ABD Başkanı Trump’ın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la ilgili değerlendirmelerini ben de herkes gibi merakla izledim. Ardından CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e kulak verdim. İlk tepkim, “Bu kadar öfkeli şekilde konuşmaya lüzum yok” şeklinde oldu. Bir muhalefet liderinin kurması gereken cümleler bence yaklaşık şöyle olabilirdi: “Teşekkür ederiz Bay Donald Trump, dileriz ki önümüzdeki dönemde özellikle Ortadoğu’da sürüp giden çatışma ve savaşlara karşı ortak tavır alabiliriz. Savaşın değil, barış ve uzlaşmanın egemen olduğu bir dünya istiyoruz. Bölgede barışın tesisi açısından ABD’nin oynayacağı rol önemlidir.”
ABD uzun yıllardır dünyadaki birçok olumsuz durumun asıl sorumlusu olarak görülüyor ve öyle kabul ediliyor. Büyük askeri gücü, ekonomik ve teknolojik yaratıcılığın merkezinde bulunması, onun etki alanını genişletiyor, müdahale imkanlarını artırıyor. Üstelik şimdi bu gücün başına yeniden Trump geçmiş durumda. Fevri, agresif, ne zaman ne yapacağı pek hesap edilemeyen bir ABD başkanı var. Bir önceki döneminde neler yaptığını, neler yapabileceğini gördük.
Özgür Özel, ABD ile ilişkilerin olumsuz yönde gelişmesini tetikleyecek bir yaklaşımda bulunmaz diye düşünmeyi tercih ederim. Türkiye’nin ABD’ye yeteri kadar sert çıkmadığını mı söylemek istiyor? “Neden daha yüksek sesle konuşmuyorsunuz” mu demeye getiriyor? Tabii ki bölgede ABD’nin oynadığı olumsuz rol gözardı edilemez. Öte yandan, ABD bir süper devlet. Ona bütünüyle düşmanlık temelinde bir yaklaşım, Türkiye’nin çıkarına değildir ve olamaz.
ABD ile stratejiyi “daha fazla kavga” değil çözüm ve denge, yani bölgenin ve insanlığın toplam faydası üzerine kurgulayabilmek esas olmalı. Tabii süper devletlerin de kendilerine göre hesapları, zaafları, üstünlükleri, psikolojik inişçıkışları olabilir. Anlık tepkileri, dürtüsel davranışları olabilir. Siyasi atmosferi ABD aleyhine zorlamak ve ilişkileri iyice bozabilecek bir tempoya geçmek, sağlıklı değildir. Bu tür “emperyalizme karşı yüksek sesli retorik”ler şimdiye kadar pek kimseye fayda getirmedi. Yerli gericilik, saldırgan milliyetçilik, yasakçı kadın düşmanı akımlar bölgede cirit atıyor. CHP’nin son dönemde izlediği normalleşme çizgisinin, dış politikaya da uzanması mümkün olamaz mı? Uzlaşmayı öne alan, sorunları polemikleştirmek yerine masa başında konuşmayı seçen bir muhalefet tarzı gerek. Olgun, barışçı ve sivil yaklaşıma tam da dış politikada ihtiyaç var.
“Gerçek ilerleme, kötü olanı yok etmekte değil, iyi olanı inşa etmekte yatar.” İspanyol siyasetçi ve düşünür Joaquin Costa.