Ana SayfaRÖPORTAJÖZEL RÖPORTAJ | AK Parti Diyarbakır adayı Bilden: “Kayyum sistemini benimsemiyorum. Kampanyamı...

ÖZEL RÖPORTAJ | AK Parti Diyarbakır adayı Bilden: “Kayyum sistemini benimsemiyorum. Kampanyamı Türkçe ve Kürtçe yapıyorum. AK Parti’den önce cezası bir yıl hapisti”

AK Parti Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mehmet Halis Bilden: “Kayyum sistemi benim çok benimsediğim bir sistem ve yöntem değil. Ben seçimde aday oldum ve bu yarışta birinci parti olarak çıkarak Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı olmak istiyorum”, “Ben şu anda Türkçe ve Kürtçe seçim kampanyası yapıyorum. AK Parti’den önce bunu yapsaydım bunun cezası bir yıl hapisti”, “25 yıldır bu kente hizmet gelmedi. Bu kent sahipsiz. Bu kenti kurtarmamız gerekir”

Diyarbakır’a ilk geldiğimizde sizin Kürtçe  “Ser Sera Ser Çava!” yazılı afişlerinizle karşılaştık. Bu söz sizin için ne ifade ediyor ve neden seçim kampanyanızda bu ve benzeri Kürtçe sözleri kullanmayı tercih ettiniz?

 Diyarbakır çok mert bir şehirdir. Misafirlerinin hepsini “Başım gözüm üstüne geldiniz” diyerek ağırlar, karşılar. Bu sözün anlamı budur. Kültürümüzün bir parçasıdır. Kültürümüzü, dilimizi yansıtan bir söz olduğu için kampanyada kullandık. 

“Ben neredeyse tüm kampanyamı Kürtçe yürütüyorum. AK Parti’den önce bunun cezası bir yıl hapisti”

Çift dilli bir seçim kampanyası yürütüyorsunuz; hem Türkçe hem Kürtçe. Bir yandan da Türkiye’de Kürtçe ve anadil meselesi bir tartışma konusu. Siz Kürtçenin resmi dil olması ve anadilde eğitim hakkının sağlanmasını savunuyor musunuz?

Bu anadil meselesi nerede tartışılıyor bilmiyorum. Ben neredeyse tüm propagandamı Kürtçe yürüten biriyim. 

Mesela TBMM’de…

Olabilir, ben ona bir şey demiyorum. Ben kendi mecram hakkında, Diyarbakır hakkında söylüyorum. AK Parti’den önce bu Kürtçe afişlerin ve Kürtçe propagandanın cezası bir yıl hapisti. AK Parti bunların hepsini aştı ve tüm yasakları kaldırdı. Devletin TRT’sinde yıllardır Kürtçe yayın yapılıyor. Yazıyla ilgili bir sorun yok, benim afişlerim Kürtçe. Propagandamı Kürtçe yapıyorum. 

Şehrimiz Kürtçe’yi kullanan bir şehir. Bu bizim bir zenginliğimizdir. Zaten Kürtçe’nin önündeki engellerin birçoğu kaldırılmış durumda. Müziğimizi yapıyoruz, halaylarımızı çekiyoruz, MEB’in müfredatında seçmeli Kürtçe dersi var, komşu ilimiz Artuklu Üniversitesi’nde yüksek lisans ve doktorada Kürtçe bölümler var. Çok yakın bazı arkadaşlarım orada Kürt dili üzerine röportajlar yaptılar. 

Dolayısıyla biz eğer tekrar bu seçimlerde dili her şeyin üzerine koyarsak hizmeti konuşamayız. Kimin ne vaadi var konuşamayız. Bu tartışmayı alevlendiren kimse bu şehre hizmetin gelmesini istemeyen kişilerdir. Geçen Mayıs’taki genel seçimlerde neden bu dil çok tartışılmadı da şimdi Meclis’te vs. tartışılıyor?

“25 yıldır bu kente bir hizmet gelmedi”

Ben tüm rakiplerime çağrıda bulunuyorum: Projelerinizi açıklayınız. Önümüzdeki 5 yıl eğer bu kentin belediye başkanlığına talipseniz en kısa sürede ulaşımla, turizmle, tarımla, kültür varlıklarının korunmasına dair projelerinizi ivedi bir şekilde açıklayın. Kısa döngü tartışmalardan bu şehri kurtarmamız gerekir.

25 yıldır bu kente bir hizmet gelmedi. Bu kentin şu anda çok büyük bir ulaşım sorunu var. Geçim sorunu var. Depreme dayanıksız evler var.  

“Kayyum benim çok benimsediğim bir sistem değil”

Diyarbakır ve yerel seçim denince akla gelen ilk mesele kayyum uygulaması. İki dönemdir Diyarbakır’da seçilen isimler görevden alınıp hapse atılıyor ve yerine atanan kayyumlar şehri yönetiyor. Önceki Diyarbakır belediye başkanlarından Gültan Kışanak örneğin hala cezaevinde. Siz, AK Parti’nin Diyarbakır adayı olarak kayyum politikasını destekliyor musunuz?

Bu çok sorulan bir soru. Kayyum, sistem olarak benim çok benimsediğim bir sistem tabii ki değil. Ben aday olarak bu yarışa girmek ve seçimi kazanarak belediye başkanı olmak istiyorum. Geleceğe bakmak istiyorum. Bu şehre ne hazırladım, ne yapmak istiyorum, bu şehrin benden ve AK Parti’den beklentileri nedir ben onlarla ilgileniyorum. Çok ciddi bir çalışma da yaptık bunlar üzerine ve geçtiğimiz günlerde bir lansmanla projelerimizi açıkladık.

Bu bir siyasi yarış ama aynı zamanda bir hizmet yarışı. Yaklaşık 8-10 ay önce zaten bu ülke genel seçim yaptı. Cumhurbaşkanımız böylece 17 seçimi de birinci olarak bitirmiş oldu. 18. seçimimizde de inşallah Diyarbakır’ı da buna katarak tekrar birinci olacağımızı düşünüyoruz. 

Benim en büyük hayalim eğer hemşerilerim bana yetki verirlerse Diyarbakır’ın sorunlarını hızlı bir şekilde çözmek. 

“Bizim Diyarbakır’ın 10’da 1 özelliğine sahip olmayan Avrupa’daki kentler bizim 20 katımız turist çekiyor.”

Tarihi surlarla ilgili bir restorasyon yapacağınızı açıkladınız. Nasıl bir restorasyon ve nasıl bir Suriçi vaat ediyorsunuz?

Surlar malumunuz 5800 metre uzunluğunda iç kale ve dış surlar olarak karşımıza çıkıyor. Bunların da yaklaşık yüzde 10’u daha önce 1932 yılında yıktırılmış. Albert Gabriel adında bir mimar arkeolog o yıl yıkılma sırasında buna şahit oluyor ve bunu Atatürk’e bildiriyor. Atatürk de duruma müdahale ediyor ve diğerlerinin de yıkılmasını engelliyor. 90 yıldır ise bu şekilde duruyor. 

Başkan olmam halinde ilk dönemimde bu surları aslına uygun şekilde inşa edeceğim. 3 tane de burç yıktırılmış, onları da aynı şekilde ivedi şekilde tamamlayacağız. Burayı bir turizm cenneti haline getireceğiz. 101 burcun tamamını nasıl kullanacağımızı halkımızla birlikte kararlaşıracağız. Benim hayalimde 24 saat bu burçların içinde faaliyet olsun ve içeride ışıklar yansın düşüncesi var. 

Sur’un içinde daha önce raylı sistem düşünülüyordu ama ben onu kaldırdım, lastik tekerlekli ama tren gibi olan özel araçlarla içeride ring yaptıracağız çünkü surlara zarar verilmemesi lazım.

Bu projemiz zamanlama olarak iki döneme sığıyor. İlk beşinci yılda inşa faaliyetini tamamen bitireceğiz ve ikinci beş yılda ise Suriçi’ni kısmi olarak yayalaştırıp kaçak yapılardan orayı arındıracağız. Ama bunu yaparken de hiçbir vatandaşımızın mülkiyet hakkına tecavüz etmeyeceğiz. Mülkiyet hakkı bizim için kutsaldır. O bizim kırmızı çizgimizdir. 

Tam tersine mülkiyeti olan vatandaşlarımıza katkı sağlayacağız. O yapısını aslına uygun projelendirip restore etmesi için de ciddi katkı sağlayacağız. Eğer gerekirse o binaların fonksiyonunu konuttan ticaret ve turizme dönüştüreceğiz. Butik oteller olabilir, atölyeler olabilir, ticari faaliyetler olabilir. 

Neticede biz  149 bin turisti 2,5 milyona çıkartmayı hedefliyoruz. Ciddi bir şekilde de konaklama ve oda sayısına ihtiyacımız var. 8 bin 700 odamız var şu anda, bu çok az. Biz bunu ilk etapta 20 bine çıkartacağız. Bu faaliyetle birlikte 10 bin istihdam sağlamış olacağız. Bu ilin ekonomisine de çok ciddi bir döviz katkısı sunacağız. 

Bizim Diyarbakır’ın 10’da 1 özelliğine sahip olmayan Avrupa’daki kentler bizim 20 katımız turist çekiyor. Bu şehrin bir sahibi yok. Eğer hemşerilerim bu şehrin anahtarını bana teslim ederlerse onlar rahat bir şekilde işlerine devam edebilecekler. Ben onların adına ekibimle birlikte bu faaliyetleri yürüteceğim.

“Suriçi’ndeki restorasyon kurullardan geçmiş ve yapılmış, orasıyla ilgili ben bir şey demek istemiyorum. Ben kendi yapacağım işlerden sorumluyum”

2015 yılında Sur’da büyük bir çatışma yaşandı. Bu çatışmada birçok ev yıkıldı, zarar gördü. Daha sonra Sur’da bir restorasyon süreci yaşandı fakat yapılan restorasyonun Sur’un tarihi yapısını bozduğu, aslına uygun yapılmadığı eleştirileri yapılıyor. Siz bir yüksek mimar olarak bu eleştirilere katılıyor musunuz?

Surlarda yapılan restorasyonu kendim gezdim inceledim. Oradaki restorasyon çok tekniğine uygun şekilde gidiyor. Ben onların proje süreçlerini de biliyorum. Hem Kültür ve Turizm Bakanlığımızı hem de büyükşehir belediyemizi tebrik ediyorum. Surlardaki restorasyon güzel bir şekilde devam ediyor. 

Sizin kast ettiğiniz kısım ise 2015 8 Ağustos’tan sonra yerle bir olan Suriçi’ndeki yer. Oralarda da Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı beraber bir proje hazırladı ve uyguladı. Ben de gittim gezdim. Geniş sokaklar olmuş, yeni bir yapı olmuş. Hafta sonları iğne atsanız yere düşmüyor. Yoğun bir teveccüh var. Demek ki insanların ihtiyacını karşılıyor. Kafeler var, bir sürü marka firmanın dükkanı var, geniş alanlar, yeşil alanlar oluşmuş. Ama dediğim gibi biz ikinci dönemimizde diğer tarafları güzel bir şekilde ihya edeceğiz. 

 Kurullardan geçmiş ve yapılmış, orasıyla ilgili ben bir şey demek istemiyorum. Ben kendi yapacağım işlerden sorumluyum.

“Hevsel Bahçeleri’nin yok olmasına ise asla izin vermeyeceğiz”

Diyarbakır’daki meşhur tarım alanları olan Hevsel Bahçeleri’ne yapmayı vaat ettiğiniz teleferik bir tartışma konusu oldu. Bunun, bereketli Hevsel Bahçeleri’nin doğasını bozabileceği ve bir kuş cenneti haline gelmeye başlayan bölgenin bu özelliğini yitirebileceği yönünde eleştiriler var. Bu eleştirilere cevabınız nedir?

Bu eleştirileri kimin yaptırdığını bilmiyorum. Umarım etkin ve yetkin kişilerdir. Ben onlarla oturup konuşmaya hazırım. Ben yaklaşık 8 yıl koruma kurullarında üyelik yaptım ve son 3 yıldır da Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu’nun başkanıydım. Haftanın her günü ben İstanbul’daydım ve her gün minimum 50 konu kurula gelirdi ve biz onu karara bağlardık. 

Benim bu projedeki amacım Hevsel Bahçeleri’ni tepeden izletme zevkini insanlara yaşatmak. Yani aşağıda asfalt yollar vs. olmasını engelleyerek insanların Hevsel Bahçeleri’ne vereceği zararın önüne geçmek. 

Keşke bu eleştirileri yapanların bu şehre çakılmış bir çivileri olsa… Tek çivileri yok, sadece doğru projeleri eleştiriyorlar…

Mardinkapı’dan Sur’un koruma bandının da dışına çıkartmak kaydıyla teleferiğimizi başlatacağız ve teleferik ile insanları Kırklar Dağı’na götüreceğiz. Ortada ise seyir alanı oluşturacağız. İnsanlar oradan da surları, Hevsel Bahçeleri’ni ve tüm manzarayı izleyebilecek. 

Hevsel Bahçeleri’nin yok olmasına ise asla izin vermeyeceğiz. 

“Geçmişimiz başarılarla dolu. Biz Diyarbakır’ı da başarılı kentler içine almak istiyoruz”

Hem depremin yaralarını sarmak için hem de yeni depremlere hazırlık için neler yapmayı planlıyorsunuz? Açıkladığınız 104 bin konutun kentsel dönüşüme girmesi vaadi sizce gerçekçi mi?

Öncelikle depremde hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet diliyorum.  Sayın Cumhurbaşkanımız çok hızlı bir şekilde emirlerini verdi ve deprem konutları yapılmaya başlandı ve hızla yükseliyor. Daha geçtiğimiz günlerde de bazı evler teslim edildi. 

Depreme dayanıksız çok sayıda bina var. Burada da 104 bin konutu bizim dönüştürmemiz gerekiyor. Bu da yine bir dönemde yapılabilecek bir şey değil. İki dönemde biz bu 104 bin konutumuzun hepsini dönüştüreceğiz.

Türkiye’de bir ilki yapacağız. Diyarbakır’dan CHP’ye ve siyasi rakiplerime bir mesaj vermek istiyorum: Eğer Diyarbakırlı kardeşlerim bana yetki verirse 104 bin konutun hepsini, tek bir kişiye haksızlık yapmadan ve tek bir kişiden tek kuruş ek para almadan bunu yapacağız. Sadece bu yerleri belediyeye devredecekler. Eğer kirada kalmaları gerekirse kiralarını da biz ödeyeceğiz. 

Bunu benle tartışmak kim istiyorsa buyursun, ben hazırım. 

Diyarbakırlılar bu kardeşlerini yetkiyle donatsın. Geçmişimiz başarılarla dolu. AK Parti iktidarı da başarılarla dolu. Biz Diyarbakır’ı da başarılı kentler içine almak istiyoruz. Benim hemşerilerimden isteğim budur. 

- Advertisment -