Yayını izlemek için: https://youtu.be/ZFUxJSyXJUU
Geçtiğimiz haftaya Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir iftar davetinin ardından seccadeye ayakkabıyla basarken çekilmiş fotoğrafı damga vurdu. Kılıçdaroğlu ilk andan itibaren bunun bir yanlışlık olduğunu, bundan dolayı çok üzgün olduğunu söylese de Cumhurbaşkanı Erdoğan ve iktidar medyası bunu bir hazine gibi görüp üzerine atladı. Televizyon yayınları son bulmuyor, Erdoğan da ‘Pensilvanya’ya uzanan bir dizi sert açıklamalar yaptı. Ayrıca Erdoğan’ın eline seccade alarak mitingde poz vermesi de çok konuşuldu. Tüm bunlara baktığımızda siz bu ‘seccade’ tartışmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce bunun toplumda nasıl bir karşılığı olur?
Bu olayın hangi toplumsal kesimde karşılık bulacağı sorusu önemli tabii. Ama kimlik gerginlikleri açısından baktığımız zaman Türkiye’nin hâlâ çok keskin bir noktada olduğunu söyleyemeyiz. 28 Şubat günlerinde de değiliz. Ortada dini değerlere saldırı üstünden sistematik olarak yürüyen bir muhalif siyaset yok. Tam tersine Kılıçdaroğlu’nun mütedeyyin insanlara da dindarlara da daha farklı kimliklere de kucak açan bir söylemi var. Dolayısıyla muhtemelen pek çok yerde bu tartışmanın karşılığı olmayacaktır.
Ama bu, tek başına bir anlam taşımaz. Önemli olan Tayyip Erdoğan’ın ne yapmaya çalıştığı ve seccade meselesini nasıl bir paketin içine koymaya çalıştığıdır diye düşünüyorum. Erdoğan seçimlere doğru giderken psikolojik üstünlüğü kaybetti, elinde yeni kurucu unsurlar yok, çok malzemesi yok. Böyle olduğu oranda bu tür çatışma unsurları, değerler savaşı ilan etme, kimlik üstünden yol alma, popülizmin toplumun bir kısmının gayrimeşru bir kısmını meşru olduğu vurgusundan yola çıkma, bu şekilde bir milli kimlik temsili, milli ve dini kimlik temsili üzerinden bir tahkimat dili, bunu milliyetçilikle, devletçilikle, genişleme ile birleştiren klasik bir sağ siyaset cephanesi dışında elinde bir şey kalmadı. Her şeyi bunun içine katarak kullanmaya çalışıyor.
Tabii seccade işi lezzetli bir şeydi onun için. Hem İslam açısından, inananlar açısından önemli bir sembol, dindar kesim için bir tür kutsal nesne seccade. Eve ayakkabıyla girilmemesi dahi seccade ile ilişkilendirilir. Dolayısıyla bunun üstünden yola çıkması çok şaşırtıcı değil ve bu çok kolay bir şey. Savaşçı, saldırgan, elinde cephane kalmamış bir siyasi liderin seçim kampanyasını kimlikler savaşı haline çevirdiğini görüyoruz. Seccade, bu unsurların bir parçası.
Bir taraftan görüyorsunuz, Erdoğan Kılıçdaroğlu’na, HDP ile buluşmasına yüklenerek terörist imasında bulunuyor. Rakip olarak meşru ve onunla yarışan bir lider muamelesi yapmıyor Kılıçdaroğlu’na. Onu kabul edilmez olanın, dışlanması gerekenin bir simgesi, taşıyıcısı olarak ilan ediyor ve kampanyasını bu şekilde sürdürüyor.
Tabii bu seccade işinin nasıl olduğu da ayrı bir tartışma. O seccadeyi oraya kim koydu? Salonun ortasında o seccade o esnada niye oradaydı. Seccadeler namaz kılındıktan sonra, hepimiz evlerimizden biliriz, namazını kılan seccadesini toplar. Seccade ortalık bir yerde kalmaz. Genel olarak yüksek bir yere, bir dolabın üst katına bırakılır ya da bir çekmeceye konulur, ayak altında olmasın diye. Nasıl o seccade ayak altındaydı? Hele bir ziyaretçinin geleceği anda sanki insanın aklına birinin oraya bırakmış olma ihtimali geliyor. Ben kumpasçı, komplocu birisi değilim ama birinin o seccadeyi oraya bırakmış olma ihtimali var. Ona Erdoğan da basabilirdi, öyle bir yer bu seccadenin durduğu yer. Dolayısıyla bu da bir mizanseni andırıyor, 28 Şubat mizansenleri gibi. Ben çok ciddiye almıyorum açıkçası ve bunun çok sonuç vereceğini sanmıyorum. Kampanyanın birkaç gününü alacaktır bu konu, birkaç gün sonra gerçeklere tekrar geri dönülecektir. Çünkü Tayyip Erdoğan’ın % 41’den yukarıya çıkabilmesi için bunların daha fazlasına ihtiyacı var.
Kılıçdaroğlu’nun savunmasına gelince. Özür diledi ama özür dilemesini bile ben fazla buldum. Çünkü özür dilenecek bir şey yapmadı. Örneğin camiye ya da kutsal bir mekâna, o mekâna uygun olmayan bir kıyafetle girmedi. Yanlışlıkla, görmeden, halının üstüne bırakılmış bir seccadeye bastı.
Aslında Kılıçdaroğlu’nun söylemesi gereken şey şuydu: “Biz değerler barışı peşindeyiz. Siz kavga peşindesiniz.”
Özetle seccade meselesi seccadeden fazla bir şey: Tayyip Erdoğan’ın aynası.