İzlemek için:
Bahçeli’nin DEM Parti Eş başkanlarıyla tokalaşması ve yaptığı açıklamalar, sizce siyasi olarak ne anlama geliyor? Erdoğan’ın Bahçeli’nin bu adımını toplumsal mutabakat için bir fırsat olarak değerlendirmesi ve terör dışı yöntemlere vurgu yapması, yeni bir çözüm sürecinin başladığına dair bir işaret olabilir mi?
Bu, şu anda gündemin en önemli konusu. Bahçeli’nin DEM’lilerle tokalaşması yeni çözüm süreci vurgularıyla önce biraz spekülatif olarak değerlendirildi. Çünkü ortada başka bir bilgi, ipucu yoktu. Ancak Bahçeli’nin konumu, milliyetçi cepheyi tüm anlamıyla temsil etmesi ve hakim siyasi ittifakın devlet, muhafazakârlar ve milliyetçiler arası bir ittifak olduğu düşünüldüğünde, tokalaşma girişiminin devlet adına atılmış, devletin bazı değerlendirmelerini, hassasiyetlerini ve arayışlarını içeren bir adım olabileceğine dair bazı yorumlar başladı. Bu yorumların gerçekçi olduğunu düşünüyorum.
Yıldıray Oğur Serbestiyet’te bir köşe yazdı. Perspektif’te Mesut Yeğen’in önemli bir analizi çıktı. Amberin Zaman’ın Al-Monitor’de yazdığı yazı takip etti. Bunlar olup biteni değerlendirmek açısından bir çerçeve sunuyorlar. Bahçeli’nin tokalaşmasının arka planına geçtiğimizde, Amberin Zaman’ın söylediklerini ciddiye alacak olursak, devletin Öcalan ile görüşmeye başladığı yönünde bir tablo ortaya çıkıyor. Eğer devlet Öcalan ile görüşüyorsa, “Kürt barışı” ihtimali de, arayışı da söz konusu olabilir. Bunun ne istikamette bir barış olacağı ayrı bir tartışma ama en azından görüşmelerin olduğu ve bir mekanizmanın harekete geçtiği anlaşılıyor.
Bu, daha önceki çözüm süreci öncesinde de benzer olmuştu. Hapishanelerdeki açlık grevleri, Öcalan’ın çıkışıyla sona ermiş ve arkasından gelen temaslarla çözüm sürecine giden bir mekanizma tetiklenmişti.
Amberin Zaman, sadece devletin Öcalan ile görüştüğünü söylemekle kalmıyor, aynı zamanda devletin Öcalan’a Kandil ile temas etme imkânı verdiğini de belirtiyor. Kaynakları, bu görüşmenin gergin geçtiğini söylemişler. Öcalan ile örgüt arasında mutabakat sağlanmadığı, iddiası var. Örgüt geleceğini düşünürken, Öcalan’ın ise yeni bir barışa evet diyeceğini tahmin edebiliriz. Nitekim Öcalan’ın silah bırakma teklifine karşı, örgütün “Peki biz ne olacağız?” sorusu sorduğu ve aralarının gerildiği söyleniyor.
Öcalan, örgüt ve devlet arasındaki gerçekleştiği iddia edilen bu üçlü görüşmelerden sonra varsayabiliriz ki HDP gibi bir unsur da bu denklemin önemli bir parçasıdır. Devlet, DEM Parti’nin’nin Öcalan’a destek vermesi için bir arayışa girmiş olabilir ve Bahçeli’nin tokalaşması bu çerçevede değerlendirilebilir.
Bu neden oluyor? Türk devleti, Türkiye’de büyük bir baskıyla Kürt meselesini kontrol altına almışken, neden şimdi bir değişiklik arayışı var.
Mesut Yeğen’in Perspektif’te çıkan yazısında belirttiği üzere, Kürt sorununun çözümü konusunda genel olarak dış dinamikler istikameti belirliyor. Bu kez de öyle oluyor. Şimdi de gözlemcilerin söylediği, İran-İsrail çatışmasının bölgede dengeleri değiştirdiği, güç kaybı yaşayan İran’ın PKK’lı gruplarla ilişki kurarak yeni hamleler yapması ve bunun Türkiye’ye yeni sıkıntılar yaratma ihtimali. Bu durumda Türkiye’nin önce içeride, sonra bölgedeki PKK’lı gruplarla bir barış yaparak, bu ihtimali ortadan kaldırmayı hedeflemesi, bu analiz mantığının devamı.
Bu tür koşullardan kaynaklanan dayatmalar ve bu dayatmalar sonucunda ortaya çıkan diyaloglar, her zaman tarafların farklı niyetlerini içerir. PKK ile Öcalan arasındaki varsayılan görüş ayrılığı muhtemelen böyle bir şeyden kaynaklanıyor. Öcalan, Kürt meselesinde silah bırakmayı ve bir normalleşmeyi savunuyor. Örgüt ise alan kontrolü kaybetmek ve bir siyasi hareket olarak pazarlık yapmadan taviz vermek istemiyor.
Peki buradan gerçek anlamda bir barış çıkar mı?
Devlet açısından bakıldığında, Bahçeli gibi birinin bu yönde adım atması ancak milli fayda etrafında değerlendirildiğinde mümkündür. Kürtlerin talep ettiği hakları tartışma çerçevesinde değil, daha çok kısmi aflar, örgüt mensuplarının silah bırakması ve sisteme entegre olması yönünde bir arayış akla geliyor.
Burada bir barış sürecinden ziyade, devletle örgüt arasında yeni bir denge, stratejik temas arayışının ön planda olduğunu söylenebilir.
Bu süreç oluşur ve ilerlerse, biçim değiştirerek barış istikametine de gidebilir. Ya da Kürt hareketi ise bölgedeki değişiklikleri bir fırsat olarak görüp İran’la yakınlaşarak bu süreci reddedebilir.
Sonuç olarak, bir şeyler oluyor. Bir çözüm süreci lafı için henüz erken olsa da, temaslar ve diyaloglar, yeni bir denge arayışı var. Bu, İmralı’daki lider, örgüt liderleri ve devletin çeşitli kademeleri arasında gerçekleşen bir tablo. Sürecin ne istikamete gideceğini bekleyip görmek lazım.