Dünya futbol oynama pratiğinin evrileceği tarz artık çok belli; Bütün işaretler kahramanları değil, orduları gösteriyor. Alan ve zaman yeteneği olağanüstü baskılama imkanı veriyor, Türkiye dahil, turnuvaya katılma başarısı gösteren bütün takımlar, zaman ve alanın kıymetini bilmekle kalmadılar, alan ve zamanın verdiği bütün imkanları, yeteneği sıradanlaşmak için kullandılar. Bu büyük kapışmalarda İspanya’nın aradan sıyrılmasının sırrı, yetenekli oyuncularına kahraman muamelesi yapmaktan kaçınmasıydı. Lamal gibi müthiş yetenekler bile, önce kollektif yapının bir parçası olduklarını hiç unutmadan, pas dolaşım modelinin bir işareti olmayı sindirmeyi başardılar. Sırıtan tek oyuncu Morata’ydı ve onun bu akışkan oyun içinde aslında yeri yoktu. Sanırım De la Fuentes, biraz hava topları, biraz önde baskının talep ettiği fizik gücü ve çok da ceza sahası içine düşen serseri toplar için onu, bu oyunun içine katıyordu. Ve ama ilk vazgeçtiği de Morata oluyordu.
İngilizler final maçının hiçbir anında bu maçın iktidarını almaya aday olamadılar; İktidarı ele geçirmek için, ihtiyaç duyulan kararlılık ve özgüveni hiç yansıtmadılar. Kaybetme korkusu o kadar açık ve belirgindi ki, Bellingham gibi usta oyuncular bile, o parangadan yakasını sıyıramıyordu. Öyle sanıyorum bu ezik psikoloji Southgate’den herkese sirayet eden bir salgın hastalıktı. Takımına maç öncesi tek tavsiyesi ‘’ korkmayın’’ demek olan bir lider, esasen kendi bilinç altını dışarı vuruyordur.
İlk yarının İspanyollar açısından verimsiz geçmesinin nedeni, kenara taşınan topların sırf Morata havadan vursun diye ceza sahasına kesilmesiydi. Hem toplar özenle, dikkatle kesilmiyor hem de özen ve dikkat edilse bile, o topları nokta atışı biçiminde kesmek, yetenek olarak da İspanyolları aşıyordu. Belli ki, İspanyollar havadan çalışma denilen ev ödevine iyi çalışmamışlar. Ayrıca da zaten İspanyol oyun pratiği havacı filan değil, bu tarz düpedüz karacı!
Pas dolaşım modelinde, pasların yönü ve şiddeti, geleneksel olarak ayağa pas olarak ifade edilir; Bu şampiyona gösterdi ki, ayağa pas düşüncesi ya da eylemi, oyunun ritim ve temposunu düşürüyor. Ayağa atılan her pas mutlak surette, o pasın bir dokunuşla kontrolunu gerektiriyor. İspanyolları, dünyanın diğer takımlarından ayıran bir önemli özellik, pasların ayağa değil de koşu yoluna atılmasıydı. Çünkü koşu yoluna atılan pas, oyuncunun özel ilgisini gerektirmez ve oyuncu da gereksiz zaman kaybetmez. İspanya’nın attığı golleri analiz ettiğimiz de paslaşmanın bu tarzı, golün yapılmasında en önemli etken olmuştur.
İspanyol oyun tarzında bile, ayağa pas ya oyuncuyu yavaşlatıyordu ya da o pasın geriye doğru oynanmasına neden oluyordu.
Bu turnuvanın en az serseri pasını atan takımı İspanyollardı. Baskı altında bile, uzaklaştırma vuruşu yerine topun oyunda kalmasını sağlayacak pas seçeneği hep birinci tercihti. Hava toplarında yine benzer şekilde, amaçsız vuruşlar en az seviyedeydi. Ve esas olarak turnuva şampiyonluğunu garanti eden kriter, hücumda kanatları genişleyerek kullanmak, genişlerken rakibin savunma dengesini bozmak ve ceza sahası içine rakipten daha fazla çoğalmayı başarmaktı.
Morata hariç, giren çıkan bütün oyuncuları çok beğendim. İspanya hak edilmiş bir galibiyetle İngiltere’yi 2-1 yendi ve şampiyon oldu.