Ana SayfaGÜNÜN YAZILARINetflix, Muhammed ve toprak

Netflix, Muhammed ve toprak

Türkiye’nin göçmenleri ve göçmenliği hararetle konuştuğu şu zamanlarda iki Netflix dizisi Mo ve Soil, kalpleri yumuşatırken, hayatın çeşitliliği ve eğlencesini hatırlatıyor. Bir de sıradan insanların büyük dertleri üzerinde düşündürüyor: Belçika’da ölen bir Faslı orada mı yoksa ülkesinde mi gömülmeli?

Muhammed Amir, Filistin kökenli Amerikalı standupçı ve oyuncu. Mo, Muhammed’in İngilizcede kısaltmasından gelen bir isim. (Premier Lig’i takip edenler, Liverpool’un golcü oyuncusu Mo Salah’tan bu duruma âşinâ.) Mo’nun bahtsız ve neşeli bir hayatı var. Bilad-ı Şamlıların son yüz yıldır başlarına gelenler Filistin’de Yahudi çetelerin ürettiği terör, yaptıkları katliamlar ve yerinden etmeler sonra işgalin bir devlete dönüşmesi ve günümüze varan hikayeyi hepimiz az çok biliyoruz. Marunileri merkeze alarak Fransızların kurguladığı mihver bir devlet olan Lübnan ve yaşanan iç savaşlar, ekonomik çöküşler. Son olarak Suriye’de Arap milliyetçisi ve sosyalist Baas rejiminin yarattığı ideolojik bunalımın devleti bir katliam makinasına dönüştürmesi, ne olursa olsun hayata neşeli bir veçheden bakan Bilad-ı Şamlıların peşini bırakmayan bahtsızlıklar olarak görülebilir. (Haşimi krallığının Ürdün’ü büyük yıkımlar yaşamadığı için Bilad-ı Şam’ın istisnası olarak görülebilir.)

Mo ve ailesi İsrail işgali yüzünden önce Kuveyt’e kaçmış. Saddam’ın Kuveyt’i işgaliyle de oradan Amerika’ya, Houston şehrine göç etmişler. Demokrasiye en yakın Körfez ülkesi Kuveyt’in bu konumuna Saddam işgalinin tetiklediği iç politik tartışmaların etkisiyle ulaşması da fazlasıyla ironiktir bu arada.

Houston’a ulaştıktan kısa bir süre sonra aile babasını kaybediyor. Amerika’da yıllarca yaşamalarına rağmen vatandaşlık alma süreçleri, o meşhur ırkçı sözde olduğu gibi ‘Arap saçına’ dönüyor.

Mo, ailenin ekonomik mücadelesine destek olabilmek için birçok işte kaçak olarak çalışmak zorunda kalıyor. Cep telefonu tamiri, çakma ürün satıcılığı, zeytincilik ve striptiz kulüp DJ’liği gibi işleri yapıyor. Göçmen olmanın tekinsizliğinde kendine korunaklı alanlar oluşturabilmek için Houston’da Meksikalı nüfusun dilini öğreniyor. Kuveyt’ten İngilizceyi öğrenmiş bir çocuk olarak Amerika’ya ulaştıktan sonra okula başladığı uyum  sınıfında İngilizce’yi tek bilenin kendisinin olduğunu fark ettiği komik durumlar ve nicelerinin içine düşüyor. Ve tüm bu yaşadıklarını derin bir bahtsızlığın beslediği neşeyle izleyicilere aktarıyor.

Devamı Netflix’de yayınlanan Mo adlı trajikomik dizide.

Göçmen hikayelerini sevenler buradan yine Netflix’teki gözlerden kaçmış Soil dizisine geçebilir.

Bulesmom ailesi Belçika’ya göç etmiş Faslı bir aile.

19. ve 20. yüzyıllarda önce İspanyollar daha sonra Fransızlar tarafından kolonileştirilen Fas, Avrupa’da birçok ülkeye göç vermiş bir ülke. Diziye konu olan aile reisi cenaze nakil şirketi kurmuş bir girişimci. Malum nereye gömüldüğünüz, nereli olduğunuz, toprak aidiyetiniz ile ilgili önemli göstergelerden bir tanesi.

Belçika oraya göç eden Müslüman diasporaların devlet gücünün ve kuşatıcılığının zayıf olmasından ötürü kendi kültürlerini korumak konusunda daha rahat oldukları bir ülke. Ülkenin Felemenkler, Valonlar ve küçük bir Alman topluluğun merkezinde olduğu bu parçalı yapıdan oluşması ve nüfusunun 10 milyonu ancak geçiyor olması Müslüman toplulukların geldikleri ülkelerin vatandaşlığından çıkma dayatması başta olmak üzere birçok baskıdan azade bir hayat kurmalarını sağlıyor.

O yüzden Afyon Emirdağlılar yıllardır Belçika’da Emirdağ’dan dün gelmiş gibi yaşayabiliyor.

Diziye dönelim.

Ailenin reisi Ömer şirketi çocukları Nadya ve İsmail’e devrediyor. Nadya’nın babasıyla uyumlu bir ilişkisi varken İsmail ile gergin bir ilişkileri var. Gerginliğin sebebi vefat eden annelerini babaları Ömer’in götürüp Fas’ta defnetmesi. Hem mesleğinin nakliyatçılık olması hem de Belçika’daki Faslı cemiyetin mahalle baskısı imkanı olanların cenazelerini götürmesine neden oluyor. Ama bir sonraki kuşağın üyesi olan İsmail bunu kabullenmediği için ilişkileri bozuluyor.

Şirketi ablasıyla beraber devralmadan öncesine kadar kısa yoldan para kazanma hayalleriyle yaşayan İsmail, şirketi devraldıktan sonra babasının kurduğu ablasının da uyum gösterdiği kuralların dışına çıkmayı eniştesi Raşit ile çatışma pahasına göze alıyor.

 Dizi aynı zamanda Müslüman topluluğun bir Batı ülkesinde yaşamıyla ilgili çok ince gündelik hayat notlarını görmemizi de sağlıyor.

Faslıların çoğunlukta olduğu muhitin Tunus kökenli belediye başkanının katı laik bir Tunuslu olarak kendisini Faslılardan çok Belçika’nın makbul bir üyesi olarak gördüğü için yaptığı Faslılıları küçümseyici konuşma gibi.

Bundan sonrası biraz spoiler.

İsmail, cenazeyi götürmek veya Belçika’da gömmek tartışması yaşayan bir aileyi Fas’tan getirilmiş toprakla Belçika’da gömmeye ikna ediyor.

İsmail’in o an için bulduğu bu çözüm dizide şirketin işlerini de artırıyor ama gerçek hayatta cenazenin nakli veya bulunduğu yerde defni hala Batı’da yaşayan Müslüman toplulukların tartışma meselelerinden biri.

Toprak aidiyeti kimlik tanımının da en önemli unsurlarından biri. Bugün Anadolu’dan büyük şehirlere göç etmiş birçok aile bile hala cenazelerini memleketlerine götürüp orada defnediyor.

Diziyi izlerken insan William Saroyan’ın bir öyküsünde bahsettiği göç ettikleri Fresno’da cemaatlerinden biri vefat edip oraya gömülene kadar rahatlayamayan yaşlı amcayı ve Hrant Dink’in ‘’Evet bu topraklarda gözümüz var gelip dibine gömülmek için’’ sözünü hatırlıyor.

Bakalım size neler hatırlatacak.

(Beni Mo dizisinden haberdar eden Halit Çelebi’ye teşekkür ederim.)

- Advertisment -