14 Mayıs 2023 seçimleri yaklaştıkça, kaybetme korkusuna kapılan Cumhur İttifakı’na mensup adaylardan ve yetkililerden, siyaset alanında çalışan psikologlara esaslı malzeme niteliğinde evlere şenlik açıklamalar geliyor. Bir tür karanlıkta mezarlıktan geçerken ıslık çalma olayı…
Bunca yıl ülkenin yönetim koltuklarında yayıla yayıla oturanlar, yurttaşın hesap sorma eğilimine girdiğini gördükçe abuklamaya başladılar.
Neler söylemiyorlar ki! Sallayan sallayana.
Sözün ayarı kaçınca…
Abuklama yarışında başı İçişleri Bakanı Süleyman Soylu çekiyor. Tarihini Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın belirlediği seçimin ”siyasi darbe” olduğunu iddia etti. Tabii 12 yaş üstü çocuklar dahil herkes de haklı olarak “Seçim darbeyse, o zaman darbe ne?” diye sordu.
Hemen ardından, bir zamanların başbakanı Binali Yıldırım, konunun üzerine tuz biber ekercesine “işgal” dedi. Tabii bu durumda iktidarın aleyhinde oy kullananlar işgalci, oy pusulaları da silah oluyor.
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Kayseri’den seçime katılıyor. Toplamış ahaliyi nutuk atıyor. Malum, böyle havalarda coşturmak esas. Gaza gelen gençler “Vur de vuralım, öl de ölelim” diye, slogan atıyor. Bakan da kendini havaya kaptırıp, “Merak etmeyin, onun da sırası gelecek” diyor. Hayrola, savaşa mı gidiyoruz!
Başkomutan rütbeli üniforma içindeki Cumhurbaşkanı Erdoğan ise, mevzuu Kandil’e bağlayarak tartışmaya dahil olmayı ihmal etmiyor.
Başkaları da var.
Yalan, tehdit, korkutma ve demagoji “harekâtı”
Adaletten başka her şeyle alakalı olduğunu, seçim akşamı içilecek şampanyalar üzerinden ahkâm keserek bir kez daha gösteren Bekir Bozdağ; Millet İttifakı’nın ulus-devlete karşı bir tehdit olduğunu keşfeden Nurettin Canikli; Reis’e olan sadakatini kulak koleksiyonculuğuyla ispata hevesli milletvekili Salim Çivitçioğlu, bu yalan, tehdit, korkutma ve demagoji harekâtında yer almaya çalışanlar arasında bulunuyor.
Sarayın odalarında mevzilenip “bağımsızlık savaşına” girişenleri, muhalefeti seçmen karşısında zor durumlara düşürmek için ‘dark web’ sayfalarını turlayanları da ihmal etmeyelim.
Şunları da aktarmadan olmaz:
İkisi de dönüp dolaşıp, Soylu’ya dayanıyor. Biri, Jandarma Genel Komutanlığı’nın seçim gecesi için verdiği bütün personelin göreve çıkmak üzere birliklerinde hazır olması emri. Böyle bir şey ilk defa oluyor. İkincisi ise, Soylu’nun İçişleri Bakanlığı bünyesinde Seçim Sonuçları Takip Sistemi kurmaya çalışması. Hatta şimdiden bu doğrultuda sağa sola yazılar yağdıran kaymakamların bile olduğu medyaya yansıdı.
AK Parti’nin önde gelen bakan ve yöneticilerinin seçimlere kısa bir süre kala peydahladıkları tuhaf söylemler, derin bir aczin içinde olduklarının bariz bir işaretidir ve seçmen de bunu böyle değerlendiriyor.
Bir dönem kapanıyor, farkında değil misiniz!
AK Partililere naçizane diyeceğim şudur: Kendinize gelin, bunlar çocukça şeyler. TV programları böyle filmlerle dolu.
Yapacağınız ilk iş, hayli geç kalmış olsanız da size bu akılları veren strateji ve propaganda uzmanlarını çevrenizden uzaklaştırmak olmalı.
Değişimin vakti gelmişse, böyle saçmalıklarla falan önüne geçemezsiniz. Bırakın bu işleri. Demokrasi ve yurttaşın seçme hakkının 2500 yıllık tarihi bunu anlatır.
Varsayalım ki bu defa da kıvırdınız; önümüzdeki seçimde ne yapacaksınız? Halktaki değişim kararlılığının önünde asla duramazsınız. Nice despot ve diktatör böyle şeyleri denedi, ama olmadı. Sonu hep hüsran.
Kaldı ki, herkes yazdı ve söyledi; Türkiye’nin demokrasi birikimi ve seçmenin sınanmış sağduyusu bu tür uçukluklara asla yol vermiyor.
Zaten yıllardır izlediğiniz politikalarla dibine kadar battınız, bir de bu saçmalıklarınızla batmayın.
Farkında değil misiniz, bir dönem kapanıyor!