[15-16 Aralık 2022] Adalet Bakanı Bekir Bozdağ: “Türkiye bir hukuk devletidir. Yargı yetkisi, Türk milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemeler tarafından kullanılır. Hiçbir organ, merci, makam veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez, genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz. Hakimler görevlerinde bağımsızdır. Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun, kanaatlerine göre hüküm verir.” (14 Aralık 2022)
HDP’li milletvekilleri
Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Terör örgütü mensubu gibi hareket eden milletvekilleri konusunda Meclisin ve yargının harekete geçmesi şarttır, diye düşünüyorum. Aynı şekilde, milletin kendisine hizmet için emanet ettiği imkânları terör örgütünün emrine sunan belediye başkanları konusunda da, meclis üyeleri konusunda da, İçişleri Bakanlığı ve yargının harekete geçmesi gerekiyor ve geçtiklerini de biliyorum.” (6 Ocak 2016; italikler bana ait)
“Barış için Akademisyenler” olayı
Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Türkiye’deki sorun Kürt sorunu değil terör sorunudur. Ama bu aydın müsveddeleri, ne yazık ki kalkıp devletin bir katliam yaptığından bahsediyor. Ey aydın müsveddeleri siz karanlıksınız, karanlık. Aydın falan değilsiniz. Sizler ne Güneydoğu’yu, ne Doğu’yu buraların adresini bilemeyecek kadar karanlıksınız ve cahilsiniz. Ama oraları bizler kendi evimizin yolu, adresi gibi çok iyi biliriz. Kendisine akademisyen diyen güruh devleti suçluyor. Bununla yetinmeyip yabancıları Türkiye’ye çağırıyorlar. Bunun adı mandacılıktır. 100 yıl önce de aynı zihniyet vardı. Bugün de üstelik çoğu maaşını devletten alan, cebinde bu devletin kimliğini taşıyan sözde aydınların ihanetiyle karşı karşıyayız. Ya milletin ve devletin yanında olursunuz ya da terör örgütünden yana olursunuz. Bizim bu sözde akademisyenlerden izin alacak halimiz yok. Bunların haddini de bilmesi lazım. Bu devletin ekmeğini yiyip bu devlete ihanet edenlerin cezalandırılması gerekir. Kamu kurum ve kuruluşlarında bu kişilerin görev yapmaması gerekir.” (12 Ocak 2016; italikler bana ait)
Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Bütün bu olan olaylar karşısında kalkıp da kapkara bir bildiri yayınlayıp, o katliamların altına imzayı koyan akademisyenleri özellikle tekrar kınıyorum, şiddetle kınıyorum. Milletimizin kimin kim olduğunu çok daha yakından anlamalarını, yani önünde bir profesör, doçent bilmem ne olması kimseyi aydın yapmaz, bunlar kapkaranlık insanlardır. Bunlar zalimdir, alçaktır, çünkü zalimlerle beraber olanlar zalimdir. Katliam yapanlarla beraber olanlar katliam içerisinde oldukları için onlar da aynı suçu işlemişlerdir. (…) Bütün yargı makamlarını, üniversitelerin senatolarını Anayasamız ve yasalara ters bu hareketleri sebebiyle, dün yaptığım konuşmada göreve davet ettim, atılması gereken adımların süratle atılması gerektiğini… Bunlar da ne yapacaklarsa gitsinler oralarda yapsınlar. Siyaset yapmak isteyenler parlamentoda siyasetlerini yapsınlar ama yok parlamentoda bunu yapamıyorlarsa bunlar da gitsinler hendek kazsınlar veya dağa çıksınlar. Bu kadar açık ve net konuşuyorum. Çünkü ben milletimizin bu noktada niçin görev verdiğini çok iyi biliyorum.” (13 Ocak 2016; italikler bana ait)
Sonra ne oldu: Cumhurbaşkanının konuşmalarının ardından, YÖK’ten de “gereği yapılacaktır” diye bir açıklama geldi. 89 üniversiteden 1128 öğretim üyesi ve görevlisinin imzaladığı bildiriye karşı, birçok üniversite resmî web sitelerinde kınamalar yayınladı. İmzacılar hakkında gözaltı ve soruşturma süreçleri başladı. Birçoğu işten çıkarıldı. Bir bölümü yargılandı. Sonra Anayasa Mahkemesi, imzacıların “silâhlı terör örgütü propagandası yapmak” suçundan cezalandırılması nedeniyle ifade özgürlüklerinin ihlâl edildiğine karar verdi. (19 Temmuz 2019)
MİT TIR’ları haberi; Can Dündar’ın tahliyesi ve tutuksuz yargılanması
Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Bana göre medyanın sınırsız özgürlüğü olamaz. Dünyanın hiçbir yerinde de medyaya sınırsız özgürlük yoktur. Bu haberlerde, bu ülkenin Başbakanına, Cumhurbaşkanına bugünkü göreviyle, her türlü saldırı vardır. Yani basın mensubu, yazılı-görsel kalkacak, Cumhurbaşkanına, Başbakana istediği gibi saldıracak, istediği gibi onunla ilgili iftira oyunlarının içerisine girecek ve biz buna seyirci kalacağız. Böyle bir şey söz konusu olamaz. Tayyip Erdoğan olarak şahsım, ifade ve düşünce özgürlüğünün sonuna kadar yanındayım. Ama ifade ve düşünce özgürlüğü maskesi altında, evet, bu ülkenin adına veya bu ülkeye saldırı hakkının da kimseye tanınmasına taraftar değilim. Çünkü bu bir casusluktur.” (28 Şubat 2016)
Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Ben Anayasa Mahkemesi’nin vermiş olduğu karara sadece sessiz kalırım o kadar ama onu kabul etmek durumunda değilim. Karara uymuyorum, saygı da duymuyorum.” (28 Şubat 2016; italikler bana ait)
Sonra ne oldu: MİT tırlarıyla ilgili haberleri nedeniyle casuslukla suçlanan Cumhuriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül, tutuksuz yargılanacak. Can Dündar ve Erdem Gül, kapalı görülen davanın ikinci duruşmasında hakim karşısına çıktı. Dündar ve Gül’ün savunmalarını yapmalarının ardından ara karar için görüşü sorulan savcı, tutuklama talebinde bulunmadı. (1 Nisan 2016)
Selâhattin Demirtaş
Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Teröristleri cezaevlerinden bırakma yetkisi bizim değildir. Türkiye bir hukuk devletidir. Söylediğiniz kişi bir teröristtir. Öyle bir terörist ki bütün benim Kürt kardeşlerimi sokağa döküp ondan sonra 53 Kürt kardeşimi yine Kürtlere öldürten bir teröristtir. Bu sadece suçlarından bir tanesidir. Buna benzer daha nice suçları vardır. ‘Bizim arkamızda PKK var, PYD var, YPG var’ gibi meydan okuyan bir kişidir. Şu anda zaten yargıdadır. Yargı onlarla ilgili ne karar verirse o karar bizim başımız gözümüz üstündedir.” (8 Temmuz 2017; italikler bana ait)
Sonra ne oldu: Demirtaş halen hapiste.
Büyükada insan hakları aktivistleri
Cumhurbaşkanı Erdoğan: “İnsan hakları savunucusu dediklerinin, benimle ilgili yapmış oldukları açıklamanın neticesi ne oldu? Neticesi benim 4 ay 10 gün hapiste yatmış olmamdı. Yaptığım sadece bir şiiri okumaktı. Bunlar, o otelde neden toplandılar? Adeta 15 Temmuz’un devamı niteliğinde bir toplantı… İstihbaratın aldığı bir bilgi üzerine polis teşkilatı harekete geçmiştir. Bu aktivist denilenler kim? Kim o aktivisit? ByLock’çular mı, Eagle’cılar mı, terör örgütlerine silah taşıyanlar mı? Haberi doğru kaynaklardan öğrenmelisiniz. Buradan bir yargı süreci başlayabilir. Onların yapmış oldukları çağrıyı, şu anda da yapıyorlar. Siz de bu soruyu sorarak bu çağrıya destek veriyorsunuz. Ama benim bir tasarrufum yok. Kararı yargı verecektir.” (8 Temmuz 2017; italikler bana ait)
Sonra ne oldu: Bütün iddialar ve polis baskını gerekçesi boş çıktı. Hepsi beraat etti ve salıverildi.
Osman Kavala
Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Bakın şimdi AİHM (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) bir karar almış. Bu Kavala denilen Soros artığıyla ilgili olarak Türkiye’yi adeta burada mahkum etmek istiyorlar. 10 tane büyükelçi bu açıklamayı niye yapar? Bu Soros artığını savunanlar, bunu nasıl bıraktırırız gayreti içindeler. Söyledim Dışişleri Bakanımıza, bizim bunları ülkemizde ağırlamak gibi bir lüksümüz olamaz. Türkiye’ye böyle bir ders vermek haddinize mi sizin? Kimsiniz siz? Neymiş? Kavala’yı bırakın. Sen kendi ülkendeki haydutları, katilleri, teröristleri bırakıyor musun? Amerika, Almanya, hangisi böyle bir şeyi şu ana kadar yaptı? Konuştuğu zaman sana verecekleri cevap şudur, ‘yargı bağımsızdır.’ Sizde yargı bağımsız da bizdeki yargı bağımlı mı? Bizdeki yargı, bağımsızlığın en güzel örneklerini veriyor.” (21 Ekim 2021; italikler bana ait)
Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Uluslararası camia içerisinde Soros ne ise, Kavala o. Bunlar para ile istedikleri yeri istedikleri gibi sallamaya çalışıyorlar. Şimdi Soros’un oğlu da giriyor. O da babası gibi. Bunların çok iyi takip edilmesi lazım. Bunlar mesela şu anda Balkanlara sızmanın, Balkanları sindirmenin gayreti içerisindeler. Bunlara da tabii fırsat vermeyeceğiz, verilmemesi lazım.” (21 Ekim 2021)
Sonra ne oldu: 17 Ekim 2017’den beri tutuklu olan işadamı Osman Kavala, bundan sonraki duruşmalara katılmayacağını açıkladı. Osman Kavala bugün sosyal medya hesabında yayınlanan açıklamasında bu kararı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın üç günlük Afrika ülkeleri seyahatinden dönüşünde yaptığı değerlendirme nedeniyle aldığını duyurdu. (22 Ekim 2021)
Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Ben nasıl geri adım attım? Ben taarruzdayım. Benim kitabımda geri adım atmak yok.” (27 Ekim 2021)
Cumhurbaşkanı Erdoğan:“Biz, Avrupa Birliği’nin Kavala’yla, Demirtaş’la, şununla, bununla ilgili aldığı kararları tanımıyoruz. Olay bu kadar basit. Yok farz ediyoruz. Bizim indimizde bunlar yok hükmündedir. Bunları kaç kez açıkladık. İster anlasınlar ister anlamasınlar. Bizim yargımızın vermiş olduğu kararın üzerinde biz, Avrupa Birliği kararı tanımıyoruz. Ne biliyorlarsa onu yapsınlar.” (8 Aralık 2021; italikler bana ait)
Sonra ne oldu: Gezi Parkı Dâvâsı’nda yargılanan Osman Kavala, Mücella Yapıcı, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Çiğdem Mater, Mine Özerden, Hakan Altınay, Yiğit Aksakoğlu, Yiğit Ali Ekmekçi ve Mine Özerden beraat etti. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi 22 Ocak 2022’de beraat kararlarını bozdu. Kavala hakkında hemen başka bir iddianame düzenlendi ve tahliye olamadan tutuklandı. Tekrar yargılandı ve o yeni suçtan beraat etti ama eski Gezi suçlamasından hakkında ağırlaştırılmıuş müebbet cezası verildi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Bizim mahkemeleri tanımayanları biz tanımayız. Bunu çok net söylüyorum. Bizim mahkemelerimizin vermiş olduğu kararlar var. AİHM ne demiş, Avrupa Konseyi ne demiş, bizi çok ilgilendirmiyor.” (3 Şubat 2022; italikler bana ait)
Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Artık AİHM’lik iş kalmadı. Bitti o iş. Çünkü burada hüküm giydi. Hüküm giydiği için bu işin AİHM’le alakası yok. AİHM alacak, bakacak, hüküm giydi diyecek. Bu ağırlaştırılmış müebbettir. Türk yargısının vermiş olduğu bu karara yerlisi yabancısı herkes saygı duymak mecburiyetinde. Başka ülkelerin hukuku var da bizim hukukumuz yok mu? Özellikle yerli Soros, Gezi olaylarının koordinatörlüğü sebebiyle devleti hiçe sayan, devletin kurumlarına saldıran, ki bunun bedelini ödeyecektir. Olay budur.” (28 Nisan 2022; italikler bana ait)
Şarkıcı Gülşen olayı
AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik: “Nefret üretmek bir sanat dalı değildir. Nefret yaymak bir sanatçı faaliyeti değildir. Toplumun belirli bir kesimini ‘sapıklık’ iddiası ile hedef almak ve Türkiye’yi ayrıştırmaya çalışmak nefret suçudur ve insanlık ayıbıdır.” (25 Ağustos 2022; italikler bana ait)
Sonra ne oldu: İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, şarkıcı Gülşen Bayraktar Çolakoğlu hakkında, Nisan ayında verdiği bir konserde imam hatiplilerle ilgili söylediği sözler nedeniyle “halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik” suçundan resen soruşturma başlatıldığını ve mevcutlu olarak savcılığa getirilmesi için kolluk kuvvetlerine talimat verildiğini açıkladı. Gülşen tutuklama talebiyle Sulh Ceza Hakimliği’ne sevk edildi. Mahkeme Gülşen hakkında tutuklama kararı verdi ve Bakırköy Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’na teslim edildi. Fakat sonrasında tutuklamaya itirazı kabul ve tahliye edildi. (29 Ağustos 2022)
Şebnem Korur Fincancı’nın demeci
Şebnem Korur Fincancı: “Uluslararası sözleşmelerin uygulanması ve kimyasal silahların kullanımını yasaklayan Cenevre Sözleşmesi kapsamında böyle bir iddia ortaya çıktığında nasıl bir araştırma yapılacağı da Minnesota Protokolü’nün ilkelerinin ele alınması gerekiyor. (…) Görüntüleri daha önce de bir hekim olarak incelemiştim ve belli ki sinir sistemini doğrudan tutan toksik-zehirli kimyasal gazlardan biri kullanılmış durumda. Her ne kadar kullanılması yasak olsa da çatışmalarda kullanıldığını görüyoruz.” (21 Ekim 2022)
Cumhurbaşkanı Erdoğan: “TTB başkanıyla ilgili yargı harekete geçmiştir. Gerekirse yasal düzenlemeyle bu ismin değişmesini sağlayacağız. Böyle bir şahsın adı Türk’le başlayan kurumun başında olmasını milletimizin tüm fertlerini rahatsız ettiğine inanıyorum. Sınır ötesi operasyonlara iftira atan Tabipler Birliği Başkanı ile ilgili yargı harekete geçmiştir. Gerekirse yasal düzenlemeye bu ismin de değiştirilmesini sağlayacağız. Ülkesine ve ordusuna alçakça iftira eden şahsın başındaki Türk’le ile başlamasının milletin her ferdini rahatsız ettiğine inanıyorum. Bu çerçevede ilgili bakanlarımıza Tabipler Birliği başta olmak üzere meslek örgütlerinde yeni yapıya geçilmesine yönelik mevzuat çalışmalarının hızlandırması talimatı verdik. Terör örgütü destekçileri buralardan temizleyerek bu yapıları kuruluş amaçlarına uygun faaliyetlere yoğunlaştırmakta kararlıyız.” (25 Ekim 2022 öncesi; italikler bana ait)
Devlet Bahçeli: “TTB’nin kapısına kilit vurulmasını, doktorlarımızın özgürleşmelerini tarihi önemde addediyorum. Türk Tabipleri Birliği Başkanı’yla diğerlerinin Türk vatandaşlığından çıkarılması, vatansız ve ülkesiz olmaya mahkum edilmesi akla en yakın yolllardan birisidir.” (25 Ekim 2022; italikler bana ait)
Sonra ne oldu: Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Fincancı hakkında “terör örgütü propagandası yapmak” ve “Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, devletin kurum ve organlarını aşağılamak” suçlamalarıyla soruşturma başlatıldı. 26 Ekim’de İstanbul’da gözaltına alınarak Ankara’ya getirilen Şebnem Korur Fincancı, çıkarıldığı Ankara Adliyesi 3. Sulh Ceza hakimliğince tutuklanarak Sincan Kapalı Kadın Cezaevine gönderildi. Tutukluluğu devam ediyor.
Ekmek ve aptal toplumlar
Ekmek Üreticileri Sendikası Başkanı Cihan Kolivar: “Siz temel gıda maddesi sayıyorsunuz ben saymıyorum. Ekmek aptal toplumların temel gıda maddesidir. Bilimsel bir şey konuşuyorum, ezber değil. Kişi başı tüketim 210 kilo; İsveç, Norveç, Japonya’da 50 kilo. Bizim toplum ekmek ile doyduğu için başında 20 senedir böyle yöneticiler duruyor.” (7 Kasım 2022)
AK Parti Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik: “Kolivar’ın sözleri nefret söylemidir. Milletimizi ve ekmeği aşağılayan açıklamaları hadsizliktir. Bu şahsın milletimizi ve ekmeği aşağılamanın yanı sıra husumet siyasetinin elemanı olduğunu belli eden açıklamaları ise başlıbaşına nefret siyasetidir.” (8 Kasım 2022; italikler bana ait)
Sonra ne oldu: Hemen aynı 8 Kasım günü, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Cihan Kolivar hakkında TCK 301/1 maddesi uyarınca resen soruşturma başlatarak gözaltı kararı çıkardı. Kolivar, Güvenlik Şube Müdürlüğü ekipleri tarafından gözaltına alındı. 9 Kasım’da tutuklandı. Bir ay bir haftadır hapisteyken, hakkında iddianame hazırlandı. Kolivar’ın “zincirleme şekilde halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama… zincirleme şekilde Cumhurbaşkanı’na alenen hakaret… Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti devletini, devletin kurum ve organlarını aşağılama” suçlarından 9 yıl 1 aya kadar hapsi istendi. (15 Aralık 2022)