Ana SayfaHaberlerKİTAP: Suriyeli sığınmacılar - Çok bilinen yanlışlar ve az bilinen doğrular (2)

KİTAP: Suriyeli sığınmacılar – Çok bilinen yanlışlar ve az bilinen doğrular (2)

Suriyeli sığınmacılar ve göçmen hakları konusundaki çalışmaları ve yazılarıyla öne çıkan iki bilim insanı, Prof. Dr. Bekir Berat Özipek ve Dr. Faik Tanrıkulu’nun Nobel Yayınevi’nden çıkan “Geçmişten Günümüze Türkiye’de Göç ve Suriyeli Sığınmacılar: Algılar, Olgular ve Gerçekler” adlı yeni kitaplarının ikinci bölümü; “Olgusal olarak gösterilebilir yanlışlara odaklanmak” başlığını taşıyor.

Kitabın yazarlarının izniyle, ilk bölümünün özeti 7 Kasım’da yayınlanan kitabın ikinci bölümünde sorulan sorulara verilen cevapların özetini sizlerle paylaşıyoruz.

***

  • Suriyelilere 30 milyar harcandı mı?

Türkiye Suriye krizinin başından itibaren, sınıra yakın kamplardaki hizmetler başta olmak üzere, eğitim ve sağlık gibi temel alanlarda sığınmacılara yönelik önemli insani yardımlar yapıyor.

Bu yardımlar, kamu kurumları ve STK’ların gıda, barınma, eğitim ve sağlık gibi günlük ihtiyaç temelli yardımların yanı sıra hak arama mekanizmaları ve hukuki haklarla ilgili bilinçlendirme gibi hak temelli destekleri içeriyor.

Türkiye’nin 2011 yılından itibaren, Suriyeliler için yaptığı maddi yardımların tam bir muhasebesini yapmak kolay değil. Bu durum, rakamlar üzerinden yapılan siyasi spekülasyonlara da kapı aralıyor. Ancak yine bu durum, yaklaşık bir hesabın yapılamayacağı anlamına da gelmiyor.

AFAD, 2015 itibarıyla Türkiye’nin Suriyeli sığınmacılara yaptığı harcamayı 5,2 milyar dolar olarak açıklamıştı. Küresel İnsani Yardım 2019 raporuna göre, Türkiye 8.339 milyar dolarlık yardımla en çok uluslararası insani yardım yapan ülke. TBMM’nin Göç ve Uyum 2018 Raporu OECD’nin çıkarmış olduğu kişi başına maliyeti esas alarak, bu rakamı 19,2 milyar olarak hesaplıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan 30 milyar dolardan söz ediyor. Bu kitabın yayına hazırlandığı zamanda da 40 milyar dolardan söz ediliyordu.

Bu durumda rakamlar arasındaki farklılığı nasıl açıklamalı?

TBMM’nin Göç ve Uyum 2018 Raporu, bu harcamaları ilki faturalı doğrudan, diğeri ise hizmet vermek için tahsis edilen dolaylı hizmetlerden kaynaklandığını belirtiyor. Dolaylı harcamalara daha çok konteynerin yapılması sırasında kamu araçlarının kullanımı ve bu altyapı hizmetlerinden Suriyelilerin faydalanması örnek veriliyor. Meclis raporu buna bağlı olarak OECD’nin çıkarmış olduğu “kişi başına maliyeti” esas alarak Suriyelilere yönelik harcamalarla ilgili bir hesaplamaya yer veriyor.

Ancak bu rakam, sığınmacıların eğitim ve sağlık yardımlarına erişimlerinin T.C. vatandaşlarına göre daha az ve dolayısıyla onlar için yapılan ortalama harcamaların da daha düşük olduğu gerçeğini de göz önüne alarak (örneğin Suriyeli çocukların okula başlama oranları ile okulda kalma oranları aynı değil. Bazı yaş gruplarında okula devam etmeme oranı ciddi rakamlara ulaşıyor), söz konusu miktarların daha gerçekçi biçimde ele alınmasını gerektiriyor.

 
30 Milyar harcanmadıysa bu rakamdan neden söz ediliyor?

Rakamlar arasındaki dramatik farklılık, hesaplama yöntemindeki farklılıktan da kaynaklanıyor. Birleşmiş Milletler başta olmak üzere pek çok kurum, sığınmacılara yönelik harcamaları sadece devletlerin doğrudan harcamalarına dayalı faturalardan hareketle hesaplamıyor; aynı zamanda dolaylı harcamaları da hesaba katıyor. Bunun yanında, bazı durumlarda devletlerin harcamalarını da aşacak biçimde, sivil toplumun insani, dini veya hayır amaçlı gönüllü çalışmalarını; maddi yardım, erzak, giyecek, konut, sağlık, eğitim ve uyum amaçlı çok boyutlu dayanışma faaliyetlerini de bu maliyetin içinde bir şekilde muhasebeleştiriyor. Böylece, sığınmacılara o ülkenin yardımı ile ilgili yaklaşık bir hesap çıkarıyor. 2017 yılında, dönemin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya da “Bugün Suriyeli kardeşlerimiz için yaptığımız 30 milyar dolar üzerindeki harcamaların içinde, yarısından çoğu gönüllülerin, sivil toplum kuruluşların yaptığı harcamalar’’ demişti.

Konuyla ilgili konuştuğumuz bazı yetkililer de söz konusu 30 milyarın önemli bir bölümünün toplumun yardımları olduğunu teyit ediyor. Bu hesaplama biçimi, toplumu ve devletiyle bir ülkenin sığınmacılara yönelik yardımlarını bir bütün olarak ortaya koyma çabasını yansıtması bakımından önemli olabilir. Ancak en az iki konuda sorunlu görünüyor. Birincisi, ölçülebilir olanı (doğrudan yardım), az ölçülebilir olanı (dolaylı yardım) ve ölçülebilir olmayanı (gönüllü yardım) aynı hesabın içinde değerlendiriyor. İkincisi ise, bireylerin gönüllü desteklerini de sığınmacılara yapılan devlet harcamalarıyla birlikte alarak, sanki devlet bütçesinden bir anda devasa bir para aktarılmış imajı doğruyor ve ayrımcı ön yargıyı körüklemeye hizmet ediyor.  

Devlet destekleri ile ilgili tartışmalar, seçim dönemleri başta olmak üzere, sürekli gündem konusu oluyor. Yetkililer 30 milyar dolar gibi dolaylı desteklerle sivil toplumun gönüllü faaliyetlerini de içeren bu büyük rakamın iç siyasette araçsallaştırıldığını ve muhalefet tarafından “Emekliler, size verilecek zammı Suriyelilere veriyorlar” şeklinde kullanıldığını gördükleri hâlde neden bu söylemde ısrar ediyorlar? Çünkü dünyadan daha fazla destek almak için, Türkiye’nin üstlendiği maliyetin büyüklüğünün altını çizmek istiyorlar.

Öyle veya böyle, iktidarın “Suriyelilere 30 milyar dolar harcandı” söylemini açığa kavuşturması, sivil toplumu anmadan böyle bir rakamdan söz etmemesi, muhalefetin de devletten daha fazla maddi destek bekleyen toplum kesimlerini sığınmacılara karşı kışkırtacak söylemlerden vazgeçmesi doğru olur.

  • Suriyeli sığınmacılar için gelen uluslararası yardım miktarı: Türkiye’ye kim ne verdi?

Krizin başından bu yana, pek çok ülke Suriyeli sığınmacılar için kullanılmak üzere Türkiye’ye doğrudan veya dolaylı maddi destek verdi. Kuşkusuz bu destekler yeterli olmamakla birlikte, maddi yükün hafifletilmesi bakımından anlamlı bir katkı da sağladı.

Ama sözlerin ötesinde, kim ne verdi? Kayda değer sayılabilecek katkılar, iki grupta toplanabilir. Bunlardan ilki Birleşmiş Milletler (BM), diğeri Avrupa Birliği (AB).

Birleşmiş Milletler ne verdi?

BM verilerine göre, BM örgütü bünyesinde yer alan UNESCO, UNHCR ve UNICEF gibi kurumların 2012-2019 yılları arasında Türkiye’de yaşayan sığınmacılara toplam 4.516 milyar dolar verdiği görülüyor.

Avrupa Birliği ne verdi?

AB ise Türkiye’ye toplam 2,4 milyar avro (2, 6 milyar dolar) verdi. Türkiye ve AB

kurumları, sığınmacıların en temel ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik 23 ortak ve 63 insani projeyle destek veriyor.

Ayrıca AB her ay çocukları okulda bulunan Suriyeli ailelere nakit olarak 104 milyon avro yardım yapıyor. 2019 ortalarına kadar ortalama yarım milyon Suriyeli çocuk bu desteklerden yararlandı. Aynı zamanda 2017’den itibaren, eğitim alabilmeleri için her ay 6 bin Suriyeli çocuğa servis desteği veriliyor. AB fonları aracılığıyla 18 ayrı bölgede bir milyon Suriyeli öncelikli sağlık hizmetlerinden faydalandı. Hâlihazırda AB insani fonundan 2,4 milyar avro Türkiye’de bulunan Suriyeli sığınmacılar için harcandı.

AB, Suriyeli sığınmacılar için toplam 6 milyar avro destek taahhütü verdi. Bunun 2,4 milyar avrosunu iletti; projelerin sürdürülmesine bağlı olarak 2021 yılına kadar bu paranın kalan bölümünü (3,6 milyar avro) de vereceğini bildiriyor.

  • Suriyelilerin gelişiyle devletin T.C. vatandaşlarına yaptığı sosyal yardımlar azaldı mı?

Suriyeliler geldikten sonra Türk vatandaşlarına yapılan yardımların azaldığı iddia ediliyor. Esasında göçmenlerin yoğun olduğu başka ülkelerde de benzer tartışmalara sıkça rastlamak mümkün.

Ancak 2010-215 yılları arasında devletin ekonomik yardıma muhtaç kişilere verdiği desteği yıl bazında ortaya koyan TÜİK verileri, Suriyelilerin ülkeye geliş dönemlerine denk gelen süre zarfında devletin sosyal korumaya muhtaç kişilere desteğinin düzenli olarak arttığını gösteriyor.

Sosyal yardım miktarlarının ve bu yardımlardan faydalanan kişi sayısının düzenli şekilde arttığını gösteren bu veriler, sığınmacıların T.C. vatandaşlarının alacağı yardımlara engel olduğu yönündeki iddiaları desteklemiyor.

  • Suriyelilere maaş veriliyor mu?

Sosyal medyada Suriyelilerin devletten maaş almak için bankalarda kuyruğa girdikleri iddiaları sık sık dile getiriliyor. Buna benzer haberler gerçek dışı bilgilerle sığınmacılara maaş veriliyor şeklinde algı oluşturulmasına sebep oluyor.

Öyleyse PTT veya banka şubelerinde kuyrukta bekleyen sığınmacılar hangi parayı almak için oradalar? BMMYK tarafından ihtiyacı olan sığınmacılara sağlanan kış yardımını almak için.

“PTT kart” nedir?

BMMYK, sığınmacıların en yoğun bulundukları 50 kadar ilde, sığınmacı ailelere 600-900 TL arasında değişen tek seferlik kış yardımları yapıyor. Proje, sığınmacı aileleri kışa hazırlanmayı ve kış boyunca geçinmelerini sağlamayı amaçlıyor. Bir defalık nakit kış yardımı, BMMYK ve PTT iş birliği ile PTT tarafından çıkartılan kartlarla yapılıyor. PTT kart sayesinde 260.000’den fazla mülteci ve sığınmacıya destek yapıldı. Bu proje sayesinde 2016-2017 yılları arasında ihtiyacı olan 510 bin kişiye destek verilmesi hedeflenmişti.

“Donör” yani “para veren” ülkeler tarafından finanse edilen yardımlar BMMYK aracılığıyla Türkiye’ye iletiliyor, oradan da sığınmacılara dağıtılıyor.

“Kızılaykart” nedir?

Suriyeli sığınmacılara AFAD ve Kızılay tarafından (Kızılaykart) ailedeki fert başına aylık 120 TL yardım yapılıyor. Ödemeler ise üçer aylık dönemlerde yapılıyor. Genel olarak kamplarda yaşayan sığınmacılara verilen kartlar sadece gıda alışveriş için kullanılıyor.

Bu destekler büyük çoğunluğu uluslararası fonlardan oluşan Sosyal Uyum Yardım Programı (SUY) kapsamında sadece Suriyelilere değil ihtiyacı olan tüm yabancılara verilen desteklerden oluşuyor. Geçici koruma ve uluslararası koruma kanunu kapsamında Türkiye’de kayıtlı olan yabancılar bu yardımlara başvurabiliyor. Ancak desteklerden faydalanabilmek için öncelik koşulları var. Kalabalık aileler, yaşlılar, engelliler veya yalnız yaşayan kadınlar gibi en çok ihtiyacı olan sığınmacılar tercih ediliyor.

Tabloda görüldüğü üzere Avrupa Birliği’nin finanse ettiği Kızılay Kart; BM Dünya Gıda Programı (WFP) ve Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı arasında yapılan iş birliği kapsamında yürütülüyor.

  • Suriyelilere sağlık hizmetleri ve ilaç bedava mı?

Suriyeli sığınmacılara, “geçici koruma statüsü” kapsamında 2011 yılında verilen kimliklerle geçici barınma merkezlerinde sağlık hizmetlerine erişim sağlanmıştı. Zaman içerisinde kamplarda yaşayanların sayısı azaldı. 2013/08 numaralı genelge ile sağlık hizmetlerine erişimin kapsamı genişletilerek 11 ilden 81 ile çıkarıldı. 2014/6883 sayılı geçici koruma yönetmeliği ile sağlık hizmetleri geçici barınma merkezlerinin içinde ve dışında Sağlık Bakanlığı’nın kontrolüne verildi. Bu genelge ile temel ve acil sağlık hizmetleri başta olmak üzere tedavi ve ilaçlardan hasta katılım payı alınmazken, verilen sağlık hizmetlerinin bedeli AFAD tarafından Bakanlığa ödeneceği karara bağlandı.

01/01/2020 tarihinden itibaren geçici koruma kimlik belgesi veya kayıt belgesi bulunan Suriyeli uyruklu yabancılar katkı payı ödeme şartıyla sağlık hizmetlerinden yararlanabilir. Bir dönemler AFAD, sonrasında ise göç idaresi tarafından karşılanan katılım payı doğrudan Suriyelilerden tahsil edilmeye başlandı.

Harcamaların finansmanı çeşitli kaynaklardan geliyor. AB tarafından finanse edilen SIHHAT programı, sığınmacıların öncelikli sağlık hizmetleri ve ihtiyaçlarına göre destekler veriyor. 2016 yılında başlayan ve üç yıl süren proje, 300 milyon avro maddi destek sağlıyor. Suriyeli nüfusun yoğun olduğu bölgelerde göçmen sağlığı merkezleri başta olmak üzere toplum ruh sağlığı merkezleri, yoğun bakım üniteleri, sağlık personelinin eğitilmesi gibi birçok hizmet bu fondan karşılandı.

Suriyeli sığınmacıların öncelikli sağlık hizmetlerini karşılamak üzere Türkiye çapında 176 “Göç ve Mülteci Sağlık Merkezi” kuruldu. Mülteci sağlık hizmetleri, Sağlık Bakanlığı, Dünya Sağlık Örgütü (WHO), AB, sağlık sektörü temsilcileri ve diğer insani yardım aktörleri tarafından açıldı. Bu kapsamda birçok doktor ve hemşireye eğitimler verildi. Bu kurumların desteğiyle 600 Suriyeli doktor ve hemşireyle, Suriyelilerin yoğun olduğu bölgelerde psikolojik destek veren psikologlar da istihdam edildi.

WHO Türkiye’de yaşayan sığınmacıların sağlığa erişim ve hizmetlerden faydalanmaları için 2012 yılından itibaren destek sağladı. WHO’nun 2012 yılından günümüze sağladığı toplam desteğin ise 67,55 milyon dolar olduğu görülüyor.

  • Okullardaki Suriyeli öğrencilere ne kadar yardım yapıldı? Bunun ne kadarı uluslararası kaynaklardan geldi?

Millî Eğitim Bakanlığı verilerine göre, 2019-2020 eğitim dönemi itibarıyla, 633.271 Suriyeli öğrenci resmî okullarda eğitimini sürdürüyor. Toplamda ise 800 bine yakın (785.332) yabancı uyruklu öğrenci eğitime dâhil edildi.

Bu çocukların eğitimi için ne kadar para gerekiyor? Ne kadarı yurt dışı fonlardan geliyor ve ne kadarı Türkiye Cumhuriyeti tarafından karşılanıyor?

OECD’nin hesaplamasına göre, eğitim çağındaki bir çocuk için yılda ortalama 3.000 dolar harcanıyor. Buradan hareketle, okula başlayan 680 bin Suriyeli öğrenci için 3.000 dolardan, ortalama 4 yıllık süre baz alınarak ortalama 7,2 milyar dolarlık bir eğitim harcaması yapıldığı düşünülebilir. Ancak Türkiyeli öğrenciler için de kişi başına 3.000 dolar rakamının oldukça genel ve yüksek olduğu tespitini yapmak mümkün. Bu konuda gerçeğe daha yakın bir rakama ulaşmak için Millî Eğitim Bakanlığı Strateji Başkanlığı’nın (MEB) öğrenci başına hesaplamasını esas almak gerekir. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)verilerine göre, 2018 yılında öğrenci başına yapılan yıllık harcama 2.030 dolar. 4 yıllık süreçte Suriyeli öğrenciler için yaklaşık 5 milyar dolar olduğu söylenebilir.

AB 2016 yılında “Türkiye’deki Mülteciler İçin Mali Yardım Programı’nı (The EU Facility for Refugees in Turkey – FRIT) başlattı ve program kapsamında Türkiye’ye toplam 6 milyar avro mali destek sağlayacağını taahhüt etti. Bu mali desteğin ise yaklaşık 1.3 milyonu eğitime ayrıldı. Diğer taraftan BM iş birliğinde yürütülen projeler kapsamında sağlanan fonlarla dezavantajlı çocukların eğitim ihtiyaçlarına destek sağlanıyor.

AB ve Türkiye arasında antlaşma gereği yürütülen PIKTES projesi (Suriyeli Çocukların Türk Eğitim Sistemine Entegrasyonunu Destekleme Projesi- Promoting Integration for Syrian Kids into The Turkish Education System) AB tarafından finanse ediliyor. FRIT fonu kapsamında yürütülen bu projeyle 26 ilde bulunan devlet okullarında öğrenim gören Suriyeli ve Türk öğrencilere kırtasiye setleri gönderildi; ayrıca uluslararası kuruluşlarla iş birliğinde maddi imkânları kısıtlı hem Türkiyeli öğrencilere hem de Suriyeli öğrencilere 1 milyonun üzerinde kırtasiye yardımı yapıldı. Bu proje kapsamında AB Mali Yardım Programı’ndan toplamda 700 milyon avroluk bütçe tahsis edildi. Bu kaynaklarla eğitici istihdamı gerçekleştirildi, ders materyali temin edildi, öğrencilere taşıma hizmeti ve bursu verildi.

  • Atanamayan öğretmenler dururken, devletin Suriyeli öğretmenler görevlendirip onlara maaş verdiği doğru mu?

Millî Eğitim Bakanlığı, Suriyeli öğrencilerin yoğun olarak mevcut olduğu okullarda, dil ve uzmanlık bilgisine sahip kişilerden yararlanıyor. Tümünün parası UNICEF tarafından karşılanıyor. Eğitim sürecinde kendilerinden yararlanılan bu kişiler de öğretmen olarak değil, “gönüllü eğitici” olarak adlandırılıyorlar ve öğretmenlerin sahip olduğu maaş ve diğer özlük haklarına sahip değiller. Gönüllü eğiticiler okul dışı faaliyetlerde, özellikle de okul dışı kalmış çocukların eğitime dâhil edilmesine yönelik saha çalışmalarına ve/veya yeterli düzeyde Türkçe konuşamayanlara tercümanlık desteği veriyor.

Millî Eğitim Bakanlığı tarafından geçici eğitim merkezlerinde sunulan eğitim imkânlarına destek sağlamaları amacıyla yaklaşık 20.000 Suriyeli eğitici UNICEF ile iş birliğinde bir eğitici eğitimi programına tabi tutuldu. Eğitim programını başarıyla tamamlayan ve sertifika almaya hak kazanan eğiticilerden yaklaşık 12.500 eğitici geçici eğitim merkezlerinde eğitime destek sağlamaları amacıyla görevlendirildi. Bu eğiticilere UNICEF tarafından 2020 yılı itibarıyla 2.020 TL teşvik ödemesi yapılıyor.

Kısacası Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan öğretmenler dururken onların yerine Suriyeli öğretmenler atanmadığı gibi, Suriyeli çocuklar dolayısıyla, AB fonuyla ilave Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı öğretmenler istihdam ediliyor. AB Mali yardım programı fonuyla yürütülen proje kapsamında 450 binden fazla çocuğa dil eğitimi vermek üzere yaklaşık 4.500 Türkçe öğretici istihdam edildi. Bunun yanında eğitim ihtiyacının karşılanması için 220 yeni okul inşa edilmek için kaynak aktarıldı ve bunların %25’i tamamlandı. Yine bu kapsamda 40 bin çocuk okul ulaşımı hizmetinden faydalanıyor.

Öte yandan BM çatısı altında BMMYK ve UNICEF maddi destekleri ile yerel resmî kurumlar ve STK’lar aracılığıyla 2018 yılında 305 milyon dolar Suriyelilerin eğitimine destek sağladı.

  • Suriyelilerin suç oranları yüksek mi?

Medyaya zaman zaman “Suriyeliler olay çıkardı” veya “Suriyeli suç işledi” şeklinde haberler yer alıyor. Acaba iddia edildiği gibi Suriyelilerin suç oranları yüksek mi?

Dünyanın hemen her tarafında ayrımcı ön yargının boyutlarına göre, azınlıkların, göçmenlerin, sığınmacıların ve diğer kırılgan grupların yanlışlarına büyüteçle bakıldığı olur. Özellikle de medya hak temelli bir çalışma adabına sahip değilse, bireysel yanlışlar etnik, dini, siyasi, kültürel ve cinsel kimliklerle birlikte verilerek olumsuz bir özdeşlik kurulmasını kolaylaştırır.


  Evrensel bir algı ve veriye dayanmıyor  

Genel yargıların aksine göçmenlerin, göçmen olmayanlardan daha fazla suç işlemediğini vurgulayan Carola ve Marcelo Suárez-Orozco, evrensel olarak yaygın bir yanlış kanaatin varlığına işaret etmektedirler:   “Yeni gelenleri suçlular, uyuşturucu satıcıları, insan kaçakçıları ve teröristler olarak tasvir eden göçmen karşıtı anlatılar Avrupa, Güney Afrika ve başka yerlerde de artıyor. Etki gücü olağanüstü büyük olsa da, bu yargı büyük ölçüde veri içermemektedir (data-free): Kanıtlar ağırlıklı olarak, göçmenlerin, göçmen olmayanların karşılaştırılabilir örneklerine göre önemli ölçüde daha az suç işleme olasılıklarına sahip olduğunu göstermektedir.”  

Türkiye’de de istatistikler söz konusu iddiayı desteklemediği gibi tam tersini gösteriyor.

İçişleri Bakanlığı’nın verilerine göre, 2014-2017 arasında Suriyelilerin karıştıkları suç oranları %1,32. Türkiye ortalaması olan %3’ün altında yani. Bu oran hem yoksullukla boğuşan hem de psiko-sosyal travma yaşayan bir kitle için suç oranının çok yüksek olmadığı anlamına geliyor. Suriyeliler arasında elbette suç işleyenler var; ama geniş kitle işinde-gücünde ve sosyal medyadaki imajı hak etmiyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Şehir ve Güvenlik Sempozyumu’nda “Kendi insanınıza ve size sığınanlara verdiğiniz değer ölçüsünde güvendesiniz demektir. Bugün Türkiye’de, işte bu diğerleriyle birlikte 5 milyonu aşkın yabancı misafire rağmen hamdolsun şehirlerimizde kayda değer bir güvenlik sorunu yaşanmamıştır” diyerek, kitlesel ve büyük çapta göç akını olmasına rağmen önemli ölçüde asayiş olayının olmadığını devletin en üst makamı teyit etmiş oldu.

Üstteki tablo, Suriyelilerin ülkeye geldiği 2011’den 2018’e kadar, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının ve yabancıların ceza ve infaz rakamlarına yer veriyor. TÜİK verilerinden derlenerek oluşturulan tabloda, mahkûmiyet kararı alanlar içinde yabancıların suç oranları da var. TÜİK ve Adalet Bakanlığı verileri ışığında, 2011’den 2018’e kadar yabancıların suç oranlarına bakıldığında, bu oranın %1’in altında olduğu görülüyor.

Kısacası sığınmacıların suç oranı, Türkiye’deki toplam nüfus içerisindeki genel suç oranına göre oldukça düşük. Medyada, ulusal kanallar ve gazetelerde kullanılan dil ve kavramlar (“yasadışı göçmen” veya “kaçak mülteci” gibi) bunun aksine ilişkin bir yargıyı yerleştirmiş olsa da.

  • Suriyeliler diledikleri üniversitede bedava okuyabiliyorlar mı?

Suriyeli öğrenciler de tıpkı diğer yabancı uyruklu öğrenciler gibi, yabancı uyruklu öğrenciler için açılan kontenjanın içinde şartları uygun olduğu ölçüde yer alabiliyorlar. Onların varlığı, Türkiyeli öğrencilerin durumunu etkilemiyor.

Yükseköğretim Kurumu (YÖK) verilerine göre, 2018-19 akademik yılında Türkiye’deki üniversitelerde eğitim gören uluslararası öğrenci sayısı 179 farklı ülkeden toplam 154.446 kişi. Uluslararası öğrenci bu sayının içerisinde 27,034’ü Suriye uyruklu öğrencilerden oluşuyor. Dolayısıyla toplam yabancı uyruklu öğrenci sayısı içerisinde Suriyeliler %18’e tekabül ediyor.

Kısacası Suriyeli öğrenciler üniversitelerdeki Türkiyeli öğrencilerin için ayrılan kota değil, yabancı öğrencilere ayrılan kontenjan içerisinde değerlendiriliyorlar. Bu nedenle herhangi bir Türk öğrencinin yerini almıyorlar.

  • Suriyelilere TOKİ’den konut veriliyor mu?

TOKİ’den hiçbir şekilde konut verilmesinin söz konusu olmadığı, bunun gerekli şartları taşıyan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına verilen bir imkân olduğu vurgulandı.

Sığınmacılardan konut tahsis edilen tek grup Ahıska Türkleri.

  • Suriyeli sığınmacılar vergi ödemiyor mu?

Sığınmacılarla ilgili olarak zaman zaman dile getirilen iddialardan biri de onların vergi ödemedikleri ve bu yüzden haksız rekabet yaptıkları şeklinde.

Ama bu da doğru değil. Öyleyse gerçek nedir? Bunu şöyle özetlemek mümkün:

Bir göçmen/mülteci herhangi bir şekilde alışverişte bulunduğunda veya işletmesi için mal/hizmet satın aldığında veya bir kiralama yaptığında (dükkân kiralaması vb.) kendisine düzenlenen fatura veya benzeri belgede hesaplanan katma değer vergisini, alım yaptığı tarafa öder, o kişi/kurum da bu vergiyi katma değer vergisi beyannamesi ile beyan eder. Yani hiçbir tabiiyet veya süre kısıtı koşulu olmaksızın, bakkaldan alınan bir sakızdan, işletmeye alınan emtiaya kadar tüm işlemlerde işlemi yapanlar, yani mal veya hizmeti alanlar, kendilerine düzenlenen belgelerdeki katma değer vergisini, kendisine bu mal veya hizmeti satanlara öderler.

Bir göçmen/mülteci Türkiye’de bir ticari faaliyete başladığında, vergi dairesine başvurmamışsa dahi, yapılan yaygın denetim ve yoklamalarda tespit edildiğinde adına mükellefiyet tesis edilir ve vergi kanunları yönünden diğer tüm mükellefler gibi hak ve yükümlülüklere sahip olur. Kendisine bir vergi numarası verilir ve kanunlarda yazılı ödevleri yerine getirmesi beklenir.

Bir yoklamacı bir iş yerinde bir göçmenin faaliyete başladığını tespit ettiğinde rutin yoklamasını, buna bağlı işlemleri tatbik eder. Kısacası kişinin göçmen/mülteci olmasının veya olmamasının bu anlamda hiçbir önemi yok.

  • Suriyelilerin ne kadarına vatandaşlık verildi?

Suriyelilere gizlice vatandaşlık verildiği ve seçimlere oy kullandırıldığı gibi haberler, onlara yönelik yanlış bilginin önemli bir parçasını oluşturuyor. Bu konuda kolaylıkla yanlışlanabilecek apaçık gerçek dışı haberler, ön yargının yoğunluğu ölçüsünde inanmaya hazır insanlar tarafından sosyal medyada yoğun biçimde paylaşılıyor. Son olarak ünlü bir sanatçı, twitterda “Suriyelilere peynir ekmek gibi vatandaşlık dağıtıldığı”na ilişkin bir paylaşımda bulundu ve defalarca yanlışlanmasına rağmen paylaşımını silmedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Bilkent Üniversitesi’nde Dünya İnsan Hakları Günü kapsamında 10/12/2019 tarihinde düzenlenen programda öğrencilerin sorusunu şöyle cevaplamıştı:

“Şu an itibari ile 110 bin Suriyeli’ye biz vatandaşlık verdik. Biz bu 110 bin vatandaşlığın dışında diğerleri için de bu vatandaşlık sürecini daha da arttırmak durumundayız. Niye çünkü bu ülkede bu insanlar kaçak göçek yaşamasın. Biz bombalardan kaçanları Suriye’ye göndermedik. Öyle bir niyetimiz de yok.”

Suriyeli sığınmacıların seyahat özgürlüğünün, ikamet ve özellikle de serbest çalışma hakkının tanınması, bugün çalışma hayatıyla, eğitime erişimle ve aile bütünlüğüyle ilgili pek çok sorunun çözümüne anlamlı bir katkı sağlayacaktır. Ancak çözümün bir parçası da vatandaşlığın (Suriye’nin normalleşmesine bağlı olarak belki ileriki yıllarda çifte vatandaşlığın gündeme gelmesini de öngörerek) kolaylaştırılmasıdır. Artık burada olan, burada doğan ve hayatlarını burada idame ettirip üreten ve ekonomik hayatın da bir parçası olan milyonlarca insanı, ayrımcı kesimlerin tepkilerine teslim olarak geri göndermeye veya “misafir” statüsünde tutmaya çalışmak makul olmayıp, hayatın doğal akışına, ülke ve dünya gerçeklerine olduğu kadar, Anadolu’nun kadim geleneğine de aykırıdır.

- Advertisment -