Ana SayfaRÖPORTAJÖZEL HABER | Kadın gassallar anlatıyor: “Kızım vefat ettiğinde onu yıkamaya girmiştim....

ÖZEL HABER | Kadın gassallar anlatıyor: “Kızım vefat ettiğinde onu yıkamaya girmiştim. Sonra gassallığa başladım.”

Gassal önce billboardlardaki "Ölünce beni kim yıkayacak" reklamlarıyla tartışma konusu oldu. Sonra başrolü Ahmet Kural’ın şiddet geçmişi tepki çekti. Şimdi ise kültürel iktidar tartışmalarıyla gündemde kalmaya devam ediyor. Tartışmalar devam ederken kadın gassallara diziyi sorduk: “Ben ilk defa 20 yıl önce kızım vefat ettiğinde onu yıkamaya girmiştim. Ondan sonra başladım gassallığa. İnsanlar dışarıdan anlamayabiliyor, korkabiliyor ama insan yakınının ölümünü tadınca hayata biraz farklı bakıyor.”

TRT’nin dijital platformu tabii’de yayınlanan Gassal bir haftadır gündemden düşmüyor. Dizi üzerinden aynı anda birçok tartışma yürüyor. Sosyal medyada dizinin reklamının devlet erkanınca bile yapılması, senaristin başörtülü bir kadın olması kültürel iktidar olma tartışmalarını alevlendiriyor.

Diğer yandan ise dizinin başrol oyuncusu Ahmet Kural’ın şiddet geçmişi olması tepki topluyor.

https://www.instagram.com/p/DEFUCKJIvut/?igsh=dHh0YzA5NngwNGtk

Dizi, mesleği gassallık olan Baki’nin yalnızlığı etrafında şekilleniyor. Baki zaten çocukluğundan getirdiği travmaları sebebiyle de son derece olumsuz bir insan iken, mesleği ile de beraber iyice içine kapanıyor. Bir gün ölümle burun buruna geldiğinde ise yalnızlığını sorgulamasıyla hikaye başlıyor.

Dizi etrafında dönen tartışmaları bir kenara bırakıp, gassallık yapan kadınlarla diziyi yorumladık ve meslekleri üzerine konuştuk.

“Kızım vefat ettiğinde yıkamaya girmiştim. Sonra gassallığa başladım.”

Gassal olmaya nasıl karar verdiniz?

Gül Hanım: Bir Kur’an kursunda yetişkinlere Kur’an-ı Kerim dersi veriyorum. Aynı zamanda da gassallık eğitimi veriyorum. Ben ilk defa 20 yıl önce kızım vefat ettiğinde onu yıkamaya girmiştim. Ondan sonra başladım gassallığa. İnsanlar dışarıdan anlamayabiliyor, korkabiliyor ama insan yakınının ölümünü tadınca hayata biraz farklı bakıyor.

Fatma Hanım: 17 senedir bu işi yapıyorum. Maddi sıkıntılarımızın olduğu bir zaman müracaat etmiştik. Dini olarak da yeterliliğe bakıldı ve çalışmaya başladık. İşime aşığım diyebilirim, o kadar seviyorum.

Tuğba Hanım: Ben hocalık yaparken insanlar “ölünce beni sen yıkar mısın” gibi tekliflerde bulunuyorlardı. Tabi bu sevgi ve muhabbetten oluyor fakat peşpeşe olunca “yeter artık, ben size ölümü mü hatırlatıyorum” diye şaka yollu çıkışmıştım. Sonra ehil olduğumu söyleyerek bu işe başvurmamı istediler. 3 yıl gassal olarak çalıştım. Büyük tecrübeler edindim, ibretler aldım. Gasilhane gerçekten hayatın ters döndüğü, kavramların, ezberlerin bozulduğu bir yer.

“Dizide yıkamaya dair teknik ayrıntılar doğru gösterilmiş”

Gassal dizisini nasıl buldunuz?

Gül Hanım: Dizide durum biraz dramatize ediliyor tabii. Şimdiki gasilhaneler de çok güzel, insanın ölesi geliyor. Su gayet güzel ısıtılıyor, fıskiye var. İki kişi güzel bir şekilde yıkayabiliyor. Dizide cenazeyi çevirme usullerini, yıkamayı teknik olarak da güzel göstermişler.

Fatma Hanım: Dizide gassallığı güzel anlatmışlar. Kefenlemeyi, yıkamayı doğru göstermişler. Aslında herkesin bilmesi gereken bir meslek olduğunu iyi anlatılmış. Birinci sezonu güzel buldum ama ikinci sezonun fragmanındaki kadın gassalın sertliğinden çok hoşlanmadım. Biz her zaman çevremizdekilere, cenaze sahiplerine çok naif davranmaya çalışıyoruz. Çünkü insanların acısı oluyor, hassas oluyorlar. Herkese kibar bir şekilde davranmak zorundayız. Çünkü empati yapıyoruz. Mevtayı yıkarken yakınlarımızı düşünebiliyoruz, bazen kendimizi bile görebiliyoruz mevtada. Çok tefekkür ediyoruz.

Tuğba Hanım: Hayatta üç dönüm noktası vardır: doğum, ölüm ve evlilik. Doğum ve evlilik çok şaşalı kutlanırken ölüm hep göz ardı edilmiştir. Ne zaman yakın akrabalarımızı kaybetsek o zaman bizim yüzümüze çarpar. Halbuki hayatın hep içindedir. Dizi bu açıdan güzel düşünülmüş. Güzel ve farklı yerlerden bakılmış olaylara. Teknik olarak bakarsak çok fazla ayrıntı gösterilmiyor ama gösterilen kısımlar, mevtayı çevirmesi, kefenlemesi doğru yapılmış gözüküyor.

“Herkes ömründe bir kere gasilhaneye girip, yıkamayı gözlemlemeli”

Herkes gassal olabilir mi sizce?

Gül Hanım: İsteyen herkes rahatlıkla gassallık eğitimlerine katılabilir. Pandemiden ve Maraş depreminden sonra çok fazla talep oldu ihtiyaçtan dolayı. Önce teorik eğitim veriyoruz. Ölüm esnasında yapılacakları anlatıyoruz. Sonra yıkama safhasını ve nasıl kefenleneceğini gösteriyoruz. İlk önce biraz tedirgin olanlar oluyor ama sonra alışıyorlar. Her zaman söylüyorum “ölülerden değil dirilerden korkmak lazım” diye. Eğitime gelenler gönüllü geliyorlar. En güzel kısmı bu kişiler sertifikalı olduğu için bir afet olduğu zaman sivil toplum örgütleri tarafından tercih ediliyorlar. Bence bu gibi durumlar için herkesin de bilmesi gerekiyor yıkamayı ve kefenlemeyi. İş olarak görmenin dışında da bir kişiyi ölürken en son yolcu eden oluyorsunuz. Bu da güzel bir şey. Tabi özenerek, dualarla, hırpalamadan yıkamak gerekiyor. Sevmeden de yapılacak bir iş değil.

Fatma Hanım: Bence kişi cenazeye dokunduktan sonra anlayabilir yapıp yapamayacağını. Dini vecibelerini de iyi bilmesi gerekiyor yıkayacak kişinin. Son alımlarda çok fazla talep olduğu için bunlara çok dikkat edilmedi mesela.

Tuğba Hanım: Tabi ki vazife şuuru, görev şuuru her görevde olduğu gibi burada da olmalı. Buradaki vebal ahirete kalıyor. Bir hocam bana “Allah seni böyle bir görev başına getirdi. Yarın kıyamet gününde hiç tanımadığın insanlar karşına çıkıp yolunu kesebilir, niye bana karşı vazifeni tam yapmadın diye. Vazifeni tam yaparsan da hiç tanımadığın insanlar senin için Allah’tan af dileyebilirler” demişti. Şuursuz, isteksiz, sevgisiz yapılan her iş topluma ve insana hep kötü anlamda geri döner. Herkes gassallık yapmamalı, yapamaz da zaten. Ama ben herkese ömründe bir kere hiç olmazsa yıkamada bulunmasını tavsiye ederim. Bakıp gözlemlemek lazım. Yakınını getirenler genelde içeri girerler. Bazen oda dolar. Bazen de hiç kimse girmek, annesini bile görmek istemez. Bence dokunmak ve o anı yaşamak gerekiyor. Ruh ve can çıktığı için ceset çok değişik bir soğuklukta oluyor. O soğukluğunun hissedilmesi önemli. Bizim dediğimiz elimiz, ayağımız, gözümüz, bedenimiz aslında bizim değil. Emanetçiyiz.

“Gassal olduğumu her yerde söylemiyorum”

Mesleğinizi öğrenenler nasıl tepki veriyor?

Gül Hanım: Gassallık eğitimi verdiğimi duyanlar şaşırabiliyor, garip tepkiler verebiliyorlar. Bizim normal gördüğümüzü, başkası farklı açıdan görebiliyor. Biz artık yıkamayı tamamen iş olarak görüyoruz. Arkadaşlarla sırayla cenazeyi yıkıyoruz, yoruluyoruz, hep birlikte yemek yiyoruz. Dışarıdan bakanlar o arada nasıl yemek yediğimizi bile anlamıyorlar. Halbuki işin içinde olunca güzel bir şekilde vazifemizi yapıyoruz, insanları ahirete yolcu ediyoruz ve dönüp geliyoruz. Normal hayatımıza dönüyoruz. Komik şeyler de olabiliyor. Ben bir ara twitter hesabı açmak istemiştim. Oğlumdan rica ettim. Oğlum kullanıcı adı olarak ne yazacağını sorduğunda “mezara doğru” demiştim. Çok dalga geçmişti “twitterda korku mu salacaksın” diye. Pandemide de iş için giydiğim kıyafetlerimle dalga geçiyor, “mezbahaya mı gidiyorsun” diyordu.

Fatma Hanım: Etrafımızdan güzel yaklaşılıyor mesleğimize. Yaptığımız işi çok mübarek görenler, hayranlık duyanlar oluyor. Ben çok değişik bir tepkiyle karşılaşmadım. Ama gassallık çok dikkat edilmesi gereken, ince bir meslek. Nasıl yeni doğmuş bir bebeği yıkarken suyunu kontrol ediyorsak, incitmeden, hassas bir şekilde davranıyorsak bir cenazeye de o şekilde davranmak zorundayız. Çünkü ahirette bunun hesabını vereceğiz.

Tuğba Hanım: Gassal olduğumu duyanlar bazen gayriihtiyari soğuk bir bakışta, bir geri çekilişte bulunabiliyorlar. Bir arkadaşımızın kayınpederi arkadaşımız gassallık yaptığı sürece onun pişirdiği yemeği yiyemedi. O kadar etkileniyordu. Bazen soğuk karşılanabiliyor toplumda. Her yerde söylemiyorum o yüzden.

“Bazı ölü çok kolay yıkanır, hiç yorulmazsın. Bazı ölüde yıkama bir türlü bitmez. Bazı ölüde sıcak akan su soğuk akar. Bazı ölüde tıkanmayan gider tıkanır.”

Ruh halinizi etkiliyor mu gassal olmak?

Fatma Hanım: Gassallıkla özel hayatı karıştırmamak gerekiyor. İşyerinde çalışırken gülecek değiliz. Çünkü etrafımızda herkes ağlıyor. Biz de onlarla beraber yeri geldiği zaman ağlıyoruz. Ama buradan çıktığımız zaman normal hayatımıza devam etmek zorundayız. Diğer türlü psikolojimiz bozulur. Çeyizi yeni serilen, kınası olacak bir kızın cenazesi gelebiliyor. Evde beklemiş ya da parçalanmış cenazeler gelebiliyor. Hüngür hüngür ağlıyoruz. Ama onları kefenleyip gönderdikten sonra Allah hemen beynimizden alıp götürüyor o anları. Yoksa onları sürekli kafamıza taşırsak yaşayamayız. Çünkü yıllar geçse de alışılmıyor. Her cenaze farklı his oluşturabiliyor. Ama sertleştirmiyor bu iş bizi. Dizide Baki’nin eşi, çoluğu çocuğu yok. Onun durumu biraz daha farklı. Psikolojik olarak zorlanıyor. Yoksa gassallar hep üzüntülü, hep bunalımda, dünya hayatında yaşamayan, ölü gibi yaşayan insanlar değiller. Dizide tabi biraz kendi mizahlarını katmışlar.

Tuğba Hanım: Bu vazife bence bir evlilik hayatınız, çocuğunuz yoksa, bir yerden pozitif bir şekilde beslenmiyorsanız, negatife çeker sizi. Mesela Baki’nin de, evinde çoluk yok, çocuk yok, çok fazla bir sosyal yönü de yok. Onun etkisinde bence o. Ben de ilk zamanlar bazen eve durgun geliyordum. Evdekiler uyarınca kendime çeki düzen veriyordum. Her ne kadar önceden cenaze yıkamış olsam da gassal olarak işe başladığımda 3 gün yiyemedim, içemedim. Diğer arkadaşlar benimle dalga geçtiler. Zamanla vazife olarak görüp devam ediyorsun. Yıkadığımız kişiler tanımadığımız kişiler olduğundan tahammül edebiliyoruz sanırım. Hiç tanımadığınız biri teneşirin üzerinde sizi bekliyor. Orada vazife bilinci giriyor devreye. Merhamet duyuyorsunuz. Ama eğer ölünün yanında yakınını almışsanız hele de o ölü gençse çok zor oluyor. Her ölüde de farklı bir şey yaşanıyor. Bazı ölü çok kolay yıkanır, hiç yorulmazsın. Bazı ölüde yıkama bir türlü bitmez. Bazı ölüde sıcak akan su soğuk akar. Bazı ölüde tıkanmayan gider tıkanır. Bazı şeyler insanların yaşamına bağlı diye düşünüyorum. Tabi her ne olursa olsun biz elimizden geleni en iyi şekilde yapmaya çalışıyoruz.

Cenaze yakınları para vermeye çalışıyor değil mi size?

Fatma Hanım: Evet. Bizuyarıyoruz ve almıyoruz parayı. Yasak o parayı almak. Helal paramıza haram katamayız.

Tuğba Hanım: Para vermeye çalışan çok oluyor. Zaten ölüler için vakit de nakit de önemli değil. Bazen teyzeler oluyor vefat eden, kıyafetlerinin içlerinden keselerde altınlar, paralar çıkıyor. Hiç bir önemi kalmıyor o saatten sonra. Yakınlarında da ben aynı şeyi görüyorum. Sanki son bir vazife yapmaya çalışıyorlar. Ya da hayattayken bazı nineler kendilerini yıkayacak olan kişiler için başörtü, havlu gibi hediyeler hazır ediyorlar. Zorlayanlar oluyor. Tabi biz ücret kabul etmiyoruz kanunen yasak olduğu için.

- Advertisment -