[28 Mart 2014] Bir Cuma akşamı daha nihayet geldi; hafta da bitiyor, yerel seçimlerden başka her şeye benzeyen şu sözüm ona seçim kampanyası da. Çok kısa, çok basit bir çift lâfım var. İnsanın aklı selimini zorlayan şeyler oluyor. Geçenlerde bir “dış kuşatma”dan söz ettim ya, bir merkezden yönetilen örgütlü bir komplo değilse de, AKP düşmanlığı ve RTE nefretinde birleşmiş bireylerin, inanmak istediklerine inanmaları ve bunları alıp çoğaltmaları, içeriden dışarıya ve sonra tekrar dışarıdan içeriye gönderip yaymaları anlamında (Ruhunuzun aynası, 23 Mart). Ben kâh çeşitli sol “liste”ler, kâh öğretim üyesi grupları, kâh filanca lisenin mezunları, kâh falanca üniversitenin mezunları derken, galiba bu bombardımana fazlasıyla maruz kalıyorum.Dün iyiden iyiye absürd bir örnek gene o kanallardan geldi. Olabilecek en elit e-mail grubundan bir posta; açtım, şöyle bir link: http://www.secimanketleri.net/secim-anketleri/akp_kendi_yaptirdigi_ankette_tepetaklak.html. Daha baştan komiklik derecesinde tuhaf ve şüpheli, çünkü ortalıkta başka hiç böyle bir haber yok. Tıklayıp girdim; aynen şunları yazıyor: “AKP Genel Merkezi tarafından yaptırılan ve parti yetkilileri tarafından sır gibi saklandığı iddia edilen ankete göre AKP ikinci parti konumuna düşmüş durumda. Cumhuriyet Halk Partisi’nin Türkiye Genelinde % 33,27 oy ile birinci parti olarak göründüğü ankete göre AKP % 29,72 oy alabiliyor. Bu sonuçların, geçtiğimiz günlerde Tayfun Talipoğlu’nun bir televizyon kanalında parti içinden bir kaynağa dayandırdığı oy oranı ile aynı olduğu düşünüldüğünde düzenlenen anketin sonucu bir anlamda doğrulanmıştır denilebilir.” Yetmemiş; “ihtiyatlı” olmaya çalışan “gerçekçilik uyarısı”nı da eklemişler: “Elbette bu bir anket çalışmasıdır; AKP daha da az oy alabilir, daha fazla da. Sonuç olarak, bu seçim başa baş geçeceğe benziyor.” Aşağıya doğru indiğinizde, önce Türkiye diye bir çubuk grafik (yukarıdakilere ilâveten, meğer MHP de yüzde 21.30’a çıkmışmış). Ardından tek tek illeri geliyor. Bütün büyük şehirleri muhalefet götürüyor tabii: İstanbul’da CHP 42.86 – AKP 40.93, Ankara’da CHP 40.69 – CHP 33.11, İzmir’de CHP 55.17 – AKP 23.68, Adana’da MHP 36.50, CHP 31.22, AKP 24.63. Böyle bir yığın renkli grafik var, ayrıntılı yüzdelerle, okuyanı gerçekten bir anketin söz konusu olduğuna inandıracak şekilde tasarlanmış.Ve inanıyorlar da — gözlerinin önündeki sahtelik göstergelerine zerrece aldırmaksızın. Hayır, sorun öncelikle dış belirti veya çelişkiler değil. Torosyan tartışmasında anlatmaya çalışmıştım ki herhangi bir vesikayı öncelikle anlatım dokusu ve içsel tutarlılığı açısından okuma ve çözümlemeyi bilmek gerekir. Haftalardır yapılan kamuoyu araştırmaları ortada. Hepsinde AKP yüzde 42-46 arasında, CHP ise çok gerisinde, yüzde 26-30 arasında seyrediyor. Aradaki fark da öyle bir iki puan değil; en az 12 puan. En son, üstelik de bu “AKP tepetaklak” uçurtmasıyla aynı gün, Tarhan Erdem ve Bekir Ağırdır’ların güvenilir KONDA’sı, AKP’ye yüzde 46, CHP’ye yüzde 27 dedi (fark 19 puan). Dahası, AKP’nin böyle bir anket yaptırıp sonra gizlediğine dair başka hiçbir emare yok. Ama bütün bu dışsal verileri koyalım bir kenara. Hattâ, “AKP tepetaklak”ın içinde oraya buraya serpiştirilmiş @oyyokhirsiza ve hirsizaoyyok.wordpress.com adreslerini de görmezden gelelim ki, bu belgenin bir dezenformasyon metni değil gerçek bir anket olduğu illüzyonunu birkaç saniye daha koruyabilelim.Bu halde dahi, “AKP tepetaklak”ın tamamen çakma ve uydurma olduğu nasıl sırıtıyor, daha ilk anda? (1) Konuşan veya anlatan kim, belli değil. Birileri bize bunları bulduk, öğrendik kabilinden bir şeyler sunuyor ama kim olduğu belirtilmiyor. (2) Kaynak yok. Varlığı öne sürülen anketi kimin yaptığı (ya da AKP’nin kime yaptırdığı) zerrece belli değil. Türkiye’de adı sanı belli yığınla araştırma şirketi var. Hiçbirinin adı geçmiyor. Geçemez, çünkü (a) onların yaptığı kamuoyu yoklamaları zaten ortada ve (b) onlara yıkarak, adlarını vererek yalan söylemek olanaksız, çünkü ya kendileri tekzip eder, ya da okuyan internetten açıp kontrol ettiğinde kendiliğinden tekzip edilmiş olur. (3) Baş vurulan senaryo da sakat, doğrulayıcı unsurları eksik. Kaynak gösterilemeyecek olması yüzündendir ki, bunun imalâtçıları başka ve daha dolayımlı bir senaryo icat etmeye muhtaç. Doğrudan “yapılmış böyle bir anket var” deseler, biraz önceki sorular sökün edecek; kim yapmış, hani nerede denecek. Onun için, güya “AKP’nin yaptırdığı ama olumsuz çıkınca gizlemeye karar verdiği, lâkin bir şekilde dışarıya sızdığı” gibi bir hikâyeye baş vuruluyor. Ne ki, ne zaman ve nasıl sızdığı (ve neden başka kimsenin duymadığı, hiçbir deprem yaratmadığı) konusunda en ufak bir açıklama olmadığı gibi, bu takdirde ve bu kadar rakamın, renkli çubukların vb ortasında dahi, her nasılsa araştırma şirketinin kendisine ilişkin tek bir ipucu yer almıyor.Fakat en önemlisi (4) kullanılan dil çok yapay, hileli ve dolambaçlı. Buram buram yalan kokuyor. “AKP genel merkezi tarafından yaptırılan”ı kesin bir bilgiymiş gibi söylüyor; bir adım sonra “iddia” sözcüğü geçiyorsa da, aslında sadece “parti yetkilileri tarafından bir sır gibi saklandığı” kısmının bir “iddia” olabileceği kabul ediliyor. Devamında, Tayfun Talipoğlu’nun “parti içinden bir kaynağı” olduğu öne sürülüyor ama o da bu kadarcıkla kalıyor; üstünden hızla geçiliyor ve o “kaynağın” da (gene AKP’nin hoşlanmadığı için gizli tuttuğu) bir “oy oranı” belirttiğine sıçranıyor; üzerine, o “oy oranı” ile bu “anket”teki oy oranlarının “aynı olduğu” beyanı geliyor ve bu “düşünüldüğünde” elimizdeki sözde-anket “bir anlamda doğrulanmıştır” sayılıyor (elbette ikisi birbirini tutar — her ikisini de siz icat ettiğiniz zaman!). Bütün bu ikircikli, yanar döner, bir verip iki alan ifadelerin net sonucu, dürüst bir muhakeme yapılarak anketin gerçekliği sonucuna ulaşıldığı izlenimini yaratmak oluyor. Nitekim bu girizgâhın ilk başta da alıntıladığım son cümlesi başlı başına ilginç. İmalâtçı her kimse, güya çok kesin konuşmamış olmak adına, “Elbette bu bir anket çalışmasıdır” diyor — dikkat: “bu bir iddiadır” demiyor; tereddüt geçiriyormuş gibi yapıyorsa da, bu gerçekten bir anket çalışmasıdır, böyle bir anket vardır diyor. Sonuçların oynayabileceğini kabul ediyor (teveccühünüz efem): “AKP daha da az oy alabilir, daha fazla da.” Fakat “Sonuç olarak, bu seçim başa baş geçeceğe benziyor.” Her şey gelip, gerçek duruma ilişkin bu bulanıklığı yaratmaya dayanıyor.Şunun şurasında, 36 saat içinde her şey belli olacak; takke düşüp kel görünecek; gerek olacağını sanmıyorum ama, bu renkli çubuklarla gerçek oy oranlarını yan yana koymak mümkün olacak. Öyleyse şimdi bütün bunları neden uzun uzadıya, kılı kırk yararcasına anlattım? Çünkü ülkemiz seçkinlerinin AKP karşıtı kesimi düşünmesini bilmiyor. Robert Kolej gibi, Koç gibi, TED gibi en seçkin liseleri bitiriyor, ardından Yale’lerden, Harvard’lardan, Princeton’lardan mezun olabiliyorlar ama, bir noktada her nedense gelip tıkanıyor, paradigmatik körlük içine düşüyor, en basit bir metnin gerçeklik/uydurmalık düzeyini algılayamıyor, anlayamıyorlar.Seçim sonrasında, Türkiye’nin nereye gittiği, bu kadar derin bir kutuplaşmayı aşıp aşamayacağı, ters yönlere kopup gitmekte olan farklı kimlik ve kültür kıtalarının yeniden birbirine yaklaştırılıp yaklaştırılamayacağı tekrar ve çok ciddî bir şekilde gündeme gelecek. Daha önce de yazdım; bütün mağrur muktedirliği içinde “bağıran başbakan”ımız bu açıdan başlı başına bir problem. İçten içe, madem nefret objesiyim, ben de onlardan nefret edeyim ve onları da kendimden yüzde bin beş yüz nefret ettireyim ki bitsin bu iş — diyor sanki.Ama öte yandan, muhalefet de çok büyük ve belki daha bile büyük bir problem. Okumuş yazmış, yaşını başını almış, mesleğinde ve toplumda bir yerlere gelmiş koca koca adamların eleştirel okuma kapasitesinden bu kadar uzaklığı, bu kadar kendinden hoşnutluğu, bu kadar safdilliği, bir “acaba” bile diyemeden kendi küçük evrenini teyid etmeye yatkın her masala inanmaya bu kadar hazır oluşu, beni derin bir karamsarlığa sevkediyor.
‘AKP’nin gizli anketi’ (nelere inanıyorlar)
- Advertisment -
Önceki İçerik
Sonraki İçerik