Önümüzdeki Nisan ayında altı muhalefet partisinin ortak adayına karşı mücadele edecek olan Orban, Açık Toplum Vakfı’ndan kazandığı bursla Oxford Siyaset Bilimi’ni kazandı. Siyasete girdiği ilk yıllarda ülkesinin geleceğini komünist bloktan ayrılmasında görüyordu. 1989’da Kahramanlar Meydanı’nda Imre Nagy’i ve komünist rejimce idam edilenleri anma töreninde, henüz 26 yaşındaki Orban kitleleri heyecanlandıran bir konuşma yapmıştı. Konuşmasında Kızıl Ordu birliklerinin ülkeden çıkması gerektiğini savundu ve serbest seçimlerin önemini vurguladı. Bu konuşmasıyla Orban, ülke çapında şöhret kazanmıştı.
Ertesi yıl yapılan seçimlerde milletvekili olan Orban, Fidesz’in parlamentodaki grup başkanı oldu. 1993’e değin ortak bir kurulca yönetilen parti, o yıl Orban’ı primus inter pares (eşitler arasında birinci) olarak Fidesz’in genel başkanlığına seçti. Orban, 2010 yılından bu yana da Başbakan olarak ülkeyi yönetiyor.
Siyasete girdiği dönemde Avrupa değerlerini savunan Orban, klasik liberal ve Avrupa yanlısı Fidesz’i zamanla merkez sağ ve ulusal muhafazakâr çizgiye getirdi. Ülkesindeki Sovyet mirasını Avrupa değerleriyle süpüreceğini vaat ederek iktidara gelen Orban, son yıllarda kapalı bir yönetim anlayışını benimsedi. Sivil toplumu susturan, medyada büyük bir tekel kuran ve özellikle göçmen karşıtı politikalarıyla popülist Orban, ülkedeki yerleşik siyasi düzenin savunucusu rolünde.
İki göçmen karşıtı politikacı Viktor Orban ve Fransa’daki aşırı sağcı Marine Le Pen.
Pandeminin başında salgınla mücadele bahanesiyle acil durum yasasını devreye sokan Orban, bir süre ülkeyi kararnamelerle yönetme hakkını elde etti. Avrupa Birliği’nden gelen eleştiriler ve muhalefet partilerinin ortak tutumuyla acil durum yasasını beş ay sonra sonlandırmak zorunda kaldı.
Altı parti Orban’a karşı
“Orban ülkeyi Avrupa yörüngesinde tutmaktan çok Rusya, Türkiye ve Çin gibi otoriter ülkelerin yörüngesine sokuyor…” Bu tespit, Orban’a karşı birleşen muhalefet partilerinin ortak eleştirisi oldu.
Milliyetçi sağdan radikal sola, yeşil hareketlerden liberallere farklı toplumsal kesimleri içeren altı muhalefet partisi 2022 seçimlerinde Orban rejimini yıkmak üzere bir araya gelmiş durumda.
Macaristan’ın en büyük altı muhalefet partisi olan sosyalist MSZP, merkez sol DK, liberal eğilimli Momentum, muhafazakâr Jobbik ile iki yeşil hareket LMP ve Parbeszed, Başbakan Viktor Orban’ın on yıllık hegemonyasına son vermeye çalışıyor. Ortak hareket etme kararı alan partiler iş birliğinin bir birleşme olmadığını ancak değişim için görüş ayrılıklarını şimdilik bir kenara bıraktıklarını beliriyor.
Muhalefet partilerine göre Başbakan Orban, seçim sistemindeki yasal düzenlemelerle muhalefete güçlerine birleşmekten başka bir seçenek bırakmadı.
Altı muhalefet partisi, bir araya gelme kararının ardından ön seçim yoluyla Orban’a karşı yarışacak ortak adayı belirledi.
Macaristan’da sekiz milyon seçmen var ve muhalefet partilerinin ön seçimlerine katılım 850 binden fazla oldu. Siyasette aynı isimlerden bıkmış Balkan ülkelerindeki seçimlere düşük katılım oranları göz önüne alındığında bu sayının hiç de fena olmadığı söylenebilir. Geçen ay Bulgaristan’da yapılan seçimlere katılım yüzde 30’larda kalmıştı.
Ancak asıl merak konusu, bu altı muhalefet partisinin başbakan adayının kim olacağıydı.
Ön seçimlerde en çok oyu alan iki ismin ikinci turda karşı karşıya gelmesinin ardından Demokratik Koalisyon’un adayı solcu Klara Dobrev’le yarışan Marki-Zay 370 bin oy alarak muhalefetin ortak adayı oldu.
Ekonomist, elektrik mühendisi ve tarihçi bir çatı aday
49 yaşındaki Marki-Zay, Budapeşte’nin üç farklı üniversitesinde sırasıyla ekonomi, mühendislik ve tarih eğitimini tamamladı ve 2004 yılında Kanada’ya taşındı. İki buçuk yıl Kanada’da yaşadıktan sonra ABD’ye yerleşen Marki-Zay 2009 yılında ülkesine döndü.
Ön seçim sürecinde diğer isimlerin aksine temiz bir siyasi sicilinin olması ve sol ya da sağ partilerle isminin anılmaması işini kolaylaştırdı. Değişen ve dönüşen Macar toplumu siyasette sert ve kavgacı isimlerden çok ılımlı yeni yüzler görmek istiyordu.
2018 yılında Fidesz’in kalesi sayılan Hodmezövasarhely şehrinde muhalefet partilerinin desteğiyle belediye başkanı seçilen Peter Marki-Zay, seçimlerdeki başarısını sert söylemlerden kaçınmasına borçlu olduğunu söylüyor.
Geçtiğimiz hafta verdiği bir demeçte Marki-Zay, Hodmezövasarhely’de sağ görüşlü seçmenden de sol görüşlü seçmenden de oy aldığını belirtti. Marki-Zay ayrıca kentte belediye başkanı seçildikten sonra politikalarına memnuniyet oranının seçimde aldığı orandan daha yüksek olduğunu da vurguladı.
Ceketinin yakasında taşıdığı, yolsuzluk karşıtlığını ve temiz siyaseti simgeleyen mavi kurdelesi, şimdiden onunla özdeşleşmiş durumda. Siyaset yorumcularının başlarda hiç şans tanımadığı Marki-Zay, Macar halkının birbirleriyle didişen ve gündelik kavgalarla enerjilerini tüketen partilere “artık yeter” dediği bir anda siyaset sahnesine çıkmış oldu.
Euronews’e verdiği demeçte, seçmenin siyasetçilere “ne kadar çalacak” gözüyle baktığını söyledi. “Artık kimsenin bir şey çalmayacağı bir seçim yapmalıyız. Ben veya bir başkası, kim seçilirse seçilsin, Macaristan’da yolsuzluk kaldırılmalıdır. Yolsuzlukla savaşan bir ülke olmalıyız.”
Özellikle genç seçmen nezdinde Marki-Zay siyasi elitlerin köşe kapmaca oyununa indirgenen klasik siyasete meydan okuyan genç liderlerin Macaristan’daki temsilcisi olarak görülüyor.
Yeni siyasi partilere ve toplumsal hareketlere duyulan özlem Fransa’da Emmanuel Macron, Slovakya’da Igor Matovic, Çekya’da Andrej Babis’in yükselişine sebep olmuştu. Marki-Zay özellikle İstanbul seçimlerinde klasik siyasi düzenin karşısındaki genç lider olarak Ekrem İmamoğlu’ndan etkilendiğini ifade etmişti.
Anketlerde durum ne?
Ağustos ayında yapılan kamuoyu yoklamalarında altı muhalif partinin toplam oy oranı Fidesz’in dört puan üzerinde seyrediyordu. Bu oran anket sahibi Publicus’un belirlediği yüzde 3,1’lik hata payından dahi fazlaydı ve muhalif cephede yüzleri güldürmüştü.
Politico’nun verilerine göre ise Başbakan Orban, yarışı rakibi Marki-Zay’in beş puan önünde sürdürüyor. Özellikle kırsalda hiç tanınmayan Marki-Zay’in seçim stratejisini gözden geçirmesi gerekiyor. Yurtdışında yaşamış ve siyasete sonradan dahil olmuş Marki-Zay’in yalnızca genç seçmenler üzerinden siyasi söylemlerini inşa etmesi, durumunu zora sokabilir.
Uzmanlar Orban’ın altı muhalefet partisinin aralarındaki farklılıkları vurgulayarak muhalefet cephesinde gedikler açmayı deneyeceği görüşünde. Ayrıca biriken vergi borçlarını sileceği mesajını veren Başbakan Orban, bu hamlesiyle orta yaştaki seçmeni kendisine yönlendirmeyi başarabilir.
Zavecz Research, Orban’ın politikalarını onaylayanların oranının yüzde 30’lara gerilediğini söylüyor. Kemik oylarının sınırına kadar gerileyen Orban, ülkede özellikle kırsal kesimde kırılması güç bir hegemonyaya sahip. 2022 Nisan’ında yapılacak seçimlerde popülist söylemlerle kırsal bölgelerdeki seçmenleri konsolide etmeyi hedefleyen Orban’ın karşısında genç ve liberal Marki-Zay, şehirli ve Avrupa değerlerini benimsemiş Macar halkının temsilcisi olacak gibi görünüyor.
Altı muhalefet partisi seçimden sonra Marki-Zay’in başbakanlığında demokratik bir anayasa hazırlama konusunda da mutabık kalmış durumda. Ülkede Orbanvari bir tek adam rejiminin bir daha yaşanmaması için partiler, en azından asgari müştereklerle daha demokratik bir siyasal sistem inşa etmeyi hedefliyorlar.