şubat 1935 tarihinden itibaren Kamal olarak yazılmasını ister. Gerekçe Kemal isminin Arapça kökenli olmasıydı. Kamal ise Eski Türkçede “ordu, kale” anlamındaymış, karşılığı öyle bulunmuş.[1] Hatta bu isim değişliği günlerinde Paşa’nın kütüphanecisi Nuri Ulusu’nun[2] (1905-1979) anlattıklarına inanacak olursak, Paşa sık sık kütüphaneye giderek Kemal mi Kamal mı diye kendi kendine konuşarak dolaşırmış[mış]!.. Yorumu size bırakıyorum!

Paşa, Mustafa ismini kullanmayı ise çok daha önceleri bırakmıştı biliyoruz. Mustafa ismini hiç sevmemiş ve kullanmak istememiş. Bunu bizzat kendisi ifade ediyor.[3] Paşa böyle diyorsa doğrudur deriz ama bel ki de en azından küçükken seviyordu diye de düşünebiliriz. Paşa ilerleyen yaşlarında Mustafa ismini M. şeklinde kullanır. 1934’ten sonra Latin harflerinin kabulüyle de Mustafa ismini tamamen terk eder. Bunun sebebi muhtelif şekillerde yorumlanabilir. Orasına karışmam.

Neticede Paşa, Kamal ismini 1937’nin sonunu kadar nüfus cüzdanı da dahil olmak üzere tüm resmi, özel yazışmalarında kullanır. Ölümünden bir yıl öncesinde ise belgelere baktığımızda birden bire ara ara Kemal ismini de yeniden kullandığını görürüz. Ancak nüfus cüzdanında ismi Kamal olarak kalacaktır.[4] Biz niye vefatından sonra Paşa’ya Kemal dedik Kamal’ı terk ettik? Sebebini bilmiyorum. Acaba sebep son belgelerde Kemal yazması mı?

Bu arada Kamal kelimesinden türetilerek bir Kamalizm akımı da çıkarılmıştır. Bu konuda bir çok da belge üretilmiş, yorum yapılmıştır. Ama nedense Kamalcılık denmemiştir. Dendiyse de ben bilmiyorum. Belge niteliğindeki kullanımlardan bence bir tanesi çok ilginç:

Kamalizm [rasyonel, sosyolojik, Marksist, Faşist rejim ve ideolojilerin]… üstünde yalnız yaşamak dinini aşılayan ve bütün prensiplerini ekonomik temeller üzerine kuran bir dindir … Kamalizm, inana[5] damga vurarak kalkınmış değildir…”[6]

Osmanlı son Meclis-i Mebusanının Edirne mebusu Mehmed Şeref Aykut (1874-1939) 1936 yılında “CHP Programının İzahı” alt başlığı ile yayımlanan ve yukarıda alıntıladığım kitabında, Cumhuriyet Halk Partisi’nin programı temelinde Kamalizm’in üzerinde kurulduğu “egemenlik ulusundur” ilkesini ele alırken, “Şimdi yaşamak dini, yarın ahrette nimet bulmak hurâfesini yıkmıştır. Tapılan görünmiyen değil, görünen hakikattir” diye de ekler.[7]

İnkılapları dünyaya tanıtmak için

Vedat Nedim Tör’ün (1897-1985) öncülüğünde çıkartılan dergi.[8]

Peki’ Paşa’nın isminin geçirdiği evrelerde görünen hakikat nedir? İsimlerin kişilerin kimlik ve benlik oluşumunda hayati önem taşıdığını ve onların beşeri, şahsi, kültürel, dini, budunsal ve/ya ulusal özelliklerinden yansımalar önerdiğini düşünürsek, bu farklı isimleri nasıl değerlendirmeliyiz? Tıpkı bir ulusun kimlik inşasında olduğu gibi kabul edilmiş kavramların yerine başka (yeni) kavramların ortaya sürülmesi, kişinin kendi kimlik inşasında da aynı yolu izlediği anlamına gelebilir mi?

Sonuç tek bir cümleye indirgenebilir mi acaba?

Kimliğini bulmaya/inşa etmeye çalışan bir ulusun kimliğini bulmaya/inşa etmeye çalışan önderi.


[1] Mehmet Ö. Alkan, “En doğru bildiğimizden kuşkulanmak-2- Mustafa’dan Kâmal’a Atatürk’ün isimleri”, Toplumsal Tarih Dergisi, 204, 2010: 56–64.

[2] Atatürk’ün Yanıbaşında Çankaya Köşkü Kütüphanecisi Nuri Ulusu’nun Hatıraları, Der. Mustafa Kemal Ulusu, İstanbul 2010: 80.

[3] Hüsrev Gerede’nin Anıları. Kurtuluş Savaşı. Atatürk ve Devrimler (19 Mayıs 1919–10 Kasım 1938), Haz. S. Önal, İstanbul 2003: 241.

[4] https://www.anitkabir.tsk.tr/03_muzeler/ataturkun_ozel_esyalari.html

[5] İnan: İman.

[6] Şeref Aykut, Kamalizm, İstanbul 1936: 3.

[7] A.g.e.: 44

[8] 1934-39 arasında kırk dokuz sayı çıktı. İlk ismi La Turquie Kemaliste idi. Haziran 1935 yılındaki yedinci sayısından itibaren yirminci sayıda da dahil olmak üzere adı La Turquie Kamâliste oldu. Yirmi birinci sayıdan itibaren ilk isme dönüldü.

- Advertisment -