Ana SayfaYazarlarAğrı'daki çatışmayı kim başlattıysa...

Ağrı’daki çatışmayı kim başlattıysa…

Ağrı'da neler olduğunu özenle ve tarafsız bir gözle anlamaya çalışmalıyız. Gerçeği öğrenmeli ve barışı bozmak isteyenlerin, hangi tarafta olursa olsun, hoşgörüyle karşılanmaması gerektiğini kabul etmeliyiz.

Korktuğumuz oldu. 6-8 Ekim Kobane eylemlerinde, 50'ye yakın yurttaşımızın canına mal olan saldırıların ardından; bölgedeki sakin hava yeniden bozuldu. Ağrı'daki çatışma, endişe verici görüntülere ve can kaybına neden oldu.

Ağrı Tendürek dağındaki çatışmalarda, tetiğe önce kim bastı?  Çatışmayı öncelikle kimler istedi? Askeri operasyon, öne sürüldüğü gibi, “önceden planlanmış bir operasyon” muydu; yoksa “biriken gerilimin bir noktada patlak vermesi” miydi?

Genelkurmay açıklamasına göre; PKK'liler askere saldırdı, asker de onlara karşılık verdi. HDP'liler ise, askerin bölgede planlı bir operasyon yaptığını anlatıyorlar. PKK'nin üslendiği bölgeye indirme yapmış ve çatışmayı kışkırtmışlardı.

"Ne oldu?" sorusundan (ki ayrıntıları ancak zaman içinde öğrenebileceğimiz de bir gerçek) daha önemlisi, bundan sonra neler olabileceği.

SEÇİMLER YAKLAŞIRKEN

Hükümet tarafından yapılan değerlendirmeler, şu şekilde özetlenebilir: “Seçimler yaklaşırken, PKK silahlı güçleriyle bölgede hegemonya oluşturmaya çalışıyor. Bu durum, seçimlerin özgür bir ortamda yapılmasını engelleyici bir rol oynuyor. Son çatışmanın asıl nedeni de budur. Bu duruma devlet seyirci kalamaz.”

HDP'lilerin değerlendirmeleri ise şu biçimde özetlenebilir:  “Haziran seçimleri yaklaşırken, HDP barajı aşabilecek bir potansiyel oluşturdu. Özellikle, Türkiye'nin batısında, HDP'ye yönelen seçmen tercihi giderek artıyor. Bu tablo, AKP'yi korkutuyor. Başkanlık sistemi projesinin tehlikeye düştüğü şeklinde bir panik oluşuyor. Bu nedenle, bir çatışma ortamı yaratılarak, bu eğilimi tersine çevirmek amacıyla, provokasyon körükleniyor.”

ORDUNUN DURUMU

Tabii bu iddialara, şu tahlileri de eklemek mümkün: Çözüm süreci başladığından bu yana; TSK'nın, PKK'lilere operasyon yapmadığı(yapamadığı) ve bu durumdan şikayetçi olduğu bir gerçek. Askerlerin, sivil güçlerin kararıyla,  PKK karşısında etkisiz hale geldiği şeklindeki eleştiriler; özellikle milliyetçi çevrelerde yaygınlaşıyor. “Bu tepkiler nedeniyle, milliyetçi oyların MHP'ye yöneldiği” de söyleniyor.

Benzer bir huzursuzluğun, PKK içinde de olduğunu tahmin edebiliriz. Onlar da, eylemsizlik hali nedeniyle, “hükümetin çözüm sürecini sürüncemeye soktuğunu” söylüyorlar. Eylemsizlik kararından hoşnut olmayan bir eğilimin PKK'deki varlığı üzerine, yorumlar yapılıyor.

BEKLENMEDİK ŞEYLER DEĞİL

Korktuğumuz oldu, ancak bunlar beklenmedik şeyler değil. İrlanda'da çatışmalarının bitirilmesinde başmüzakerecilik görevini üstlenen, Tony Blair'in başdanışmanı Jonathan Powell'ı dinlerken, çözüm süreçlerinin kırılganlığını da anlayabiliyoruz.

Tarafların birbirine güvensizlik duymalarını, taraflar içinde çözüm istemeyen güçlerin kritik zamanlarda ortaya çıkıp, çatışma ortamını kışkırttıklarını, kışkırtabileceklerini; gözden uzak tutmamak gerekiyor.

Ağrı'da neler olduğunu özenle ve tarafsız bir gözle anlamaya çalışmalıyız. Gerçeği öğrenmeli ve barışı bozmak isteyenlerin, hangi tarafta olursa olsun, hoşgörüyle karşılanmaması gerektiğini kabul etmeliyiz.

Bundan daha da önemlisi, çatışmaları tırmandırmaktan ve yaygınlaştırmaktan kaçınmak. Seçim ortamı ve baraja ilişkin hesaplamalar, siyasi gerilimi artırıyor.

Çatışmasızlığın korunması, Türkiye'nin Kürt sorununun çözümü konusundaki yoluna devam etmesi en temel meselemiz. Bunun köklü bir demokrasi projesi olduğu gerçeğini, gözden uzak tutmamak şart.

MASAYI DEVİRMEK

Araba devrilmemeli. Ağrı olayının başlamasından bu yana, taraflar birbirini çok sert bir şekilde eleştiriyor olsalar da; çözüm süreci konusundaki duyarlılık devam ediyor.

Bölgedeki HDP'liler, “çatışmanın yaygınlaşmaması” noktasında,  özenli bir dil kullanıyorlar. Bazı HDP'lilerin çatışmalara engel olmak amacıyla hayatlarını riske atıp canlı kalkan olmaları da, bir duyarlık göstergesi olarak kabul edilebilir.

Umarız, bu acı olay, burayla sınırlı kalır. Jonathan Powell'ın da dediği gibi, bu bir “yol kazası” olarak kabul edilir ve bundan sonra böyle acıların yaşanmaması için, taraflar daha dikkatli bir çizgi izlerler.

- Advertisment -