Ana SayfaHaberlerSezai Karakoç, “Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine” şiirini Hz. Muhammed’e değil İstanbul’a yazmış....

Sezai Karakoç, “Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine” şiirini Hz. Muhammed’e değil İstanbul’a yazmış. “Niye Peygamberden af dileyelim?”

Sezai Karakoç’un, Erdoğan’ın da meydanlarda sıklıkla okuduğu “Göklerden gelen bir karar vardır” dizesinin yer aldığı ünlü şiiri “Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine”; Hz. Muhammed için yazılmış bir şiir olarak biliniyor. Uzun yıllar yanında bulunan yayıncı Mustafa Kirenci, Karakoç’un sağlığındaki anlatımlarını not aldığı günlüğünü paylaştı. Karakoç, bilinenin aksine eserini peygambere değil İstanbul’a yazdığını söylüyor: “İslam Âlemi için yazılmıştır. ‘İslam Âlemi’ İstanbul’a diyor ki: Önce senin sevgini kaybettim. Suçluyum af dilemeye geldim diyor. Çoğunun zannettiği gibi bu şiir Peygamber Efendimize yazılmış değildir. Niye Peygamberden af dileyelim.”

Yayıncı Mustafa Kirenci, bir süredir Türk Dili Dergisi’nde şair Sezai Karakoç’la geçirdiği günlerde tuttuğu günlüklerden bölümler paylaşıyor. Günlükler, 1983-2010 yılları arasında Kirenci’nin aralıklarla tuttuğu notlardan oluşuyor.

Kirenci, dergideki yazısında günlükleri yayımlamakta bir müddet tereddüt ettiğini fakat notlarda Sezai Karakoç’un kendisinin yaptığı bazı şerhler olmasından dolayı, şiirlerine nüfuz etmeye katkı sunacağı ümidiyle yayımlamaya karar verdiğini anlatıyor. Kirenci, günlüklerdeki notlarla birlikte Karakoç’un şiirlerinden oluşan kitabı Zamana Adanmış Sözler’e bakışın büyük ölçüde değiştiğini söylüyor.

Zamana Adanmış Sözler’de yer alan en ünlü şiir; miting meydanlarından da aşina olduğumuz “Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine”.

Şiirin en çok bilinen ve Karakoç vefat ettikten sonra da çokça paylaşılan kısmı şöyle:

“Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim

Af dilemeye geldim affa layık olmasam da

Sevgili

En sevgili

Ey sevgili

Uzatma dünya sürgünümü benim

Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır

Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır

Aşk celladından ne çıkar madem ki yar vardır

Yoktan da vardan da ötede bir Var vardır

Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır

O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır

Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır

Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır.”




Sezai Karakoç ve Mustafa Kirenci.

“İslam Âlemi, İstanbul’a ‘Suçluyum af dilemeye geldim’ diyor”

Kirenci, Karakoç’un birçok kişi tarafından naat olarak bilinmesine rağmen şiirin İstanbul’a yazıldığını söylediğini aktarıyor.

Günlüklerden söz konusu şiirlerle ilgili Karakoç’un dilinden bazı notlar şu şekilde:

15 Temmuz 2001 [14] “Zamana Adanmış Sözler” dedik. Çünkü ileride anlaşılacak anlamı. Bunun için bu ismi verdik. Bunun için böyle söyledik. Darülislam=Özülke=İslam Âlemi. “İslam Âlemi”nden başkentler başkentine yani İstanbul’a; Başkentler başkenti “İstanbul’dan İslam Âlemi”ne; şiir böyle geçişli. “İslam Âlemi” ve İstanbul birbirlerine şiir söylüyorlar. Şiirle açıklıyorlar içinde bulundukları durumu.”

Haziran 2003 [19] “Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine”, “İslam Âlemi” için yazılmıştır. Bu şiirde “İslam Âlemi” İstanbul’a diyor ki: Önce senin sevgini kaybettim. Suçluyum af dilemeye geldim diyor. Çoğunun zannettiği gibi bu şiir Peygamber Efendimize yazılmış değildir. Niye Peygamberden af dileyelim. İnsan Allah’tan af diler. Şiiri iki sevgili şeklinde düşündük: İstanbul ve “İslam Âlemi”. “Simya” bölümünde diyoruz ki yani İstanbul “İslam Âlemi”ne diyor ki: “Bizi birbirimizden yalanlarla ayırdılar.” Şiir iki sevgilinin karşılıklı diyaloğu şeklinde tasarlanmıştır. Özülke, “İslam Âlemi”dir. Kendisine “Esir Ülke” diyor. İstanbul’a da “Başkentler Başkenti” diyor. “Başkentler Başkenti” de yani İstanbul da kendini “esir kent” olarak görüyor ve şiirde İstanbul kendini suçlu kabul ediyor. Özülke de yani “İslam Âlemi” de kendini suçlu görüyor. Bu yüzden birbirlerinden af diliyorlar.

“Osmanlı’dan kopan şimdi ufak ufak devletçiklere dönüşen milletimizin parçaları Başkentler Başkentine yani İstanbul’a sesleniyorlar, af diliyorlar”

Mayıs 2006 [23] Soru: Zamana Adanmış Sözler şiiri Peygamberimize yazıldığı söyleniyor. Bu doğru değil. Bu şiirler sevgi, hasret şiiridir. Aşk şiiridir. Şiirde af dileniyor. Peygamberden af dilenmez, af Allah’tan dilenir. Peygamberden şefaat istenir. Bu şiirdeki “Özülke” “Dar’ül İslam”ın karşılığıdır. Yani bütün İslam Ülkeleri. Başkentler başkenti ise “İstanbul”dur. Osmanlı’dan kopan şimdi ufak ufak devletçiklere dönüşen milletimizin parçaları Başkentler Başkentine yani İstanbul’a sesleniyorlar, af diliyorlar. “İslam Âlemi” İstanbul’dan af diliyor. Ona karşılık da İstanbul’da şiir diliyle affedilecek bir şey yok, diyor. İstanbul da şiirde kendine “Esir Kent” diyor. Onlara da “Özülke” diyor. İstanbul hem esir oldum, siz Özülkesiniz diyor. Kaçak olduğum için İstanbul’a gelememiştim, onun verdiği psikolojiyle yazdım bu şiiri. İstanbul’a hasret var şiirde.

“İslam Âlemi” ve İstanbul âdeta iki sevgili gibi karşılıklı konuşurlar, birbirlerinden kopuşun, ayrılışın sebeplerini ararlar bu şiirde.

Eylül 2008 [28] “Zamana Adanmış Sözler” şiirinin Peygamberimize yazılmış bir naat olduğunu söyleyen birine; O şiir, “İslam Âlemi”nden İstanbul’a (Birinci Bölüm) ve İstanbul’dan “İslam Âlemi”ne (İkinci Bölüm) karşılık olarak yazılmış ve karşılık diyaloğu içeren bir şiirdir. İstanbul’dan ayrı kaldığım 3 yılın verdiği özlemin de yazmamda etkili olduğu ve yoğun olarak hissedildiği bir özelliği vardır. “İslam Âlemi” ve İstanbul âdeta iki sevgili gibi karşılıklı konuşurlar, birbirlerinden kopuşun, ayrılışın sebeplerini ararlar bu şiirde. Onlar bu şiirle âdeta iki sevgili gibi insanlaşmışlardır, şair edebi gücüyle onları âdeta insanlaştırmıştır. Bu şiirin insanı bu kadar çepeçevre sarıp sarmalamasının, insanı büyülemesinin sebeplerinden biri budur. Okuyucu, bu şiirde başlıkları görmezden gelerek insani bir aşkı da okuyabilir, bu şiirle kendini rahatlıkla özdeşleştirebilir. Şiirin edebi gücü bunu sağlamaktadır. Bu şiirde, bizden biri kadınla erkek arasında olduğu gibi iki sevgili söz konusudur. Biri kendini kınarken karşısındakini yüceltir mesela: “Sen orda hakikata çevirirken yalanı Ah, yalana çevirdim ben burada hakikatı” mısralarında olduğu gibi. Bunu söyleyen İstanbul’dur şiirdeki adıyla “Esir Kent”- tir. Esir Kent bu mısraları “İslam Âlemi”ne şiirdeki adıyla “Özülke”ye söylemektedir. İstanbul Özülke’ye âdeta şöyle demektedir; sen bilimde, sanatta, inançta velhasıl medeniyette o kadar ileri gittin, o kadar ilerledin ki sanki yalanı bile hakikate çevirdin. Ona bile neredeyse değer verdin, onu bile hakikate dönüştürdün, demektedir. Ama bu sözleriyle “İslam Âlemi”ni yüceltirken altındaki mısrada kendini suçlamaktadır İstanbul. Demektedir ki, “Ah, yalana çevirdim ben burada hakikatı”. Yani kendini suçlayarak âdeta “İslam Âlemi”nin yani “Özülke”nin misyonuna sahip çıkamadığını onun öğretisini, hakikatini yalana çevirdiğini söyleyerek kendini suçlamaktadır. Diğer mısralarda da buna benzer suçlamaları İstanbul’un kendisine yönelttiğini görmekteyiz. Örneğin; “Yine de suç benimdir onların değil benim Karanlıkları delen bir ışık olamadım Akıtamadım ayağına gönlümün pınarını Senin gönül kentine bal ve sütten bir nehir dörtlüğünde olduğu gibi İstanbul çok açık bir şekilde kendini suçlamaktır. Bu kopuştan, “İslam Âlemi”nin bu hâle gelmesinde kendisinin suçlu olduğunu İstanbul bir sevgili diliyle seslenmektedir. İtiraf etmektedir. İstanbul “İslam Âlemi”ni ihmal etmiştir. Bu yüzden kabahati kendinde bulmaktadır. Kendini bu yüzden suçlu görmektedir ve bu suçundan dolayı da af dilemektedir. Bu şiirin nat olmadığını gösteren özelliklerden biri, dilenen affın Peygamberimizden olamayacağıdır. İslam inancına göre peygamberden şefaat istenir. Af dilenmez. Bu karşılıklı seslenişlerde biri diğerinde daima güzellikler görüyor. Mesela birbirine hitap ederlerken bile bunu görmek mümkün. Mesela hitap eden hitap edileni daima yüceltmektedir. Âdeta hitap eden seslenilenin kendisi için ne kadar önemli olduğunu çok öz ve beliğ ifadelerle taltif etmektedir. Örneğin “İslam Âlemi”nin İstanbul’a seslendiği “Birinci Bölüm”ün ana başlığı “Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine”dir. Burada “İslam Âlemi” kendini “Sürgün Ülke” olarak tanımlarken, seslendiği İstanbul’a ise “Başkentler Başkenti” diyerek âdeta onu övmekte kendi katında yüceltmektedir. Böylece onu nasıl gördüğünü de ifade etmektedir. Şiirin, İstanbul’un “İslam Âlemi”ne seslendiği ikinci bölümünün ana başlığı “Esir Kentten Özülkeye”dir. Burada da seslenen kendini “Esir Kent” olarak tanımlarken seslendiği “İslam Âlemi”ne “Özülke” diyerek onu yüceltmekte kendisi için ne anlam ifade ettiğini de söylemiş olmaktadır. Bunun bir başka anlamı da şudur; İstanbul “İslam Âlemi”nden “Özülke” diye bahsetmektedir. Bu “Darü’l-İslam” yerine o anlamında kullanılmıştır. Ana ülke, anayurt gibi. Şiirin tamamına “Zamana Adanmış Sözler” dememizin anlamı ise bu şiirin anlamının, ne demek istediğinin zamanla anlaşılacağına olan inancımızdır. Şiirin içinde geçen “gül”, “bülbül” imajlarının şiirin içeriğiyle pek ilgili olmadığını, şiirin içeriğinde yer alan bazı mısraların “İslam Âlemi” ve İstanbul’un ilişkilerini birebir anlatmadığını söylenmesi üzerine: Bu edebiyattır, bundan ötesi matematik olurdu zaten. “Gül” mesela şiire başlamak açısından kullanılmıştır. Bu şiirin bir başka özelliği de fazla serbest vezin yoktur. Hece de yeterince vardır. Hem kafiyeli hem vezinlidir.”

- Advertisment -