Amerika’nın niyeti, Suriye rejimini istikrarsızlaştırdıktan sonra Kürt yerleşim bölgelerini askeri bir üsse dönüştürmekti.
Ama önünde ciddi bir engel vardı. Buralarda etkili güç PYD’ydi. PYD de Öcalan çizgisindeydi. Bu çizgi hem kendisinden hazzetmiyordu, hem de Türkiye ile çözüm müzakereleri içindeydi.
Amerika ve PKK, Ortadoğu’da iki stratejik partnere dönüşmeliydi. Ama nasıl? PKK’nin kazanılması projesinde PKK’yi Amerika’nın istediği pozisyona IŞİD sürükleyecekti.
* * *
2014 yılında IŞİD, hiç hesapta yokken, stratejik bir neden de bulunmazken, ani bir kararla Ezidî Kürtlerin yaşadığı Şengal’e saldırdı.
Yaşlı genç demeden yüzlerce kişiyi kurşuna dizdi. Genç kızları da köle olarak aldı, cariye pazarlarında sattı.
IŞİD’in bu hamlesi aslında PKK’yi çok iyi tanıyan bir aklın ürünüydü. Çünkü Kürt Ezidîlerin PKK yöneticileri için özel bir önemi vardı. Böyle bir saldırı PKK karargâhında çok ciddi bir psikolojik yankı uyandırırdı. Nitekim uyandırdı da.
IŞİD Şengal işgalinden sonra Kobani’yi kuşattı. Kent tam düşmek üzere iken devreye Hızır Aleyhisselâm rolünde ABD girdi. Müdahale sevinç gösterileriyle karşılandı. Amerikan bayrakları açıldı. “Biji Amerika” sloganları atıldı.
IŞİD’in Şengal ve Kobani’ye gösterdiği “özel ilgi”den sonra, Amerika ile PYD-KCK arasındaki soğukluk gitti; dost ve sıcak ilişkiler başladı.
* * *
Ama IŞİD’in rolü daha bitmemişti. IŞİD akıl dolu bir pratik daha sergiledi. HDP mitinglerine saldırdı. Suruç ve Ankara’da sol aktivistleri hedef aldı. Sık sık Antep’e füze gönderdi. Amaç çözüm sürecine dair güvensizlik yaratmak, müzakere masasına gönülsüz oturan PKK karargâhına masadan kalkması için bahane vermekti.
IŞİD Türkiye’ye saldırıp HDP’yi ve solcuları hedef aldıkça, PKK, HDP ve sol çevreler saldırıların arkasında devletin ve AK Parti’nin olduğu iddiasını ortaya atıyor; uluslararası kamuoyunda da “Türkiye IŞİD’i destekliyor” propagandası yapılıyordu.
İç ve dış propaganda ablukası sonunda amacına ulaştı. Barış görüşmeleri bitti. Kanlı bir süreç başladı.
Bir IŞİD taşı ile iki kuş birden vurulmuştu: PKK ile Amerikalılar hasımdı; dost oldu. Türkiye ile PKK barış masasındaydı; dağılıp gittiler.
* * *
ABD Başkanı Trump’ın Rus Dışişleri Bakanı Lavrov’la 10 Mayıs tarihinde yaptığı görüşme, çok özel bir görüşmeydi. Trump, İsrail istihbaratından aldığı çok önemli bir bilgiyi Lavrov’la paylaşmıştı.
Yer yerinden oynadı. Pentagon, Mossad, CIA, MI6 Trump’ı küresel düzen için oluşturulan kozmik sırların paylaşımı usullerini ihlâl etmekle itham ettiler. Bilgi paylaşımının, IŞİD içindeki çok önemli, üst düzey stratejik Mossad kaynağının Rusya tarafından öğrenilmesine yol açtığı iddiasında bulundular.
Aradan bir ay geçtikten sonra, CIA’de haber kaynakları bulunan ve bu yolla içerden bilgi ve belge alabilen efsane gazeteci Seymour Hersh’ün Welt am Sonntag’da (Die Welt’in Pazar nüshasında) bir makalesi yayınlandı. Hersh makalesinde, Suriye’nin kimyasal silah kullandığı iddia edilen Han Şeyhun hakkında çok tartışılacak bir iddiayı gündeme getirdi:
ABD, Suriye’nin Han Şeyhun’daki üst düzey cihatçı toplantısını hedef alacağını biliyordu. Rusları toplantıda Mossad (veya CIA) muhbirinin de olduğu konusunda uyarmıştı. Ama buna rağmen Suriye, Han Şeyhun’daki toplantıyı vurdu.
Amerika’nın “vurmayın” ricasında bulunduğu o toplantıda, IŞİD ve El Nusra yöneticileri kafa kafaya vermiş “bir şeyler” tartışıyordu.
* * *
Ne yaptığını iyi bilen; kime nasıl davranacağını, kimi nasıl etkileyeceğini iyi gören bir zeka: IŞİD.
Bu zekâyı yönlendiren ajanlar. O ajanların tırnağına zarar gelmemesi için seferber olan istihbarat servisleri. Tecavüz, işgal ve katliamlarla uyandırılıp öfkelendirilen vicdanlar…
Devrilen müzakere masaları. Patlayan silahlar. Yıkılan kentler…
Amerika’nın PKK’yi dönüştürme stratejisi, düşmanın dosta dönüştürülmesi başlığı altında, ders kitaplarında okutulması gereken örnek bir vaka çalışmasıdır.