İnşaat Mühendisleri Odası Çorum Temsilciliği’nin 06 Mart 2025 tarihli “Denetim ama nasıl?” başlıklı açıklamasına (https://ankara.imo.org.tr/TR,209163/denetim-ama-nasil.html) konu olan, yapı güvenliğinin “denetimsizlik” nedeniyle yerle yeksan olduğunu ortaya koyan skandalın gözden kaçmaması, üzerine çokça düşünülmesi gerekli. Açıklamayı mutlaka okumanızı önererek beynime kan sıçratan olayları anlatmayı deneyeceğim.
Çorum Belediye Başkanlığı, 5 Mart 2025 tarihinde Çorum ilinde faaliyet gösteren yapı denetim firmalarına ve 6 Mart 2025 tarihinde İMO Çorum Temsilciliğine önemli bir bildirimde bulunmuş. Yapılan incelemeler sonucunda, altı inşaat mühendisinin, yapı projelerinin veri girişlerinde birtakım değişiklikler yaptığı tespit edilmiş. Bu mühendislerin, statik proje müellifi olarak imza attıkları projelerle ilgili performans analiz raporlarının hazırlanması talep edilmiş.
Söz konusu altı mühendis, büyük çoğunluğu Çorum merkezi ve ilçelerinde olmak üzere, 1609 farklı parsel üzerinde yaklaşık 1481 yeni yapı ruhsatının müellifi olmuş. Verileriyle oynanan projelerle alınan bu ruhsatlar ülke genelinde 21 farklı şehirdeki 45 farklı idare tarafından da onaylanmış! Hangi projelerde ne tür veri değişiklikleri yapıldığı ve bu durumun yapıların depreme dayanıklılığını ne ölçüde etkilediği henüz netlik kazanmamış.
Ancak 1481 yapı ruhsatına konu birçok yapının imalatlarının tamamlandığı ve insanların hayatlarını bu yapılar içerisinde sürdürdüğü düşünüldüğünde bugüne kadar gelinen süreçte birçok hatanın yapıldığı aşikâr.
Yapı süreci birçok aşamadan oluşan bir süreç ve her aşamada denetim çok önemli. Yapı sürecimizin ilki aşaması olan imar aşamasında fiilen hiçbir denetim yok ve depremde karşılaşılan yıkımda en büyük paylardan biri hatalı imar planlarında! İmar sonrasında yapının projesinin yapılması, ruhsatın alınması, inşa süreci, yapı kullanma izin belgesinin verilmesi ve kullanım olmak üzere süreç devam ediyor. Kullanım aşamasında da denetim sıfıra yakın ve ispatı depremde yıkılan binalarda sıklıkla görülen kullanım aşamasında yapılmış ruhsata aykırı müdahaleler.
Sürecin iki aşamasında denetim kağıt üstünde çok iyi görünüyor ki bunlar projelendirme ve inşa/yapım süreçleri. Fakat İMO açıklaması ile ortaya çıkan durum ortaya koyuyor ki, 1481 ayrı ruhsatta 45 ayrı idarenin fark edemediği proje veri değişikliklerinin olduğu yerde proje denetiminin sağlıklı işlediğinden bahsedilemez. Özel kolluk faaliyeti olan denetim işi yapı denetim firmalarına yüklendi diye idarelerin sorumlulukları da ortadan kalkmaz.
Gelelim projelendirmede kullanılan paket programlara. Projelendirme aşamasında deprem dayanımı açısından en önemli proje statik projedir zira binaların temeli, kolonu, kirişi, döşemesi, perde duvarı, bunların ölçüleri ve içlerindeki donatılar, velhasıl depreme karşı koyacak taşıyıcı elemanlar statik projede belirlenir.
Statik proje ve elbette projede yer alan taşıyıcı elemanların boyutları ve donatıları mühendislerce elle hesaplanır ve çizilirdi. Hesaplar günümüze göre daha basit ve çerçeve bazlıydı. Ancak mühendis her bir hesabı kendisi yapması gerektiği için binaya da yaptığı projenin detaylarına da çok daha hakim olurdu. Sonra bilgisayar yaygınlaştı. Sonra yazılımlar ve yazımızın konusu olan paket programlar.
Özellikle deprem mühendisliğinde yaşanan gelişmeler ile yapısal analizlerde daha karmaşık hesaplar yapılmaya başlandı ve bilgisayar kullanımı kaçınılmaz hale geldi. Yapısal analizlerin, güncel mevzuat ile uyumlu şekilde modelleme ve analiz yapabildikleri üreticilerince beyan edilen paket programlar ile yapılması 1990’lı yılların sonundan itibaren yaygınlaştı. Günümüzde elle hesap yapılması çok nadir hale geldi. Elle hesap yapabilen mühendis sayısı da çok azaldı.
Depremlerde en çok can kaybı betonarme konut binalarında oluyor ve betonarme bina için ülkemizde yaygın kullanılan 3 paket program var. Ticari isimleriyle bu programlar ideCAD, STA4-CAD ve Probina (Prota Structure) programları. Öncelikle belirteyim ki paket programlar mühendislerin hayatını kolaylaştıran, kendileri de çok disiplinli mühendislik çalışmalarının ürünü olan kıymetli ürünler. Elbette doğru kullanılırlar ve paket program analiz çıktılarının değişmez gerçeklik olmadığı bilinirse. Ne mi demek istiyorum? Geniş anlatım için İMO’nun 17 Temmuz 2024 tarihli “Paket Program Analiz Çıktıları Değişmez Gerçeklikler Değildir! Salt Paket Program Analiz Çıktıları Üzerinden Kusur Değerlendirmesi Yapılamaz!” başlıklı açıklamasına (https://www.imo.org.tr/TR,179037/paket-program-analiz-ciktilari-degismez-gerceklikler-degildir–salt-paket-program-analiz-ciktilari-uzerinden-kusur-degerlendirmesi-yapilamaz.html) atıf yapıp okunmasını önereyim.
Yapısal analiz yapan paket programlar, modelleme ve analizde kullanıcılara açık veya kapalı olan kabuller kullanır. Birçok hesapta birçok kabul yer alır ve bazı hesapları yapma konusunda da zayıf kalmaları olağandır. Paket programlar mühendis için bir yardımcı olmakla birlikte analiz sonuçlarının değişmez gerçeklikler olmadığı akıldan çıkarılmamalı.
Bir diğer önemli konu ise binayı paket programda modellerken, kesitleri, deprem yükü dahil tüm yükleri modele tanımlarken de kabullerin olduğu gerçeği. Kabullerle birlikte yapılan tanımlar eksik veya hatalı olursa sonuçların da eksik veya hatalı olmasının kaçınılmaz olduğu. Yani siz programa ne girerseniz sonuç da girdilerle bağlantılı olur.
ODTÜ İnşaat Mühendisliği eğitimim sırasında hemen her hocamızın bizi bu konuda uyarırken kullandığı bir tanım ve kısaltma var ki akıldan çıkmamalı. Garbage In Garbage Out! Kısaltması GIGO, yani “çöp girerse çöp çıkar”! Paket programa çöp girerse çöpten başka bir şey elde edilmez.
Fakat ülkemizde paket programlar genelde yanlış kullanıldı ve son örnek de bunun ispatı oldu. Paket programlarla yapılan model ve analizler değişmez gerçeklik zannedilip denetimsiz kaldı. Ne modellediğinden ve ne hesapladığından haberi olmayan kişiler mühendislik yaptıklarını zannetti. Modeli ve sonuçları, girdileri ve çıktıları nasıl denetleyeceğini bilmeyen kişiler ise bunlara onay verdi.
Maalesef ülkemize özgü “yap-satçı” küçük müteahhitler statik projeye yalnızca maliyet gözüyle baktı. Hem proje hazırlarken oluşan maliyet hem de proje yapım aşamasına geldiğinde kullanılması gereken beton ve donatı miktarını belirleyen maliyet gözüyle bakılınca nitelikli projeler değil maliyeti düşük projeler kapitalizmin dişlilerinden geçebildi. Bazı “uyanıklar” ise daha çok statik proje yapabilmek adına paket program girdileriyle oynadılar ve sonuçları, dolayısıyla özellikle beton ve donatı miktarını düşürerek yapım maliyetini düşürdüler. Maliyeti düşüren “aranan projeciler” oldular.
Depreme dayanıklı yapı tasarımı paket program çıktılarıyla ve kâğıt üzerinde sağlanıyordu nasıl olsa. Davranış bilgisi de fenerle aranan bir özellik haline gelince mühendisler arasında kâğıt üzerinde sağlanması yeterli hale gelmişti onlarca yıldır. Depremde binanın nasıl davranacağını ise Allah bilirdi ve binanın içinde yaşayanlar da Allaha emanetti. İMO açıklamasına konu olayda da anlaşılan böyle olmuş ve 45 idarenin “gözünden kaçan” ve denetimin hal-i pür melalini ortaya koyan olaylar sonrası yapı güvenliği Allaha emanet kalmış.
Çıkarılacak çok ders ve alınması gereken çok tedbir var. Öncelikle saydığım paket programların hiçbirinin herhangi bir şekilde sonuçlarının doğruluğu, doğruya yakınlığı veya ne ölçüde kabul edilebilir olduğuna dair akreditasyonu yok. Yani Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı veya ilgili başkaca bir kurum paket programların akredite edilmesiyle ilgili bir sorumluluk da üstlenmiyorlar ve milyonlarca satırdan oluşan yazılımlar kontrol edilip akredite edilemez bahanesine sığınıyorlar. Yazılım denetimi / analizinin yaygın bir iş kolu haline gelmiş olması, milyonlarca satırlık koddan oluşan yazılımların kontrolünün artık zor bir iş olarak görülmemesi, akreditasyonun tek yolunun program kodlarının kontrolü değil, yeterli sayıda analiz sonucunun doğrulanması olması gerekliliğinin de dile getirilmemesi nedeniyle bahaneleri kabul görüyor. Sayısı yüzbinlerle ifade edilen yıllık betonarme konut üretimi neticesinde deprem güvenliği de haliyle Allaha emanet.
Paket programlar akredite değil ve yapılırsa da denetimler çıktı üzerinden yapılabiliyor. Paket programla yapılanı kontrol etmek için de aynı program gerekli ve ne program ne de kullanmayı bilen sayısı yeterli değil. Davranış bilgisi de nadir olunca ve çıktılara müdahale girdi aşamasında da daha acemi “uyanıklar” tarafından çıktı aşamasında da yapılabilince mevzuatta belirtilen denetim ve onay mekanizmalarının pratik bir faydası kalır mı sorusuna en son 6 Şubat 2023 depremlerinde depremde cevap aldık.
Paket programlarla mühendislik yapılmaz cümlesi belki insaflı olmaz ama mühendislik yapabilmek için tecrübe, davranış bilgisi, program bilgisi gibi birçok özelliğe sahip iyi mühendislere ihtiyaç var. Bu nedenle genelleme yaparak paket programla mühendislik yapılmaz demek yanlış değil! Nitekim olmuyor işte!
İşin daha vahimine gelelim. Deprem yargılamalarında bilirkişilik nasıl yapılıyor sizce? Çok büyük çoğunluğunda paket programlardan biriyle modelleme ve analiz yapılıyor, sonra analiz sonuçları değişmez gerçeklik gibi kabul edilerek mevzuata aykırı olmasına karşın kusur belirlemesi yapılıyor. Statik projeler üzerinden denetim en azından çıktılar üzerinden yapılabiliyor ama bilirkişi raporlarının hiçbirinde analiz çıktıları da yok. Yani bilirkişi raporlarının fiilen denetlenmeleri mümkün değil. Günahları da sevapları da bilirkişilere ait ama günahını sevabını düşünmeden yani mahkemeler veya taraflarca denetlenemeden raporlar dayanak gösterilerek yargılama yapılıyor, ceza veriliyor.
Deprem yargılamalarında adalet amacını arayan kaldı mı bilmiyorum, ama bir maksat da bir sonraki depremde enkaz altında kalmamak için dersler çıkarmak olsa her şeyi denetler, üzerinde uzun uzun tartışabilirdik. Paket programların akreditasyonu konusunda ilerler ve nerelerde kendilerini geliştirmeleri gerektiğini de görürdük. Paket program mühendisliğinin deprem mühendisliği olmadığını anlatmaya gerek duymazdık.
Deprem yargılamalarında paket program kullanılması neticesinde denetlenemeyen bilirkişi raporlarının yalnızca metinlerinden tespit edilebilen fahiş hataları ve bize nelere mal olduğunu bir sonraki yazıya bırakalım. O zamana kadar Allaha emanet olun ve deprem olmaması için bolca dua edin!