Ana SayfaGÜNÜN YAZILARIKüçük Chagos Takımadaları, Büyük Britanya’ya nasıl diz çöktürdü?

Küçük Chagos Takımadaları, Büyük Britanya’ya nasıl diz çöktürdü?

Bu yazı için yanınızda bir dünya haritası ve mikroskop bulundurmanız gerekiyor. Çünkü Chagos Takımadaları, standart bir haritada nokta ile bile gösterilemeyecek kadar küçük. Ancak 100 kilometrekare bile olmayan Chagos, uluslararası hukukta geçen hafta güneş batmayan imparatorluk İngiltere’nin yıllardır süren inkâr politikalarına karşı büyük bir zafer kazandı ve böylece sömürgesizleşme (dekolonizasyon) döneminden kalma bir utanç defteri daha gecikmeli de olsa kapandı.

Bu yazı için yanınızda bir dünya haritası ve mikroskop bulundurmanız gerekiyor. Çünkü çok yakın tarihlerde alınan bir uluslararası hukuk zaferine konu olan Chagos Takımadaları, standart bir haritada nokta ile bile gösterilemeyecek kadar küçük bir yer kaplıyor. Ancak Chagos Takımadaları’nın toplam yüzölçümünün 100 kilometrekare bile olmaması, Kasım ayının başında İngiltere Dışişleri Bakanlığı’nın bu adaların daha önce İngiltere’den bağımsızlığını kazanmış bir devlet olan Mauritus’a devrine dair müzakerelere 2023 yılında başlayacağını açıklamasının dünya gündeminde yer almasına engel olmadı.[1]

Çünkü bu açıklama hem “süper güç” İngiltere’nin onlarca yıl ısrarla sürdürdüğü inkâr politikasından vazgeçip uluslararası mahkemelerde aleyhinde çıkmış olan kararlara boyun eğmesi anlamına geliyor hem de uluslararası toplum için artık silik bir anı hâline gelen sömürgesizleşme (dekolonizasyon) döneminden kalma bir utanç defterinin gecikmeli kapanışına işaret ediyor. 

Uluslararası hukuk için son yüzyılın en önemli gelişmelerinden biri olan ve modern uluslararası ilişkileri kökten değiştiren sömürgesizleşme dönemi, 1960’lı yıllardan itibaren başlayan ve dünyanın dört bir köşesindeki onlarca ülkenin, sömürge yönetimi altında bulunduğu devletlerden bağımsızlaşması sürecini ifade ediyor. 

Hint Yarımdası’nın 1600 km açığında, Hint Okyanusu’nun ortasında yer alan ve 19. Yüzyılın başlarından itibaren İngiltere’nin sömürge yönetimi altında bulunan Chagos Takımadaları da bu süreçte Hint Okyanusu’ndaki birçok başkaca ada ülkesi gibi bağımsızlığına kavuşan Mauritus’un bir parçası olarak sömürge yönetiminden kurtulmayı beklemekteydi. 


Ancak Chagos’un stratejik konumundan ötürü  Soğuk Savaş koşulları altında buradaki egemenlik haklarından vazgeçmeyen İngiltere, bunu BM Genel Kurulu’nda ardı ardına çıkan sömürgesizleşme ve halkların kendi geleceklerini tayin hakkı lehinde kararların çizdiği hukuki çerçeveye takılmadan yapmanın yolunu utanç verici bir toplu sürgün politikasıyla buldu: Chagos’u yerli nüfusundan arındırmak. 

Böylece üzerinde halkın yaşamadığı “boş” bir toprak parçasına bağımsızlığını vermek zorunda kalmayacaktı. Bu doğrultuda 1968-1971 yılları arasında 550’den fazla aileyi zorla adadan süren İngiltere daha sonra buraya “Britanya’nın Hint Okyanusu Toprağı” adını verdi. Chagosluların zorla sürülmesi kararını icra eden hükümetin Harold Wilson yönetimindeki İşçi Partisi hükümeti olması ise ayrıca dikkat çekicidir. 

İngiltere’nin haritada dahi gözükmeyen küçük bir takımada için bu denli utanç verici ve uluslararası hukuka açıkça aykırı bir politika yürütmesinin arkasında yatan sebep ise 1976 yılında ortaya çıktı. Chagos, 40 yıllığına ABD’ye burada Diego Garcia isimli askeri üssü kurması için kiralandı. Böylece Soğuk Savaş’ın zirve yaptığı bir dönemde ABD, son derece küçük bir toprağa sahip olan ama Hint Okyanusu’nun tam merkezinde yer alan bir takımadada çok stratejik bir üsse kavuşabildi. Nitekim 2016 yılında kira anlaşması 20 yıllığına yenilenen Chagos’da ABD’nin askeri üssü hâlâ faaliyet gösteriyor. 

Hatta Diego Garcia Üssü, var oluşunun kökeninde yatan hukuksuzluğa ek olarak özellikle 11 Eylül sonrasında içerisinde gerçekleştirilen faaliyetlerden kaynaklanan hukuksuzluklarla da gündeme geldi.[2]

Her ne kadar İngiltere, ABD’nin burayı adeta denetimsiz bir hapishane olarak kullandığından haberdar olduğuna dair iddiaları uzun süre reddetse de 2008 yılında Dışişleri Bakanı David Miliband bu yönde bazı faaliyetlerin olduğunu itiraf etmiş ve 2014 yılında Al Jazeera’nin erişip yayımladığı ABD Senatosu’na ulaşan istihbarat raporları, CIA’in İngiltere merciileri ile tam işbirliği içerisinde bu faaliyetleri gerçekleştirdiğini ortaya çıkarmıştı.[3]

Ülkelerinden zorla sürülen az sayıda Chagoslu başlarına gelen sürgün felaketini uluslararası topluma duyurabilmek ve haklarını bir gün geri almak umuduyla onlarca yıl sürecek bir hukuk mücadelesine başladılar. 

Hatta Chagosluların mücadelesi sadece topraklarına serbestçe dönebilmek için değil, sürgün sonrasında İngiltere’nin bu kişilere vatandaşlık dahi vermeyerek onları sığınmacı durumuna düşürmesine karşı da oldu. Yerleştikleri ülkelerde örgütlendiler, Chagos Support Association ve Chagos Refugee Group gibi sivil toplum kuruluşları kurarak mücadelelerini kurumsallaştırdılar. Bir kısmına İngiltere tarafından vatandaşlık hakkının verilmesi 2000’li yılların başına kadar mümkün olmadı. İngiltere mahkemelerinde birçok dava açıldı, İngiltere’nin haksız işgali BM’nin gündemine ve Uluslararası Adalet Divanı’na taşındı. 2019’a gelindiğinde sürgünden yarım asır sonra Chagosluların anayurtlarına herhangi bir İngiltere gemisi eşlik etmeksizin gitmesine ilk defa müsaade edildi. Anayurtlarına ayak basan Chagoslular büyük bir sevinç yaşadılar.[4]


Nihayetinde İngiltere’nin attığı geri adımlar bunlarla sınırlı kalmadı ve İngiltere İşçi Partisi’nin daha önce genel başkanlığını yapmış olan Jeremy Corbyn’nin bir muhalefet lideri olarak vaad ettiği[5], Chagoslulara dair “tarihi yanlışın” düzeltilip bu takımadanın Mauritus’a devri hükümetin gündemine girdi.

Peki ne değişti de bu noktaya gelindi? 

Hangisinin daha ağır bastığını bilmesek de birkaç sebebin varlığı söz konusu. Birincisi ve en belirgin olanı, Kasım ayı başında yaptığı açıklamada Dışişleri Bakanlığının belirttiği üzere İngiltere’nin Hint Okyanusu havzasındaki siyasi işbirliklerini güçlendirmek niyeti. 

Chagos meselesi, doğrudan sömürge dönemi bakiyesi bir mesele olduğu için bölgedeki hemen hemen tüm devletlerle İngiltere arasında önemli bir ayrılık noktası yaratmaktaydı. Uluslararası konjonktürün İndo-Pasifik hattına daha çok kaydığı günümüzde tüm iddialı devletlerin bu bölgede zemin kazanmak için elinden geleni yapması büyük bir sürpriz değil. Hele ki Chagos’un zorla elde tutulmasının arkasında yatan sebep olan Diego Garcia Üssü’nün kira anlaşması yenilenmiş ve Mauritus da olası bir devirde bu anlaşmaya riayet edeceğini söylemişken Chagos’taki egemenlik iddialarından vazgeçilmesi daha kolay.

Bir diğer sebep, Kraliçe 2. Elizabeth’in ölümünden sonra İngiltere’nin sömürgeci geçmişinin daha fazla gündeme gelmesi ve İngiltere’den bağımsızlığını daha önce kazanmış ancak Commonwealth’in üyesi olarak kalan bazı devletlerin buradan da çıkmayı seslendirmeye başlaması olabilir. İngiltere’nin önünde sömürge döneminden kalma böylesi bir utanç bakiyesinin olması şüphesiz ki kendisine sömürgeci etiketini yapıştıran politik söylemlere karşı cevaplar geliştirmesini son derece güçleştiriyor.

Chagos konusundaki politika değişiminin arkasında yatan en önemli sebeplerden biri ise son yıllarda İngiltere’nin bu konuda uluslararası hukuka aykırı durumunun uluslararası merciilerce ardı ardına tescil edilmesi ve bu meselenin en azından uluslararası hukuka uyum görüntüsü vermek isteyen bir devlet için taşınamayacak bir bagaj hâline gelmesi oldu. 

Zira İngiltere’nin Chagos üzerindeki egemenlik iddiaları Uluslararası Adalet Divanı, Uluslararası Deniz Hukuku Mahkemesi (ITLOS) ve Sürekli Tahkim Divanı (PCA) tarafından haksız bulundu. Son olarak BM Genel Kurulu da 2019 yılında yaptığı bir oylamada İngiltere’ye tarihi bir diplomatik hezimet yaşatarak 116’ya karşı 6 oyla İngiltere’nin Uluslararası Adalet Divanı kararının gereğini 6 ay içerisinde yapmasını talep eden bir kararı kabul etti. Macaristan dışında hiçbir Avrupa devleti olumsuz oy vermedi.[6]

2019’da ezici çoğunlukla kabul edilen karar, Chagos konusunda BM Genel Kurulu’nun İngiltere’ye karşı aldığı ilk tavır değildi. Bu meselenin Uluslararası Adalet Divanı’na taşınması için gerekli olan BM Genel Kurul kararı 2017 yılında İngiltere’nin tüm itirazlarına rağmen 94’e karşı 15 oyla ve İngiltere’nin o dönem bir parçası olduğu AB bloğunun çekimser kalmasıyla kabul edilmişti. Zira yalnızca BM organlarının ve uzmanlık kuruluşlarının bir meseleyi Uluslararası Adalet Divanı’na taşıyıp Divan’dan bağlayıcı olmayan bir danışma görüşü isteme hakkı mevcut. Uluslararası Adalet Divanı ise 2019 yılında açıkladığı danışma görüşünde İmgiltere’nin Chagos’u işgalinin açıkça uluslararası hukuka aykırı olduğunu ve Chagos’un Mauritius’a devrinin gerektiğini açıkça belirtti. 

Hamburg merkezli ITLOS ise esasında Mauritius ve Maldivler arasındaki bir deniz yetki alanlarının sınırlandırılması davasına bakarken Maldivler’in ortaya attığı, Chagos’un durumunun İngiltere ve Mauritius arasında çözülmeden sınırlandırmada buranın hesaba katılamayacağı tezini kabul etmeyerek İngiltere’nin iddialarını boşa çıkardı. Zira ITLOS, Chagos’taki egemenlik haklarının esasında Mauritius’a ait olduğunu ve Maldivlerin bu takımadaya dair sınırlandırmaları da Mauritius ile müzakere etmesi gerektiğine karar verdi.[7]Bu karar 2021 tarihli olup son derece günceldir. Bir uluslararası mahkeme olmasa da kararları bağlayıcı bir uluslararası hakemlik mekanizması olan PCA ise Uluslararası Adalet Divanı’ndan 4, ITLOS’tan 6 yıl önce Mauritius ve İngiltere arasındaki bir davaya ilişkin verdiği kararda, İngiltere’nin savunma amaçlı olarak kullanım gerekliliği kalmadığı zaman Chagos’u Mauritius’a devretme taahhüdünde bulunduğunu tespit etmişti.[8]

İngiltere, BM Genel Kurulu ve Uluslararası Adalet Divanı kararlarına bağlayıcı olmadıkları, PCA kararına karardaki hükmün ucu açıklığına ve ITLOS kararına o davanın tarafı olmadığı gerekçeleriyle uymamayı tercih etmiş ve “Britanya’ın Hint Okyanusu Toprakları” üzerindeki egemenlik iddialarını terk etmemişti. Ta ki Kasım 2022’ye kadar… 

Demek ki devler de gün gelip uluslararası hukuka uymak zorunda kalabiliyor ve “bir avuç yerli halkın” dahi hukuk mücadelesi ısrarla sürdürülünce zayi olmayabiliyormuş.

[1] https://www.theguardian.com/world/2022/nov/03/uk-agrees-to-negotiate-with-mauritius-over-handover-of-chagos-islands

[2] https://www.theguardian.com/world/2014/dec/13/diego-garcia-cia-us-torture-rendition

[3] https://www.theguardian.com/world/2008/jul/01/humanrights.usforeignpolicy

[4] https://www.theguardian.com/world/video/2022/feb/26/the-chagos-islanders-taking-back-their-birthplace-from-the-british-they-uprooted-us-video

[5] https://www.theguardian.com/politics/video/2019/nov/22/jeremy-corbyn-grant-sovereignty-of-chagos-islands-to-mauritius-if-pm-video

[6] https://press.un.org/en/2019/ga12146.doc.htm

[7] https://www.itlos.org/fileadmin/itlos/documents/cases/28/preliminary_objections/C28_Judgment_prelimobj_28.01.2021_orig.pdf

[8] https://files.pca-cpa.org/pcadocs/MU-UK%2020150318%20Award.pdf

- Advertisment -