Ana SayfaYazarlarAklıselime çağrı

Aklıselime çağrı

Seçim sonuçlarını, Erdoğan’ı tamamen tasfiye etme oyununa çevirmek isteyenler sahaya çıktı. Zaten, bütün güçleriyle bu plana yatırım yapanların olduğunu görmemek için kör olmak gerekirdi. Bu stratejinin kurucuları kamuoyuna açık işaretleri derhal vermeye başladı. En sağlam denetleyebildikleri yapının CHP olduğu anlaşılıyor. Başarıp başaramayacağını bilmiyoruz; fakat bu girişimin taşıyıcılığına CHP talip olacaktır. Koalisyon görüşmelerinde masaya süreceği istekleri görünce bunu daha iyi anlayacağımızı zannediyorum.

 

Bugünden Taraf gazetesinde CHP’nin İç işleri ve Adalet Bakanlığı koltuklarını isteyeceği haberini okuyanlar ne demek istediğimi anlayacaktır. Aynı gün Sezgin Tanrıkulu “kişisel görüşleri” olduğu notunu düşerek, önceliklilerinin içinde AKP’nin bulunmadığı bir hükümet olduğunu, HDP ve MHP ile bir restorasyon koalisyonu oluşturabileceklerini söyledi. Bu haber de Bugün gazetesinde yer aldı. Aynı haber metninde Tanrıkulu’nun açıklamasında bulunmayan bir ifadeye de yer verilmiş: “Ancak bu formüle de MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin HDP desteği nedeniyle itirazı bekleniyor. CHP’de, tarihi olarak nitelendirilen seçimde, seçmenin mesajı dikkate alınarak, Bahçeli’nin HDP’ye ilişkin olumsuz tutumunu yumuşatması gerekliliği vurgulanıyor.” Biz haberden çok temenniyi andıran bu pasajdan CHP’de kimlerin Bahçeli’nin yumuşaması gerektiğini vurguladığını anlayamıyoruz. Ama sanırım, anladıklarımız hepimize yeter.

 

Operasyonun popüler kodunun “restorasyon” olacağı şimdiden anlaşılıyor. Kuşkusuz öncelikle yargı, Emniyet ve istihbarat bürokrasisindeki “tahribat” giderilecek. HSYK’nın yapısını değiştiren düzenlemeler de “restore” edilecek. Hedeflerin diğer ayakları HDP’ye sesleniyor: İç güvenlik paketi, makul şüphe, internete erişimin kısıtlanması…

 

“Tehlikeli oyunlar üzerine düşünceler” (3.6.2015) çok da boş bir kuruntu değil gibi gözüküyor sanki…

 

AKP’nin hükümet kurmasını engellemenin coşkusuyla işlerin yoluna gireceğinden emin olanlara, sükûnetle normalleşmeyi aramak yerine kelle avcılığına kendilerini kaptıranlara hatırlatmak isterim: Bu yol yol değildir. Bu plandan demokrasi ya da çok şikâyet edilen gerginliğin aşılması sonucu çıkmaz.

 

Bugüne kadar Erdoğan’ın belini kırmak için yanıp tutuşuyor olabilirsiniz. Haklı da olabilirsiniz. Fakat İçişleri ve Adalet Bakanlıklarının CHP’ye verildiği bir AKP-CHP koalisyonu hayalinin, ya da HSYK, MİT, yargı ve Emniyet “restorasyonuna” söz veren HDP destekli bir CHP-MHP koalisyonunun ne anlama geldiğini görmüyor olamazsınız.

 

Doğrudan okuyucuya yazılan bir yazıda yadırganacaktır, biliyorum, ama buradan, bana seçim gecesi coşkulu “galibiyet” mesajları atan, “darbe olup olmadığı” ironisi yapan, “ben ve arkadaşlarıma rağmen solcuların kazandığını” yazan sevgili arkadaşlarıma da bir çift sözüm var: Erdoğan’a dönük bu kelle avcılığı stratejisinin olası sonuçlarını, coşkunuza bir süre ara verip daha sakin düşünün. Başarırlar mı başaramazlar mı bilemem. Ama bu plan sonuç alırsa; MHP ikna edilir ve demokrasi için desteklediğiniz Kürt hareketi de bu plana yatarsa, Türkiye’yi ne bekliyor? Mesela günün birinde şu okuduğunuz Serbestiyet’in yazarlarının yakasına, bu sitede “El selam”  örgütü adına faaliyet gösterdikleri iddiasıyla yapışılırsa, “iyi oldu Emniyet’in, yargının restore edildiği” diyebilecek misiniz?

 

Kişisel aydınlanma yıllarımın başlıca idollerinden biri olan Murat Belge’ye de eski komşu yazar olmanın hatırıyla buradan,  “kısa ve net bir öneri”yi (Taraf, 9.6.2015)  yapabilmesindeki rahatlığın sırrını sormak isterim. “Tehlikeli oyunlar üzerine düşünceler”de dışarıdan HDP destekli CHP-MHP koalisyonu ve Cemaatin hesapları üzerine yazdıklarımı “komploculuk” olarak niteleyenlere de Belge’nin bu yazısını hemen okumalarını öneririm.

 

Beni bu oyunun kurucuları değil, böyle insanlar şaşırtıyor.

 

Etyen Mahçupyan’ın on ikiden vuran ifadesiyle, seçim sonuçları sağladığı muazzam yüksek temsil oranıyla aslında kaçırılmayacak bir normalleşme imkânı sunuyor. Şikâyet edilen kutuplaşma ve gerilimin söndürülebileceği, başta Erdoğan olmak üzere bütün aktörlerin kendi sınırlarına ve karşısındaki güce saygı göstererek toplumsal barışa yönelebileceğimiz bir fırsat bu. Barış ve normalleşme, meşru siyasi aktörlerin karşısındakini yok etmeye çalışmasıyla değil adil bir konsensüs arayışıyla sağlanabilir.

 

“Erdoğan yanaşmaz” iddiası saçmadır. Silip atma tehdidine teslim olmaz. Ama uzlaşmaya yanaşacaktır. Bu denenmeden, rövanşist, intikamcı duygularla silip atma stratejisine yakıt sağlayan herkes Türkiye’ye kötülük yapıyor. Tekrar edeyim, oyunu kurmaya çalışanları kastetmiyorum. Onlar içeride ve dışarıda demokratik siyasetin meşru aktörü değiller zaten. Can derdindeler. Fakat hakikaten bu ülkenin demokratikleşmesini isteyenler, samimiyetle normalleşme arayanlar, hatta yıkım başladığında kendileri de altında kalacak olanlara sesleniyorum: Bunu nasıl görmezsiniz?

 

Erdoğan cephesine de seslenmeliyiz. Siyasi tabloyu doğru okumaları gerekir. Bugüne kadar Gezi olayları da başta; izlenen tutumlarını, teşhislerini, hedeflerini, üsluplarını gözden geçirmeleri için bu bir fırsattır. Tutulan yolun, en aklıselim sahibi insanlarda bile kelle avcılığı psikolojisinin oluşmasındaki payını iyi anlamaları gerekir. Arınç’a bile “yüzde elli destekliyor ama toplumun kalan yarısının nefretiyle bir ülke zor yönetilir” dedirten bir tarih var arkamızda. Kim ne kadar sorumludur tartışmasının zamanı değil.

 

Uzlaşmanın, dil değiştirmenin, şapkayı öne koyup düşünmenin zamanı.

- Advertisment -