Pasların ritmik döngüsü ister baskı altında olsun, ister bol zamanlı özgürlük içinde, bir senfoninin notaları kusursuz gibi aynı sesi çıkarıyordu; oleyy.
Zemin, top ve futbolcular, pasla birlikte Kant’ın güzelliği tarif ederken söylediği gibi ‘’ aklın birliğini’’ beyaz bir tuvalde zarif bir tabloya dönüştürüyordu.
“Altın oran’’ estetik için çok ciddi bir kriter ise, o oran her pasta, pastanın üstündeki krema gibi damakta ilahi bir lezzet bırakıyordu. Adamların sadece hücum estetiği değil, topla birlikte geri dönüşleri bile, aynı görkem, aynı duru güzellik ve aynı berraklıkta su gibi akıyordu.
Dakikalar 50’yi gösterirken kendi kalelerin sol uç kenarından, adeta korner vuruş bayrağının önünden, altı Fransız oyuncunun alan daraltıp, çoklu pres yaptıkları o eylemler dizisi içinden, dört köşeli ve kesin paslarla Nico Williams’ı son Fransız savunmacı ile baş başa bıraktıkları muhteşem pas örüntüsü, uzun yıllar anılmayı ve anlatılmayı haklı çıkaracak cinstendi.
Lamine Yamal’in golü sadece vuruş tekniğinin şahaneliği bakımından değil, hovarda birinin dayanılmaz hafifliği içinde, ceza sahasının sağ uç noktasından içeri süzülüşü ve ayağının içini bir kepçe gibi kullanarak topa verdiği hafif tatlı falso ile henüz 16 yaşında biri için ayakta alkışlanmayı hak ediyor.
Olmo’nun ikinci gölü, Fransız savunmacıyı ayağının üst yan bölümüyle ters ayağa zorlaması ve sonradan vurduğu net şut gol olmayı bin kez hak ediyordu.
Daha maç başlamadan Deschamps’ın derin savunma yapmaktan başka seçeneği yoktu; çünkü İspanyol oyun tarzı topa bağımlı dominant egemen bir oyun, bu oyunun, oyunu her fırsatta üçüncü bölgeye taşıması kaçınılmazdı; nitekim de öyle oldu. Böyle bir rakip oyununa karşı tasarlanacak ikinci ve en önemli hamle, geçiş oyunlarıyla, rakibin bırakacağı geniş alanları kullanmaktı. Deschamps bunu da doğru yaptı. Ancak Başta Mbappe gibi ciddi konfor isteyen oyuncu varken, yanına Dembêlê’yi koymak, hücumu genişletmek anlamına geliyordu ki, bu geniş oyun, beraberinde hücumda çoğalmayı otomatik olarak talep ediyordu. Bir de buna ceza sahası korner çizgisine taşınan topların, içeri vurulması eklenince, her topun İspanyol hücumuna dönüşmesi kaderden öte bir şey oldu. Bu plan meyve olarak sadece bir gol üretti ama o da maçı almaya yetmedi.
Hücumu temel olarak iki başlı yapmak, geçiş oyununda bir hayli yük taşıyan oyuncuları aşrı zorlamak olurdu ki olan da buydu; bu durumda hücumun flülaşması ve kafa karıştırması artık beklenilen vaka olurdu. Ve oldu da. Sonra da Deschamps’ın yaptığı hamleler, hücum planını gölgeler ve pürüzlerden arındırmaya yetmedi.
Bu maç özenle hazırlanmış bir evlilik teklifinden daha zarif bir estetik bütünsellik içinde oynandı. Kadınların, “aptal oyun” dedikleri “22 oyuncunun bir top peşinde amaçsızca koşuşturması’’ olarak ifade ettikleri ruhsuz şey, ruh kazandı, tutku üretti, arzuyu şelaleye dönüştürdü ve güzellik, her balkonun penceresinde özenle büyütülen o çiçeğe çerçeve oldu.
Olleyy İspanya, İspanya Fransa’yı 2-1 yenerek finale adını yazdırdı.