Yeni bir sistem, kurum, düzen, yapı inşa etme iddiasındaki iktidarların derin bilimsel araştırma ve analizlere girişmesi, ülke ve dünya tecrübelerine başvurması ve tabii uzak görüşlü davranması beklenir.
AK Parti böyle yapmadı. MHP ile kafa kafaya verip rejimi değiştirirken, işlerin hep kendi keyiflerine göre gitmesini beklediler. Türk tipi başkanlık rejimi ve parti devletiyle bayağı uzun süre iktidarda kalmayı, oyuncağa çevirdikleri seçim sistemiyle TBMM’de hep çoğunluk olmayı umdular.
Ne var ki, çok geçmeden bu tek adam rejimi her tarafından sapır sapır dökülmeye başladı. Kahramanmaraş depremi bu durumu bütün yönleriyle iyice ortaya serdi.
Şimdi seçime gidiyoruz ve halk sözünü söyleyecek.
İttifakta muhalefet başarılı
Malum, sistem partileri ittifaka zorluyor.
Yıldızı sönmekte olduğundan olacak, Cumhur İttifakı aman aman bir mesafe alamadı ve pek genişleyemedi.
Geleceğin iktidarı gözüyle bakılan Millet İttifakı ile HDP’nin merkezinde olduğu Emek ve Özgürlük İttifakı ise doğrusu bir hayli başarılı oldu.
İktidar blokunun, bu seçim sisteminin günü geldiğinde ayaklarına dolanacağını hiç akıllarına getirmedikleri ve rüzgarın hep kendilerinden yana eseceğini zannettikleri anlaşılıyor.
YSK’nın ittifaklara tanıdığı süre dolarken, AK Parti ve Cumhur İttifakı’nın ortakları, gelgitler yaşayan Yeniden Refah Partisi’ni (YRP) zar zor ittifaka dahil ettiler. Cumhurbaşkanı Erdoğan‘ın “Yerli ve milli” sıfatı yakıştırdığı HÜDA PAR ise ittifak ortağı olmadı; AK Parti listelerinden seçime girmekle yetinecek.
YRP’nin kamuoyuna sızdırdığı talep listesinden ve uzlaşma metninden, kadınlara karşı şiddeti biraz da olsa önleyen 6284 sayılı yasanın ve nafaka hakkının pazarlıklara konu olduğu ve iktidarca değiştirileceğinin taahhüt edildiği anlaşılıyor. Hem bunların, hem de HÜDA PAR’ın, bir zamanların derin devletinin tetikçisi olan ve mezar evlerle anılan terör ve cinayet örgütü Hizbullah’ın mirası üzerinde, onun bir tür siyasi kolu gibi kurulmuş olmasının, özellikle AK Parti üye ve seçmeni tarafından kolaylıkla sindirilmeyeceği ve bu durumun giderek büyüyen bir sorun haline geleceği tahmin edilebilir.
Böyle riskli adımlar atıldığına göre, iktidar cephesinde korkunun dağları sarmış olduğunu söyleyebiliriz.
Cuma günü 17.00’de YSK’nın ittifaklara tanıdığı süre bitince, seçime ittifak olarak Millet İttifakı, Emek ve Özgürlük İttifakı ile Cumhur İttifakı’nın gireceği netleşti. İktidardaki Cumhur İttifakı’na karşı muhalefet, ortak hedefler doğrultusunda hareket eden iki ittifak olarak yola koyuluyor.
Çok önemli bir görüşme
Bu bağlamda, belki de son dönemin en önemli siyasal olayı Millet İttifakının cumhurbaşkanı adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun HDP eş genel başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar ile TBMM çatısı altında yaptığı görüşme oldu.
Dikkatle bakılırsa bu iki partinin bir araya gelişi, hem seçimde başarılı bir sonuç elde etmek yönünden, hem Türkiye’nin en temel sorunlarına çözüm üretebilecek güçleri aynı rotada buluşturmak bakımından çok şey ifade ediyor.
TBMM çatısı altında buluşmaları ise, sembolizmi yüksek bir tercihti. Hele bu görüşme mekanını HDP’nin istemiş olması, önemini bir kat daha artırıyordu.
Gerek Kılıçdaroğlu’nun yaptığı konuşmanın öne çıkan başlıkları, gerekse HDP eş genel başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar’ın vurguladığı hususlar, politik bakımdan dikkat çekici bir yakınlaşmanın ve ortaklaşmanın ifadesiydi.
Görüşmenin sonunda Türkiye’nin geçireceği demokratik dönüşümün çerçevesine, demokratik siyesette HDP’ye biçilen önemli role, Kürt yurttaşların kimlik ve dil dahil olmak üzere bütün temel haklarına dair beklentileri karşılayacak adımların gerçekleşebilirliğine işaret edilmesi, şüphesiz çok önemliydi.
Aslında bu görüşmenin iki partiyi çok aşan bir boyutunun olduğu açıktır. HDP şahsında Kürtlerin ve geniş bir sol muhalefetin, Kılıçdaroğlu ve CHP’nin şahsında geniş toplumsal dinamiklerin ortak hedeflerde buluşmasının mümkün olduğunu gösterdi. Görüşme, tarihi yıllara uzanan ‘barış ve çözüm özlemi’ için TBMM’nin çatısı altında birlikte davranmaya bir davetti. Fikri arka planında da Millet İttifakı’nın ortak politik hazırlıkları ve HDP’nin Eylül 2018’de kamuoyuna duyurduğu “Tutum Belgesi” vardı.
Kılıçdaroğlu’na destek tam
Hemen ardından, HDP’nin de içinde yer aldığı, sol sosyalist partilerden oluşan Emek ve Özgürlük İttifakı’nın seçimlerde cumhurbaşkanı adayı çıkarmayacağının açıklanması da, gelişmeleri pekiştiren ve seçimi kazanma umudunu güçlendiren bir olay oldu.
“Neden doğrudan Kemal Kılıçdaroğlu’nun adı verilerek destek ifade edilmedi” tartışmasının yapıldığı görülüyor. Hem Kılıçdaroğlu deneyimli bir politikacı hem de HDP partiler arası diplomasiyi gayet iyi biliyor. Kılıçdaroğlu’nun adı zikredilmeden verilen bu desteğin işin birinci merhalesi olduğundan, iki parti yönetiminin de habersiz olduğu düşünülemez.
Altılı Masa’da yaşanan İYİ Parti krizinin henüz dumanı tüterken, HDP ile Emek ve Özgürlük İttifakı’nın konunun üzerine üzerine giden bir tavır takınmayacakları, tezcanlılık göstermeyecekleri beklenmeliydi. Şüphesiz, belli bir süre sonra, kampanyanın önemli bir eşiğinde, iyi bir zamanlamayla, ivmeyi artıracak böyle bir açıklamayı HDP’nin ve hatta Emek ve Özgürlük İttifakı’nın yapacağından kimsenin şüphesi olmasın.
Günler neler getirecek, hep birlikte göreceğiz.