Ana SayfaHaberlerBabacan’dan seçim ekonomisi uyarısı: “Seçimden sonra ek vergi artışları, döviz kurunun başka...

Babacan’dan seçim ekonomisi uyarısı: “Seçimden sonra ek vergi artışları, döviz kurunun başka noktalara gitmesi sürpriz olmaz”

DEVA Partisi lideri Ali Babacan, iktidarın 31 Mart seçimi öncesi halka ekonomide pembe tablo çizdiğini ancak ekonomide tüm işlerin karanlıkta yapıldığını söyledi. “TÜİK’in açıkladığı enflasyona kimse güvenmiyorsa iş bitmiştir” diyen Babacan, Merkez Bankası’nın da şeffaflıktan uzak hareket ettiğini anlattı, seçim sonrası ek vergi artışları görülmesinin, döviz kurunun başka noktalara gitmesinin sürpriz olmayacağını dile getirdi.

DEVA Partisi Ali Babacan, partisinin 31 Mart yerel seçimi hazırlıklarını ve Türkiye’nin nasıl bir atmosferde seçime gittiğine dair gözlemlerini Ankara’da gazetecilerle paylaştı, soruları yanıtladı.

AK Parti döneminde 13 yıl ekonomiyi yöneten Babacan’a en çok bugünkü ekonomi yönetiminin uygulamalarıyla ilgili sorular yöneltilirken, Babacan mevcut politikaların devamı halinde Türkiye’nin büyük bir ekonomik darboğaz yaşayacağına işaret etti.

Babacan’a gazetecilerle buluşmasına DEVA Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı Celal Mümtaz Akıncı, Teşkilat İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Sadullah Ergin ile Ekonomi Politikaları ve Siyasi İşler Başkanı İbrahim Çanakçı’yla birlikte katıldı.

“Gördüğümüz her şey pembe tablo”

Soru: Yerel seçim sonrası döviz kurunun 43-48 lira bandına ilerleyeceği yönündeki iddialara ne diyorsunuz:

İbrahim Çanakçı: Döviz kuruyla ilgili bir rakam söylemiyoruz ama şu ana kadar uygulanan ekonomi politikaları Türk lirasına güveni sağlayamadı. Mevcut politikalar altında Türk lirasının değer, istikrar ve güven kazanması çok zor görünüyor. Ekonomi politikası diye adlandıracağımız tek şey; faiz, vergi artırımı oldu ve zamlar gündeme geldi. Bundan sonra da hem zamlar hem vergi artışlarıyla karşı karşıya kalınacak. Bütçenin harcama tarafında kapsamlı bir adım atılmadan, Kur Korumalı Mevduat gibi uygulamalar durdurulmadan, hukuki öngörülebilirlik adımları atılmadan Türkiye’de yurt içi ve yabancı yatırımların artması mümkün değil. Ürkek sıkı para politikası adımlarıyla Türk lirasına istikrarı sağlamak mümkün olmaz.

Babacan: Ekonomi yönetimindeki Cevdet Yılmaz ve Mehmet Şimşek eski yakın çalışma arkadaşlarımız.  TÜİK’i acilen bağımsız çalışıp, gerçek enflasyonu açıklayan kurum haline getirmeleri, Merkez Bankası’nın da şeffaf çalışmasını sağlamaları gerekiyordu.

Bugün ülkede TÜİK’in açıkladığı enflasyona kimse güvenmiyorsa iş bitmiştir.

16 milyon emekliye sorun gerçek enflasyonu söyleyecektir.

MB sürekli olarak piyasaya müdahale ediyor, döviz satıyor. Geçen sene sattıkları döviz miktarı 400 milyar doları geçti. 2019’dan sonraki 13 yıl ise sadece 8.5 milyar dolarlık satış yapılmıştı. Bizim görevde olduğumuz dönem. Borçlanarak, dövizi arka kapıdan satıyorlar. Şimdi bugün doların 31 lira oluşu piyasanın kendi dengesiyle mi oluşmuş, yoksa MB 2 milyar dolarlık müdahaleyle mi yapıyor? MB’nın neyi, nasıl yaptığına dair bilgisi olanlar varsa haksız para kazanıyor.

Mayıs seçimlerine giderken döviz kurunu bastırdılar, olması gerekenden düşük gösterdiler. Mazot fiyatını bastırdılar.

Seçime giderken gördüğümüz tablo ile seçimden sonraki tablonun farklı olması hiç sürpriz olmaz. Gördüğümüz her şey pembe tablo. Olduğundan farklı gösterilebilir her şey.

“Erken seçim ülkedeki feryadın organize olup olmadığına bağlı”

Soru: Seçimden sonra ekonomi için tufan mı görüyorsunuz? Erken seçim mi görüyorsunuz?

Babacan: Seçimlerden sonra ilave vergi artışları bizim için sürpriz olmaz. Kamunun kontrol ettiği fiyat artışları sürpriz olmaz. Kurun başka bir noktaya gitmesi de olmaz. Karanlıkta yapılıyor işler. Yarınlar için ne olacağını tam olarak söyleyemiyoruz. Ama tamamen şeffaf olmayan yöntemlerle devam eden bir ekonomi alanı görüyoruz. Çok miktarda karşılıksız para basılıyor.

Geçen senenin son 7 ayında 800 milyar liralık para bastılar. Bunu yapan MB’nın ülkenin ekonomisini toparlaması mümkün değil. Kur Korumalı Mevduatı (KKM) ülkenin başına bela açtılar. KKM’den kurtulmadan bu ülkede enflasyonun düşmesi mümkün olmayacaktır. Biri kuyuya taş atıyor, diğerleri çıkaramıyor. Yeni ekonomi yönetimi kuyuya atılan taşı çıkartma çabası gösteriyor.

Patinaj, havanda su dövme. Yeni ekonomi yönetiminin yapacağı hiçbir şey yok. Üzülerek, bu ülkenin vatandaşı olarak içim sızlayarak söylüyorum. Seçimden sonraki dönem Allah hepimize kolaylık versin. Ülkenin her yerinde feryat var. Erken seçim görüp görmeyeceğimiz bu feryadın ne kadar organize olup olmadığına bağlı. Hep bir umut var ya. Vatandaşımız Erdoğan’a kredi açarak geldi bu güne. Krediyi açtı ama paranın geri dönüşü yok.

Bu seçimler sadece yerel seçim değil. Hükümeti uyarma seçimi. O yüzden yanımızda bir sarı kart taşıyoruz.

“Kayyum demokrasinin özünü katletmektir”

Soru: Kayyumlara karşı çıktığınızı sürdürüyor musunuz?

Babacan: Biz Türkiye’de siyasetin ideal noktada durması gerektiğini savunuyoruz. Bizim ideallerimizde hiçbir değişiklik yok. Kürtçenin ana dil sayılması, kayyum siyasetinin son bulmasına dair görüşlerimizde hiç değişiklik yapmadık.

Biz meşru demokratik siyasetin bir çerçevesi olduğunu düşünüyoruz. Meşru demokratik siyasetin kırmızı çizgileri; şiddet, şiddeti övmek ve nefret suçu işlemektir. Kimse ben özgürüm deyip şiddeti övemez.

Kayyum’la ilgili tutumumuz çok açık. Biz seçilmiş bir belediye başkanının idari bir kararla kesinlikle görevinden alınamaması gerektiğini düşünüyoruz. Tersi, demokrasinin özünü katletmektir tersi. Doğu Anadolu’da kayyum keyfini gösteren iktidar başka şehirlerde daha kötüsünü yapabilir. Terörmle mücadele denir hukuk askıya alınabilir.

Sayın Erdoğan’ın –biz seçilemezsek belediyelere hizmet vermeyiz- demesi de yakışıksızdır, demokrasi ve hukuk ayıbıdır. Erdoğan, görevini tarafsız yapacağına dair 85 milyonun önünde ettiği yemine aykırı davranıyor.

Soru: Erdoğan, beraber çalışırken size hiç “CHP’li belediyeden istek gelirse, iş yapmayın” dedi mi?

Babacan: Sayın Erdoğan benim öyle talimatlara göre çalışmayacağımı çok iyi bilir. Öyle talimatı uygulamam ben.

Nasıl bir çözüm süreci?

Soru: Sadullah Bey siz zamanında çözüm sürecinin toplumsal desteğinin yüzde 70’lere ulaştığını söylemiştiniz. Bugün de böyle düşünüyor musunuz, yeni bir çözüm sürecini destekler misiniz?

Sadullah Ergin: Çözüm süreci kamuoyunda geniş bir kabul görmüştü. Toplumsal destek de yükselmişti. O süreçte temel olarak “Akan kan dursun, şiddet dursun, analar ağlamasın” deniliyordu. Bu temellere bu ülkede karşı çıkacak kimse olduğunu düşünmüyorum. Tarafların samimi iradeleri oluşmuşsa ve şiddetin sonlanması için demokratik standartlar çerçevesinde bir çalışma başlatılırsa elbette arzu edeceğimiz bir gelişme olur. Şimdilik söyleyeceğim bunlar. Geçmişteki görüşümle aynı görüşteyim.

“Vatandaş değişim istiyor. Kazandığımız yüzde 48 orada duruyor”

Soru: 2019’da belediyeleri alan muhalefet, 2023 seçiminde iktidarı kazanamadı. Altılı Masa vardı, muhalefet neden başarılı olamadı?

Babacan: Başarısızlığın mazereti olmaz ama şunu da teslim etmek lazım ki; siyaset fırsat eşitliği içinde, adil düzende yapılamıyor. Hükümet iktidar olmanın kendisine sağladığı her türlü imkanı, gücü, geniş kitleleri de aldatarak kullanıyor. Şimdi vatandaş, -Erdoğan kazandı ama helalinden kazanmadı- diyor. Helalinden kazanmak şöyledir: Ölçüde hile yapmazsınız, söz verdiğiniz zamann tutarsınız.

Altılı Masa’ya destek yüzde 48 te kaldı. Ama bütün bu şartlara rağmen vatandaşın yarıya yakının verdiği destek bizim çalışmalarımızın karşılıksız olmadığını gösteriyor. Hukuk ve adaletle ilgili bu kadar yanlışa rağmen, insanların sindirilerek yönetildiği bu ülkede bu noktaya gelmemiz az bir şey de değil. Evet kazanamadık ama o yüzde 48 duruyor. Değişim istiyor. Sahada görüyoruz. Sahadaki vatandaş –iktidarı destekledim ama desteklemez olaydım diyor.

“Bizim kendi iddiamız var”

Soru: Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu’nu başarılı buluyor musunuz?

Babacan: Bizim mevcut belediye başkanlarını desteklemek ya da karşı durmak gibi bir durumumuz yok bizim kendi iddiamız var. Çıkardığımız tüm belediye başkan adaylarının mevcut yönetimlerden daha iyisi olacağını söylüyoruz, kriterimiz bu. İstanbul’da tercihimiz, parti sözcümüz İdris Şahin oldu. Çünkü partimizin duruşunu İstanbul’da en iyi temsil edecek, en çok bilinen ismimiz, hukuk bilgisi de derin olan arkadaşımız İdris Şahin’di.

DEVA 81 ilde aday çıkarıyor, Tekirdağ ve Malatya hariç

Babacan’ın verdiği bilgiye göre DEVA Partisi Tekirdağ ve Malatya hariç Türkiye’nin her yerinde kendi adayıyla 31 Mart seçimine giriyor.

Babacan, “Bizim üyelerimizin yüzde 30’u AK Parti’ye, yüzde 20’si CHP’ye, yüzde 10’ar İyi Parti ve DEM’e oy vermiş önceki seçimde. Bizim hedefimiz Türkiye genelinde desteğimizi artırmak, çıkarabileceğimiz kadar belediye başkanı ve belediye meclis üyesi çıkarmak” diyor.

DEVA sadece Tekirdağ ve Malatya’da seçim işbirliği yapacak. Babacan, bu işbirliğinin dayanağının parti örgütlerinin talebi olduğunu söylüyor.

DEVA, Tekirdağ’da Gelecek Partisi’nin adayı Ahmet Akçay’ı destekleyecek. Akçay’a Saadet Partisi de destek veriyor.

DEVA’nın Malatya adayı da, Saadet ve Gelecek’in desteğini alan İbrahim Gezer. Gezer, seçime bağımsız aday olarak giriyor. Bağımsız aday olma talebi de üç partinin örgütlerinden gelen bir istek. Gezer, bu istek üzerine DEVA’dan ayrıldı ve bağımsız aday oldu.

“Erdoğan’a en çok rahatsızlık veren parti biziz”

Soru: AK Parti’yi ve Erdoğan’ı yeterince eleştirdiğinizi düşünüyor musunuz?

Babacan: İktidarın her dediğini eleştirmek, siyah dediğine beyaz demek muhalefet olsaydı herhalde CHP’nin çok farklı sonuçlar alarak bugüne gelmesi gerekirdi. İktidarın yaptığına bakıyoruz, doğruya doğru diyoruz, yanlışa yanlış derken tavsiyeleri de ortaya koyuyoruz. Çalışmalarımızın iktidara destek anlamına gelmesi sözkonusu değil. Sayın Erdoğan’a içten içe en çok rahatsızlık veren parti biziz. O rahatsızlığı vermeye de devam edeceğiz. Biz tehdite boyun eğmeyiz. Sayın Erdoğan, ileriye doğru kendisine dönük en büyük tehlikenin DEVA’dan da çıkacağını biliyor. Güç zehirlenmesi denen bir gerçek var. 3 dönem kuralını biz AK Parti tüzüğüne boşuna yazmamıştık. Mutlak güç mutlaka yozlaştırıyor. Hem kendiyle hem Türkiye’yle ilgili sorunlar Erdoğan’ın üçüncü döneminden sonra artmıştır. 2015’ten sonrası, Türkiye’nin kayıp yıllarıdır, tek sebebi de kötü yönetimdir.

- Advertisment -