Ana SayfaGÜNÜN YAZILARISeçmen dayatmalara hep direndi

Seçmen dayatmalara hep direndi

Seçmenin davranış şeklinin tek bir formülle açıklanması mümkün değil. Buna rağmen, 1946’dan bu yana yapılan çok partili seçimlerin büyük kısmında seçmen çoğunluğunun eğiliminin aşağı yukarı benzer şekilde geliştiğini görmek mümkün: Seçmen, yeniliğin, değişimin yanında durmaya, güç merkezlerinin dayatmalarına karşı direnmeye ve mazlum olarak gördüğü tarafı korumaya yatkın.

27 Mayıs 1960 darbesinin üzerinden çok uzun bir zaman geçmeden, 15 Ekim 1961’de genel seçimler yapıldı. 27 Mayıs’ta devrilen Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan idam edileli bir ay bile geçmemişti. Bu koşullarda Menderes yanlısı partilerin şansı olabilir miydi? Evet oldu. İdam edilen Başbakanın takipçisi olan iki parti, Adalet Partisi ve Yeni Türkiye Partisi, oyların yüzde 48.5’ini aldı.

Toplumun bir kesimi çok şaşırdı. 12 Eylül 1980 askeri darbesinin ardından darbeciler bir generale (Turgut Sunalp) parti kurdurdu. Halkı bu partiye oy vermeye davet ettiler. 1983 seçimleri darbecilerin partisi için tam bir hayal kırıklığı oldu. Parti, bırakın iktidara gelmeyi, en az oyu alan üçüncü parti durumuna düştü. Sonra da kapandı gitti. Benzer bir durum, 1973 seçimlerinde yaşandı. Ecevit, darbeye karşı sivil duruşun lideri olarak CHP’yi birinci parti haline getirdi.

Demirel, darbecilerle iş birliği yapmanın, Denizlerin idamına destek vermenin bedeli olarak seçmen tarafından cezalandırıldı. Oyu yüzde 54’ten yüzde 29’a düştü. Yani seçmen her seferinde otomatikman sağcı partileri veya muhafazakarları destekliyor değil. Seçmen, kritik dönüm noktalarında, baskıcı ve mağrur tarafı, sağcı ya da solcu olmasına bakmaksızın cezalandırıyor. Seçmen kitlesinin bu noktadaki ısrarının yeterince anlaşılmadığını düşünüyorum.

Zaten ülkemizin seçmen kitlesi devamlı genç seçmenlerle yenileniyor. Seçmenin davranış şeklinin tek bir formülle açıklanması mümkün değil. Buna rağmen, 1946’dan bu yana yapılan çok partili seçimlerin büyük kısmında seçmen çoğunluğunun eğiliminin aşağı yukarı benzer şekilde geliştiğini görmek mümkün: Seçmen, yeniliğin, değişimin yanında durmaya, güç merkezlerinin dayatmalarına karşı direnmeye ve mazlum olarak gördüğü tarafı korumaya yatkın.

Bu açıdan da genel bir eğilimin, genel bir seçmen davranışının olduğunu sanırım çoğu seçim için söyleyebiliriz. 2019 yılında tekrar edilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini bu ölçüler içinde yeniden değerlendirin. Sizce seçmenin ezici çoğunluğu neden kısa süre içinde görüşünü değiştirdi? Şimdi yeni bir seçim…

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN

- Advertisment -