Ana SayfaGÜNÜN YAZILARIPolitik merkez ve Akşener’in yeni siyaset arayışları

Politik merkez ve Akşener’in yeni siyaset arayışları

Merkez sağda yeni bir rüzgâr ve heyecan ne yazık ki bu koşullarda henüz esemiyor. Buna rağmen ideolojik alt yapısına bakılmaksızın Sayın Yavaş gibi insanlar sadece dürüstlüğü, hizmeti ve apolitikliği ile de ilgi çekebiliyor. Yeni merkeze aday geleceğin potansiyel tabanı, statükoya ve yaşanan derin krizlere radikal kararlarla ve cesaretle karşı duracak siyasi bir irade ve vizyon arayışını beklemektedir.

Uzun bir süredir İYİ Parti veya sayın Meral Akşener üzerinden ılımlı ve yeni (eski) bir sağ merkez tartışmaları yapılmakta. Çiçeği burnunda genç lider Sayın Gültekin Uysal ve partisi Demokrat Parti’nin de bu yeni (eski) sağ merkezin geleneğini ve potansiyelini taşımakta olduğu ümit edilmekte.

Yeni bir sağ merkez ihtiyacı tartışmalarının odağında da iktidarın son 7 yıldır uyguladığı politikaların halkta oluşturduğu varsayılan bezginlik ve yılgınlıktan doğan arayışlar yatmakta. Bu politikaların ekonomik refahı değil, pseudo [1] radikal Sağ ideolojik ve güvenlik popülizmini endeksleyen yaklaşımının da bunda etken olduğu gözükmekte.

Mühendislikte merkez, bir sistemin istikrara veya dengeye ulaştırdığı var sayılan bileşkelerin kesişim noktasıdır; başka bir değişle kararlı denge noktası. Ancak sistem istikrarsız veya geçici bir denge durumundaysa bu merkez sıra dışı bir yerde kararsız denge noktası olarak da oluşabiliyor. Türkiye siyasi tarihindeki merkez ve çevre tartışmaları bana hep bu mühendislik analojisini hatırlatmıştır.

Ülkemizde demokrasi tarihini 1950 seçimlerinden başlatırsak, 2000’lerin başına kadar politik merkez hep ortanın sağı veya nadiren de ortanın solu-demokratik sol olarak tecelli etti. Belirleyici olan sağ seçmendi. İlgili yazımızda detaylar verilmişti. [2]

Kemalist devrimlerin hedefleri arasında devir aldığı Osmanlı tarım toplumundan, kentli ve işlevsel-eğitimli toprağından ayrılmayan köylü sınıfı oluşumu da vardı. Proje, merkez-kent ve çevrenin arasında tanımlı ve planlı geçişler olacağı üzerineydi. Nispeten 70’lere kadar Kemalist devrimlerin ısrarla üstünde durduğu kentli eğitimli bir sınıf oluştu. 60’lı yılların sonuna kadar da işlevsel bir tarım ekonomisi ve köylü sınıfı vardı. Bu dönem için de bugünler için kafa karışıklığına neden olan politik ortanın sağı ve solu merkezi, bu koşullar içinde devam edebiliyordu.

Ancak hesap edilemeyen, DP, AP, ANAP, DYP ve bugün AK parti gibi sağ partilerin özellikle yerelde oy kaygısıyla taşradan merkeze plansız göçleri teşvik edip, hazine arazileri rantına dayalı yeni bir güçlü ve teşvik edici yan bir rant ekonomisini kurmalarıydı.

Osmanlı modernleşmesi geçmişi ve Kemalist devrimlerle bir şekil alan kentler artık çevreden gelen bu talebi görgü, estetik ve kimlik olarak ergitemiyordu. Hazım kapasitesi dolmuştu. Karşımıza artık kentler değil kent adı altında kasaba metropolleri çıkıyordu. Yeni merkez ve popüler sağ siyaset, oluşan bu duruma indeksli şekilleniyordu. Artık bu yapının sivil dini [3], bugünlerde taşra popüler Türk-İslam sentezciliği olarak karşımıza çıkıyordu.

Türk siyasi tarihinde politik merkezi tanımlarken iki temel belirleyici hususu göz ardı etmememiz gerekiyor. Bunlardan birinin olmazsa olmazı, politik merkeze devletin onay vermesi veya devlet etkisi. Bunu, halkın bir şekilde hissetmesi veya bu mesajın halk tarafından böyle anlaşılması gerekmekte. Bir diğer gerçek ise, ülke halkının çevre-taşra endeksli olarak 1908’den bu yana devletten ürktüğü ve imparatorluğun kaybına ilişkin dürtülerinin hala canlı olduğuna dairdir. Buradan baktığımızda, oluşan veya oluşacak siyasi merkezin rüzgârının, devleti temsil eden duyarlılığı ikna edebileceğine seçmenin ikna olması gerekiyor. Ardınca bahsedilen süreçlerin örneklerine demokrasi tarihimizde 1950, 1983, 2002 genel ve 1994 yerel seçimlerinde şahit olduğumuzu gösterebiliriz.

Üstte özetlediğimiz açıdan bakıldığında, bugün artık işlevini sürdürmekte zorlanacağı aşikâr bir politik merkez var. Ukrayna savaşının sonuçlarına bağlı olarak Batı ve eski düşmanlarla iş birliği zorunluluğu ve ekonomi yönetimindeki hatalı kararlardaki ısrarlar sonucu gelinen nokta yeni bir politik merkez gerekliliğini bizlere gösteriyor. Muhalefetin yeni siyaset arayışlarının, böyle bir merkezi oluşturmak yerine seçmeni mevcut iktidarın yanlışlarına ikna etmeye hizmet edecek bir diskuru tercih ettiği görülüyor.

Seçmenin bir kısmı gözünde de devletle iç içe geçtiği var sayılan bugünkü iktidar, bu talebi fark edebilmekte ve muhalefetin dahi hesaplayamadığı radikal değişimlerin cesaretini sayın Erdoğan liderliği ile hissettirebilmektedir.

İYİ parti ve DP’nin, yeni bir politik merkez ihtiyacını toplumun ve dünyanın değişim dinamikleri açısından nasıl karşılayacağı güncel bir sorudur. Bağlı olarak, Tansu Çiller ve ekibinin toplumda tekrar farklı alanlarda siyasete döneceği söylentileri de ilginç bir diğer husustur.

Ülkemizde kararsız seçmenin oranı %20 civarlarında. Sandığa gitmeyen, kerhen veya tepki oyu verecekler, yeni oy verecek gençler de düşünüldüğünde bu oran belirleyici bir yekûna dönüşmekte. Hatta buna HDP ve AK Parti’ye muhtaç olmaktan bıkan Kürt seçmeni de ilave etmek gerekebilir. Temel soru şu olabilir: Yeni siyasi oluşumlar -buna İYİ partiyi de dahil edersek- bu bahsedilen potansiyel kitle talepleri ve değişim istekleri üzerine yeni bir merkezi tahayyül etmeyi neden istemezler veya oluşturmazlar? Veya mevcudun güvenlikçi popülist statüko söylemine 90’lı yılların merkez sağ statükosuyla cevap verebileceklerine mi inanmaktadırlar.

Tüm muhalefeti ele aldığımızda, muhalefetin bileşenleri zihinsel alt yapısıyla yeni bir merkezi oluşturmaya ne kadar hazırdır, bu da ayrı bir yazının konusu olacaktır.

Yeni bir rüzgâr ve heyecan ne yazık ki bu koşullarda henüz esemiyor. Buna rağmen ideolojik alt yapısına bakılmaksızın Sayın Yavaş gibi insanlar sadece dürüstlüğü, hizmeti ve apolitikliği ile de ilgi çekebiliyor. Yeni merkeze aday geleceğin potansiyel tabanı, statükoya ve yaşanan derin krizlere radikal kararlarla cesaretle karşı duracak siyasi bir irade ve vizyon arayışını beklemektedir. Bunu yapıcı bir anne veya baba figürünü yansıtan karizmatik bir lider veya kadro da sağlayabilir. Ancak çok ilginçtir ki toplumun çoğunluğu radikal cesareti ve potansiyel iradeyi hâlâ şu an sadece Sayın Erdoğan’da görebilmektedir.

Yeni potansiyel taban bugün hâlâ yeni bir parti olarak kabul edilen İYİ Parti veya Akşener’den 90’lı yıllara geri dönüşün değil ama güvenli yarınlara ilişkin bir kıvılcımı kadro ve vizyon tercihleri ile beklemeye devam etmektedir.


[1] Güya

[2] https://www.karar.com/gorusler/dunden-bugune-turk-sagi-secmeni-1649983

[3] Bakınız Robert Bellah Sivil din tanımı.

- Advertisment -