Yol ayrımı

PKK’nin şiddeti devam ettiği müddetçe HDP’nin Türkiye siyasetinde bir cazibe merkezi olmasının bir imkânı yoktur. PKK’nin Türkiye karşıtı sert tutumu sürdükçe, HDP’nin Türkiyelilik söyleminin ne bir inandırıcılığı kalır ne de bir alıcısı olur. PKK’nin her eyleminde, toplumun büyük bir çoğunluğu HDP’ye yönelir. Bütün bunlar HDP’nin bir yol ayrımında olduğunu anlatır. İstese de istemese de, kabul etse de etmese de artık şartlar HDP’ye bir yol ayrımını dayatıyor.

HDP, 7 Haziran 2015 seçimlerinde % 13.2 oy aldı ve 80 milletvekili kazanarak Meclis’in 3. büyük partisi oldu. HDP’yi, ana-muhalefet partisi CHP’den bile daha etkili bir aktöre dönüştüren bu siyasi genişlemenin altında yatan olgu, çözüm süreciydi. Kürt meselesinin demokratik mekanizmalarla çözüleceği umudu ve bu çözümde HDP’nin kritik bir rol oynayacağı düşüncesi, HDP’yi daha öncesinde kıyısından köşesinden geçemediği bir oy oranına ulaştırmıştı.

Siyasetin önü açılmış ve HDP güçlü bir dalga yakalamıştı. Siyasi alanı tahkim ettiği takdirde, HDP’nin daha da büyümesi ve oyunu daha yüksek rakamlara çıkartması işten bile değildi. Ancak bu aydınlık tablo, PKK’nin hendek-barikat savaşlarını başlatmasıyla karanlık bir hal aldı. HDP, PKK’nin bu akıldışı hamlesine karşı güçlü bir siyasi tavır geliştiremedi. Dolayısıyla hendekler-barikatlar, Kürt illerinde yarattığı iktisadi ve içtimai yıkımın yanı sıra, siyasi açıdan da HDP’ye büyük bir fatura çıkarttı.

Faturanın başlıca iki boyutu vardı: İlki, HDP’nin fiili ve hukuki cendereye alınmasıydı. HDP’nin milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırıldı, eş genel başkanları dâhil olmak üzere çok sayıda milletvekili tutuklandı, belediyelerine kayyum atandı,  teşkilatları muhasara altına alındı ve medyada görünümleri sıfırlandı. Yani parti, siyaset üretme ve yapma olanaklarından büyük ölçüde mahrum edildi.

İkincisi, HDP’nin siyasi gücünün erozyona uğramasıydı. Siyasi güç kaybı iki taraflı gerçekleşti: Bir taraftan, göz ardı edilemeyecek bir nispette HDP oy kaybetti. Seçmen sayısı atmasına rağmen HDP’nin oy havuzu büyümedi, aksine giderek daha da küçüldü. Nihayetinde 2023 seçimlerinde HDP, bir nevi psikolojik baraj işlevi gören % 10’un da altına düştü ve % 8.8’e kadar düştü.

Diğer taraftan ise, HDP’ye dönük algı olumsuzlaştı. Çözüm süreci ve 7 Haziran seçimleri dönemlerinde kamuoyunda büyük bir ilgi gören, her söylediğine mercek tutulan ve fiili bir ana-muhalefet partisi kimliği kazanan HDP; çatışmalarla birlikte bütün bu özeliklerini yitirdi. Artık HDP, doğrudan ilişki kurulmaktan imtina edilen ve oyuna talip olunsa da sahneye çıkartılmayan bir partiydi..

HDP bu durumu, 2023 seçimlerinde acıtıcı bir biçimde tecrübe etti. Tek bir oyun bile çok büyük bir önem kazandığı bu seçimlerde, iktidara namzet muhalefet bloku % 10 oyu olan HDP’den uzak durmaya özen gösterdi. % 2 oyu olan partilerle gayet sıkı fıkı temasta bulunan ve protokoller imzalayan muhalefet, HDP’den oyunu vermesini ama kadraja girmemesini istedi:

HDP’nin yaşadığı bu siyasi gerileme, ciddi bir muhasebeyi gerekli kılıyordu. Ancak ne PKK ne de HDP, çöküşe sebebiyet veren hendek-barikat stratejisi ise yüzleşmeye yanaşmadı.  PKK’nin bir hesap verme ihtiyacı duymaması sürpriz değildi. Ama gerek halkın gündelik hayatını ve gerek partinin siyasi pozisyonunu bu kadar derinden etkileyen bir dönemle ilgili bir değerlendirmeden kaçınması, bir siyasi parti olarak HDP için büyük bir zaaf teşkil etti. Çünkü bir çıkış aranmamasının tabii neticesi, partinin yolunu daha fazla kaybetmesi oldu.

Çıkmaz yol

Ankara’da Emniyet Müdürlüğü’ne yapılan saldırıyı da bu yakın tarihi arka plan üzerinden okumak gerekir. PKK’nin üstlendiği bu terör eyleminin, 2015’ten sonra girilen sürecin ürettiğine benzer üç sonuç üreteceğini söylemek mümkün:

Bir: Kürt meselesinde demokratik çözümü savunanların elini zayıflatır;  bu konunun dile getirilmesini bile güçleştirir, siyasi mekanizmaları gözden düşürür, onu yerine askeri ve güvenlik tedbirlerinin yıldızını parlatır. Her zaman olduğu gibi bundan da en büyük zararı yine Kürtler görür.   

İki: Otoriterliği daha da bir pekiştirir. Zaten kuşa dönmüş siyasi hak ve özgürlüklerin daha çok budanmasına sebebiyet verir. Ve daha vahimi, bu budamanın toplumun kahir ekseriyeti tarafından kabul ve destek görmesini sağlar.

Üç: HDP’nin kan kaybını hızlandırır; hem oyunu hem de siyasi etkinliğini düşürür. HDP zaten bir düşüş eğiliminde, 2015’in yükselen yıldızının yerinde yeller esiyor. PKK’nin her eylemi bu düşüş eğilimini daha da derinleştirir. Önümüzde bir yerel seçim var; eğer mevcut gidişat sürerse, HDP bu seçimlerde 2023 genel seçimlerinde aldığı oyun gerisine düşer, o oyu ile mumla arar hale gelir. Ayrıca her eylem HDP’yi daha fazla ıskartaya çıkarttığı da izahtan varestedir; PKK bomba patlattıkça hem iktidar he de muhalefet tarafından daha çok dışlanır.

Hülasa, PKK’nin şiddeti devam ettiği müddetçe HDP’nin Türkiye siyasetinde bir cazibe merkezi olmasının bir imkânı yoktur. PKK’nin Türkiye karşıtı sert tutumu sürdükçe, HDP’nin Türkiyelilik söyleminin ne bir inandırıcılığı kalır ne de bir alıcısı olur. PKK’nin her eyleminde, toplumun büyük bir çoğunluğu HDP’ye yönelir.

Bütün bunlar HDP’nin bir yol ayrımında olduğunu anlatır. İstese de istemese de, kabul etse de etmese de artık şartlar HDP’ye bir yol ayrımını dayatıyor; HDP ya dümeni tamamen siyasete kırıp doğru yola girecek ya da mevcut çıkmaz yolda kafasını duvara vurmayı sürdürecek.

- Advertisment -