Ana SayfaRÖPORTAJ“31 Mart seçimleri siyasete denge enjeksiyonu yaptı. Kültür kilitlenmesi kırıldı”

“31 Mart seçimleri siyasete denge enjeksiyonu yaptı. Kültür kilitlenmesi kırıldı”

Ali Bayramoğlu’yla Bugünler: “Seçim sonuçları Türk toplumuna ve siyasetine denge getirmiştir. Yani beklentiler ve umutlar itibariyle bir yükseltici etkisi olacağı gibi AK Parti üzerinde de etkileri olacaktır. Bütün sisteme; yargıcıyla, gazetecisiyle, üniversite hocasıyla bir yeniden demokrasiye dönüş işareti verebilir bu seçim. Böylece davranışlar biraz daha serbestleşebilir. Ne oldu da buradan buraya geldik? Aslında ekilen tohumlar filizlendi denebilir. Biraz hızlı oldu, çarpıcı oldu, beklenmedik şekilde oldu ama bir zamanlar AK Parti’nin iktidara gelmesi de böyle olmuştu. Demek ki bir çıtayı atladı Türkiye. O çıta kültür kilitlenmesini kırdı.”

Tamamını izlemek için:

  • 31 Mart seçimlerinden çok sürpriz bir sonuç, bir tablo ortaya çıktı. Bu sonuç sizce nasıl ortaya çıktı? Ne oldu, nasıl oldu, ne değişti de 14-28 Mayıs’ta cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerini kaybeden CHP ve muhalefet yerel seçimlerde böyle büyük bir zafer aldı?

Büyük bir dalga bu. Bir tek şehre, belediye sayısına bakmadan Türkiye genelini ele aldığımız zaman CHP’nin çok uzun yıllardır alamadığı bir oy oranına ulaştığını görüyoruz. Özgür Özel’in dediği gibi CHP yüzde 25’lik tavanı kırmış durumda. Yüzde 38’lere ulaştı. Bu, CHP’nin yeniden bir kimlik partisi olmaktan çıkıp kitle partisi olmaya başladığını ve muhalif oyları bünyesinde topladığını gösteriyor. Bunun bizatihi kendisi son 20 yıldır neredeyse hep aynı seçim sonuçlarıyla karşı karşıya kalan Türk siyaseti için yeni bir durum. Elbette beklenmiyordu bu sonuç, ben de beklemiyordum herkes gibi. CHP’nin Türkiye genelinde bir yükselme yaşayabileceğini söyleyen çeşitli kamuoyu araştırmaları vardı ama oran oldukça dikkat çekici oldu.

AK Parti’nin bir önceki yerel seçimde Türkiye genelinde aldığı yüzde 42’den aşağı inmesi de, İstanbul ve Ankara’da seçimi kaybetmesi de yapılan araştırmalara göre bekleniyordu. Fakat öyle bir resim karşımıza çıktı ki hem Türkiye genelinde bir değişim oldu hem de Orta Anadolu dediğimiz, AK Partili muhafazakarların bir tür kalesi olan alana CHP’nin etkili bir şekilde girdiğini gördük.

Uzun zamandır gözlemlediğimiz, önemli bir hususun bu seçimde zirveye çıktığını düşünüyorum: Bu, serbest seçmen davranışının, sandık başı seçmen ittifakının öne çıkmasıdır. Yani siyasi partilerin müşterisi olarak, seçmeni olarak kabul ettiğimiz seçmen her zaman o siyasi partiye her zaman bağlı davranmadı. Bunun da Türk siyasetinde önemli bir gelişme olduğunu düşünüyorum. Bu, biraz son seçimlerde Altılı Masa’nın yolda ve yoldan sonra yaşamış olduğu krizlerle de ilgili elbette. Bir önceki seçimlerde yani 2023 seçimlerinde muhalefetin kazanamamasını muhalif kesim daha çok muhalif partilerin başarısızlığına bağladı. AK Parti’nin başarısı olarak görülmedi, kendi ait oldukları siyasi partilerin başarısızlıkları olarak görüldü. Bu sefer serbest bir seçim ve seçmen davranışı devreye girdi. Partileri aşan bir seçmen tablosu karşımıza çıkıyor. Bu sadece Türkiye ile ilgili bir tablo değil, pek çok ülkede bu tarz eğilimleri görebiliyoruz.

Bu toplumdan gelen bir dalgadır. Bir siyasi partinin başarısı kadar seçmenden, bireylerden ve toplumsal olandan siyasete doğru esen kuvvetli bir rüzgarla ilgilidir. CHP’nin buradaki rolünü, başarısını elbette hafifsemiyorum ama muhalif seçmenin oyu CHP’de toplanmıştır. Bu durum CHP’nin başarısı kadar Türkiye’de arka arkaya yenilen muhalif kitlenin kendi içinde tutarlı davranış üretme biçimidir.

Bir başka konu ise AK Parti’nin ilk kez bir seçimde birinci parti olmamasıdır. Dolayısıyla iktidar partisi simgesel ağırlığı olan bir kayıpla karşı karşıya. AK Parti Erdoğan’ın oyu dışında parti düzeyinde gerilemekte olan bir siyasi parti. Tabii ana muslukları hala kontrol ediyordu ama ortada bir gerileme trendi vardı. Son seçimlerde bu kaybı biraz daha kuvvetlendiren hususun aleyhte kullanılan Kürt kozunun devrede olmaması, devreye sokulmaması olduğunu düşünüyorum. DEM ile ilgili çok laf söylendi ama DEM’in tavrı, yani siyasi partilerle ittifak konusunda mesafeli davranıyor olması kendi başına bir mesajdı ve çok fazla iktidar tarafından milliyetçilik için kullanılamadı.

Seçim sonuçlarının karşımıza ne çıkardığına bakacak olursak…

Bundan önceki seçimde muhalif kesimle iktidar kesiminin sayısal olarak birbirine çok yaklaştığını, denklik hali ortaya çıktığını biliyoruz. Bu sefer de aslında çok farklı bir tablo yok karşımızda. Farklı olan şu; ana taşıyıcı olan AK Parti çok oy kaybederken muhalefetteki ana taşıyıcı CHP çok oy elde etti. Dolayısıyla neden zaten gelmekte olan bir dalga söz konusuydu.

Şimdi öne çıkan iki şey var. İlki; Türkiye’de çokça konuşulan kültür savaşlarının yerel yönetim seçimlerinde sona erdiğini görüyoruz. CHP İç Anadolu başta olmak üzere AK Parti’nin kalelerine girerek bunu kırmış bulunuyor. Orta Anadolu’nun bazı şehirlerinde CHP’nin seçim kazanması simgesel olarak da bu kültür savaşlarının yerini siyasetin normalleşmesinin aldığına dair ipuçları veriyor.

İkincisi ise İmamoğlu faktörü. İmamoğlu bir taşıyıcı faktör. Benim onunla ilgili görüşlerim her zaman pozitif değildi siyasi kişi ve siyasetle ilişkisi bakımından. Ama benim görüşlerimin bir önemi yok, önemli olan halkın görüşleri. Halka göre İmamoğlu kazanabilir, yeni bir siyaseti kurabilecek kişi olarak algılanmasının ben önemli bir etki yarattığını düşünüyorum. Şunu da söylemek lazım ki Kılıçdaroğlu’nun kültür savaşlarına karşı yürüttüğü savaşlar, kendi partisini daha merkeze getirme çabaları aslında İmamoğlu-Özel ekibiyle birlikte biraz daha ileri gitti. Orada da bir süreklilik var. Yani “Kılıçdaroğlu gitti, İmamoğlu geldi o yüzden böyle bir sonuç elde edildi” tespitine katılmıyorum.

Son bir husus: Siyasette artık yeni bir yapılanma olacaktır siyasi partiler açısından. Yeniden Refah Partisi tekrar Milli Görüş’ün temsilcisi olarak Türk siyasi hayatına giriyor. AK Parti buradaki temsil bayrağını Erbakan’ın oğluna vermiş gibi gözüküyor. DEVA gibi, İYİ Parti gibi, Gelecek Partisi gibi merkezi doldurma hedefindeki partilerin karşılık bulmadan eridiğini görüyoruz. Zafer Partisi’nde de belli bir erime var.

Bu seçim sonuçları Türk toplumuna ve siyasetine denge getirmiştir. Yani beklentiler ve umutlar itibariyle bir yükseltici etkisi olacağı gibi AK Parti üzerinde de etkileri olacaktır. AK Parti bu sonuçları değerlendirip kendi politikasını gözden geçirerek daha yumuşak bir siyaset yapabilir.

Bütün sistem; yargıcıyla, gazetecisiyle, üniversite hocasıyla bir yeniden demokrasiye dönüş işareti verebilir bu seçim. Böylece davranışlar biraz daha serbestleşir diye umuyorum.

Ne oldu da buradan buraya geldik? Aslında ekilen tohumlar filizlendi denebilir. Biraz hızlı oldu, çarpıcı oldu, beklenmedik şekilde oldu ama bir zamanlar AK Parti’nin iktidara gelmesi de böyle olmuştu. Demek ki bir çıtayı atladı Türkiye. O çıta kültür kilitlenmesini kırdı. CHP’de muhalif oyların toplanması seçmen davranışıyla ilgili bize çok şey söylüyor. Ben bu iki faktörün çok belirleyici ve önemli olduğunu düşünüyorum.

Tabii öbür yandan her şey yeniden başlayacak değil. AK Parti hâlâ iktidarda ve 4 yıl daha iktidarda olacak. Ama bir denge enjeksiyonunun yapıldığını ve bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum.

- Advertisment -