Yaklaşan yerel seçimler öncesi partilerin ittifak çalışmaları sürerken, AK Parti ile HEDEP arasında sekiz yıl sonra ilk defa resmi nitelik kazanmamış bir görüşme trafiği olduğu iddiası gündeme geldi.
İddiayı ortaya atan gazeteci Sedat Bozkurt, Kısa Dalga’daki yazısında AK Parti ve HEDEP arasındaki görüşmeleri; parti yönetimlerinin bilgisi dahilinde, kurumsal temsil görevleri olmayan eski siyasetçilerin yürüttüğünü öne sürdü.
Bozkurt’un görüşmelerde HEDEP’in önümüzdeki yerel seçimlerde, 2019’dan farklı olarak muhalefete destek vermek yerine büyükşehirlerde güçlü adaylarla girmesi karşılığında AK Parti’den siyasi taleplerle ilgili adımların tartışıldığına işaret ettiği yazısının ilgili bölümü şöyle:
“AKP’nin yerel seçim destek modellerine HEDEP’liler; siyasi tutukluların serbest bırakılması, kayyum uygulamasının son bulması ve Öcalan’a tecridin kaldırılması gibi somut taleplerle karşılık veriyorlar. HEDEP Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları yerel seçimlere yönelik olası ittifakların mümkün olduğunu ama açık yapılması gerektiğini savunurken bu görüşmelerde özellikle CHP’nin kazandığı seçim çevrelerinde güçlü adaylarla çıkılması konuşuluyor.”
AK Parti ve HEDEP arasında, genel merkezlerin bilgisi dahilinde bir görüşme trafiği başladığı iddialarını AK Parti MKYK üyesi Orhan Miroğlu ile konuştuk.
“Çözüm süreci diye bir gündem yok”
Yeni bir çözüm süreci için AK Parti ve HEDEP arasında dolaylı görüşmelerin başladığı iddiaları var. Doğru mu iddialar, yeni bir süreç başlama olasılığı var mı önümüzdeki dönemde?
Zaman zaman böyle haberler çıkar. Ama pek inandırıcı değil. Hem HEDEP hem de periferisindeki kimi aydınlar bu tür haberlerden hoşlanıyor olabilirler.
Çünkü sanırım, vaktiyle çözüm masasını tepetaklak etmenin yarattığı siyasi maliyetle, açıkça deklere etmeseler bile, tabanın da zorlamasıyla, belli bir hesaplaşma yaşıyorlar. ‘Seni Başkan yaptırmayacağız’ söyleminin ne kadar yanlış olduğunu düşünen ve söyleyen epey HDP aktörü var.
Ama ne olursa olsun, bu HEDEP’in yegane siyasi gündemi olabilir belki. Ama ne Türkiye’nin ne de AK Parti’nin gündeminde çözüm süreci diye bir gündem var.
Kaldı ki HEDEP çözümden, İmralı’yla yeniden görüşme ve muhatap alma gibi denenmiş ve sonuç vermemiş bir tecrübeyi anlıyorsa, açıkça söylemek isterim ki bir daha böyle bir iklimin yaşanması imkansıza yakın bir ihtimal.
HEDEP mecliste temsil edilen bir parti. Bu çok büyük bir demokratik imkan. Ama değişme arzusu olmayan bir partinin bu imkanı bile kullanamadığını görüyoruz.
Mesele eş başkanlardan biri çıkıp şöyle diyebiliyor: ‘Biz Türkiye ve Gazze’deki savaşı durdurmak için mücadele edeceğiz.’ Bunu diyen bir partiyle kim siyasi bir diyalog kuracak da çözümü konuşacak? HEDEP, PKK’yla olan ilişkisini sona erdirmeden değil çözüm, diyalog bile kurulabileceğini sanmıyorum.
“Kayyum döneminin kapanması seçmenin tercihiyle alakalı. AK Parti belediyeleri kazanacak başka yolu yok”
Yapıldığı iddia edilen görüşmelerde, HEDEP’in yerel seçimlerde 2019’dan farklı olarak büyükşehirlerde güçlü adaylar göstermesi ve öbür yandan da AK Parti tarafından belediyelere kayyum atamalarının son bulması, siyasi tutukluların serbest bırakılması, Öcalan’a tecridin kaldırılması gibi taleplerden bahsettikleri konuşuluyor. Böyle bir süreç işleyebilir mi?
2019 seçimlerinde mesele zayıf- güçlü aday gösterilmesi değil, kayıtsız şartsız CHP adaylarının desteklenmesiydi. HDP’den Mart seçimlerinde İmamoğlu’na 900 bin oy gitti. Yenilenen seçimde bu oy 1 milyona çıktı. HDP’nin 2018 seçimlerinde İstanbul’da aldığı oy zaten 1 milyon 180 bin civarındaydı.
Antalya, Mersin, Ankara, Adana, İzmir gibi metropol şehirlerde de durum farksızdı genel olarak. Batı’da 4 milyon civarında HDP oyu CHP adaylarına gitti.
Bunun HDP’ye hiçbir faydası olmadı. HDP muhasebe yapacağı yerde, aynı hatayı son genel seçimlerde de yaptı ve HDP’yle iş birliğini siyasi manada kriminal bir hadise gibi gören ama oylarına da yok demeyen Millet İttifakı’na kayıtsız şartsız destek verdi. Ama bu defa HDP seçmeninden büyük bir tepki aldı. Milletvekili sayısı çok düştü.
Eğer AK Parti işi sıkı tutsa ve bilhassa metropoldeki vekil listelerinde sözünü ettiğim bu 4 milyon oyu ve genel olarak ona zaten oy verenlerin dışında kalan Kürt seçmeni hesaba katan bir tercih yapsaydı HDP barajın altında kalabilirdi.
Yedi yıldır devam eden kayyum döneminin sona ermesi herkesin hayrına, sivil siyaset ve demokrasi yararına olur. Ama bunun da yolu HDP’yle filan yapılacak anlaşmalarla olmaz ki zaten yok böyle bir anlaşma.
Kayyum döneminin kapanması, seçmenin tercihleriyle alakalı. Bu seçimde de AK Parti ve HDP yarışacak Doğu’da. AK Parti yarışacak ve belediyeleri kazanacak. Başka yolu yok. HDP’nin kazanması demek, yeniden birtakım yasa dışı komitelerin devreye girmesi demek olacak; bu siyasi konjonktürde, belediyelerin sözünü ettiğim bu yasa dışı KCK komitelerinin belediyeleri yönetmesine devlet izin vermeyecek. Ortada HDP’li belediyelerin KCK komitelerince yönetilmesine HDP’den ciddi bir itirazın geleceğine dair hiçbir emare yok.
“Bu konjonktürde asla Türkiye’ye düşmanlık yapıp Kürtlerin hakkını savunuyorum diyemezsiniz”
Öcalan bir hükümlü. Dava süreci tamamlanmış durumda. Kendisiyle düzenli ve çoğu da siyasal çerçevede yapılmış görüşmelerin gerekçesi geçmişte çözüm süreçlerinde söz konusu oldu. Ki bu görüşmeler o kadar yoğundu ki, 400 sayfalık İmralı Görüşmeleri diye kitap bile çıktı. Sonuç daha fazla kan ve daha fazla gözyaşı oldu. PKK, adaya yollanan HDP vekilleri ve avukatlar aracılığıyla çoğu kez yanıltıldı. Ayrıntıları isteyen benim 2018’de yayınlanan Yeni Yüzyıl Kürtler ve Bağımsızlık kitabına bakabilir.
Şimdi bu arkadaşlar Türkiye’nin aynı sularda yüzmesini bekliyorlar ama boşuna bir beklenti. Örgütün hedefinde; bırakalım Türkiye’yi, Türkiye’yle dost kalmak isteyen Barzanilerden tutun da hemen herkes var. Taksim Meydanı’na çıktılar geçenlerde, Irak Bölgesel Kürdistan hükümetini protesto etmek için.
Kürtler adına hareket ettiğini iddia eden herkesin bilmesi gereken bir şey var: bu konjonktürde Türkiye’nin yanında durursunuz durmazsınız ama dost olabilirsiniz, fakat asla düşmanlık yapıp Kürtlerin hakkını savunuyorum diyemezsiniz.
AK Parti’nin bu meselede artık ciddi tecrübeleri var, bu tecrübeler bize muhtemel muhataplarımızın artık tamamen sivil ve demokratik akılla düşünmekten ve değişmekten başka çarelerinin kalmadığını gösteriyor. Bu konuda ben şahsen olumlu ve savunulabilecek, üstünde yeni bir diyalog süreci başlatacak emarelerden çok uzak olduğumuzu düşünüyorum.
“Bizim çözüm sürecine bakışımız hepimizi daha sağlam ve güçlü bağlarla bir arada tutacak bir demokrasi inşası gerçekleştirmek”
Bölgede diğer bir aktör olan HÜDA PAR’ın içinde olacağı bir sürecin de başlayabileceğiyle ilgili değerlendirmeler de yapılıyor. AK Parti’nin çözüm süreci konusunda bugünkü yaklaşımı nedir?
AK Parti ve HÜDA PAR arasında seçim iş birliği yapıldı. Ama bu parti kendi adına siyaset yapan, bizden oldukça farklı bir siyasi programa sahip. Mecliste temsil ediliyor olması önemli bir gelişme.
Ne AK Parti’nin ne HÜDA PAR’ın HEDEP’le yeni bir çözüm süreci için bir üçlü görüşme veya üçlü anlaşma içinde olmadığı apaçık bir şey.
Bizim çözüm sürecine hem öncesinde hem de bugün bakış açımız demokraside mesafe almak, hepimizi daha sağlam ve güçlü bağlarla bir arada tutacak bir demokrasi inşası gerçekleştirmek ve bu demokrasiyi yüz yaşını geride bırakan cumhuriyetle buluşturmaktan geçiyor.
Son kamuoyu araştırmaları AK parti politikalarının Kürt halkını olumlu yönde ne kadar etkilediğini açıkça gösteriyor. Aidiyet duygusu güçlenmiş, bölge halkı yatırımlardan payına düşeni almaya başlamış ve şiddet-terör eylemlerine dayalı stratejilerin verdiği zararı görebilmiş bir vaziyet içinde bulunuyor. Güven ve istikrara dayalı bir siyaseti sürdürmeye devam edecek AK Parti.