Programın tamamını izlemek için:
Son bir-iki haftadır yaşanan İmamoğlu’na siyasi yasak, HDP’nin kapatılması davasının hızlandırılması gibi gelişmeler iktidar açısından, Cumhur İttifakı açısından ne anlama geliyor?
Bu, işin önemli bir boyutu. İmamoğlu’nun cezası henüz onaylanmamakla birlikte siyasi niteliği yüksek. Tabii siyaseti karıştırdı, siyasi dengeleri etkiledi, beklenildiği gibi… Bir tarafta muhalefetin iç dengeleri ve iç ilişkileri açısından bir dizi gelişmeyle karşı karşıya kaldık. Diğer taraftan baktığımız zaman bunun bir siyasi karar olarak ele alınması halinde, ki öyle, bu cezadan hareketle Erdoğan’ın nasıl bir strateji izlediğini, bunun ne anlama geldiğini ortaya koymak önemli.
Ceza, süresi dahil siyasi iktidardan, Erdoğan’dan bağımsız bir karar değil. Eğer böyleyse, Erdoğan’ın bu seçim sürecinde başlatması beklenen büyük operasyonel hamlelerden biri, belki ilki olarak değerlendirilebilir.
Neden? Çünkü birincisi, bu karar Erdoğan’ın karşısındaki kâğıt üstünde de olsa, en büyük rakiplerden birini, İmamoğlu’nu devre dışı bırakmış bulunuyor. Cezanın onaylanması ihtimali onun doğrudan aday olmasını ve avantajlarını ortadan kaldırdı.
İkincisi, Erdoğan’ın tercih ettiği karşı aday muhtemelen Kılıçdaroğlu. Bu operasyon İmamoğlu’nu devreden çıkardığı gibi Kılıçdaroğlu’nun adaylık ihtimalini yükseltti. Ayrıca muhalefet Kılıçdaroğlu üzerinde anlaşamaz ve çoklu aday gibi bir şık devreye girerse bu aslında bir tıkanma, bir kriz olur. Bu, Erdoğan’ın daha çok işine gelecektir. Buna hiç şüphe yok.
Üçüncü olarak, Erdoğan bunu bekliyor muydu, beklemiyor muydu, bilmiyoruz, ama karar, Altılı Masa’nın dengelerini olumsuz etkiledi. Altılı Masa siyaset üretmek yerine başkan adayı kim olsun üzerine yoğunlaştı, özellikle İYİ Parti’yle CHP’nin bilek güreşi yaşadığı bir safhaya gelindi. Bu da ona yönelik beklentilerle ilgili olumsuz bir durumdur.
Peki Erdoğan neden ve niçin böyle adımlar atıyor, bundan ne gibi sonuçlar bekliyor? Erdoğan’ın bir sonraki adımı ne olabilir?
Çeşitli teoriler de var, Erdoğan’ın seçim takvimini çok kısa tutacağı gibi… Bunu çok kısa tutarak muhalefet tarafının bu konuda karar almasını daha da zorlaştırmak, daha da germek gibi bir politika izlemesinin söz konusu olduğuna dair veriler var.
Bir başka husus İmamoğlu’nun cezasının seçim takvimi öncesinde mi onaylanacağı yoksa sonrasına mı bırakılacağı tartışması. Yine burada öngörülen şey şu, Erdoğan stratejisi açısından; bu onay seçim takvimi kapandıktan sonra verilecek ki muhalefetin sıkıntısı, karışıklığı tartışmaları sürsün.
Erdoğan’ın bu istikamette yürüyeceğine ben şüphe duymuyorum. Özetle Erdoğan İmamoğlu’nu tasfiye etti ve Kılıçdaroğlu’nu karşısına çekti. Kılıçdaroğlu’nu halledebileceği, yenebileceği düşüncesine sahip. Bir de Kılıçdaroğlu’nun karşısına çıkaracağı proje, muhalefetin iç tartışmaları açısından kırılgan olmaya başladı. Dolayısıyla bunlardan sonra bu faktörle seçimlere doğru hareket edecektir.
Erdoğan’ın atacağı adımlar seçimlere doğru sadece Altılı Masa’ya yönelik olmayacaktır. Çünkü çok önemli başka bir kalem daha var: HDP ve HDP seçmeni, yani Kürt seçmen. Burada da biliyorsun kapatma davası var. Bu kapatma davasının ne zaman devreye gireceğini ve ne tür sonuçlar vereceğini henüz bilmiyoruz. Burada muhtemelen yine iktidarın etkileri, telkinleri olacaktır Anayasa Mahkemesi üstüne. HDP’nin de alternatif partilerle seçime katılma hazırlıklarını biliyoruz ama diğer taraftan Demokratik Bölgeler Partisi’yle ilgili başlatılan operasyonlar, gelen tutuklamalar sanki bu alternatiflerin üstüne de gidileceğini düşündürüyor.
Bir de şu açıdan bakalım; bugün son anket neticelerine baktığımız zaman maalesef muhalefetin oyu %41, %42’yi geçmiyor. Bunun üstüne yüzde 10 HDP’yi koyduğunuz zaman bu ancak %51 ediyor. Bu da yani düz matematik toplamla böyle. Arada bir fire olduğu zaman, bir bölünme olduğu zaman dengeler değişebilir. Dolayısıyla Altılı Masa’nın oy oranını yükseltmemek, HDP’nin blok oyunu mümkün olduğu kadar bölmek, hiç değilse birkaç puan geri çekmek ve bu istikamette ilerlemek Erdoğan’ın muhtemel stratejisidir diye düşünüyorum.
Türkiye’de şöyle bir şey var: Temennilerimizle, beklentilerimizle yorumlarımız arasında yer değiştirmeler oluyor. Kazanmasını istiyorsak muhalefetin; hep o istikametten bakıp kazanmasını söyleyerek bunu sağlayacağımızı düşünüyoruz ama gerçekten her zaman öyle olmayabiliyor. Mesela şunu söyleyebiliriz: Erdoğan son birkaç aydır oy oranını anketlerde yükseltiyor. Yani benim birkaç tane ciddi takip ettiğim araştırmaya baktığım zaman bu araştırmalarda Erdoğan’ın gerilediğini değil tam tersine belki kararsızlardan geri aldığı oylarla bir-iki puan kazandığını görüyoruz. Diğer taraftan Kılıçdaroğlu üzerinden bakıldığı zaman -ki ben onu destekliyorum, çok doğru bir aday olduğunu düşünüyorum- aday gibi öne çıkmasına rağmen kendi açısından henüz büyük bir oy hareketliliğini sağlayamadığını görüyoruz. Dolayısıyla bütün bu dengeler, Türkiye’nin kötü yönetilmesi yanında böyle bir tablo da var karşımızda. Bu tabloda da Erdoğan ya çok az farkla önde ya da çok az farkla geride görünüyor. Erdoğan’ın muhalefeti sarstığı ve bozduğu oranda öne çıkma ihtimali var. Bunun üstüne kurulu bir strateji izlediğini düşünüyorum.
Tüm bu tablonun bir de arka planıyla ilgili birkaç şey söylemek isterim. Ekmeleddin bey kaç oy almıştı? Yüzde 40’a yakın. Bugün bunun üstündeki yüzde 10 buna eklenecek. Yüzde on kimler? AK Parti’den kopanlar, Kürtler. Ortada yüzde on, on beşlik bir bloktan bahsediyoruz. Şimdi yüzde on, on beşlik blok neye göre karar verecek?
Seçmeni belirleyecek birçok faktör var. Demokrasi, haklar, özgürlükler meselesi kimi seçmen gruplarında belirleyici olacak. Hususlardan bir tanesi bu.
Diğer taraftan ekonomi kişisel fayda, bireysel fayda, yarına yönelik umut bir başka unsur. Şimdi bu pozitif de negatif de değerlendirilebilir. Yani enflasyon insanları rahatsız ettiği için negatif değerlendirilebilir ama Erdoğan’ın söylemleri, zaman zaman aldığı palyatif tedbirler, doğal gaz meselesi, geleceğe yönelik tasavvurlar, bağımsızlık, kendi başına olma, güçlenme iddiaları da burada tersi bir fonksiyon yerine getirebiliyor. Üçüncüsü tabii daha milliyetçi bir söylem. Bazıları bunun işe yaramaz olduğunu söylüyor ama bir grup seçmende -ki bunun büyük bir kısmı AK Parti’ye oy verecek seçmenler- bir gelecek tasavvurunun, güçlü Türkiye tasavvurunun çok önemli ve belirleyici olduğunu ve bunu da siyasi iradeye, siyasi iradeden de hareketle siyasi lidere bağlayan bir bakış açısı olduğunu düşünüyorum.
Bire bir yarışmada bu üç faktör de bize her şeyin sahada mümkün olduğunu her türlü rakamın çıkabileceğini, yani muhalefetin estireceği rüzgârla bir anda Tayyip Erdoğan’ı seçimlerde alt etme ihtimalinin öyle tasavvur edildiği kadar da kolay olmadığını gösteriyor. Başa baş bir seçim gidecek ve bir süre sonra takvimle beraber kampanya başladığı zaman tahmin ediyorum Erdoğan’ın bu rakibi bozan ve alanını daraltan stratejisini daha çok izleyeceğiz. Bunların içerisinde Öcalan faktörü de olabilir. Ama onunla ilgili bir bilgimiz yok. Sadece bazı sezgilerimiz var. Sezgiler üzerinden konuşmayalım. Olduğu zaman ona bakarız.