Dört yıl önce Uşak Valiliği’ne atandığından sizin gibi benim de haberim olmamıştı tabii. Keşke olsaymış. Sayın Funda Kocabıyık’ın Uşak tarihinin ilk kadın valisi olarak göreve atandığında söyledikleri devlet dersinde öldürülmemek isteyenler için çok önemliydi çünkü:
“Sayın Cumhurbaşkanımız bizi bu göreve layık gördüğü için çok mutlu oldum. Allah, devlet büyüklerimizi, devletimizi, milletimizi inşallah mahcup etmeyecek hizmetler nasip etsin. Var gücümüzle Uşak için çalışacağız bundan sonra.”
Önem sırasına dikkat ediniz lütfen: Önce devlet büyüklerimiz, sonra devletimiz, sonra da (inşallah vakit kalırsa) milletimiz.
Dersini bu kadar iyi öğrenmiş olmasına rağmen Sayın Kocabıyık dört gün önce “Hop, n’oluyor ya, pardon, nereye?” filan diyemeden Uşak halkının sinesinden koparıldı ve merkeze alındı.
İçişleri Bakanlığı’nda bu işler nasıl oluyor, bilemiyorum, ama yakın zamanda Doğubayazıt’a Kamu Lavaboları Müdür Yardımcısı olarak atanırsa hiç şaşmam. Suçu gerçekten çok ağır çünkü.
Ne mi yapmış? Yanlış kişiyle evlenmiş!
Eski valiyi savunmak gibi olmasın, ama doğrusu kocasının çok yanlış ve çok kötü bir kişi olduğu, bu kişiye valilerin hiçbir koşulda yüz vermemesi gerektiği yeni yeni ortaya çıktı. Evlendikleri zaman o kadar da belli değildi Hüseyin Kocabıyık’ın ne kadar yanlış, ne kadar kötü bir adam olduğu.
Hatta, devlet büyüklerimizi ve devletimizi hayal kırıklığına uğratan bir eski valiyi gerçekten de savunmak istemem, ama eğri oturup doğru konuşalım, o zamanlar hiç de fena görünmüyordu Hüseyin Bey.
Örneğin, 2015 yılının yaz aylarında Devlet Bahçeli’nin HDP’ye oy veren altı milyon seçmen hakkında “şerefsizler” demesi üzerine başlayan tartışmada, o zamanlar AKP İzmir Milletvekili ve TBMM Millî Savunma Komisyonu üyesi olan Hüseyin Bey önemli bir rol oynamış, sosyal medyadan yaptığı katkılarla tartışmanın fikrî ve kültürel düzeyini üyesi olduğu partinin düzeyine uygun hâle getirmişti. Twitter’da “Şehitlerimizin vebali HDP’ye oy veren şerefsizlerin üzerindedir. Allah onların belasını versin” diye yazdıktan sonra, “Yalıda oturan, ellerinde viski kadehleriyle Türkiye’yi karıştıran ve HDP’ye oy veren şerefsizlere ‘Şerefsiz’ diyemeyecek miyiz?” diye devam etmiş, “O nedenle Devlet Bahçeli’ye teşekkür ederiz. Bu güruhu ‘Şerefsiz’ diye kodladığı için. Artık onların namı budur” diye yazarak konuyu bağlamıştı.
Hemen ertesi yıl, Hüseyin Bey Kürt sorunuyla ilgili olarak bu dengeli ve sağduyulu yaklaşımını yine Twitter üzerinden sürdürmüş ve dönemin HDP Eş Genel Başkanı hakkında şöyle yazmıştı: “Demirtaş iti yargı kararına rağmen serbestçe geziyor. Onlarca şehit veriyoruz. Bu vatan haininin peşine düşecek bir savcısı yok mu ülkenin?”
Selahattin Demirtaş’ın avukatı “it” ve “vatan haini” sözleriyle müvekkilinin kişilik haklarına saldırıldığı ve ağır hakarette bulunulduğu gerekçesiyle Hüseyin Bey aleyhine 20 bin liralık manevî tazminat davası açtı. Davayı kabul eden mahkeme, “vatan haini” ifadesinin kişilik haklarına saldırı değil, basitçe “ağır eleştiri” olduğuna, ama “it” sözünün gerçekten de ağır hakaret içerdiğine hükmederek Hüseyin Bey’i 4 bin lira manevî tazminat ödemeye mahkûm etti.
Kürt sorununda bu kadar sağlam, vatanperver, Türk oğlu Türk görüşlere sahip olan bir kişinin sonradan çürük çıkması Uşak Valisi açısından büyük bahtsızlık elbet. Ama vali olacak kişinin, Gezi davasının kararları hakkında Hüseyin Bey’in şöyle diyeceğini önceden bilmesi gerekirdi:
“Bizimki de nasıl bir kader böyle! Tüm hayatımızda CHP’nin 1946’da yaptığı seçim hilesini tenkit ettik. 2019’da İstanbul’da bir benzerini biz yaptık. Hayatımız boyunca Menderes’i ipe çeken zalim hâkim ve savcılara lanet okuduk; şimdi onların benzerleri vicdansız hükümler kuruyorlar. Hukuk dışı kararların hâkim ve savcıları bizi, hayatımızı adadığımız ne kadar kutsal değer varsa onları savunamaz hâle getiriyorlar. Bu karar sahipleri mazide başardığımız her şeyi yıkıyorlar aslında.”
Bu tür lafları AKP milletvekilliği, TBMM Millî Savunma Komisyonu üyeliği ve bir valiye eşlik yapmış kişilerin değil, Bülent Arınç gibilerinin etmesi beklenir.
Ve nitekim etti. Ayetlerden alıntılar da yaparak, “Toplumun her bir ferdinin en temel ihtiyaçlarından olan adalet, öncelikle adil yargılanma hakkı üzerine inşa edilmelidir. Bu hakkın güvenilirliği eğer toplum nezdinde erozyona uğrarsa vicdanlarda onulmaz yaralar açılmasına sebep olur” diye yazdı.
Arınç’ın niye böyle adaletsiz ve manidar laflar ettiğini Akit gazetesi şöyle açıkladı:
“Damadı Ekrem Yeter’in FETÖ’den beraat etmesini sağlamak amacıyla birçok kez kamuoyuna açıklamalarda bulunan ve hatta yargıyı hedef alan Bülent Arınç bu kez Osman Kavala için harekete geçti. Yıllardır ‘AK Parti’nin kamburu’ olarak eleştirilen Arınç, şimdi de ayetler üzerinden Kavala kararını eleştirdi. Geçtiğimiz bütün sıkıntılı süreçlerde AK Parti’yi eleştiren ve hatta FETÖ’ye övgüler yağdırarak hainlerin avukatlığına soyunan Arınç, ‘Kavala’nın tutuklu olmasına hayret ediyorum’ demişti.”
İyi, demek ki sorun yok. Mesele bir iki sıkıntılı süreçle üç beş kamburdan ibaret.
Ne var ki, eski vali Funda Kocabıyık’ın konuya bakışı farklı olabilir. Doğubayazıt’a tayinini bildirmek için bakanlığa çağırdıklarında şöyle bir tartışma yaşanmış olabileceğinden korkarım:
― Kamu Lavaboları ne demek? Siz beni tesisatçı mı zannettiniz?
― Yoo. Niye? Siz burayı hukuk devleti mi zannettiniz?