Ana SayfaGÜNÜN YAZILARISefalet Mourinho’yu gelip buldu

Sefalet Mourinho’yu gelip buldu

Rahmetli baban mezarından çıksa Türkiye süper liginin temposuna uyum sağlar. Herkes çok nazik, kimse haddini aşmıyor, kimse ötekine ne yan gözle bakıyor ne de meydan okuyor. Kahve içme tadında, mola vere vere; hazzı sonuna kadar erteleyerek, her anın keyfini sonuna kadar çıkararak. Tamı tamına 122 yıldır bu böyle.

Hem yavaş hem örgüsüz oyunlar tembel işi; emekli ikramiyesi gibi, rahat, rahat harca, ne de olsa hesap soran yok; alan memnun veren keyifli.

Türkiye süper liginin temposuna rahmetli baban mezarından çıksa ve oynamaya başlasa, düşük yoğunluk bu yürüyüşe uyum sağlar. Herkes çok nazik, kimse haddini aşmıyor, kimse ötekine ne yan gözle bakıyor ne de meydan okuyor. Oh ne ala. Kahve içme tadında, mola vere vere; hazzı sonuna kadar erteleyerek, her anın keyfini sonuna kadar çıkararak.

Tamı tamına 122 yıldır bu böyle. Hiç kimse yahu AZ Alkmaar gelip dövüyor, Rangers gelip titretiyor, bu utanç duyulası vaziyet nereden geliyor, kaynağında ne var demiyor?

Varsa yoksa veee gol, varsa yoksa Dzeko çok tecrübeli iyi golcü.

“AZ Alkmaar ya da Rangers bu işin nasıl yapılması gerektiğini gösteriyor”

Harcanan para ve üretilen ürün dengesine bakıldığı zaman düşük profilli bir depresyonu görmemek mümkün değil. Karar vericiler ve tüketicilerin vasatlığı, sefalet boyutunda katı bir körleşmenin zemini olmuş; beton gibi ne sarsılıyor ne de kırılıp buharlaşıyor. Şaşmaz terazi her zaman olduğu gibi doğru tartıyor ve “neysen o” kıvamında hak teslimi yapıyor.

Türkiye’de futbol oyununun hiçbir asli unsuruna değer verilmiyor. Değer verilmediği gibi saygı da duyulmuyor. Aslında AZ Alkmaar ya da Rangers, gelip, herkesin gözünün içine soka soka bu işin nasıl yapılması gerektiğini bütün detaylarıyla birlikte gösteriyor. Dünyanın diğer liglerinde her hafta parlak örnekler birer birer sahne alıyor ama kimin umurunda?

Çünkü bir “Türk dünyaya bedeldir” ve o Türk başka hiç kimseye benzemez. Bu boş böbürlenmeleri futbol her seferinde ifşa ediyor ama yine de kuyruk dik tutuluyor.

Benim ilmim almıyor; İskoçya’da iş gören, Hollanda’da parlak ürünler veren, İngiltere’de zirve yapan futbol doğruları, bu topraklarda neden çoraklaşır. El alem o ilke prensip ve sistematiklerle başarı destanları yazarken, aynı şeyler burada neden hurdacı dükkânı olup çıkıyor?

Adınız Mourinho da olsa gelip sizi bulacaktır

Öyle sanıyorum bunun birinci nedeni siyasette olduğu gibi Türk’e Türk propagandası yapmak ve bunu yeterli görmek. Sınırın dışında ezilmek, bu yetmez kendi evinde Rangers’e kepaze olmak pek ehemmiyet taşımıyor.

Futbol oyunu esasında bir detayları organize etme oyunudur. Alanın detaylarını, zamanın detaylarını on bir kişilik insan kaynağının karşılıklı iş ilişkilerinin detaylarını realize etmeden yarışmak, sonuç vermiyor.

Oyunu bu faaliyetin baş tacı etmeden, oyunu golden bile daha çok önemsemeden bu kaostan çıkmak, mümkünmüş gibi durmuyor. Pasın yönünü ve şiddetini, bu oyunun esas teknik kapasitesini tanımlayan ilk öncelikli kriter olarak ilan etmeden, iyileşme olmuyor. Tecrübe adı altında yaşlı ve motivasyonu kaybolmuş yabancı transferlerden vazgeçmeden, bu oyuna gençlik aşısı yapılamaz.

Türkiye süper liginin temposunu arttırmadan, bu kültüre ait hiçbir takım kolay kolay (bir mucize olmadan) uluslararası bir başarı sağlayamaz. Şiddetli pres ve aynı şiddette karşı pres olmadan, yetenek denilen “ilahi” şeyi tartmak, buna ikna olmak, sadece yanılsama olur.

Her topçu geniş alan ve zaman bulduğunda cambazlaşır. Önemli olan baharda yeşillikler içinde neşeli bir yürüyüş yapmak değil, diz boyun karda karakış yürüyüşü yapmaktır. Bu tempo kelimenin tam anlamıyla sefalettir ve adınız Mourinho da olsa gelip sizi bulacaktır.

- Advertisment -