Türkiye içinde bir grup (sağcısı da var, solcusu da) Batı’nın çürüdüğünü, ahlaken ve sistem olarak çöktüğünü söylemekten zevk alır. Kendi ayıplarımızı örtmek için tekrarlanan bu klişe kritik zamanlarda gündeme gelir.
Batı kamuoyunun ve medyasının Türkiye hakkında ve özellikle insan hakları konusunda eleştiriler yapması durumunda bu değerlendirmeler öne çıkar. “Ey Avrupalı sen de Afrikalıları kesmiştin” gibi tarihsel analizler sıraya dizilir. Batılıların eleştirilebilecek türlü türlü falsoları var. Bencillikleri, birçok konudaki çifte standartları saymakla bitmez. Avrupa’da hem maddi hem manevi anlamda kötüye giden bazı şeyler elbette var.
Ancak, kanunları, kuralları, kişisel haklara duyarlıkları ve eleştiriye açık gelenekleri sayesinde Batı toplumlarının hayatları kolaylaşıyor. Brüksel başta olmak üzere Batı dünyasını her düzeyde suçlayabilir, eleştirebiliriz. Batı dünyasını batının önde gelen merkezlerinde de eleştirebiliriz. Eleştiri yaptı diye kimse faili meçhul cinayete kurban gitmez, devlete bağlı paramiliter güçlerin saldırısına uğramaz.
(Tabii bu devletlerin de gizli uygulamaları, hak ihlalleri bulunur. Onların polisleri de toplumsal olaylarda oldukça acımasız ve sert yöntemlere başvurabilir. Bunların çoğu yine de yargı denetimine tabidir.) Eğer söyledikleriniz şiddeti kışkırtmıyor, ırkçılık propagandası içermiyorsa, hakaret içermiyorsa başınız genelde ağrımaz. Yargı bağımsız ve tarafsız olmaya gayret eder.
Elbette bu açılardan da mükemmellik söz konusu değildir ama çoğu zaman hakkınızı bir şekilde arayacak yollar bulunur. Bütün bu söylediklerimi ihtiyatlı ifade ediyorum. Sonuçta Batı ülkelerinde de demokrasi ve insan haklarına ilişkin sorunlar bulunuyor.
Rusya tipi yönetimlerle Brüksel tipi yönetimler arasında bir tercih ve etik farklılığı bulunuyor. Bu fark, vatandaşın değil iktidarı elinde tutan iradenin farkından kaynaklı. Rusya gibi ülkelerde hakkınızı aramanız, yönetimi eleştirmeniz, bazı hallerde imkansız bazı hallerde çok riskli olabilir.
Bazı hallerde de yaşamsal tehlike içerebilir. Brüksel’in eksik gedik de olsa eskisi kadar iyi çalışmasa da her şeye rağmen bir kurallar ve değerler sistemi var. Ukraynalıların yıkımı göze alıp Moskova’dan kurtulmaya çalışması iki kamp arasındaki değerlerin farklılığının göstergesi. Bir grup Rus genciyle Ada vapurunda sohbetimizi hatırlıyorum.