spot_img
Ana SayfaGÜNÜN YAZILARIKalabalık çarpması

Kalabalık çarpması

Ortam 2018 seçimleri öncesine benzemeye başladı. Yine anketlerde kendilerini biraz önde görünce masanın üstündeki her şeyi isteyenler, portakal çiçeğinde vitamin bile olmayan iktidarı şimdiden kimseyle paylaşmak istemeyenler, iktidar tadı damağa deyince bir anda çoğulculuğu unutup, çoğunlukçuluğa meyledeneler var. Bu hikayenin sonunu en iyi Masa'daki liderler biliyor.

“Dip dalgası Maltepe’de Tsunami oldu”

Muhtemelen bu başlığı artık kimse hatırlamıyor. Halbuki üzerinden sadece dört yıl geçmiş.

23 Haziran 2018’de Halk TV’nin Muharrem İnce’nin İstanbul Maltepe mitinginden yaptığı canlı yayının başlığıydı bu.

Miting seçimden bir gün önce yapılmıştı. Heyecan doruktaydı. 3 milyon diyen de vardı, beş milyon diyen de.

1.jpg

Mitingi görenler sosyal medyaya aynı cümleyi yazmışlar ve o cümle o gün TT olmuştu:

“Bu iş bitti”

Halbuki bundan iki ay önce başka bir ismin adaylığı tartışılıyordu.

25 Nisan 2018 günü Cumhuriyet gazetesi “CHP Gül’de ısrarlı” manşetiyle çıkmıştı:

“Muhalefet partilerinin 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü ortak cumhurbaşkanı adayı gösterme arayışları sürüyor. CHP lideri Kılıçdaroğlu, Parti Meclisi’nden oybirliği ile yetki aldı. Kılıçdaroğlu, daha önce planlanmamasına rağmen Akşener’le bir araya gelecek. Bu görüşme muhalefetin Akşener’i tek adaya ikna için hâlâ umutlu olduğu şeklinde yorumlandı.”

1-001.jpg

Manşete gün boyu tepki yağdı.

Tepkilerden Cumhuriyet gazetesi de nasibini aldı.

Ama en çok iki isim tepkilerin hedefindeydi: Gül ve onu aday olarak düşünen Kılıçdaroğlu.

CHP’liler haberde Gül’ün adaylığı için ikna edilmeye çalışıldığı yazılan Akşener’e buna engel olması çağrıları yapıyordu.

Muharrem İnce “Gül aday olursa, Erdoğan’a oy vereceğini” açıkladı.

Aralarında Özgür Özel gibi CHP yöneticilerinin olduğu isimler bu ihtimale karşı mesajlar paylaştılar:

“YETER… Bu kadar spekülasyon canımıza tak etti. Bütün amaç bizim içimizde bir tartışma yaratıp moralimizi düşürmek CHP’nin gündeminde Abdullah Gül diye bir isim olmadı, şimdi de yok, olmayacak ta.”

1-002.jpg

Peki, CHP’nin gündeminde Gül dışında hangi isimler vardı?

O günlerde de bu adaylar için anketler yapılmıştı.

Konsensus firmasının anketine göre seçim ikinci tura kalıyordu ve ikinci turda Erdoğan karşısında adayların oy oranları şöyleydi:

“İlhan Kesici: Yüzde 39.9 Recep Tayyip Erdoğan: Yüzde 60.1

İlker Başbuğ: Yüzde 42.3 Recep Tayyip Erdoğan: Yüzde 57.7

Kemal Kılıçdaroğlu: Yüzde 42.3 Recep Tayyip Erdoğan: Yüzde 57.7

Muharrem İnce: 44.9 Recep Tayyip Erdoğan: Yüzde 55.1”

Nitekim anketlerin dediği oldu.

Ortak adaylık suya düşünce, “Gül aday olursa Erdoğan’a oyunu vereceğini” açıklayarak laik tepki rüzgarlarını ve anketleri arkasına alan Muharrem İnce, Kılıçdaroğlu tarafından CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı olarak ilan edildi.

Günün kahramanı ise adaylıktan vazgeçmeyerek Gül’ün adaylığını engelleyen İYİ Parti lideri Akşener’di.

Herkes bunu sağladığı için Akşener’e teşekkür ediyordu.

Akşener de seçim kampanyası boyunca katıldığı bütün yayınlarda bu adaylığı engellemese şimdi Erdoğan-Gül arasında bir yarış olacağını bir başarı hikayesi olarak anlattı, muhaliflerin kendisine teşekkür etmesi gerektiğini söyledi.

Gül’ün ortak adaylığına neden hayır dediği sorusuna cevap verirken ise hikayenin farklı versiyonlarını anlattı.

Bazen Gül’ü HDP’nin de istediğini söyledi:

“Abdullah Gül’ün adaylığını isteyen çok farklı bir grup vardı. Birbirine benzemeyenlerden oluşan bir grup. Bunlar Gül’ü çatı aday olarak istediler. HDP’nin de razı olduğunu söylediler. Burayı ben bozdum. Sonuç itibarıyla Kürtlerden bana oy gelmeyeceği söylendi. Kürtlerin hiç oy vermeyeceğini dillendiren HDP’li Sırrı Süreyya Önder. Sonra da ikinci turda Tayyip Erdoğan’ı destekleyeceğini söyledi. Bu çok manidar.”

Bazen de mevzuyu “Yetmez ama evetçiler”e ve “İkinci Cumhuriyetçilere” bağladı:

“Ben tek adayı kabul etmedim. Çatı aday ben bile olsam kabul etmem dedim. Birbirine benzemeyen pek çok insan bana çemkiriyor. İstanbul’da bir grup yetmez ama evetçiler, ikinci cumhuriyetçiler bunu istedi.”

Peki esas red gerekçesi neydi?

Tabii ki siyasi özgüven ve seçim hesapları.

Eğer CHP ve Saadet, Akşener’in adaylığına rağmen Gül’ü aday gösterselerdi, seçimlerde Erdoğan’ın karşısına ikinci tura kim çıkardı?

Gül mü, Akşener mi?

İYİ Partililer ve Akşener’in hesabına göre Akşener.

O zamanlar pek çok köşe yazısında bu zaten yazılmıştı:

“Eğer CHP ile Saadet ortaklaşa Abdullah Gül’ü aday gösterirse bunun tek bir sonucu olur. CHP’lilerin yüzde 90’ı, abartmıyorum yüzde 90’ı adaylıktan kimse için çekilmeyeceğini açıklayan Meral Akşener’e oy verir. Değil Kemal Kılıçdaroğlu, Atatürk Anıtkabir’den çıkıp Gül’ü aday gösterse, CHP’lileri Gül’e oy vermeye ikna edemez.”

Muharrem İnce’nin adaylığından sonra bu özgüven bu kez de İnce’nin fazla agresif, laikçi ve Kemalist olduğu için muhafazakar ve milliyetçi oyları alamayacağı, bu oyların da Akşener’i ikinci tura taşıyacağı analizleriyle sürdü.

Bazı seçim anketlerinde 2. tura İnce’nin değil Akşener’in kalacağı ve Erdoğan’a karşı onun seçimi alabileceği iddia edildi.

Bugünlerde yine adayın kim olması gerektiği konusunda çok iddialı yazılar yazan bir köşe yazarı şöyle yazmıştı:

“KONSENSUS’un yayınladığı anketin yanı sıra, diğer anket firmalarından aldığım bilgiler birbirine yakın sonuçlar çıkarıyor.

“Oranlar farklı olsa da sıralamalar ve genel tablo değişmiyor.

“Muharrem İnce’nin 2. tura çıkamayacağı ve 2. turda Akşener’in olacağını tüm anketçiler söylüyor.

“Yanılıyorlarsa günahları boynuna.”

Yanıldılar ama günahları tabii ki onların boynuna olmadı.

Seçim kampanyasında hava Muharrem İnce’den yana esti.

Meydanlar doldu taştı.

Seçimden bir gün önce 23 Haziran’da İnce’nin son mitingini yaptığı İstanbul Maltepe meydanındaki kalabalık ise “Tsunami”ye benzetildi.

Halk TV ekranında “Dip dalgası Maltepe’de Tsunami oldu” KJsi varken, mitingden bağlanan, şimdi adlarını anmaya gerek olmayan gazeteciler, analistler, anketçiler, siyasetçiler coşkulu konuşmalar yaptılar.

Sosyal medyada o gün bir cümle TT oldu: “Bu iş bitti”

Gerçekten de çok kalabalık olan mitinge gidenler ve mitingdeki kalabalığı televizyondan izleyenler Muharrem İnce’nin bu seçimi aldığına, olmadı seçimin ikinci tura ise kesin kaldığına inanıyorlardı.

Seçim günü sandıklar açılmadan önce sosyal medyada İnce’nin büyük performansı övülüyor, Akşener’e bunu sağladığı için teşekkür ediliyordu.

Üçüncü en çok teşekkürü alan kimdi peki?

CHP’den İzmir adayı olmasına rağmen Şanlıurfa’ya seçim gözlemcisi olarak giden ve sandıklara sahip çıkan Teğmen Çelebi:

“Muharrem İnce den sonra bu secimin yıldızı kesinlikle ve kesinlikle Kara Pilot Tegmen Mehmet Ali Çelebi’dir. Urfa’daki yobazlığa, irticaya, ağalık düzenine karşı mücadeleyi örgütlemiştir.”

“Teğmenimiz Mehmet Ali Çelebi’ye bak be. Yahu bu adam benim hayallerimdeki vatandaş profilinin vücuda gelmiş hali.”

O gün bir siyasetçinin mesajı en çok paylaşılan mesajlardan biri oldu:

“Muharrem İnce’yi zevkle ve umutla izliyorsanız Kılıçdaroğlu’na değil, Akşener’e teşekkür ediniz. Akşener adaylıkta ısrarcı olmasaydı, meydanlarda İnce’yi değil, salonlarda sıfır umutla 2. Ekmeleddin vakası, çatı adayı Abdullah Gül’ü dinliyordunuz.”

Gerçekten de 2018’de ortak Cumhurbaşkanı adayı Gül olsaydı, bu kadar kalabalık mitingler yapılamaz; Gül, İnce gibi “Recep”, “kuantum fiziği”, “Sanayi 4” dedikçe kendisine Nobelli fizikçi muamelesi yapan muhalif kalabalıkları coşturamaz, meydanları asla dolduramazdı.

Ve sonra sandıklar açıldı. Ve sonuç malum.

Meydanları inleten, bütün CHP’nin adayı kim olmalı anketlerinde başta çıkan İnce yüzde 30 ve ikinci tura kalacağına emin biçimde ortak adaylığı bozan Akşener yüzde 8 aldı.

Erdoğan seçimi ilk turda rahat kazandı.

İnce ve Akşener’in toplam oyu, 2014’de adı telaffuz edilemediği için ekmekli kampanya yapılan Ekmeleddin İhsanoğlu’nun CHP-MHP ittifakının ortak adayı olarak aldığı yüzde 39’un altında kaldı.

Bu hatanın günahı da anketçilerin boynuna kalmadı; Türkiye beş yıl boyunca zor günler yaşadı ve yaşıyor.

Şimdi yine “Birbirine benzemeyenlerden oluşan bir grup” olarak Altılı Masa var ve bir çatı adayı çıkarmaya çalışıyorlar. Yine HDP dışarıdan destekçi.

Ve yine anketlerde kendilerini biraz önde görünce masanın üstündeki her şeyi isteyenler, ne gerek var bu Masa’ya diyenler, masadakileri sandalyelerinden kaldırmaya çalışanlar, portakal çiçeğinde vitamin bile olmayan iktidarı şimdiden kimseyle paylaşmak istemeyenler, iktidar tadı damağa deyince bir anda çoğulculuğu unutup çoğunlukçuluğa meyledeneler, Cumhurbaşkanı’nın ittifaktaki liderlerle istişare ederek karar vermesine bile şimdiden tahammül edemeyenler var.

Yine çok iddialı anketler, yine herkesin çok iddialı adayları, kendi adayı için Masa’yı tutuşturmaya hazır olanlar, “şu aday olursa Erdoğan’a oy veririm”ciler var.

Masa’da oturan altı partinin lideri ise bu kibirli tazyiklere karşı birlikteliği koruyor, Masa’daki birliğin matematikle anlaşılmayacak faydalarını siyasi hesap kitaba harcamıyor, ittifakın karşısındaki yüzde 50’lik bloktan siyasetçilerin bu Masa’ya oturuyor olmasının değerinin anketlerdeki oylarla ölçülemeyeceğini görüyorlar.

Siyasi özgüvenin kibire dönüşmesinin, aritmetik hesapların, rövanşist öfke krizlerinin ve en önemlisi de kalabalık çarpmasının Türkiye’ye maliyeti ağır oldu.

Pek çoğu yaşananların bire bir aktörü ve şahidi.

Herkes unutsa da en azından o masadaki liderler 2018’de yaşananları unutmuyor.

En azından şimdilik..

- Advertisment -