Bu soruyu yöneltmemin nedeni Le Monde’un Başbakan Binali Yıldırım’ın Bağdat ziyareti ile ilgili olarak yayımladığı “Ankara ve Bağdat PKK’nın sırtından diyalogu yeniden başlattı” (Ankara et Bagdad renouent le dialogue sur le dos du PKK) başlıklı yazısı. Önceki gün Irak Başbakanı Ebadi’nin Başika kampının boşaltılmasına ilişkin açıklaması ve Savunma Bakanı Fikri Işık’ın cevabıyla yeniden gündeme gelen Türkiye-Irak ilişkileri konusundaki söz konusu yazı PKK yanlısı Allan Kaval’ın imzasını taşıyor.
Kendini serbest gazeteci olarak takdim eden ama yazdıklarından PKK’lı ya da ajan olduğu izlenimi edinilen Allan Kaval Çözüm Süreci’nin bitmesinin ardından ilk kez 2015 yaz aylarında yayımlanan “Cizre Kobane gibi olacak “başlıklı yazısıyla ortaya çıkmıştı. Yazıda “Kürt savaşçıları (combattants kurdes)” dediği PKK militanlarının kendi deyimiyle” Türk asker ve polisine karşı şanlı mücadelesini” anlatmıştı. Allan Kaval’ın 31 Temmuz 2015’te yine Le Monde’da “Cizre Kürtleri Türkiye otoritelerine ‘intikam’ diye bağırıyor” (Les Kurdes de Cizre crient vengeance contre les autorités de Turquie) başlığını taşıyan bir yazısı daha yayımlanmıştı.
Kaval, Fransız gazetesinde 22 Şubat 2016’da bu defa “Nusaybin’de Kürtler Türklere karşı” (A Nusaybin, les Kurdes face aux Turcs) başlıklı bir yazı yayımlamıştı. Bir öncekinde olduğu gibi bu yazısında da PKK’yı Kürt halkıyla özdeşleştiren Kaval, özyönetim ilanı ertesinde başlayan şehir savaşlarının “birçok sivilin ölümü ve kasabadan göç etmesiyle” sonuçlandığını dile getirmiş, bunun sorumlusu olarak “polis ve orduyu” göstermişti. Bütün bu yazıları en son “PKK gazetesine dönüşen Le Monde” başlıklı yazımda topluca değerlendirmiştim. (Http://www.serbestiyet.com/yazarlar/akin-ozcer/pkk-gazetesine-donusen-le-monde-667373)
Kaval’ın kafasındaki PKK
Allan Kaval, Türkiye’de daha çok Amerikan yönetiminin sözcülerinden duyduğumuz ve haklı olarak tepkiyle karşıladığımız “PKK’nın Suriye’deki kolu PYD’nin Daech ile mücadele eden en büyük güç” olduğuna ilişkin görüşü sahiplenmiş bir “yazar”. Son olarak Erbil temsilcisi olduğu Le Monde için 13 Ağustos 2016’da yayımlanan yazısında YPG/SDG’nin Mümbiç’i almasını IŞİD’e karşı kazanılan “majör bir zafer” olarak takdim etmişti. (La reprise de Manbij, en Syrie, une victoire majeure contre l’EI).
Aslında Allan Kaval bu görüşü, Suriye’deki kolu üzerinden değil, doğrudan PKK’nın ismini zikrederek Le Monde’da Eylül 2014’te yayımlanan “IŞİD’le mücadele PKK’nın bölgesel güç olmasını zorunlu kılıyor” başlıklı yazısında da savunmuştu. Kaval bu yazısında Çözüm Süreci’nin devam ettiği o tarihte “Ankara ile kalıcı bir barışın PKK’yı silahsızlanmaya ve kendini feshetmeye mahkûm edeceğini” belirtmiş, ancak özerk Suriye Kürdistanı macerasının kendisine bölgesel bir güç olma rolü biçeceğini vurgulamıştı. Kaval’ın bu analizi kuşkusuz Çözüm Süreci’nin bozulmasının perde arkasına da ışık tutuyor. Kürtler değil ama PKK gibi bir terör örgütünün bölgesel bir güç olması bir hayal, Çözüm Süreci’ni bozması ise çok büyük bir hataydı elbette.
PKK’dan arındırılmış Irak
Allan Kaval’ın son yazısının başlığı, PKK’nın bölgesel güç olmasını destekleyenler açısından değerlendirildiği takdirde anlam kazanıyor. Türkiye ile Ebadi yönetimi arasındaki ilişkilerin geçmişini hatırlatan Kaval yazısında PKK’nın Sincar bölgesinden atılması konusu üzerinde duruyor. PKK’nın bölgeye yerleşmesinin hem Ezidilerin Daech’ten korunması hem de Suriye’de Daech’e karşı sürdürülen savaş açısından taşıdığı önemi vurgulayan Kaval, terör örgütünün bölgeden çıkarılmasına ilişkin Türk-Irak yakınlaşmasında Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin oynadığı rolün altını IKBY sözcüsü Safin Dezayi’nin açıklamalarına dayanarak çiziyor.
Kaval, PKK’nın Sincar’dan çıkarılması bağlamında Ankara ile Bagdat yakınlaşmasının günahkârı olarak “bölgedeki etkisini kaybetmek istemeyen” IKBY’yi görüyor. Bu görüşünü Dezayi’nin şu açıklamasına dayandırıyor: “Türkiye ile Sincar’da aynı şeyi düşünüyoruz: PKK’nın (bölgeden) çıkmasını ve örgüte bağlı yerel grupların meşru otoritenin kontrolüne geçmesi. Merkezi hükümetinin de benzer bir pozisyonu olduğunu düşünüyoruz”. Kaval, hoşuna gitmediği anlaşılan bu durumu bölgedeki Kürtler arasındaki gruplaşmalara bağlıyor.
Allan Kaval PKK’nın Sincar’dan çıkarılması konusundaki hayal kırıklığını ise, yazısına Ankara ve Bağdat arasında canlanan diyalogun “PKK’nın sırtından” yapıldığı başlığıyla dile getiriyor. Bu gelişmenin PKK’nın arzu ettiği gibi bölgesel güç olmasını zorlaştıracağı belli ama bu konuda bir şey söylemiyor. Belki de Suriye’deki gelişmelerden umutlu. Amerikan Dışişleri temsilcisi Toner’in Astana’da masaya PYD’nin de oturması gerektiğine ilişkin son açıklaması henüz her şeyin bitmediğini gösteriyor ne de olsa. Ama yeni Amerikan yönetimi terör örgütü ve yandaşlarının umutlarını kırabilir elbette.