Ana SayfaGÜNÜN YAZILARIShelby Parkı’nda neler oluyor? ABD İç Savaşı yakın mı? Teksas bağımsız olacak...

Shelby Parkı’nda neler oluyor? ABD İç Savaşı yakın mı? Teksas bağımsız olacak mı?

Türkiye iki haftadır ABD’de yaklaşan iç savaşı, Teksas’ın bağımsızlık ilan etme ihtimalini konuşuyor. Televizyonlardan meclis kürsülerine herkesin merak ettiği uyuşmazlık, ABD’nin anayasal sisteminden kaynaklanıyor. Federe bir devlet olan Teksas eyaleti, sadece bir ayda 250 bini aşan kaçak göçmenleri engellemek için eyalet ordusunu harekete geçirdi, sınıra dikenli tel ördü. ABD federal hükümeti ise sınır güvenliğinin kendi yetki alanında olduğu gerekçesiyle Yüksek Mahkeme’ye başvurdu. Teksas ise mahkeme kararını uygulamıyor. Evet, ABD bir iç savaşa gitmiyor, fakat büyük bir siyasi kriz kapıda.

Shelby Park, Teksas eyaletinin güneyinde bulunan 28 bin kişilik Eagle Pass şehrinin 200.000 metrekarelik bakımsız bir park. Meksika ile ABD’yi birbirinden ayıran Rio Grande Nehri’nin hemen kenarında bulunan bu park, uzun bir süredir Türkiye’nin gündeminde. Zira 10 Ocak’tan beri parkın kontrolünü ele geçiren Teksas eyalet muhafızları, parka girmek ve nehir kenarına konulan dikenli telleri kaldırmak, nehirden geçerken boğulan mültecilere yardım etmek isteyen ABD federal güçlerine geçit vermiyor.

ABD’ye bağlı federe bir devlet olan Teksas eyaleti, Meksika sınırından gelen kaçak göçmenler nedeniyle “işgal” altında olduğunu ve bu nedenle Anayasa’ya göre federal hükümetin rızası olmadan harekete geçme hakkı olduğunu iddia ediyor; ABD federal hükümeti ise sınır güvenliğinin federal hükümetin yetki alanında olduğunu ve Teksas’ın anayasayı çiğnediğini ileri sürüyor.




Shelby Park’a konan dikenli teller

Bu tartışma, ABD için yeni değil. Adı üstünde Amerika Birleşik Devletleri, bünyesinde birbirinden farklı resmi bayraklara, farklı anayasalara, farklı anayasa mahkemelerine, adına “Vali” denen halk tarafından seçilmiş farklı devlet başkanlarına sahip bir federal devlet. Bu nedenle, eyaletlerle federal hükümet arasında anayasayı farklı yorumlamaktan kaynaklanan bu tür yetki uyuşmazlıklarına alışık olan ABD’de ana gündem Shelby Park’ında yaşananlar değil.

Fakat Shelby Parkı’nda yaşananlar, Türkiye’nin 2 haftadır ana gündemlerinden biri. Sosyal medyada “ABD dağılıyor” teorileri yayılıyor, tartışma programlarının vazgeçilmezi çubuklar Teksas eyaletinin 18 bin kişilik ordusunu analiz ediyor, meclis kürsülerinden televizyon ekranlarına yaklaşan “ABD iç savaşı” konuşuluyor.

Yapılan iç savaş, bölünme analizlerin neredeyse tamamı yanlış. Fakat gerçekten de Shelby Parkı ile ABD İç Savaşı arasında bir bağ var. Shelby Parkı adını, 160 sene önce ABD İç Savaşı’nda yenilgiyi uğradıktan sonra bugün parkın bulunduğu bölgeden Rio Grande Nehri’ni geçip Meksika’ya kaçan Güneyli komutan Joseph O. Shelby’den alıyor.




Meksika’ya kaçan Güneyli komutan Joseph O. Shelby

Shelby, köleliğin kaldırılması üzerine ABD’den ayrılıp bağımsızlığını ilan eden Güney eyaletlerinin ordusunda görev almış bir askeri komutandı. Güney orduları, İç Savaşı kaybedip teslim olunca Shelby bayrağı teslim etmek istemediği için emrindeki 1000 askerle birlikte Meksika’ya kaçmış, Meksika İmparatoru Maximilian’a sığınmıştı. Shelby emrindeki askerlerle İmparator’u koruyan yabancı bir askeri birlik olarak görev yapabileceğini belirtmişti. İmparator’un gerçekten de korunmaya ihtiyacı vardı. Zira Avusturya İmparatoru Franz Joseph’in erkek kardeşi olan Maximilian Meksika’ya muhafazakar monarşistler tarafından çağrılmış, Fransız ordusunun müdahalesiyle liberal Cumhuriyetçilerin iktidarını devirip taht giymiş “ithal” bir imparatordu.

Shelby ve askerleri, Meksika İmparatoru tarafından ABD’den kaçan diğer Güneylilerin yaşadığı bir koloniye yerleştirildi. 2 sene sonra liberal Cumhuriyetçiler “ithal” imparatoru devirdi ve infaz etti; Güneyli Amerikalılara kapıyı gösterdi. Shelby, ABD’ye geri döndü, önce çiftçilik yaptı, sonra federal adli kollukta görev aldı. 66 yaşında hayatını kaybetti.

160 sene sonra Shelby Park bugün yine sınır geçişleriyle gündemde. Bu sefer Meksika’dan ABD’ye kaçan Güneyli askerler değil, sadece bir ayda Meksika’dan ABD’ye geçen 250 bin kaçak göçmen konuşuluyor, sadece konuşulmakla kalmıyor, Türkiye’nin de ilgisini çeken önemli bir krize sebep oluyor.

İstikamet Meksika, Hedef İltica

ABD uluslararası sözleşmeler ve federal yasalar gereği birçok ülke gibi ırkı, dini, cinsel yönelimi, siyasi görüşü veya bir sosyal gruba aidiyeti nedeniyle ülkesine geri döndüğü zaman eziyet göreceğini ikna edici bir şekilde ileri süren yabancılara iltica hakkı tanıyan bir devlet. İltica başvurusunda bulunmak için ya ABD’de sınırında bulunmak ya da bir sınır kapısından veya havalimanından yasal bir şekilde ülkeye girmek gerekli. Bu nedenle ABD vizesi alamayan birçok kişi, önce Meksika’ya gidiyor, sonrasında sınırdan kaçak bir şekilde geçiyor ve yetkililere teslim olup iltica başvurusu yapıyor. Sınırı kaçak geçenler federal hükümetin, gözaltı merkezlerine yerleştiriliyor, iltica başvuruları göç mahkemesinde değerlendirilene kadar burada kalıyor. Genellikle sınırı kaçak geçenler, doğru veya yanlış, ülkelerine dönerlerse yargılanacaklarını anlatıyor, iltica talep ediyor. Bu nedenle bu yola başvuran insanlar genellikle insan hakları ve demokratik uygulamalar açısından ABD tarafından eleştirilen devletlerin vatandaşlarından oluşuyor.




2021 yılında ABD’nin iltica başvurusu kabul ettiği kişi sayısı ve ülkeler. Türkiye 1082 kişiyle 5. sırada. (Office of Immigration Statistics, U.S. Department of Homeland Security)

Trump 2016’da başkan seçildikten sonra en büyük vaatlerinden birini yerine getirememiş, ABD sınırına duvar inşa edememişti. Trump’ın yasadışı göçü azaltmak için iki çözümü vardı: “Remain Mexico” ve Title 42.

“Remain Mexico” programı kapsamında Meksiya’yla uzlaşarak iltica başvurusu yapan göçmenlerin mahkemesi sonuçlanana kadar sınırın Meksika tarafında kalmasını sağladı. Böylece 75 bin göçmenin sınırı geçmesini engelledi.

Title 42 ise en tartışmalı programdı. 42 sayılı kanunun verdiği imkanları kullanarak COVİD-19 salgını sebebiyle acil durum yetkilerini kullandı ve 2020 Mart ayından itibaren sınırı geçen göçmenlerin iltica etmelerini engelleyerek doğrudan sınır dışı etti. 2020 seçimlerini kazanan Biden kampanya döneminde sınırı geçen kaçak göçmenlerin iltica etmelerini engellemeyeceğini belirtmesine rağmen Title 42 uygulamasını devam ettirdi, sadece “Remain Mexico” programını durdurdu.

Title 42, COVİD-19 pandemisine ilişkin acil durumun ortadan kalktığına kanaat getirildiği Mayıs 2023’e kadar devam etti. Mart 2020 ile Mayıs 2023 arasında 3 milyon kaçak göçmen sınır dışı edildi. Biden yönetimi, Title 42’nin sona ermesi nedeniyle kaçak göçmen sorununa yeni bir çözüm buldu: İltica yasakları. Bu yasak kapsamında, güney sınırına başka bir ülke üzerinden gelen göçmenlerin iltica etmesi engelleniyordu. Bu Meksikalı olmayan bütün göçmenlere bir engel teşkil ediyordu, çünkü zaten Türkiye, Ukrayna ve Latin Amerikalı birçok kaçak göçmen Meksika üzerinden ABD’ye girmeye çalışıyordu. Biden yönetimi bu göçmenlere bir telefon uygulaması üzerinden randevu almaları durumunda ancak iltica başvurusunda bulunma imkanı tanıdı. Fakat bu uygulamada çok az randevu bulunabiliyor, özellikle beyaz tenli olmayanlar yüz tanıma teknolojisinde zorlanıyor, uygulama sık sık hata veriyordu. Nitekim bu yasak çok uygulanamadı, çünkü Temmuz 2023’te federal bir yargıç yasağın keyfi ve hukuka aykırı olduğuna hükmetti, yürütmeyi durdurdu. Biden Temmuz 2023’ten itibaren bu iltica yasağını da artık uygulayamadı. Bu nedenle son zamanlarda, kaçak göçmenler yeni bir yasak gelmeden veya aksi yönde bir mahkeme kararı çıkmadan sınırdan geçerek iltica talebinde bulunmak için acele ediyor..




Sonbahar 2023’te sınırı geçen kaçak göçmenler ve ülkeleri

Mesele bağımsızlık değil, dikenli tel

İşte bu karmaşa içerisinde sadece Aralık 2023’te ABD sınırını geçen kaçak göçmen sayısı 250 bini aştı. Demokratlar ve Cumhuriyetçiler, Biden yönetiminin iltica yasağının mahkemede engellenmesi üzerine yeni bir göç reformu konusunda uzlaşamadığı için Teksas Valisi Greg Abbott, Anayasa m.1 f.10’a dayanarak eyaletin işgal altında olduğunu ve federal hükümetin kaçak göçü engellemek için bir şey yapmadığını ileri sürerek eyaletin 18 bin kişilik ordusunu harekete geçirdi, yoğun bir geçiş noktası olan Shelby Park’ta kontrolü sağladı. Nöbet tutan askerler, 10 Ocak’ta parka girip kamera yerleştirmek isteyen federal orduyu engelledi, 12 Ocak’ta ise nehirden geçmeye çalışan bir kadın ve 2 çocuk boğuldu. ABD federal hükümeti ise böyle bir olayda Meksika ile hareket etmelerinin gerektiğini belirtti ve parka girmek istedi. Böylece göçmenlerin boğulması gibi bir olayın tekrarlanması durumunda müdahale edip kurtarabileceklerdi. Teksas ordusu ise bu geçişe izin vermedi. Yetkilileri parka sokmadı. Bunun üzerine federal hükümet, parka girişine engel olan Teksas eyaletine karşı Yüksek Mahkeme’ye başvurdu.

22 Ocak’ta ise ABD Yüksek Mahkemesi, 1 sene önceki bir uyuşmazlık hakkında karar verdi. 2022’de sene önce Teksas eyaleti, parkın sahil kenarına dikenli tel örmüş, federal hükümetin bu telleri kaldırmasına engel olmuştu. Yüksek Mahkeme verdiği kararla, federal hükümetin parka girip dikenli telleri kaldırmaya yetkisi olduğuna hükmetti. Teksas Valisi Abbot ise bu karara uymayacaklarını söyledi, eyalet ordusu parka girişleri tıkadı.

Dikenli teller, Teksas eyaletinin 2021 yılında başlattığı “Yalnız Yıldız” operasyonu kapsamında dikilmişti. Abbot, Florida gibi diğer Cumhuriyetçi eyaletlerin ordularıyla birlikte sınırda nöbet tutmaya başlamış, kaçak göçmenleri otobüslere bindirip kaçak göçmenlerin tespit edilip gözaltına alınmasını engelleyen “sanctuary city” adındaki Demokratları güçlü olduğu New York, Chicago gibi şehirlere toplu bir şekilde yollamıştı. 10 milyar dolarlık bu operasyon kapsamında eyalet ordusu kaçak göçmenleri de gözaltına alıyordu. Teksas 2023 yılında bu operasyonun bir uzantısı olarak yeni bir yasa daha kabul etti ve gözaltına alınan göçmenlerin hakim kararıyla sınır dışı edilmesine imkan tanıdı. Bu yasayı federal hükümet yargıya taşıdı ve anayasaya aykırı olduğunu iddia etti.

Bütün bunlar olurken Cumhuriyetçi ve Demokrat senatörler, göç ve yetki krizini aşmak amacıyla bu hafta bir taslak üzerinde anlaştı ve kaçak geçiş sayısı 4 bini geçmesi durumunda federal hükümetin sınırı kapayabileceğine dair formülde uzlaştı. Fakat Trump, Senato’daki Cumhuriyetçilere 2024’e kadar herhangi bir yasa konusunda uzlaşmaması, kendisinin başkan seçilmesini beklemesi konusunda uyardı.

Bu nedenle bu yasanın akıbeti de muğlak.

Fakat bu krizin bir iç savaşa dönüşme riski yok. Zira Cumhuriyetçi eyaletler ayrılmak istemiyor; aksine ülkeyi yönetmek istiyorlar. Eyaletlerle federal hükümet arasındaki yetki uyuşmazlıklarının çözüm mercii olan Yüksek Mahkeme’nin 9 üyesinin 6’sı zaten Cumhuriyetçi bir başkan tarafından aday gösterilen muhafazakar yargıçlardan oluşuyor. Bu isimler çok ekstrem bir durum olmadıkça eyaletlerin yetkisinden yana oy kullanan kişiler. Ömür boyu görevde kaldıkları düşünülürse en az 20 sene daha Yüksek Mahkeme Cumhuriyetçilerin çoğunluğunda olabilir. Nitekim Temsilciler Meclisi de Cumhuriyetçilerin çoğunluğunda. Senato’da ise başa baş bir durum var. Cumhuriyetçiler 1 sandalye daha kazansa çoğunluğu alacak. 2024 Başkanlık seçimleri ise Kasım’da. Trump anketlere göre önde. Trump Beyaz Saray’ı kazanamasa bile büyük ihtimalle yasama ve yargı Cumhuriyetçilerin elinde olacak. Bu nedenle Cumhuriyetçi eyaletlerin bağımsızlık elde etme gibi bir hevesleri yok, yürütme organı açısından muhalefette olmalarına rağmen devlet erkini kullanmaya devam edecekler.

Zaten halihazırda ABD Yüksek Mahkemesi, bir eyaletin bağımsızlık ilan etme hakkı olmadığını düşünüyor. ABD eyaletleri birliğe girdiği anda bağımsızlık haklarını da kaybediyor, çünkü ABD “ayrılmaz” bir federal bütünlük içerisinde. Bu da bağımsızlığın ancak hukuk dışı (1860’lardaki İç Savaş benzeri) olabileceğine işaret ediyor. Bu da şu anda zor.

Bu konuda yaşanabilecek en büyük kriz, Biden’in Teksas ordusunu lağvedip federal güçlere bağlamak olabilir. Fakat Biden’in seçim öncesi bunu yapması biraz riskli. Bu tavır eyaletleri tedirgin olabilir.

Nitekim, Bloomberg’in anketine göre özellikle seçimin yakın geçtiği kritik eyaletlerde seçmenin %60’ı kaçak göçmen sorununun baş sorumlusunun Biden olduğunu söylüyor, bu nedenle Trump giderek anketlerde yükseliyor.




Benzer bir kriz 1954 yılında da yaşanmıştı. Güney eyaleti Arkansas’ın Demokrat Valisi Orval Faubus, Yüksek Mahkeme’nin kamu okullarında siyah ve beyazların ayrı eğitim görmesini anayasaya aykırı bulan kararını uygulamamış ve siyah öğrencileri eyaletteki kamu lisesine kaydettirmemişti. Bunun üzerine Cumhuriyetçi Başkan Eisenhower, okula girişi engelleyen eyalet ordusunu federal güçlere katmış, silahlarına el koymuş, eyalete federal askerleri yollayarak siyah öğrencileri asker eşliğinde okula sokmuştu. Bunun üzerine Vali siyah öğrencilere hizmet vermemek için okulu kapadı. Daha sonrasında seçimleri kaybedip siyaset sahnesinden silindi.

Esas kriz Kasım’da

İç savaş teorileri saçma. Fakat bu ABD’de her şeyin yolunda olduğu anlamına gelmiyor. Bu krizin yaşandıktan sonra göçmen karşıtı komplocu bir Amerikalı genç, ülkenin “göçmenlerce işgaline yardım ettiği” gerekçesiyle federal bir güvenlik gücü olan babasının kafasını kesip Youtube’dan takipçilerine seslendi, ülkenin güvenliği için kendisi gibi “federalleri görev başında öldürmelerini” istedi. Bu olay tekil ve radikal bir örnek olabilir, fakat ABD’nin geldiği kutuplaşmayı özetleyen bir vahşet.

Yine Kongre’de de havalar ısınıyor. İçişleri Bakanı Mayorkas’a azil oylaması gündemde. Mayorkas, Temsilciler Meclisi’nde resmen itham edilip Senato’da azil davası görülmeye başlanırsa, 1876’dan beri ilk kez böyle bir sürece tanık olmuş bir bakan olarak tarihe geçecek.

ABD halihazırda “tarihi bir gerilim” yaşamıştı:  6 Ocak 2021 Kongre Baskını. ABD, seçim sonuçlarını kabul etmeyen ve görevde kalmak için anayasaya aykırı yöntemleri teşvik eden bir başkanı; partisine karşı gelen Cumhuriyetçi siyasetçiler, Başkan yardımcısı Mike Pence ve Trump tarafından aday göstermelerine rağmen bağımsız hareket eden muhafazakar Yüksek Mahkeme yargıçları sayesinde durdurmuştu. Bugün bu isimlerin neredeyse çoğu tasfiye oldu. Trump karşıtı Cumhuriyetçiler önseçimleri kaybetti, Mike Pence başarısız bir başkan adaylığı denemesinin ardından dua köşesine çekildi, Cumhuriyetçi seçmenin neredeyse yarısı 2020 seçimlerini hala Trump’ın kazandığına, Biden’in hile yaptığına inanacak noktaya geldi.

Trump hakkında açılan 4 ceza davası ise tüm hızıyla ilerliyor. Trump mitinglerden çıkıp mahkeme salonlarına gidiyor, girdiği her önseçimi kazanıyor. Açılan hiçbir dava Trump’ın seçmenini etkilemedi, aksine oy oranı yükseldi, De Santis, Nikki Haley gibi parti içindeki rakipleri alternatif olamadı.

Demokratlar Trump’a desteğin düşeceğini zannetmişti. Yanıldılar. Demokratların ise Trump karşısında pek iç açıcı bir hikayesi yok. Kampanyada düşmemek için özel bir ekip tutmuş 81 yaşındaki bir başkan, bugüne kadar tek somut başarısı “We did it Joe” diyerek kahkaha atmak olan başarısız bir başkan yardımcısı, verilen istikrar ve öngörülebilirlik sözüne rağmen Ukrayna’da, Filistin’de yaşanan çatışmalar, İsrail uğruna ayaklar altına alınan evrensel değerler, sol, genç ve Müslüman seçmenin küstürülmesi…

Her ne kadar ekonomi Biden döneminde iyileşse de yaşanan göç krizi dahi Demokratların ülkenin başlıca sorunlarına halkı ikna eden kapsamlı çözümler bulamadığını gösteriyor. Biden’in 2024 seçimleri için elinde kalan tek kozu ise: Trump. Biden ve Harris, bütün kampanyalarını Trump’ın radikalliği üzerinden yapmayı ve böylece kendilerini sevmeyen, ama Trump’ı daha çok sevmeyen seçmenleri ikna etmeyi amaçlıyor. Bu taktik işe yaramazsa Trump çok radikal bir ekiple Beyaz Saray’a çıkacak, binlerce kişiyi şimdiden hazırlanan toplu listelerle FBI gibi kurumlardan ihraç edecek, NATO’nun fişini çekecek, Ukrayna’ya silah yardımlarını durduracak, Netanyahu ve radikal hükümetine verilen desteği arttıracak (daha fazla ne verilebilirse?), iddiasına göre Clinton gibi isimleri yargılayacak.

Tabii bu süreye kadar Trump hakkında bir hapis cezası hükmü verilirse bu seçimleri etkilemeyecek, Trump hapse girse de başkan seçilebilecek, hapisten ülkeyi yönetebilecek. Trump’ın önündeki tek hukuki engel, Yüksek Mahkeme’nin Anayasa’nın 14. değişiklik maddesine göre verilen Colorado’nun seçim yasağı kararını onaylaması. ABD İç Savaşı’ndan sonra devlete isyan eden Güneyli siyasetçileri engellemek için konulan bu hüküm, anayasaya bağlılık yemini edip bu yemini çiğneyip anayasaya karşı isyan girişiminde bulunan kişilere seçim yasağı öngörüyor. Colorado Yüksek Mahkemesi, Trump’ın 6 Ocak baskını desteklemesini bu maddenin kapsamında gördü. Şimdi hukuki düğümü Yüksek Mahkeme çözecek. Fakat bu mahkemeden Trump aleyhine bir karar çıkması zor. Çoğu yargıç Trump’a yakın çizgide.

Yani Türkiye müsterih olabilir; ABD iç savaşa gitmiyor, Teksas bağımsızlığını ilan etmiyor.

Fakat ABD’nin müsterih olması için pek bir sebep yok. Zira Kasım 2024 seçimlerinde, ABD demokrasisi sinir uçlarının ve kurumsal kapasitesinin test edildiği hayati bir sınav verecek.

Ve bu sınavın sonucu sadece ABD’yi değil, tüm dünyayı etkileyecek. 

- Advertisment -