Başbakan Davutoğlu'nun, dün Mardin'de açıkladığı, 10 maddelik eylem planının üçüncü maddesi şöyle:
"Planın üçüncü ayağı kapsamlı bir demokratik reform süreci. Ne istiyorsanız Ankara'da konuşacak zemin var, gencecik çocukları hendeklere koyarak bir şey elde edemezsiniz."
Bu sözlerin ve çağrının, HDP'ye yöneldiğini söyleyebiliriz. Başbakan’ın "Ankara'da konuşacak zemin var" vurgusunu önemsiyorum. Evet, "Ankara'daki konuşacak zeminin" yaratılması, acil bir ihtiyaç.
"Gencecik çocukları hendeklere koyarak bir şey elde edemezsiniz" değerlendirmesi, aynı mesajın devamı niteliğinde. HDP, eylemler ilk başladığında, “hendekleri eleştiren” bir yerde duruyordu. Sonunda, PKK'nın “hendek dayatması” üstün geldi. HDP ise, “karşı çıkış”ını sürdürmek yerine olayların peşine takıldı.
Muhatap meselesi
Başbakanın açıkladığı eylem planının dokuzuncu maddesi, aynı yaklaşımın bir başka boyutunu ifade ediyor…
Davutoğlu: "Artık muhatap halkın ta kendisidir. Herkesin saygı duyduğu kişilerden istişare meclisleri kuracağız. Herkesle muhatap olacağız ama elinde silah olanı muhatap almayacağız."
(Burada, “HDP'yi yok sayan” bir yaklaşım olduğunu düşünmüyorum.)
Davutoğlu bir saptamada daha bulunuyor: Bundan böyle tek başına HDP'yi muhatap almayacaklarını vurguluyor. Belli ki, bölgedeki HDP'li olmayan (siyasi eğilimlerin de ötesinde "kanaat önderleri" diyebileceğimiz insanların) kesimlerin de yeni sürece katılması isteniyor. "İstişare Meclisleri"nin, devletle Kürtler arasında, yeni bir iletişim ve bağ imkanı olarak devreye girmesi hedefleniyor.
Çözüm sürecinin etkileri…