Ana SayfaHaberlerBrezilya sandık başında: Brezilya’nın Trump’ı Bolsonaro, Lula ve demokrasiye karşı

Brezilya sandık başında: Brezilya’nın Trump’ı Bolsonaro, Lula ve demokrasiye karşı

Bugün Brezilya halkı, ülkenin yeni devlet başkanını seçmek için sandığa gidiyor. 2018’de ABD Başkanı Trump’ı örnek aldığı kampanyasıyla seçim kazanan sağcı Jair Bolsonaro, anketlere göre rakibi solcu Lula de Silva’nın 20-30 puan gerisinde. Fakat Bolsonaro, yakın dostu Trump’ı örnek aldı ve seçimleri kaybetmesi durumunda koltuğu terk etmeyeceği imasında bulundu, Lula destekçilerinin hile yapacağını ileri sürdü, ordunun seçimleri gözetlemesini savundu. Bugün dünyadaki birçok demokratın gözü Brezilya’daki seçimlerde. Herkesin aklında aynı soru var: “Sandıkla gelen sandıkla gidecek mi?” ABD’de seçim sonuçlarını reddeden ve koltuğu bırakmak istemeyen Trump’ı, siyasi sadakat yerine anayasaya bağlılığı önceleyen yargıçlar, siyasetçiler durdurmuştu. Brezilya’da ise ordunun siyasete müdahale geleneği yüzünden işler biraz daha karışık.

Haziran 2021’de ABD Başkanı Joe Biden ve Brezilya Başkanı Jair Bolsonaro, California’daki Amerika Devletleri Zirvesi’nde bir araya geldi. İki lider, Biden’in Kasım 2020 seçimlerinde Trump’ı yenip başkan seçilmesinin ardından ilk kez görüşüyordu.

Bolsonaro, California’daki görüşmede Bloomberg’in elde ettiği bilgiye göre  2022’de düzenlenecek olan Brezilya seçimlerinde yeniden seçilmek için Biden’dan yardım istedi. 2022 Brezilya seçimlerinde Bolsonaro’nun rakibi 2003-2010 arası başkanlık görevini üstlenen, siyasi bir yargılama sonucu hapse atılan ve 2021’de kendisine yöneltilen yolsuzluk ve görevi kötüye kullanma suçlarından aklanan solcu siyasetçi Lula da Silva’ydı. Bolsonaro, Lula’nın ABD karşıtı bir solcu olduğunu, Rusya ve Çin konusunda yumuşak politikaları savunduğunu söyledi. Bolsonaro’ya göre Biden, Lula ile anlaşamayacak, ABD ile Brezilya ilişkileri ciddi zarar görecekti. Anketlerde Bolsonaro’ya 20-30 puan fark atan Lula’nın kazanması ABD’nin bölgedeki çıkarlarına da zarar verecekti.

Bolsonaro’nun Biden’dan rica ettiği destek yaklaşan 2022 Brezilya seçimleri için kafasında kurduğu bir planın parçasıydı. Plan çok basitti, Lula seçimleri birinci veya ikinci turda kazansa bile Bolsonaro seçim sonuçlarının hileli olduğunu iddia edecek, yargıya taşıyacak, yargı kararının kendisi aleyhinde sonuçlanması durumunda yargının taraflı olduğunu ileri sürecek ve orduyu, destekçilerini sokaklara çağıracak, yani seçim sonuçlarına rağmen koltuğunda kalmak için elinden geleni yapacaktı. Bolsonaro bu süreçte uluslararası kamuoyunun desteğini kaybetmemek için Batılı liderlere, “Lula, solcu zaten, bu işe karışmayın” demek istiyordu.

Fakat Biden ve Amerikalı yetkililer daha bir sene öncesinde Bolsonaro’nun planının neredeyse aynısını kurgulayan bir popülist lideri Beyaz Saray’dan kazasız belasız çıkarmış, Kongre’nin basılmasına kadar varan bir darbe girişimini anayasal kurumlar ve yargı bağımsızlığı ile bertaraf etmişti. Kendisine “Brezilya’nın Trump’ı” diyen Bolsonaro’nun seçimleri geçersiz kılma girişimine destek vermeyecekleri netti. Hele Bolsonaro gibi kendi seçim hezimetinde ileri süreceği itirazların gerekçelerini sağlamlaştırmak için Kasım 2020 Amerika başkanlık seçimlerinden sonra Biden’in hileli bir şekilde kazandığını, Trump’ın elinden seçimin çalındığı propagandası yapan bir lidere destek verilmesi söz konusu olamazdı.

Nitekim, Biden, Bolsonaro’yu görüşme sırasında duymamazlıktan geldi, seçimlerle ilgili söylediklerini yanıtsız bıraktı, konuyu değiştirdi. Brezilya seçimleri yaklaşırken ise ABD’li diplomatlar, Dışişleri Bakanlığı ve ABD medyası tavrını net bir şekilde koydu: Bolsonaro seçimlere müdahale etmemeli, seçimleri kaybederse koltuğu bırakmalıydı, aynı Trump gibi.

Gelişi de Trump

2018’den beri görevde olan Bolsonaro, sadece ekonomi, iklim veya güvenlik politikalarıyla Trump’ın kopyası bir sağ popülist lider değil, aynı zamanda Trump ile organik bağı çok kuvvetli bir siyasetçi. İki lider çok yakın dost.

Bolsonaro’nun çocukları ve Trump’ın çocukları sık sık görüşüyor, birbirinin düzenlediği etkinliklere konuşmacı olarak katılıyor. Trump’ın eski danışmanı Steve Bannon hem  Bolsonaro hem de çocuklarıyla görüşüyor, fikirlerini paylaşıyor, kampanya sloganlarının oluşturulmasında yardımcı oluyor, açıkça Bolsonaro’yu desteklediğini çıktığı yayınlarda ifade ediyor. Amerikalı sağcı muhafazakarların konferansı CPAC, Bolsonaro ile iş birliği yapıyor, konferanslarından birini Portekizce dilinde Brezilya’da düzenliyor.

Bolsonaro, Trump’ın sloganlarını ve konuşmalarındaki çarpıcı cümleleri aynı şekilde kendi konuşmalarında kullanıyor, açıkça kendisinin “Brezilya’nın Trump’ı” olduğunu söylüyor.

Bolsonaro 2018’deki başkanlık seçim kampanyasında Trump gibi sokak güvenliği, ekonomi konularına eğilmiş, radikal, fakat halkın anlayacağı basit çözümler sunmuş, oldukça öfkeli ve rakiplerini hedef gösterici bir dil kullanmıştı. Brezilya’daki askeri cunta dönemlerini öven Bolsonaro da Trump gibi “Brezilya’yı tekrar muhteşem günlerine geri döndüreceğiz” gibi bir söylemle yola çıkmış, güncel sorunlara nostaljik bir ütopya anlatısıyla yaklaşmıştı. Kadın hakları, LGBTİ hakları, solcular da hedefindeydi. Bolsonaro da Trump gibi yolsuzluk ve iktidar kavgalarıyla özdeşen sağ ve sol müesses nizam siyasete tepkiliydi, politik elitlerden intikam alacağını söylüyordu.

Bolsonaro’nun Trump ile benzerliği sadece seçimleri kazanma yönteminde değildi. Bolsonaro, çıkış planını oluştururken de Trump’tan etkilenmiş gibi duruyor.

Gidişi de Trump

Biden’in adaylığı Kasım 2020 seçimlerinden 7 ay önce netleşti. Trump ise daha o tarihte anketlere göre kaybedeceğini anladı ve seçimlerde hile yapılacağını dillendirmeye başladı. Biden ile ilk münazarasında seçimleri kaybetmesi durumunda yenilgiyi kabul edeceğini söylemeyi reddetti, daha seçimler başlamadan posta yoluyla verilen oylarda hile yapılacağını, Biden’a oy verecek seçmenin iki kez oy kullanacağını iddia etti. Demokratların oyları çalması durumunda Trump destekçilerinin sokağa çıkmasını, sandık başında beklemeleri gerektiğini dillendirdi.

Aynı şekilde Bolsonaro da yaklaşık iki senedir seçimlerde hile olacağını söylüyor. Bolsonaro seçimleri kaybetmesinin ancak hile yoluyla mümkün olduğunu düşünüyor. Ona göre, şu anda Lula’yı 20-30 puan önde gösteren, hatta ilk turda kazanmasının yüksek bir olasılık olduğunu söyleyen bütün anketler solcu şirketlerin hileli anketleri. Bolsanoru’ya göre eğer Lula seçimlerde  yüksek oy alırsa sebebi hileli elektronik oy verme makineleri. Bolsonaro da Trump gibi seçimlerden aylar önce kaybetme olasılığına karşı seçimlerin ve oy verme sisteminin hileli olduğu konusunda tabanını ikna ediyor ve böylece olası bir seçim yenilgisinde destekçilerini sokağa çıkarmak için hazırlık yapıyor.

Trump nasıl posta yoluyla verilen oyları hedef aldıysa, Bolsonaro da elektronik oy verme makinelerini hedef alıyor. Fakat Bolsonaro’nun Trump’tan daha güçlü bir kozu var.

Ordu Göreve

Bolsonaro eski bir asker. 15 senelik ordu kariyerinin ardından siyasete atıldı ve daha öncesinde dört darbe gerçekleştirmiş, binlerce insanı öldürmüş, işkence yapmış Brezilya ordusuna sahip çıkan bir siyasetçi oldu. Darbeci askerlerin portrelerini odasına astı, yoğun insan hakkı ihlallerinin yaşandığı cunta dönemlerini övdü. 2018’de başkan seçildikten sonra yaklaşık 1000 asker kökenli kişiyi siyasi pozisyonlara atadı, başkan yardımcısı olarak eski bir generali seçti. 2022 seçimleri yaklaştıkça savunma bakanlığı ve üst düzey askeri yöneticilerde değişikliğe gitti, kendisine daha sadık isimleri göreve getirdi. Geçen Nisan ayında Bolsonaro, seçimlerde hile yapılması durumunda ordunun da müdahale etmesi ve demokrasiyi savunması gerektiğini söyledi, hatta Brezilya ordusunun da oy sayımında görev alması, generallerin süreci gözlemlemesini savundu.

Savunma bakanı ve genelkurmay başkanı da Bolsonaro’nun fikirlerini destekledi, seçim güvenliği konusundaki endişelerinde haklı olduğunu belirtti.

Bütün bu hamleler ve söylemlerle, somut müdahale olasılığını arttıran Bolsonaro, oyların çalınması durumunda “savaşa gideriz” tehdidini dahi savurdu.

Yetmez ama Lula

Bolsonaro’nun seçimlerde kaybetmesine rağmen koltuğu bırakmayacağı endişesi Brezilya’da yoğun bir şekilde yaşanıyor. Bolsonaro, Lula’ya karşı yürütülen siyasi yargılamada baş rolü oynayan savcı Moro’yu Adalet Bakanı yapmış, bir nevi Lula’nın hapse atılması, 2018’de ise seçimlerde ceza alarak aday olamaması için çaba harcamış isimlerin faaliyetlerini destekleyen biri.

Demokrasinin temel kurallarını, hukukun üstünlüğünü reddediyor ve siyasi çıkarlar uğruna hukuki kurumların kullanabileceğine, siyasi kararlara hukuki bir ambalaj bulunabileceğine inanıyor.

ABD, kendi Bolsonaro’sunu yargı bağımsızlığı ve anayasanın üstünlüğü ile durdurmuştu. Trump seçim sonuçlarını reddetse bile daha bir ay öncesinde göreve getirdiği yargıçlar dahi Trump’ın soyut hile iddialarını taşıyan davalarda Trump aleyhinde karar vermiş, siyasi görüşlerinin hukuki uyuşmazlıklara yansıtmamıştı. Trump’ın başkan yardımcısı Mike Pence, Trump’ın hile iddialarını reddetmiş, ABD Temsilciler Meclisi’nde sonuçların tasdik edildiği oturumda Biden’in kazandığını bizzat kendisi açıklamıştı. Trump, Pence’dan sonuçları reddetmesini istemiş, Pence “Trump’a değil, anayasaya bağlı” olduğunu açıklamıştı.

Trump’ın göstericileri Kongre’ye yönlendirmesi sonucu, 6 Ocak’ta seçim sonuçlarının tasdik edildiği Kongre oturumu basılmış, fakat baskın sonrasında Cumhuriyetçiler ve Demokratlar birlikte Biden’in zaferini onaylamış ve kesinleştirmişti. Birçok eyaletteki Cumhuriyetçi, Trump’ın ısrarlı telefonlarına, tehditlerine rağmen Biden’in kendi eyaletlerindeki seçim zaferini onaylamıştı.

ABD’yi uçurumun kenarından alan siyasi sadakat yerine anayasaya bağlılığı önceleyen siyasetçiler, yargıçları ve seçim görevlileri olmuştu.

Brezilya’da da uzmanlar Bolsonaro’nun yasama meclisinde güçlü olmadığını söylüyor. Yine seçimlerin güvenliğinden sorumlu ve seçim uyuşmazlıklarının nihai karar merci olan, Anayasa Mahkemesi yargıçlarının da görev aldığı Yüksek Seçim Mahkemesi, Bolsonaro’yu durdurabilecek bir kurum olma potansiyelini taşıyor.

Mahkeme, seçim öncesinde Bolsonaro’nun seçim hile iddialarına yanıt veren, bu iddiaların soyut olduğunu belirten bir kurum. Bolsonaro’nun bu mahkeme nezdinde bir iptal kararı çıkarması için somut deliller sunması şart gibi gözüküyor.

Fakat Brezilya ordusunun olası bir seçim yenilgisinde Bolsonaro’nun görevde kalması için siyasete müdahale edip etmeyeceği belirsiz. ABD’de böyle bir şey tartışma konusu dahi değildi, çünkü ABD ordusunun siyasete müdahale etme gibi bir geleneği yok, fakat Brezilya ordusu geçmişte dört darbe gerçekleştirmiş, siyasetle oldukça iç içe bir ordu. Seçimleri kaybedip koltukta kalmak isteyecek olan da eski bir asker, göreve gelme olasılığı bulunan Lula da cunta yönetimini sert bir şekilde eleştiren antimilitarist bir solcu.

Bugün Brezilya seçimlerinin birinci turu düzenlenecek. Herkes Lula’nın olası zaferini farklı bir şekilde yorumlayacak: sol dalga, antikapitalist çığlık, faşizmin ölümü. Her yorumun haklılık payı var, olacak da. Brezilya seçimlerinin kendine has dinamikleri de sadece spesifik ülke uzmanlarının da anlayacağı seçmen davranışları hakkında yazılar da yazılacak.

Fakat bugün takip edilecek, üzerine konuşulacak şey aslında çok basit: Sandıkla gelen sandıkla gidecek mi? Seçimi kaybeden sakin bir şekilde koltuğunu bırakacak mı? Brezilya da ABD gibi uçurumun kenarından dönebilecek mi?

İşte bu nedenle bugün dünyadaki birçok sağ-sol demokrat, liberal Brezilya seçimlerini dudaklarını ısırarak takip edecek. Birçoğu Lula’nın kazanıp sakince göreve gelmesini temenni edecek. Sol ekonomi politikalarını, Çin ve Rusya konusundaki duruşunu desteklemese dahi birçok kişi “Yetmez ama Lula” diyecek. Çünkü bugün Brezilya sadece başkanını seçmiyor, milyonlarca Brezilyalı aynı zamanda “sandıkla gelen sandıkla gider, seçimleri kaybeden koltuğu bırakır” ilkesini de teyit ediyor, demokrasinin en temel prensiplerinin hala güçlü olduğunu dünyaya kanıtlıyor.

Bu yüzden bugün Brezilya başarırsa, Lula seçim zaferinin ardından sakin bir şekilde koltuğa oturur, Bolsonaro gülümseyerek görevi Lula’ya teslim eder, asker kışladan çıkmaz, göstericiler sokağa inmezse bir kez daha demokrasi kazanacak, Trump’ın saldığı zehri Brezilya da damarlarından atacak. Dünyadaki bütün demokratlar rahat bir nefes alacak. Demokrasinin en temel prensiplerinden birinin hala geçerli olduğu bir kez daha kanıtlanacak.

- Advertisment -