Ana SayfaANALİZLERANALİZ | Soylu’nun muhalefetle açık, bazı iktidar aktörleriyle örtülü polemikleri

ANALİZ | Soylu’nun muhalefetle açık, bazı iktidar aktörleriyle örtülü polemikleri

Son iki hafta içinde CHP’yle Mersin’deki polisevi saldırganının kimliği üzerinden sert polemiklere girişti. Diğer yandan polisevi saldırganlarının “Münbiç’ten Tarsus’a kadar paramotorlarla geldiği” açıklamasının sınırın ötesindeki güvenlikten sorumlu olan Akar ve Fidan’a gönderme olduğu yorumları yapıldı. Tokat’taki 30 Ağustos resepsiyonu krizi, Jandarma üzerinden Milli Savunma Bakanlığı (MSB) ile bir statü yarışına girdiği değerlendirmelerine kapı araladı. Bu tartışmaların hemen öncesinde tüm kritik süreçlerdeki en önemli destekçisi olan Bahçeli’yle sorun yaşadığı gündeme geldi.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, geçtiğimiz iki hafta içinde ana muhalefet partisi CHP’yle açık polemik içindeyken iktidar cenahı içinde de örtülü polemiklerin tarafı olduğu iddiaları ortaya atıldı.

Soylu-CHP polemiği, Mersin’deki polisevi saldırganlarından birinin kimliği üzerinden yaşanmıştı.

İçişleri Bakanlığı’nın saldırganlardan birinin Dilşah Ercan olduğunu açıklamasından kısa bir süre sonra sosyal medyada Dilşah Ercan’ın CHP’nin 2013’te yayımladığı “Dünyanın en büyük gazeteci cezaevi: Türkiye” başlıklı raporda tutuklu gazeteciler arasında geçtiği bilgisi yayılmıştı.

Bunun üzerine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere birçok AK Partili, “CHP’nin saldırgan için 2013’te özgürlük istediğini” öne sürerek CHP’ye yüklenmişti.

Tartışma devam ederken bir açıklama yayımlayan PKK saldırıyı üstlendi, diğer taraftan Dilşah Ercan’ın saldırıya katılmadığını ve hayatta olduğunu duyurdu.

PKK’nın açıklamasından sonra CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu “DNA raporuna rağmen iki gündür yalan söylediniz” diyerek Soylu’ya ve Erdoğan’a yüklendi.

Soylu iddiasını sürdürdü ama ilerleyen günlerde PKK’ya yakın bir siteden Dilşah Ercan’ın görüntülü açıklaması yayımlandı.

Bunun üzerine Soylu, Dilşah Ercan’ın polisevi saldırısında yer almadığının PKK’nın iddiası olduğunu, soruşturma makamlarının incelemesini sürdürdüğünü söyledi.

Paramotor açıklamasının hedefi Fidan ve Akar mı?

Mersin’deki polisevi saldırısı konusunda CHP’yle açıktan polemik yürüten Soylu’nun bunun paralelinde MİT ve MSB ile de örtülü polemik yürüttüğü değerlendirmeleri yapıldı.

Bu yorumların nedeni, Soylu’nun, polisevi saldırganlarının Suriye sınırları içindeki Münbiç’ten Tarsus’a paramotorlarla geldiklerini söylediği şu açıklamasıydı:

“Münbiç’ten hareket ettiler. Eylemden önceki akşam saat 20:00 itibarıyla tam 12-13 saat paramotorla, paraşütlü motor var ya, motorlu paraşüt. Motorlu paraşütle beraber Tarsus’a geldiler.”

DW Türkçe muhabiri Alican Uludağ, Soylu’nun bu açıklaması için şu tweet’i attı:

“Süleyman Soylu’nun bu lafı doğrudan Hulusi Akar ve Hakan Fidan’a. Onların görevini yapmadığını ima ediyor. Sınırın öte tarafında yetki ikisinde. Yanlış isim açıklama konusunda boşa düşürüldüğü iddiası var. Bir anlamda bu sözlerle Fidan/Akar ikilisine misilleme yapıyor.”

CHP Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek de partisinin genel merkezinde yaptığı basın açıklamasında Soylu’nun bu açıklamasıyla MİT ve MSB’ye yüklendiğine işaret ederek şunları söyledi:

“Bu terör eylemini gerçekleştiren kişiler, paramotorla 13-14 saat uçmuşlar. Dağları aşmışlar. Sınırları aşmışlar. Fotoroman Süleyman yine yazıyor. Süleyman Soylu’ya buradan seslenmek istiyoruz: Senin istihbaratla, senin Milli Savunma Bakanlığı’yla bir kavgan varsa bunu CHP üzerinden yapamazsın.”

Tokat’taki resepsiyon krizi, Bakan-Bakan çekişmesi mi?

Soylu’nun Akar’la arasında bir güç mücadelesi olduğu yorumlarını güçlendiren bir başka konu ise Tokat’taki 30 Ağustos resepsiyonunda vali ile askerler arasında yaşanan gerginlikti.

Tokat’taki 30 Ağustos resepsiyonu krizi, yaşanmasından yaklaşık bir ay sonra geçen hafta görüntülerinin medyada yayımlanmasıyla kamuoyunun gündemine geldi.

Görüntülerde, bir grup subayın kendilerini kapıda karşılayan Tokat Valisi’nin elini sıkmadan salona girdikleri görülüyordu.

Görüntülerin yayımlanmasının ardından MSB’den “Olaya karışanların görevden alındığı ve söz konusu personelin Yüksek Disiplin Kurulu’na sevk edildiği” açıklaması geldi.

Olayın ortaya çıkmasıyla sosyal medyada sivil-asker çekişmesi yorumları yapılırken Oda TV, Tokat Valiliği’nin kendilerine yaptığı açıklamayı şu satırlarla haberleştirdi:

“Geçtiğimiz yıllarda protokol gereği Valilik, Belediye Başkanlığı ve Garnizon Komutanlığı çelenk sunuyordu. Fakat bu yıl Garnizon Komutanının rütbesi Jandarmadan düşük olduğu için Garnizon Komutanlığı çelenk sunamadı.

“Piyade Alay Komutanının rütbesi Albay, Jandarma Alay Komutanı’nın rütbesi kıdemli Albaydı. Piyade Alay Komutanının rütbesi Jandarma Alay Komutanı’ndan daha düşük olduğu için Garnizon Komutanlığı çelenk sunamadı.”

Sivil-asker ilişkileri hakkındaki akademik çalışmalarıyla tanınan Serbestiyet yazarı Hakan Şahin, konuyla ilgili yazısında Oda TV’deki bu habere dikkat çekerek, 2016’dan beri Jandarma’nın bağlı olduğu İçişleri Bakanlığı’nın son yıllarda illerde görevli en üst rütbeli Jandarma subayının o ildeki TSK/MSB mensubu subaya eş rütbeli ya da daha üst rütbeli olmasını hedefleyen bir atama politikası izlediğini yazdı.

Şahin, bu atama politikasının başka örneklerini de hatırlattı. Mesela daha önce jandarma albayların il jandarma komutanı olarak atandığı Ankara, Bursa, Hakkari ve Konya’ya İçişleri tümgeneral atamaları yapmıştı.

Şahin, İçişleri’nin bu politikası için “İçişleri’nin Jandarma üzerinden TSK’yla girdiği bir statü yarışının ürünü olsa gerek” yorumunu yaptı.

Fuat Uğur’un ‘tahminleri’

Türkiye Gazetesi yazarı Fuat Uğur da Tokat’taki resepsiyon krizi hakkında iki yazı yazdı.

Soylu’ya yakınlığıyla bilinen Uğur, MSB’yi eleştirdiği ilk yazısında (4 Ekim) iki bakanlık arasında olayın ardından yaşandığını “tahmin ettiği” detaylı bir süreci “bence”, “muhtemelen”, “düşünmüyorum” gibi ifadelerle şöyle anlatmıştı:

“Bence Vali Numan Hatipoğlu bu protesto hadsizliğini hemen bağlı olduğu Bakanlığa, yani İçişleri Bakanlığı’na iletti. Oradan da konu muhtemel ki Millî Savunma Bakanlığı’na intikal ettirildi ama bir türlü sonuç çıkmadı ve yaptırım uygulanmadı.

“Sonunda bu görüntüler, bekleyip tam bir ay sonra medyada yer alınca ve büyük infiale sebep olunca, Millî Savunma Bakanlığı’nın söz konusu bu kararı geldi.

Yani ben başından beri bu hadsizlikten Millî Savunma Bakanlığı’nın habersiz olduğunu düşünmüyorum.”

Uğur, MSB’yi, “bu görüntüler, bekleyip tam bir ay sonra medyada yer alınca” değil en baştan açıklama yaparak, kamuoyunun da konuyla ilgili bilgiyi ilk kendisinden alması gerektiğini belirterek eleştirdi.

Ertesi günkü yazısında, ilk yazısı sonrası bir MSB yetkilisinin kendisini arayarak yeni bilgiler verdiğini söyleyen Uğur, yetkilinin Akar’ın olaydan anında haberdar edildiği bilgisini verdiğini aktardı.

Uğur, “beni doğruladı” diyerek “tahmininin” haklı çıktığını da hatırlattı.

MSB yetkilisinin tahkikatın da hemen başlatıldığını belirttiğini söyleyen Uğur, MSB’yle ilgili eleştirisine şöyle devam etti:

“Asıl önemlisi yazımda da dile getirdiğim gibi neden işlem başlatılır başlatılmaz kamuoyu bilgilendirilmedi? Sonuçta bu bir iletişim hatası ve böylesi haberler, hem de görüntüleriyle birlikte medyaya, sosyal medyaya er geç sızabiliyor ya da sızdırılıyor.”

Bahçeli, Soylu’dan desteğini çekti mi?

Soylu’nun “Akar ve Fidan’a gönderme” olarak yorumlanan paramotor açıklamasından hemen önceki günlerde ise iktidar çevresindeki en kritik destekçisi olduğu bilinen MHP lideri Devlet Bahçeli ile aralarında problem olduğu iddiası gündeme gelmişti.

Barış Pehlivan, 28 Eylül’de Cumhuriyet’teki yazısında şunları yazmıştı:

“Devlet Bahçeli ile Süleyman Soylu arasında sıkıntı var. Konu, MHP Milletvekili Saffet Sancaklı ile Thodex’in sahibi Faruk Fatih Özer’in ilişkisine dair… Özer’in Arnavutluk’ta yakalanması ve Türkiye’ye iadesi konusunda fikir ayrılıkları mevcut.” Saffet Sancaklı’nın oğlu Mert Sancaklı’nın Faruk Fatih Özer ile Thodex’te değil ama beraber kurdukları “Hoppara Ödeme ve Elektronik Para Hizmetleri A.Ş.” adlı elektronik para ihracı yapan bir şirkette ortak oldukları ortaya çıkmıştı.

- Advertisment -