Ana SayfaGÜNÜN YAZILARIKartlaşmış kırmızı kart

Kartlaşmış kırmızı kart

Kırmızı Kart her şeyden önce maçın hakemi tarafından gösterilebilir. Oyuncular ya da teknik direktörlerin ceplerinde kart yoktur. CHP neden kendisini demokrasi oyununun parçası olarak sahada koşarken görmüyor? Neden hakem rolüne soyunuyor? Halbuki yerel seçimlerde skoru eşitlemeye yaklaşmış olmasına karşın CHP’nin hala kazanması gereken çok maç var. Hakemliğe soyunmak yerine kadro mühendisliği, oyun, teknik ekip ve kondisyona kafa yormaları daha doğru olmaz mı?

Kırmızı kart futbolun en tatsız işlerinden biri. Hele bir de ilk yarıda çıkmışsa; takım bir aklıevvel yüzünden dakikalarca eksik oynayacaksa… Bazen rakibi kırmızı kart gören takımın bile tadı kaçar, oyun parametreleri değiştiği için ne oynayacağını bilemez. Taraftar için de zuldür; çünkü büyük olasılıkla maç bir takımın kendi sahasına gömüleceği, ötekinin top şişirmeye başlayacağı bir yığma harekâtına dönüşecektir.  Kırmızı kart gören takım kazanmak zorundaysa tarihe geçecek maçlar izleyebiliyoruz, ama çoğunlukla hüsran oluyor.

Bir de, kurala uysa bile bana göre aptalca, hiçbir anlamı olmayan kartlar var. Mesela oyuncu bir nedenle sarı kart görmüş oluyor. Sonra taç atmakta geciktiği, düdükten sonra topa vurduğu, itiraz ettiği gibi gerekçelerle ikinci sarıdan atılıyor. Ama sanırım en anlamsızı oyunun bitmesine yakın verilen kırmızı kartlar… Farklı önde bir takımın oyuncusuna 89. dakikada kırmızı kart gösterilmesi mesela! İşte sonraki maçta oynayamazmış falan filan… Kırmızı kartın olayı takımı eksik bırakmasıdır. Üçüncü beşinci maç o zaman düşünülür.

Uzattım ama futboldan değil, tahmin edebileceğiniz gibi Özgür Özel’in “Kırmızı Kart” kampanyasından söz edeceğim. Siyaset, niye bilmiyorum, belki de popülist olma gayreti nedeniyle, söylem olarak en geri kalmış alanlardan biri. Kırmızı kart ne yahu? Muhtarlara yardımcı atanmasından sonra duyduğum en saçma kampanya fikri olabilir. İktidara kırmızı kart gösteriyorlarmış. Boynumuza düdük asıp gezelim, olmadı…

Gülünç olmakla birlikte, bu kırmızı kart metaforu, CHP’nin kendi siyasi rolüyle ve demokrasi anlayışıyla ilgili yıllardır değişmeyen fikrisabitlerini ortaya koyuyor. Aslında CHP’nin genç kadroları bugünün demokrasi değerlerine yaklaşmakta epeyce yol katetmiş, bunun karşılığını da yerel seçimlerde görmüştü. Ancak niyeyse ve nasılsa CHP’de böyle arada bir kısa devre yapan paslı bileşenler var; partiyi bir hamlede ergenlik çağına çekebiliyorlar. Gelelim kart metaforunun anlattıklarına:

Kırmızı kart her şeyden önce maçın hakemi tarafından gösterilebilir. Oyuncuların ya da teknik direktörlerin ceplerinde kart yoktur. CHP neden kendisini demokrasi oyununun parçası olarak sahada koşarken görmüyor? Neden hakem rolüne soyunuyor? Halbuki, yerel seçimlerde skoru eşitlemeye yaklaşmış olmasına karşın CHP’nin hâlâ kazanması gereken çok maç var. Hakemliğe soyunmak yerine kadro mühendisliğine, oyuna, teknik ekibeve kondisyona kafa yormaları daha doğru olmaz mı?

Hakemliğin bir konforu var. Oyunu kazanmak ya da kaybetmekle ilgili değil; oyunla ilgili aslında formel konularda karar vermekle ilgili. Hakemler, evet, kırmızı kart gösterip bir takımı eksik bırakabilir, ama maçları kazandıran forvet hattında kimin oynayacağına, topun oyuna nasıl sokulacağına doğru karar verebilenler ve yetenekli oyunculardır.

Hakem olmaya kalkmak çok sorunlu. Çünkü bir takım ötekini ezerek yense bile “haksızlık etmiş” sayılmaz. Ama hakem iki takıma da haksızlık edebilecek konumdadır.  Yani her şeyiyle iyi niyetli olsa bile yanlış kararları kayda “başarısızlık” değil “haksızlık” olarak geçecektir. Kendi anlayışıma göre siyasette ve sanatta başarısız olmak haksız olmaya yeğdir. Tabii bu pratikte karşılık bulmayabilir.

Hakem, oyunun bir faktörüdür ama bir parçası değildir. İnsanlar hakem izlemek için maça gitmez. Ha, belki hakem olmak isteyenler ya da genç hakemler meslektaşlarının maçlarını takip ediyordur, ama bu mesleki bir ilgi olarak başka bir şeydir. Çoğunlukla da oyunun en sıkıcı yanı hakemlerdir; en iyi hakem sahada en az görünen, maç bittiğinde en az konuşulan hakemdir.

Bizde eski hakemlerin yorumcu olduğu bolca futbol programı var; zaman içinde sayıları arttı, böylelikle emekli hakemler kıymete bindi. Emekli hakemler insan olarak elbette kıymetlidir — ama çoğu hayatında bir lise takımı bile çalıştırmamıştır ve bir futbol takımı kurmayı, yönetmeyi, bir futbolcu geliştirmeyi bilmezler. Kısacası, maç kazanmak istiyorsanız çevrenizde nitelikli futbol adamları olmalıdır — ama bunun yerine emekli hakemler kuruluyla karar almaya kalkarsanız, sahada rezil olabilirsiniz.

Kırmızı kart futbolun negatif bileşenlerden biri. Oyuncuların birbirini sakatlamaması, oyunun akışını bozmaması için mecburen icat edilmiş bir kural; başka çözüm olsa kırmızı karta başvurulmazdı. Çünkü esas olan maçın 11-11 eşit koşullarda oynanmasıdır. Kırmızı kart büyük bir sürpriz değil, tatsız bir gelişmedir. Bir mecburiyettir.

Oyuna, oyun dışından bir müdahaledir. Bazen gereklidir ama kırmızı kart ‘coşkuyla’ gösterilmez, gösterilmesi kaçınılmaz olduğu için gösterilir. Kırmızı kart bir oyuncuyu cezalandırmak için gösterilir, ama bedel takım olarak ödenir.

Kimi zaman bazı takımlar rakibin sert oynamaya eğilimli futbolcularını tahrik ederek kırmızı kart görmesini sağlamaya çalışırlar. Bu tatsız taktik o maçta bir işe yarayabilir, ama eksik kalmadığı sürece rakibine karşı avantaj sağlayamayacağını hesaplayan, oyunu bozma niyetindeki çirkin futbol anlayışının eseridir bu.

Eksik kalmış rakibinizi yendiğiniz hiçbir maç “efsane” değildir. Aksine, on kişi alınan galibiyetler hatırlanır.

CHP’nin Türkiye’nin siyasi tarihindeki rolüyle ilgili belli bir bilinçaltı ezberi var. Yeni kadrolar bu ezberleri aşmaya başlasa da böyle bir anda hortluyor. Niyeyse, CHP kendini hâlâ demokrasi meselesinde bir hakem, seçim sonuçlarından bağımsız bir karar verici gibi konumluyor. Halbuki bu partinin ihtiyacı olan şey somut projeler üreterek halkla doğrudan irtibat kurabileceği kanallar yaratmak — bunun yerine bir öğretmen edasıyla halka ödev veriyor, alın kart taşıyın diyor.

Ayrıca…

Türkiye’de şu an futbol gündeminde en çok kim tartışılıyor? Hakemler! Doğru ya da yanlış, şu an hakemlerin sorgulandığı bir süreç yaşanıyor. Neredeyse hiçbir kulüp hakemleri desteklemiyor, hakemlerle ilgili olumlu konuşan hiç yok.  Böyle bir süreçte siyasi bir partinin hakem formasıyla meydana çıkması ne kadar doğru?

Yani insan hakem formasıyla meydana çıkmadan önce, hiç değilse maçları biraz izlemez mi?

- Advertisment -