Sedat Peker’in, ‘kokain rotası’nın duraklarından biri olduğu iddiasıyla gündeme gelen Mersin Serbest Bölge Limanı’nda Haziran ayı içinde art arda iki büyük kokain operasyonu oldu. İlk operasyonda, içinde muz olması beklenen konteynerlerde kolilerin arasına yerleştirilmiş 1 ton 300 kilogram kokain yakalandı. Bu olaydan bir hafta sonra yine aynı rotayı izleyerek limana getirilen 463 kilogram kokain yine muz kolilerinin arasında yakalandı. Her iki operasyonda muzları ithal eden firmanın sahip ve yöneticileri tutuklansa da onlarca milyon dolarlık kokainin gerçek sahipleri ortaya çıkarılmadı, çıkarılamadı; her zaman olduğu gibi… Bu kokainin sahibi kim? Öncekilerin sahibi kimdi? Bu soruların cevabı ortaya çıkarılmadığı sürece Türkiye dünyanın yeni kokain rotası olmaya devam edecek.
Türkiye, uyuşturucu trafiğinde dünyanın en önemli dağıtım rotalarından biri. Özellikle 90’lı yıllarda artan uyuşturucu trafiği o yıllarda, hâlâ tam olarak çözülmemiş birçok faili meçhul cinayetin işlenmesine neden olmuştu. Düzce, Sakarya ve Sapanca ‘ölüm üçgeni’nde işlenen cinayetlerin en önemli nedeni bu uyuşturucu ticaretinden elde edilen kârın yönünü değiştirmekti. Burada işlenen cinayetler çeşitli sebeplerle birçok mahkeme dosyasına girse de hep karanlıkta bırakılmaya mahkûm edildi.
Türkiye son yıllara kadar esrar, baz morfin ve eroin gibi uyuşturucuların dağıtım rotalarından biriydi. Buna son yıllarda kokain de eklendi.
BM’nin 2019’da hazırladığı uyuşturucu raporuna göre Türkiye, yakalanan eroin miktarı açısından 20 tonla başı çekiyor. Türkiye’yi İran ve Pakistan izliyor. Ne var ki yakalanandan çok daha fazlası piyasaya sürülüyor. Narkotik uzmanları, bir ülkede dağıtılan uyuşturucu miktarını bulmak için yakalanan miktarı en az 10’la çarpmak gerektiğini söylüyorlar.
Esrar ve eroin gibi uyuşturuculardan farklı olarak kokain çok daha pahalı bir ürün, piyasa değeri diğerlerinden çok daha yüksek.
Güney Amerika ile dünyanın değişik ülkeleri arasındaki kokain trafiğinde Türkiye’nin adı son yıllarda sıkça duyulmaya başladı. Kolombiya’da kauçuk kutularının içinde Mersin limanına gönderilmek üzere yakalanan beş ton kokainin Türkiye’deki alıcıları ortaya çıkarılmadı.
Mersin limanının uyuşturucu trafiğindeki önemi
Mersin Limanı’nın çevresinde kurulan serbest ticaret bölgesi Güney Amerika’dan gemilerle gelen kokainin en önemli dağıtım rotası haline geldi. Serbest bölgede yüzlerce ithalat ve ihracat firması bulunuyor. Bunların çoğu sadece ofis işleri yapan, gümrükten gelen ve çıkan malların belgelerini hazırlayan şirketler. Bir hafta arayla iki partide yakalanan toplam bir ton 700 kilogram kokain ile ilgili olarak ithalat belgelerini hazırlayan iki aracı firmanın çalışanları ve sahipleri gözaltına alınıp tutuklandı. Narkotik uzmanları milyonlarca dolar değerindeki kokainin gerçek sahiplerine ulaşılmadığı sürece dağıtım ağının çökertilemeyeceği görüşünde.
Mersin Limanı serbest bölgesi ile ilgili en önemli iddia gelen kokainin Irak, Suriye ve Lübnan üzerinden Ortadoğu’da dağıtıma sokulması. Liman bu anlamda stratejik bir öneme sahip. Narkotik uzmanları bu rotayı izleyen kokainin en büyük alıcılarının Dubai’de olduğunu belirtiyor.
Bu kadar stratejik bir noktada bulunan limanda altı ay öncesine kadar x-ray cihazının olmaması da ayrı bir garabet.
Dağıtım ağı uyuşturucu teslim noktasına gelene kadar takip edilerek çökertilir
Türkiye, dünyanın en önemli uyuşturucu rotalarından biri olduğu gibi çok deneyimli narkotik polislerine ve istihbarat ağına sahip bir ülke. Geçmişte bu tecrübeli narkotik polisinin çalışması sayesinde birçok dağıtım ağı çökertilmiş, uyuşturucu baronları yakalanmıştı. Bunda Amerikan Uyuşturucu ile Mücadele Dairesi’nin (DEA) katkısı büyük. DEA, Türkiye gibi uyuşturucu rotası olan ülkelerle istihbarat işbirliğine giriyor ve yakalanan uyuşturuculara neredeyse piyasa değeri kadar ödül veriyor. Geçmişte, ödülden yararlanmak için Emniyet müdürlerinin de isimlerini yakalayanlar listesine yazdırdıkları görülmüştü.
Böyle tecrübeli narkotik polisine ve istihbarat ağına sahip bir ülkede kokain yakalanması haberlerinde gümrük muhafaza ekiplerinin öne çıkması ilginç. Nitekim Mersin Limanı’da yakalanan son kokainle ilgili bilgilendirmeyi Ticaret Bakanı Mehmet Muş yaptı.
Uzmanlara göre, ele geçirilen miktar buz dağının görünen kısmı. Burada en büyük hata olarak narkotik istihbaratın devreye sokulmaması ve kokainin teslimat noktasına kadar takip edilmemesi gösteriliyor. Narkotikçilere göre kokainin gerçek sahipleri ancak bu yöntemle ortaya çıkarılabilir, dağıtım ağları ancak bu yöntemle tesbit edilebilirdi. Şu anda ise elde ortada kalmış, iki tona yakın sahipsiz kokain var.
Kısa bir süre önce bakanlığa atanan Mehmet Muş’un yakalanan kokaini kamuoyuna duyurması, Süleyman Soylu’nun ise sessiz kalması “iki bakanlık arasında sürtüşme mi var” sorusunu akıllara getiriyor.
Her ne olursa olsun Mersin Limanı’nda art arda yakalanan kokain, Türkiye’nin yeni bir uyuşturucu belası ile karşı karşıya olduğunu gösteriyor. Eğer getirilen kokainin çok azı yakalanıp kalanı sahiplerine bırakılırsa yakın zamanda ‘kirli paranın’ oluşturduğu yeni güç odakları göreceğiz demektir. Bunun da anlamı şu olabilir: 90’lı yılların karanlık günleri geride kaldı fakat daha karanlık günlere gidiyoruz.