Ana SayfaHaberlerGündemCavit Çağlar: “Demirel Güniz Sokak’taki evin belirli yerlerine viski saklarmış. Şişeyi divanın...

Cavit Çağlar: “Demirel Güniz Sokak’taki evin belirli yerlerine viski saklarmış. Şişeyi divanın altından çıkardı”

Cavit Çağlar’ın, hayatının anlatıldığı “Cavit Çağlar: Fırtınalı Bir Yaşamöyküsü” kitabında enteresan anıları yer alıyor. Çağlar, Demirel’le viski anılarını şöyle anlatıyor: “Şişelerdeki viskilerin tükendiğini görünce Nazmiye Hanım'a sorar, 'Bitmiş' cevabı alırdı. İşte öyle bir gün, Süleyman Bey, salon dışına çıktı, bir şişe viskiyle geldi. Beyefendi ile Hanımefendi arasında şöyle bir diyalog geçerdi: ‘Demirel, nereden buldun o şişeyi?’, ‘Orta yerde duruyormuş’, ‘Demirel, orta yerde hiç öyle bir şişe viski görmedim.’ Meğer Beyefendi, her ihtimali göz önünde tuttuğu için, evin belirli yerlerine viski saklarmış. Son getirdiği şişeyi de divanın altından çıkarmış.”

Eski Devlet Bakanı Cavit Çağlar’ın kendi anlatımlarının da yer aldığı hayat hikayesini anlatan “Cavit Çağlar: Fırtınalı Bir Yaşamöyküsü” kitabı, Hulusi Turgut imzasıyla Doğan Kitap’tan çıktı.

Çağlar’ın çocukluğundan itibaren hayatındaki önemli dönüm noktaları ve enteresan olayların anlatıldığı kitapta, siyasette aktif olduğu yıllara ait anekdotlar da kamuoyuyla paylaşılıyor.

Demirel, Nazmiye Hanımdan viski saklıyormuş

Son dönemki siyasi yaşantısında en yakındakilerden olduğu Süleyman Demirel’le birçok anısından bahseden Çağlar, Demirel çiftinin Ankara’da Güniz Sokak’taki evlerine misafirliklerinde, yemekten sonra Süleyman Demirel’le sık sık viski içtiklerini anlatarak şu ilginç anısını aktarıyor:

“Hanımefendi’nin nefis yemekleriyle karnımızı doyurmanın yanı sıra bu defa Beyefendi’yle ikili bir aktivitemiz olurdu.

“Kendilerini ziyaret ettiğim bazı akşamlar, Beyefendi’yle bir kadeh bir şeyler içmek isterdik. ‘Cavit, birer kadeh viski içelim’ derdi. Şişelerdeki viskilerin tükendiğini görünce Nazmiye Hanım’a sorar, kendisinden ‘Bitmiş’ cevabı alırdı.

“İşte öyle bir gün, Süleyman Bey, her zamanki sessiz, sakin ve soğukkanlı halini koruyarak, salon dışına çıktı, daha sonra bir şişe viskiyle geldi.

“Beyefendi ile Hanımefendi arasında şöyle bir diyalog geçerdi:

– Demirel, nereden buldun o şişeyi?

– Orta yerde duruyormuş.

– Demirel, orta yerde hiç öyle bir şişe viski görmedim…

“Meğer Beyefendi, her ihtimali göz önünde tuttuğu için, evin belirli yerlerine viski saklarmış. Son getirdiği şişeyi de divanın altından çıkarmış.”

Molla Mustafa Barzani’nin vasiyeti: “Bölgemizde tek güvenebileceğimiz millet Türkler”

Mesud Barzani’nin 21 Şubat 1992’de MİT’in Ankara tesislerinde ağırlandığı Türkiye’ye ilk ziyaretini ve Demirel’le birlikte kendisiyle yaptıkları görüşmeyi detaylı bir şekilde anlatan Çağlar, görüşme sırasında Barzani’nin, babası Molla Mustafa Barzani’nin Türkiye’yle ilgili vasiyetinden bahsettiğini şöyle aktarıyor:

“Sayın Başbakan, bizleri huzurunuza kabul etmenizden dolayı şükranlarımı sunuyorum. Müsaadelerinizle sözlerime, rahmetli babamın bizlere bıraktığı vasiyetiyle başlamak istiyorum. Babam, 1975 yılında rahatsızlandı. Tedavisini, dört yıl boyunca ABD’de yaptırdık. Hastalığının son dönemlerinde bendenize ve merhum ağabeyim İdris Barzani’ye, vasiyet edercesine aynen şunları söylemişti:

“‘Evlatlarım, bu Saddam belası, Irak’taki Kürt neslini yok etmek istiyor. Biliyorsunuz, İran da bizi ortada bıraktı. Bölgemizde tek güvenebileceğimiz millet Türklerdir. Ben bugün varım, yarın yokum. Başınız derde düşse de düşmese de Türklerle temas kurun. Onlara güvenin ve dayanışma içerisinde olun…’

“Evet, Başbakan Demirel, rahmetli babamın vasiyeti böyleydi. Bendeniz de o vasiyetin uygulayıcısı olarak yüksek huzurlarınızdayım.’”

Erbakan’dan 28 Şubatçılar için: “Bu paşaların hepsini emekliye sevk ediyorum”

Çağlar, Refah-Yol hükümetinin sallanmaya başladığı 28 Şubat sürecinde, başbakanlığı koalisyon ortağı Tansu Çiller’e devretmesinden hemen önce Necmettin Erbakan’ın talebiyle dönemin Genelkurmay II. Başkanı Çevik Bir’le yaptığı bir görüşmeyi ve devamında yaşananları anlatıyor. Erbakan’ın kendisini davet ettiğini anlatan Çağlar, şöyle devam ediyor:

“Erbakan’la aramızda şöyle bir konuşma geçti:

Çağlar: Hocam, kamuoyunda siyaseten bir sıkıntı var. Bu meseleyi halletmeniz gerekiyor.

Erbakan: Tamam Cavit Bey, bunun halli, Tansu Hanım’ın başbakan olması. Çünkü ben, kendisine söz verdim. Tansu Hanım’a imkân verilirse, ben başbakanlığı bırakırım.

Çağlar: Hocam, Tansu Hanım, Meclis’ten güvenoyu alamaz. Ben, partilisi olmama rağmen, kendisine oy vermem.

Erbakan: Tamam Cavit Bey, iyi de aramızda bir anlaşma var. Ben kendisine, nöbet değişikliği için söz verdim. Farklı bir davranış, bana yakışmaz. Cavit Bey, sana bir teklifim var. Genelkurmay’a gidip II. Başkan Çevik Bir’le görüşür müsün?

Çağlar: Peki, gideyim Hocam da ne görüşeceğim?

Erbakan: Onların ne istediklerini öğren bakalım.

“Hoca’yla mutabakat sağladıktan sonra, Bursa Milletvekili, hemşehrimiz Altan Karapaşaoğlu’yla birlikte yola çıktık. Arabayı, Altan Bey kullanıyordu.

“Tabii, bu arada Çevik Bir’i arayıp, randevu da almıştım.

“Komutanın odasına girdim. Kamuoyundaki gergin havanın değerlendirilmesini rica ettim. Orgeneral Bir, bana aynen şunları söyledi:

“‘Cavit Bey; evet, siyasi hava, toplumsal hava çok gergin. Bizler için haksız beyanlar oluyor. Vay efendim, biz ihtilal yapacakmışız. Hiç olacak iş mi?

“‘Kamuoyunu sakinleştirmek, bizim görevimiz değil. Bu duyarlılığı parlamentonun göstermesi gerekir.

“‘Sayın Başbakan’a, görevden ayrıl, diyemeyiz. Parlamentonun işlevi farklı, bizimki farklı. Ama, aynı gemideyiz.

“‘Bakar mısınız, ülkenin her tarafında, geceleri ışıklar söndürülüyor, yakılıyor. Bu, bir huzursuzluk işareti.

“‘Parlamentonun, bu tepkilerin sebebini araştırması gerekir.’

“Çevik Bir’in yanında yaklaşık bir saat kaldım. Altan Karapaşaoğlu da arabanın içinde beni bekledi.”

“Genelkurmay’daki görüşmem tamamlandıktan sonra, Altan Bey’le birlikte tekrar Necmettin Erbakan’ın evine döndük. Çevik Bir’le yapmış olduğum görüşmeyi, hiç eksiksiz kendisine naklettim. Bunun üzerine Başbakan, şu cevabı verdi:

“‘Cavit Bey, bu görüşmemizi herhalde Süleyman Bey’e intikal ettirirsiniz. Ben, bu paşaların hepsini emekliye sevk ediyorum. Tansu Hanım da benim bu tavrımı onayladı. Bu kararımızı, aynen Cumhurbaşkanı’na söyleyebilirsiniz.’

“Erbakan’a cevabım şu şekilde oldu:

“‘Evet Hocam; davetinizi, Cumhurbaşkanımıza arz etmiştim. Kendilerine, sizin ifadelerinizi de eksiksiz naklederim.’

“Başbakan’ın evinden ayrıldıktan sonra, kendi evime döndüm. Gece yarısı, Çankaya Köşkü’nü telefonla aradım; Cumhurbaşkanımıza, Başbakan Erbakan’la yapmış olduğum görüşmeyi ayrıntılı bir şekilde anlattım. Cumhurbaşkanımız, beni dinlemekle yetindi; herhangi bir soru sormadı.

“Tankların Sincan’dan geçişlerinden beş ay, MGK’da 28 Şubat Kararları’nın alınışından dört ay sonra, 54. Hükûmet’in Başbakanı Necmettin Erbakan, Çankaya Köşkü’ne çıkarak, Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel’e istifasını sundu.

“Cumhurbaşkanımız, kendisine ‘Niçin istifa ediyorsunuz?’ demiş Erbakan da ‘Toplumda bana karşı güvenin sarsıldığını hissettim; ortağımız Tansu Hanım’la nöbet değişikliği yapıyoruz’ cevabını vermiş.”

Erdoğan’dan Çağlar’a davet: “Ben de haksız şekilde hapis yattım. Bu mağduriyetimiz, siyasette prim yapar”

AK Parti’nin iktidara geldiği 3 Kasım 2002 seçimleri öncesinde Recep Tayyip Erdoğan’ın kendisini AK Parti’de siyaset yapmaya davet ettiğini anlatan Çağlar, İnterbank davasından tahliye olmasından yedi ay sonra, 30 Ağustos 2022 günü önce Erdoğan’ın telefonunu ardından Abdullah Gül’ün kendisini ziyarete gelmesiyle birlikte konuşulanları şöyle anlatıyor:

“Tayyip Bey’le telefon görüşmemizden yaklaşık yarım saat sonra Abdullah Gül ile Altan Karapaşaoğlu, Kurşunlu’ya geldiler. Kendilerini karşıladım. Hâl hatırdan sonra, Abdullah Bey hemen konuya girdi:

“‘Cavit Bey, bildiğiniz gibi 3 Kasım’da genel seçimler var. Adalet ve Kalkınma Partimiz, Türkiye genelinde seçimlere katılacak. Azim ve kararlılık içinde, iktidara doğru gidiyoruz. Milletvekili adaylarının listelerini önümüzdeki çarşamba günü Yüksek Seçim Kurulu’na vereceğiz.

“Biliyorum; 1999’da aktif siyaseti bıraktınız ama sizin tekrar siyaset sahnesine dönmenizi ve bizimle birlikte olmanızı bekliyoruz. Tayyip Bey’le ve arkadaşlarla uzun uzun konuştuk. Bursa listesinin başına sizin geçmenizi arzu ediyoruz.

“Bu listeyi hazırlarken, ikinci, üçüncü ve dördüncü sıralara da Faruk Çelik, Ertuğrul Yalçınbayır ve Altan Karapaşaoğlu’nu dahil ederseniz, liste mükemmel olur. Ayrıca, sizinle birlikte bu üç arkadaşımızın yanı sıra listeye dahil etmek istediğiniz başka isimler olursa, onları da lütfen bize bildiriniz. Müzakere edelim.’

“Abdullah Bey’i dinledikten sonra kendisine şu cevabı verdim:

‘Abdullah Bey, siyaseti bıraktım. Haksız yere hapiste yattım.’

“Abdullah Gül, benimle yaptığı sohbeti keserek, hemen telefonunu cebinden çıkardı ve Tayyip Bey’i arayarak kendisine şunları söyledi:

“‘Cavit Bey, adaylık teklifimizi kabul etmiyor.’

“Tayyip Bey, aldığı bu bilgiden sonra, beni telefona istemiş. Kendisiyle, aramızda şöyle bir konuşma geçti:

“Erdoğan: Cavit Bey, teklifimizi niçin kabul etmiyorsunuz?

“Çağlar: Tayyip Bey, haksız yere tam dokuz buçuk ay hapis yattım. Çok yoruldum. Tekrar siyaset sahnesine dönmeyi düşünmüyorum.

“Erdoğan: Cavit Bey, sizin gibi ben de yattım. Beni de haksız şekilde yatırdılar. Bu mağduriyetimiz, siyasette prim yapar. Halk, bizim arkamızda. Biliyorsunuz, iktidar olacağız.

“Çağlar: Efendim, biliyorum, kuvvetli bir şekilde iktidar olacaksınız. Ben de sizi destekliyorum.

“Bu yoğun görüşmeler sırasında vakit hayli ilerlemişti. Tayyip Bey, Abdullah Bey’i tekrar aradı, son durumu öğrenmek istiyormuş. Abdullah Bey de kendisine, ‘Cavit Bey, siyasete dönmemekte kararlı’ dedi.

“Bunun üzerine Tayyip Bey, benimle ikinci defa görüşmeyi arzu etmiş. Tayyip Bey, bu son görüşmemizde de ısrarını sürdürüyordu. Ben de kendisine şunları söyledim:

“‘Efendim, size şeref sözü veriyorum; aktif siyaseti bıraktım ama tüm ekibimle, çalışma arkadaşlarımla birlikte, Marmara Bölgesi’nin en büyük yayın organları olan Olay Medya Grubu’nun gazete ve televizyonuyla, sizleri destekleyeceğim.’

“Gecenin yarısında misafirlerimiz, karayolundan Ankara’ya gideceklerini söyleyerek müsaade istediler. Abdullah Bey, arabaya binerken, Çok üzüldüm’ dedi. Ben de kendisine, “Tayyip Bey’e söylediğim gibi şeref sözü veriyorum, tüm imkânlarımla sizi destekleyeceğim’ dedim.”

- Advertisment -